Piro’je
KONU Kemal Bey'e geldiğinde olaylara 2004'ten başlayıp bakmak gerekiyordu. AK PARTİ iktidara gelmiş, değişimi başlatmış, yükseldikçe yükseleceğinin işareti vermişti.
CHP yol alamıyor parlayamıyordu.
2004 YEREL SEÇİMLERİ sonrasında Deniz Baykal yönetimine karşı partide yeniden yapılanma ve olağanüstü kurultay çağrıları yapılır olmuştu. Özellikle 30 vekil öne çıkmış Kemal Bey de bunların içinde yer almıştı. 30 VEKİL partide değişim isterken bir bildiri yayınlıyordu. Zamanla burada imzası olanlar tek tek tasfiye edilse de Kemal Bey kalıyor ve yoluna devam ediyordu.
Tam da o tarihlerde garip bir tesadüf olsa gerek MİLLİ GÜVENLİK KURULU'nda ülkenin geleceği ile ilgili önemli kararlar alınıyordu. Biz sonradan öğreniyorduk...
Neyse...
Baykal'ın "KARA LİSTESİ" dışında kalan Kemal Bey, 2007'de tekrar vekil seçildi. Hatta Grup Başkanvekilliği'ne getirildi. Böylece daha çok görünür oldu. Bir el sanki kendisini devamlı itmekteydi.
Kameralar ve gazetelerle baş başa kalınca kendisine yapılan servislerle siyasi temel atılıyordu. Kılıçdaroğlu, ŞABAN DİŞLİ, MELİH GÖKÇEK, DENGİR MİR MEHMET FIRAT gibi isimlerle uğraşıyor medya aracılığıyla belgelerle sahne alıyordu. Zaten HÜRRİYET grubu da "GANDİ" diye manşetlerden Kemal Bey'i indirmiyordu. Sonra vitesi artırdı. Almanya'da görülen DENİZ FENERİ DAVASI'nı diline doladı. Kılıçdaroğlu oradan da yüklendi. Daha sonra Deniz Baykal'ın tasfiyesinde görecektik ki bütün bunlar kendisini GENEL BAŞKAN yapmak içinmiş...
Devam...
Kemal Bey, medya önünde AK PARTİLİ isimlerle tartışıp puan toplarken, JOHNS HOPKINS
ÜNİVERSİTESİ'nin arka planda olduğu "Prospects for a "torn" Turkey A secular and unitary future?" başlığıyla bir araştırma yapılıyordu.
Burada Deniz Baykal sonrası için doğrudan Kılıçdaroğlu işaret ediliyordu. Bu rüzgarla Kadir Topbaş'ın karşısına çıkıyor ve 2009'daki İSTANBUL mücadelesini kaybediyordu. Önemli değildi! Yüzde 36.8 alıyor ve bunu büyük başarı sayıyordu. "OYLARI ARTIRDIM" diyerek GENEL BAŞKANLIĞA yürüyordu. Kendisi için açılan yoldan İSTANBUL'u kazanan İmamoğlu'nun geçmesine izin vermiyordu. Hem İmamoğlu hem de Yavaş için "Onlar görevlerinin başında. Yapacak çok işleri var" diyerek kestirip atıyordu...
İstanbul'u alamasa da Deniz Bey için tasfiye kararı verilmişti. Baykal çekilmek zorunda kalınca devreye Genel Sekreter Önder Sav giriyordu. Kimsenin bilmediği ve görmediği bir yerde Kılıçdaroğlu ile 3 kez görüşüyor BAYKAL'ın CHP'deki iktidarı sonlandırılıyordu. İKİ İSMİN ARASINDA "SIR" olarak kalan bir YUMAŞAK DARBE hayata geçiyordu.
Sonrasında ise Kemal Bey partinin kapısını kendisine açan Önder Sav'ı uzaklara yolluyordu. Tasfiye ediyordu.
Partiyi ele geçiriyor ve CHP artık kendi partisi oluyordu.
