Ayak izi
TÜRKİYE gibi kritik öneme sahip ülkelerdeki her gelişmenin DIŞARIDA bir yankısı olur. Ya da dışarıdan gelen, ANKARA'YA sarkan bir gölge görülür. Bu kuraldır.
Sadece etkisi şiddeti ve sonuçları tartışılır. Ancak vardır. 14 Mayıs'a ve ardından 28 Mayıs'a giderken şu ana kadar cevap bulamadığımız bir takım gelişmeler yaşandı.
Meral Hanım'ın MASAYI devirip kalkması çok önemliydi.
Gelmesi de öyle. Kemal Bey'i dünyaya "seçilemeyecek aday" diye lanse eden o davranıştı.
Oldu. Yaşandı ancak bir güç Meral Hanım'ı geri çevirmeyi başardı. Doğru mu? Kesinlikle. Bir de daha önce yazdığım gibi DIŞ TEMSİLCİLİKLERDE de çokça konuşulan sürpriz aday olarak beklenen isim Mansur Yavaş'tı. Garip bir şekilde YABANCI KOALİSYON buna kendini hazırlıyordu.
Finalde ortaya çıkmasa da "BEN ADAYIM" demese de, Mansur Bey'in adaylık işi ciddiydi.
Bu nedenle kendisi de takım elbiselerini sipariş ediyordu.
MASA'nın kurulması, dağılması tekrar toplanması Kemal Bey'in aday olması geri adım atmamış gibi pek çok gelişmenin biz bilmesek de görmesek de bir YABANCI GÖLGESİNE muhatap olduğu tarafı vardı. Dün de yazdığım gibi KÜRESEL DENGENİN KURULMA AŞAMASINDA OLDUĞU
BİR EVREDE DIŞARIDAN BİR BASKI GELİRDİ! GELMİŞTİR de... Bu net...
MASA'ya baktığım da bunu görmek benim açımdan zor olmuyordu.
Açalım...
Kemal Bey iktidara gelmek için birbirine benzemeyen enstrümanları yanına alırken, asıl oyuncu ve kurgu KÜRESEL EKOL üzerinden gidiyordu. Kamufle etse de dikkatli gözlerin kaçırmadığı hamleler ve isimler vardı.
Olan biteni içeriden yazmak inanın en kolayı. Zor olan çok kişinin ıskaladığı DIŞARISINI yakalamak...
Kemal Bey'in ABD'de kimle görüştüğü hala sır.
En çok merak edilen "8 saat neredeydi?" sorusunun cevabıydı! EKOL olarak Kılıçdaroğlu'nun izini takip etmek pek yorucu değil. Birkaç isim vererek gidelim...
Seçimlere gidilirken ABD Senatosu'ndaki Demokratlar'ın lideri Chuck Schumer, Türkiye'yi "saldırgan" bir devlet olarak niteleyerek, uluslararası istikrara "ciddi bir tehdit" oluşturduğunu ileri sürdü. Erdoğan'a karşı tepkisini gizlemeyen Schumer, Türkiye'nin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz'deki saldırganlığına karşı, Washington'un mümkün olan her şeyi yapması gerektiğini savundu.
Bir Yunan gazetesine ise şunları söylüyordu: "Türkiye küresel istikrar için büyük bir tehdittir. ABD'nin küresel kurallara ve uluslararası düzene saygı duyması konusunda Türkiye'ye güvenmesi gerektiği fikri, sadece tehlikeli değil aynı zamanda bizim ve müttefiklerimizin güvenliğini de tehlikeye atıyor" ABD Senatosu'ndaki Demokratlar'ın lideri Chuck Schumer, Harvard'lı özel bir isimdi. Hem OBAMA ile hem Hillary Clinton ile dostluğu üst düzeydeydi. Ancak Clintonlar ile başka bir frekansı var gibiydi. Chuck Schumer, Lynn Forester de Rothschild ile Hilary Clinton'un yakınlığını birinci derecede bilen bir isimdi.
Seçimler öncesi sonrası bu dostluk bu AĞ zarar görmeden devam ederdi. Rothschild Ailesi'nin bir kanadı Hillary Clinton'ın yanındaydı yani.
