Yol ayrımı
SEÇİMLER sırasında ve sonrasında Türkiye'de artık gündemin CHP olacağını aktarmıştım. Çünkü küresel ritme direnen, çatışmayı artıran, değişime kapıyı kapayan ve rotayı anlamayan sadece Kemal Bey ve arkadaşları kaldı. Gerçekçi olmak şart. Türkiye'de uzun yıllardır halkın karşısına geçip OY alan ve iktidarını sürdüren tek isim ERDOĞAN'dır.
Küçük bir örnek! Kemal Kılıçdaroğlu bir parti kursa tıpkı Ali Babacan gibi Ahmet Davutoğlu gibi ve halkın karşısına çıksa ne olur?
Kaç oy alır?
Alamayacağını hepimizi biliyoruz.
YASLANDIKLARI YER CHP... Bu nedenle orada savaş için geç bile kalındı...
Başkan Erdoğan'ın en büyük özelliği ve gücü EKSENLER arasında gerek gördüğünde geçiş yapmasıdır. Yapabilmesidir.
Bunu daha önce hiçbir lider gerçekleştiremiyordu. Ve tasfiye ediliyordu. Dengeleri bilen rüzgarı iyi hesap eden Erdoğan, kimsenin beklemediği bir anda direksiyonu farklı yöne kırabiliyordu. Bu da kendisini rakipsiz yapıyordu...
Açalım biraz... Geniş kadrajdan gelelim...
ABD Dışişleri'nin efsanesi, önemli bulvarların kritik ismi 100 yaşını geçen ABD Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Pekin'e gitti. Cinping ile bir araya geldi. ABD İklim Elçisi John Kerry, Hazine Bakanı Janet Yellen ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in ziyaretlerinden sonra efsane ismin Çin lideri ile bir araya gelmesi çok önemliydi. Çin devlet medyasının, 'efsanevi bir diplomat' olarak tanımladığı Kissinger, 1971'de dönemin Çin Başbakanı Zhou Enlai ile görüştüğü aynı yerde, yani Diaoyutai Devlet Konukevi'nde Cinping ile bir araya geldi. Çin lideri Şi, görüşmede Kissinger'a "Çin halkı eski dostunu, Çin- ABD ilişkilerinin ilerlemesine ve iki ülke halkı arasındaki dostluğun artmasına yardımcı olduğunuz tarihi katkınızı unutmayacak" dedi.
Kissinger, Çin ile ilişkiler kurmak amacıyla Temmuz 1971'de gizlice Pekin'e uçmuştu. ABD Başkanı Richard Nixon'un Çin'e düzenlediği tarihi ziyarete zemin hazırlamıştı. 100 yaşından sonra ilk Çin ziyaretini gerçekleştiren Kissinger'in toplamda 100'den fazla Çin'e gittiği bilinmekteydi.
Efsane diplomatın bu gezide önemli bir görüşmesi daha vardı. O da Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Wang Yi ile bir araya gelmesiydi. Çin'i büyüten adımın, dev haline getiren yükselmenin başladığı yer olan Diaoyutai Devlet Konukevi'ydi!
Oradaki ilk temasta yola döşenen taşlardı. O tarihten sonra ÇİN'e ABD sermayesi ve teknolojisi akıyordu. Japonya mucizesinden sonra Çin'in süperstar olarak sahne alacağı yıllara seyahat başlıyordu.
Wang Yi, bu nedenle efsane ismin gözlerine bakarak "ABD'nin Çin politikası, Kissinger tarzı diplomatik bilgeliğe ve Nixon tarzı siyasi cesarete ihtiyaç duyuyor" açıklamasında bulunuyordu.
Daha önce de fikrimi çok kez yazdım. ABD'nin içindeki DERİN GÜÇ SOVYETLER'i RUSLAR'ı DENGENİN UCUNDAKİ ÖTEKİ olmaktan çıkarttı. İKİNCİ BİR ROL verdiler. Ukrayna Savaşı bunun sonucuydu.
Asıl yapılmak istenen ise Sovyetler'in boşalttığı koltuğa Çin'i oturtmaktı. Başkan Nixon'ın Çin ziyareti bu amaçla yapıldı. Ve Çin YABANCI SERMAYENİN AKIŞIYLA DEV HALİNE GELDİ.