Parti kendi partisi olunca yaptıklarının derinliklerinde ne yattığını da kimse anlayamıyordu.
Mesela 2014'te Ekmeleddin İhsanoğlu'nu neden aday gösteriyordu?
Ekmeleddin Bey'i nereden tanıyordu? Ne umuyordu?
Bu soruların cevapları yoktu! Partisinin bile ADAY'dan haberi yoktu. Ancak Kemal Bey yolundan dönmüyordu. Bir sonraki seçimde de "GEL BAKALIM MUHARREM" diyordu. Kendisi yine yoktu.
Muharrem İnce'nin ya da bir başka CHP'linin Başkan Erdoğan karşısında çok fazla şansı yoktu. Kemal Bey bunu biliyordu. Geri duruyordu.
İnce ve diğer adayların OY'ları toplandığında Kemal Bey'in 28 Mayıs'ta aldığı oran yakalanıyordu. Yani ortada bir başarı yoktu. Kılıçdaroğlu ısrarla "ADAYIM" diyor ve Başkan Erdoğan'ın karşısına çıkıyordu. Sonuçlar şaşırtmıyordu! Başkan Erdoğan, 17'inci zaferini kazanırken Kılıçdaroğlu ise 13'üncü mağlubiyetini yaşıyordu. Burada sürpriz var mıydı? Kesinlikle yoktu.
14 Mayıs ve 28 Mayıs'taki seçimlere gidilirken Kılıçdaroğlu bir MASA kuruyor ve o MASA'dan kendini ADAY çıkarttırıyordu!
Meral Hanım sonuçları önceden söylese de itibar görmüyor, kovuluyordu.
CHP liderinde daha önce görülmeyen bir ÖZGÜVEN patlaması yaşanmaktaydı.
DEMOKRAT AMCA, SAKİN GÜÇ, PİRO, BAY KEMAL, TÜRKİYE'NİN GANDİ'si, GANDİ KEMAL, DEMOKRAT DEDE, ANADOLU'NUN KEMAL'İ gibi etiketlerle Erdoğan'ın karşısına geçiyordu. Bunların yeteceğini sanıyordu. SOSYAL MEDYA üzerinden gençlere seslenerek sonuç alacağını tasarlıyordu.
Gittiği her meydanda katıldığı her programda DEMOKRASİ vurgusu yapıyordu. Gençlere bunu vaat ediyordu. Hem 14 Mayıs hem 28 Mayıs'ta iki kez üst üste sandıkta çakılıyordu. Çiçek de böcek de kalp işaretleri de liberalizm de milliyetçilik de işe yaramıyordu. Millet belli ki inanmıyordu. Kemal Bey'in sözleri karşılık bulmuyordu.
YENİLGİNİN tarifini en iyi yapacak siyasetçi olarak yerini alıyordu. Daldan dala konması işe yaramıyordu.
Önceki akşam sonuçlar açıklandıktan sonra saat 21.30'da kameraların karşısına geçiyordu. TV'ler yayını kesiyordu. Belli ki önemli bir açıklama gelecekti.
Seçim kampanyasındaki FELSEFEYE göre istifa etmesi, kendisi için ilk kez ZAFER olacaktı. Böyle yapmadı! Ne kadar samimi olduğunu göstermek için "YÜRÜYÜŞÜMÜZ DEVAM EDECEK" dedi. Yaşı 75'ti. Allah uzun ömür versin, devam etmek istiyordu! Sanırım "13" rakamı kendisine yetmiyordu.
Kimsenin kıramayacağı rekorlara imza atmak istiyordu.
Büyük PİRO'JE olarak geldiği CHP şimdi elinde can çekişiyordu. Ve işin kötüsü OY verenler CHP'de neler olup bittiğini bilmiyordu!
Bakalım CHP'de OY'GANİK bir değişim olacak mıydı!
DEMOKRAT DEDE buna izin verecek mi? "Diktatör Erdoğan" demek kolaydı...
Şimdi izleyelim bakalım...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.