Format
ABD zaten ŞİRKETLERİN DEVLETİ'dir. Büyük aileler büyük sözler ve haklara sahiptir. Yine üstün kanlı insanların yaşadığı varsayılan AVRUPA da aynı kulvardadır. Bir de bu iki eksenin desteğiyle ikisinin rekabetinden hızla büyüyen ÇİN gerçeği bulunmaktadır.
Burada da pek fazla bilinmeyen AİLELER vardır! İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra atılan formatta AVRUPA çaresiz bir şekilde ABD'ye teslim oldu. Çünkü TEHLİKE ALMANYA ve Hitler'di.
"Ölümü gösterip sıtmaya razı olma" durumu hayata geçirildi. PARA da SİLAH da SİYASET de bölündü, ilgili rollere teslim edildi! Türkiye burada KOMÜNZİMLE mücadeleyi taşıdı. Omuzladı.
Yüzde 99'u Müslüman olan ülkeye KOMÜNİSTLER gelmesin diye bütün devlet çarklarını formatladı.
Talep dışarıdandı. Kimse sorgulayamıyordu. İKİ EKSENLİ dünya üzerinde anlaşılmıştı. YALTA'da bu kara bağlanmıştı.
Daha önce de yazdım.
Biden gelir gelmez ÇİN'le ALASKA'da, Putin'le CENEVRE'de bir araya gelindi. PAYLAŞIM burada yapıldı. AKSİYON alınması gerekiyordu. Oldu da. KUZEY AKIMLAR patlatılarak AVRUPA ile RUSYA birbirinden ayrılıyordu. Öncesinde başlayan SAVAŞ zaten aslında Kiev'e değil Berlin- Paris eksenine açılmıştı.
"NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" diyen Macron makas değiştiriyor ve "Rusya NATO'yu canlandırdı" noktasına geliyordu.
Kremlin'in hamlesi YENİ DÜNYA DÜZENİ için atılan en ciddi adımdı.
İttifakları da silahları da parayı da ticareti de siyaseti de etkiliyordu. KÜRESEL DEĞİŞİM başlıyordu. Zaten bu amaçla hayata geçirilen bir projeydi. Biliyorum tek ben yazıyorum ancak projenin arkasındaki akıl ABD'ydi.
Washington'da oturan, ABD'ye ve dünyaya yön vermeye çalışan akılları, AVRUPA'nın frenlenmesi gerektiğini uzun zamandır biliyordu. Doğru zamanlama ve doğru adım için bekleniyordu. Biden gelir gelmez düğmeye basıldı.
Putin üzerine düşeni yaptı.
Özellikle ALMANYA ile iç içe geçen ilişkilerini görmezden geldi. AB'yi karşısına aldı. Bunun ilk doğal sonucu AVRUPA'da baş gösterecek olan enerji kriziydi. Öyle de oldu.
Rekabet gücünden çok şey kaybedildi. Moskova Kiev'e hamle yapıyor, DÜNYA ABD'nin istediği RUSYA'nın ortada merkezde olduğu iki ana eksene bölünüyordu.
Bir tarafta ABD-BATI DÜNYASI, diğer tarafta ise ÇİN! Arada ise rolü şartlara ve dengelerin ritmine göre değişecek olan RUSYA...
Dünyanın geldiği yer burasıydı. Bu tıpkı İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra oluşan PARASİLAH- İTTİFAKTİCARET- GELECEK kurgusunu değiştirecekti.
Türkiye bu değişimi en yakıcı biçimde yaşayan bir ülkeydi. Ankara da bunu hissediyor ve KONUMUNU belirliyordu.
Türkiye 1960'tan bu yana AB'ye gitmeye çalışıyor çabalıyor ancak olmuyordu.
Gerekçeleri farklıydı. Ankara üzerindeki İNGİLTERE ağırlığı, Berlin-Paris hattını tedirgin ediyor ve birleşme bir türlü gerçekleşmiyordu.
Son döneme bakıldığında ise mesela sadece KIBRIS'a odaklanılsa bile Türkiye'nin AB ile tamamen ayrı düştüğünü görmek mümkündü.
İşte bu rol dağılımda taşlar hızla yerine oturmaktaydı...
Bu çerçevede Almanya ilk kez Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesi yayınlıyordu. Ve burada Rusya ve Çin'i hedef alıyordu. ABD'nin istediği gibi yani... Rusya'nın Ukrayna işgali ve Çin'in artan etkisi, Avrupa ülkelerinde köklü değişimlere neden oluyordu. Güvenlik endişeleri tavan yapıyordu.
Almanya Başbakanı Scholz, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının 'bir dönüm noktası' olduğunu çok kez dile getirmişti. Almanya'nın yayınladığı belgede "Bugünün Rusya'sı, yakın gelecekte Avrupa-Atlantik bölgesinde barış ve güvenlik için en büyük tehdidi oluşturuyor" ifadesine yer veriliyordu. "Ne Almanya ne de NATO, Rusya ile düşmanlık veya çatışma peşinde" vurgusunun yapıldığı belgede "İttifak egemenliği ve özgürlüğü korumaya her zaman hazır ve muktedirdir" çıkışı göze batmaktaydı. Kremlin'e doğrudan mesajların yer aldığı satırlarda ise "Nükleer silahlar var olduğu sürece, NATO ve Avrupa güvenliğinin inandır��cı bir nükleer caydırıcılığa ihtiyacı var. Almanya, nükleer silahların ortak mülkiyetine katkıda bulunmaya devam edecek ve bunun için gerekli ana üslenmeyi sürekli sağlayacak" sözleriyle kararlılık ve NÜKLEER REST gerçekleştiriliyordu!
Çin için de önemli satırlar bulunmaktaydı. Dünyanın ikinci büyük ekonomisine 'bölgesel istikrar ve uluslararası güvenliği giderek artan bir baskı altına alma', 'insan haklarını hiçe sayma', 'siyasi hedeflere ulaşmak için nüfuzunu kullanma' gibi suçlamalar getirilmekteydi.
Yani Biden'ın gelişiyle ortaya çıkma işaretleri verilen YENİ KÜRESEL DENKLEMDE herkes kendi rolüne koşuyor gibiydi. AVRUPA Rusya'nın silaha sarılmasından sonra korkarak da olsa ABD'ye koşuyordu. Aynı ABD, AB'nin Çin ile ilişkilerine de format atıyordu.
Washington, 1945'den sonra parada silahta siyasette atılan formatı değiştirerek devam ettirmek istiyordu.
İşte bu yeni DENKLEM ALMANYA'dan ilan edilince haliyle bunun Türkiye'ye düşen, düşecek olan gölgesi olacaktı.
CHP içindeki mücadeleye de koltuk kavgasına da buradan bakmakta büyük fayda bulunmaktaydı. Bilek güreşi, YERLİ olsa da kazananın bu eksenlerden birine gitme dışında şansı yoktu! İSİMLER üzerinden EKSENLERE bakarak yürümek daha sağlıklı olacak gibi...
Dengeler tam olarak oluşmasa da BÜYÜK AİLELER DÜNYAYI KİMSEYE BIRAKACAK GİBİ DURMUYOR...
Konuşulmayan gizli gerçek de bu... Bu gücün CHP'ye kadar ulaşmayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.