ERGÜN DİLER

Kaptan

İKINCİ TUR'a giderken Kemal Bey'in makas değiştirmesini, öncesinde ise Başkan Erdoğan'ın 1 Haziran 2022'deki grup konuşmasını ve oradaki şifreleri paylaştım.
Gelin bugün 28 Mayıs'a daha genel bakalım.
Olan biteni bir de bu açıdan analiz edelim...
Türkiye'deki siyasi sistemin gelişmesi ve rayına oturması İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonraya denk gelir.
ABD kurtarıcı olarak AVRUPA'ya gelmiş İKİ KEZ KENDİ arasında savaşan güçlerin arasına dalmış ve noktayı koymuştur.
Askeri ve ekonomik gücüyle savaşı bitiren ABD, her yere istediği formatı atıyor ve daha önce hiç denenmeyen ve yapılamayanı yapıyordu. DÜNYA İMPARATORLUĞU kuruyordu.
Askeri gücünün yanında DOLAR rezerv para oluyor ve muazzam bir sistem inşa ediyordu. Savaşın bitiminde ALMANYA, İTALYA ve JAPONYA gibi ülkelerin ANAYASA'sı Washington ve Pentagon tarafından yapılıyordu.
Türkiye savaşa girmese de BRETTON WOODS ile başlayan yeni rol dağılımından doğal olarak etkileniyor ve üzerine düşeni yapıyordu. Biz de çok partili yaşamla birlikte parlamenter sistemde ilerliyorduk.
KOALİSYONLAR'ın kurulması asıl hedefti! Pek çok ülkeye bu format gelirken işler burada farklı yürüyordu. Türkiye'yi İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra kurulan sisteme uygun hale getirenler SANDIKTA istedikleri sonuçları alamıyorlardı. Sistem kurulsa da Adnan Menderes- Celal Bayar'la birlikte dikiş tutmuyordu. Halk OY vermeye başladığı zaman tercihini sistemin kontrolünü elinde tutanlardan yana kullanmıyordu.
Bu görüldü. Harekete geçildi.
Sandıktan çıkanlar UÇAKTAKİ İKİNCİ KAPTAN rolüne razı edildi. Seçiliyorsunuz, oy alarak geliyorsunuz, ancak KAPTAN istediği zaman kumandayı eline alıyor ve sizi devre dışı bırakıyordu. Milletin görmediği bir KAPTAN vardı. Dilediği zaman devreye giriyordu. Biz bunu daha çok MUHTIRAUYARI- DARBE-FİNANSAL OPERASYONLAR şeklinde yaşıyorduk. Halk bir türlü KAPTAN'ı tasfiye edemiyor aksine KAPTAN halkın seçtiği YARDIMCI PİLOT'u gerek gördüğünde kabinden atıyordu. Örnek çoktu... 1960 DARBESİNDEN sonra bir buhran yaşanıyordu. Okullarda okutulmasa da durum böyleydi.
Bunun üzerine KAPTAN PİLOT'un patronları başka ülkelerde yaptıklarını burada da yapmaya karar verdi.
Bu hareket planına göre kim seçilirse seçilsin UYACAKLARI bir ANAYASA olacaktı.
Anayasa'yı KAPTAN ve arkasındaki güç yapacak, KAPTAN uçakta olmasa bile iniş ve kalkışı kontrol edilecekti. 1960 DARBESİ aslında ANAYASA yapmak için sahnelenen bir oyundu.
Daha sonraki yıllarda zaman zaman değiştirilmesinin altında da aynı KAYGI yatmaktaydı!
Seçilseniz de ülkeyi yönetme şansınız yoktu. Peki KAPTAN olarak sahne alan DARBELER neyin nesiydi? Kesinlikle ÇOK ULUSLU KARARLARIN
UYGULANMASIYDI...
Devam...
Parti kuruyorsunuz milletin karışışına çıkıyorsunuz planınızı programınızı anlatıyorsunuz ancak SEÇİLİP gelseniz de PATRON olamıyordunuz.
UÇAK hiç sizin kontrolünüze geçmiyordu. Israr edip "UÇAĞI BEN YÖNETİRİM" diyenler de tek tek kabinden aşağı itiliyorlardı. Menderes'ten Demirel'e kadar... Örnek çoktu... HALK DIŞARIDA DİKİLEN ve ÜZERİNE OTURMAYAN ELBİSEYE İSYAN EDİYOR BUNU OY'LARIYLA SANDIKTA GÖSTERİYOR ANCAK KAPTAN İTİRAZ EDİYOR ve MİLLETİ bir kenara itebiliyordu.
Ortaya saçılan bahaneler ise genelde İRTİCA üzerine kuruluyordu. Bu iki FORMATTA zorlanma hissedildiğinde ise mühendislik devreye giriyor MERKEZDEKİ partilerden "TÜRKÇÜ" ve "İSLAMCI" parçalar kopartılıyor ANA AKIMIN ZAYIFLATILMASININ ÖNÜ açılıyordu.