Ülkeyi büyüten YABANCI YATIRIMDI. Baktığınız zaman da ABD burada ön saftaydı. Bizler pek bilmiyoruz kafa yormuyoruz ancak dünya bu dengelerle gidiyordu. TEZ ile ANTİTEZ çarpışıyor, oyun böyle kuruluyordu.
Sovyetler'in görev süresi Gorbaçov ile bitti. Putin tekrar tescil istedi. Olmadı.
Çünkü artık BATI için ÖTEKİ ve RAKİP ÇİN'di.
Bunun temeli de 1971'de atılıyordu.
Dünya böyle şekilleniyordu.
Günlük anlık olaylar, pek ileriyi görmemize yetmezdi.
Düne kadar benim de merak ettiğim "Türkiye nereye düşecek?" sorusunun cevabıydı.
14 ve 28 Mayıs seçim sonuçlarından sonra Başkan Erdoğan tekrar seçilmekle kalmayıp ülkeyi ABD'nin yanına, AB'nin yamacına taşımaya karar verdi. Bu Çin'e uzak durmak anlamına gelmekteydi. Rusya ile ilişkiler sürse de BATI'nın içindeki önemli bir rol TÜRKİYE'ye ait olacaktı.
28 Mayıs'tan sonra hem ekonominin hem siyasetin rotası değişti.
Kabine oluşumu zaten bunu fazlasıyla anlatıyordu. Bu değişimin sonucu olarak da KÖRFEZ'le yeni bir temas sağlanıyor ve gerginlikler, ayrı düşmeler unutuluyordu.
Körfez'in, Başkan Erdoğan'ı sıcak ağırlaması ve yakınlık göstermesinin nedenlerinden biri de ABD'ye uzak düşmeyen Türkiye fotoğrafının ortaya çıkıyor oluşuydu.
Türkiye artık önemli bir kırılma olmazsa ABD ile müttefik ve yakın ilişki içinde olacak, BATI çerçevesine oturacağı için de AB ile ters düşmeyecekti. Daima bir orta yol bulunacaktı. Defalarca yazdığım gibi bence AB'ye hiçbir zaman üye olmayacaktık.
Onlar da istemeyecekti zaten...
AB zorunlu olarak ABD korumasına ihtiyaç duysa da ABD ile derin bir mücadelenin içindeydi. Çıkış bulamasalar da bu beraberlik onları mutlu etmiyordu. 28 Mayıs'tan sonra ortaya çıkan Ankara- Washington yakınlığı en çok PARİS-BERLİN hattını rahatsız ederdi. Türkiye'de o hatta yerleşmek için en çok çaba harcayan isim Kılıçdaroğlu'ydu.
Ancak hem kendisi, hem AB, hem yerelde hem küresel ölçekte kaybediyordu. Bu nedenle bu gelişmelerin ışığında CHP içinde kavga daha yeni başlıyordu. Kemal Bey'e "YETER" diyen grup öyle ya da böyle mücadeleyi tırmandıracaktı. Başka bir parti kurmaya kadar iş gider mi bilemem. Mücadelenin keskin olacağı ortadaydı!
ZOOM toplantısının CHP'yi sarstığı falan da yoktu. Herkes kendi kampını biliyordu. Sadece artık saflar netleşiyordu. Türkiye'de önem taşıyan hiçbir gelişme sadece Türkiye'yi ilgilendirmez! Belki karşı karşıya gelenler bilmiyor olabilir ancak CHP içindeki iki ekol çarpışıyordu. Her ülke kendi yolunu tekrar gözden geçirirken, CHP bunun dışında kalamazdı. Olan bu, olacak olan da bu... İsimlere takılmayın kapışmayı izleyin...
NOT:Çin lideri Cinping "Dünya şu anda yüzyılda görülmemiş değişiklikler yaşıyor ve uluslararası düzen muazzam bir değişim geçiriyor.
Çin ve ABD, bir kez daha yol ayrımında. Her iki taraf da bir kez daha seçim yapmak zorunda..." dedi. Dünyada ne olacaksa, olanları bu çerçevede değerlendirin. İÇ, DIŞ! Gerisi masal...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.