Saklamazlar gizlemezlerdi.
Küreselci yaklaşımları da SIR değildi. Bu denklemin önemli ismi olan Schumer, siyasetteki en büyük desteği Clintonlar'dan alsa da arkadaki diğer oyuncu danışman Kemal Bey'in de bel bağladığı Jeremy Rifkin'di. Şu an hala Demokratlar'ın lideri Chuck Schumer'ın yaptığı yapacağı bütün özel toplantılarda Jeremy Rifkin gölgesi vardır.
Hazırlığı, kesinlikle Rifkin ve ekibi yapmaktadır.
Kemal Bey de VİZYON TOPLANTISI düzenleyerek aslında bu ekole yaslandığını ilan etmiş oluyordu. Kötü mü?
Değil. Suç mu? Hiç değil.
Ancak olan da buydu. Jeremy Rifkin'in kim tarafından önerildiğini ise bilmiyoruz.
Eminim Kemal Bey'in tanıdığı bildiği bir isim değildi.
CHP'ye ruhu veren vermek isteyen o öneriyi yapandı.
Siyaset de böyledir. Kimin kimle tam olarak ne görüşüp konuştuğunu bilmeyiz. Şansımız varsa açığa çıkar öğreniriz.
Öğrenemediklerimiz de çok kez KOMPLO rafına kaldırılır ve orada durur...
Rifkin'i öneren iradenin 6'LI MASA'nın ritmine de ayar verdiğini düşünmekteyim.
Hatta MASA dışına da... Birkaç gündür CHP'de ve MASA'da Ümit Özdağ'ın açıkladığı protokol konuşuluyor... İki liderin yaptığı protokolün sonucu olarak seçim kazanılsaydı, 3 BAKANLIK ile MİT, Ümit Hoca'ya gidecekti.
Buradaki sıkıntı MASA'nın bileşenlerini bunu bilmiyor oluşuydu. İYİ PARTİ tarafı resmen zıplamış durumda.
Bilge Yılmaz, "Kendi adıma, geride bıraktığımız seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına engel olamadığım için milletimizden samimi olarak özür diliyorum. Ve bu özrü, sadece seçimleri kaybettiğimiz için değil aynı zamanda Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı elde etmek ve seçimleri kazanmak için kullandığı yöntemlerle yeteri kadar mücadele edemediğim için diliyorum..." diyordu.
Turhan Çömez ise "Biz sahada kendisi için oy isterken, meğer o, Ankara'nın karanlık dehlizlerinde pazarlıklar yapıyor, protokoller imzalıyormuş.
Arkadaşlarının haberi yok, ittifak ortaklarının bilgisi yok.
Hoyratça heba edilmiş bir güven, yeniden kazanılabilir mi Sayın Kılıçdaroğlu..." çıkışıyla sitemini bildiriyordu.
Meral Hanım'ın kalkıp geri gelmesi de, Mansur Yavaş'ın takım elbiseleri hazır da olsa "ADAYIM" diyememesi de Kemal Bey ile Ümit Özdağ arasında yapılan protokoller de bir yanıyla yüzü DIŞARIYA bakan adımlardı. 6'lı MASA ve dışarıdaki ortakları HDP bilmiyor ancak Kemal Bey ikinci tur için bir başka ortak buluyor ve ona 3 bakanlık ile MİT'i veriyordu. Kimsenin de haberi olmuyordu. Peki Ümit Hoca açıklamasa haberimiz olacak mıydı? Elbette hayır...
Bunu dile getirene "hadi canım" diyeceklerdi...
Dün de yazdığım gibi CHP devamlı manşetlerde olacaktı artık. Bunun bir nedeni Kemal Bey ve bırakmak istemediği koltuğu, diğeri ise DIŞARISININ BASKISINI İYİCE ARTIRACAĞI gerçeğiydi.
CHP çok renklenecekti. İzleyin görün...
NOT: CHP'deki kavganın bir benzeri ayrıntılar farklı olsa da Trump ile Biden arasında görülecekti. O kavga da orada alevlenmekte...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.