İşin garibi Bretton Woods'ta ABD dünyaya ayar veriyor kenarda kalan ALMANYA ve İNGİLTERE de burada güçlerini korumak için sahaya iniyordu. KÜRESEL ÖLÇEKTE kaybedenler bir de burada kendi aralarında mücadele ediyorlardı. Bunu da milletin anlaması, çözümlemesi mümkün değildi. Kurumlar da sermaye de bölüştürülüyordu. 1960 darbesinden 1971'e, 1980'den 28 Şubat'a, 17-25'ten 15 Temmuz'a kadar olan buydu. Bir akıl bir güç devamlı KAPTAN köşküne oturtacak birini buluyor ve arıyordu. Bu kimi zaman ASKER kimi zaman SERMAYE kimi zaman cemaatler kimi zaman da partiler oluyordu. Devamlı bir OYUNCU bulunmaktaydı.
MİLLET OY verse de iktidara gelemiyordu... Böylesine bir ÇELİŞKİ sürüp gidiyordu.
Durum kabaca böyleydi.
Erdoğan geliyor hevesle işe koyuluyor ancak o da partisi tarafından tasfiye edilmek isteniyordu. Bilmiyordu. Yaşayıp öğreniyordu. Sistem kabuk ve kılıf değiştirerek devam etmekteydi.
Fark Erdoğan'ın kararlı olması ve korkup geri çekilmemesiydi.
Kronik sorunları çözerek ilerleyen Erdoğan, geldiğinden beri KABİNDEN atılmak istenen kişiydi. Hep direndi ve her defasında kazandı. Bunun birkaç nedeni vardı. EN önemlisi kendini MİLLETE anlatabilmesiydi.
Kenetlenmeyi başarınca hiç yalnız kalmadı. Bir kurgusu, bir davası, bir sesi, bir mesajı vardı. Halk bunu doğru okuyor ve anlıyordu.
CHP'lilerin zorlandığı nokta da buydu.
Erdoğan BAŞKAN da olsa ilk günkü gibi asılıyordu. Her olumsuzluğun üzerine üzerine gidiyordu. Ülke büyüyor ve bağımsız bir çizgiye oturuyordu.
Bunlar görüldükçe de karşı taraf YENİ NESİL METOTLARLA SALDIRI HAZIRLIĞI YAPIYORDU!
"ERDOĞAN GİTSİN", "ERDOĞAN'IN DÖNEMİ BİTTİ", "KILIÇDAROĞLU, ERDOĞAN DÖNEMİNİ KAPATACAK İSİM" gibi manşetler aslında çok önceleri atılan formata geri dönüş talebiydi. Bunu "DİKTATÖR" diyerek kamufle ediyorlardı.
"DEMOKRASİNİN KURTULMASI İÇİN ERDOĞAN GİTMELİ" kapaklarıyla sahne alıyorlardı. Yani Erdoğan Türkiye'nin bağımsız bir çizgiye oturmasını temsil ederken karşı taraf da buna isyan ediyordu.
Bu nedenle aralıksız geliyorlardı.
CHP lideri Kemal Bey bunları biliyor mu? Bilemiyorum.
Ancak "HELALLEŞMESİ" bildiği anlamına geliyor diye düşünüyorum. İlk tur ortaya koydu ki millet buna pek ilgi göstermiyordu. Belki Kemal Bey çok iyi niyetli ve samimiydi.
Ancak KURDUĞU MASA'nın bileşenlerini bir araya getiren tek motivasyon ERDOĞAN KARŞITLIĞI'YDI. Bu da eski FORMATI GERİ GETİRMEK
İSTEYENLERİN OYUNU GİBİ ALGILANIYORDU.
Bir türlü MASA ile MİLLET ARASINDA GÜVEN BAĞI KURULAMIYORDU. Erdoğan ise böyle bir sorun yaşamıyordu.
28 Mayıs bu nedenle Erdoğan'ı kabinden atmak isteyenlerle onu savunanlar arasında geçecekti.
Bu da haliyle TÜRKİYE'yi kimin yöneteceği sorusunu da beraberinde getiriyordu.
Kemal Bey de makas değiştirip KAPTAN'ın ekolünü terk ettiğini ilan ediyordu. Peki bu inandırıcı olacak mıydı? Karşılık bulacak mıydı? PAZAR GÜNÜ BUNU GÖRECEKTİK. Bir yanda 21 yıldır milletle uçan Erdoğan diğer yanda ise YENİ KAPTAN olmaya aday Kılıçdaroğlu..
Mücadelenin kısa tanımı buydu..
AZ kaldı. Göreceğiz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.