ERGÜN DİLER

Vagon değişimi

GENEL olarak olan bitene forma aşkıyla bakıyoruz.
Bunun sanırım eğitimle de ilgisi yok. Sevdiğini seviyorsun, sevmediğini de sevmiyorsun.
Durum bizde biraz böyle. Pek çok nedenden dolayı bir kitle "Kemal Bey kazansın Erdoğan gitsin" istiyor. Bunu anlamak zor değil! Zor olan başka bir nokta!
Kemal Bey 14 Mayıs'a giderken önce bir MASA icat etti. Bunu da kurdu. Sık sık yazdığım gibi içinde MİLLİYETÇİ ÇEKİRDEK olarak da bir oyuncunun bulunması gerekiyordu. Bu da Meral Hanım oldu. Aynı ÇEKİRDEK karşıda MHP ile can buluyordu. Kemal Bey kurduğu bu MASA ile uzun süre yürüdü, ADAY'lığını açıklamadı.
Benim de sık sık sorduğum soruyu karşısında görünce "Masa'daki arkadaşlar beni aday gösterdiler. Aday oldum" dedi.
Buna da bizim inanmamızı bekledi. CHP'den buna itiraz eden kim vardı bilemiyorum.
Kılıçdaroğlu attığı formatla Meral Hanım'ı da etkisiz kıldı. Israrını sürdürdü.
Seçimden sonra MİLLİYETÇİ OY'LARA İHTİYACI OLDUĞUNU ANLADIĞINDA GEÇ KALMIŞTI.
CHP'liler hiç ilgilenmiyor, ya da çok azı olan bitenin farkında. 14 Mayıs'a kadar bir şekilde gelen Kılıçdaroğlu ile 15 Mayıs sabahından sonra sahne alan Kılıçdaroğlu asla ve kat'a aynı değildi. İşin garibi buna dönüp bakan da yoktu!
Forma aşkıyla devam etmek belli ki kolay geliyordu. Konforun bozulmaması isteniyordu.
14 Mayıs'a kadar evinin mutfağından, miting alanlarından, salonlardan, meydanlardan, sosyal medyadan seslenen CHP lideri, KÜRESELCİ POLİTİKALARA YAKIN DURAN, AB'Yİ SAVUNAN VE HEDEF OLARAK DA ORASINI GÖSTEREN BİR LİDERDİ. NET! Bu değişti. Işık hızıyla değişti hem de. Anlamakta zorlandığım da buydu! Bir lider, bir MASA bir günde tam tersi istikamete gidiyor ve kimse bunun üzerinde durmuyordu. AB'ye sırtını dayayıp Rusya'ya meydan okuyan Kemal Bey'den eser kalmıyordu...
Mesela "Biz CHP olarak kurulduğumuz tarihten bu yana yüzümüzü çağdaş uygarlığa dönmüş bir partiyiz. CHP olarak bizler, Avrupa Birliği'ne tam üyeliği hedeflerimiz arasında görüyoruz. Biz, Türkiye'nin Avrupa'nın bu yeniden inşa sürecinde rol alması, katkı sağlaması gerektiğine inanıyoruz..." şeklinde pek çok konuşması bulunan CHP lideri "İktidarımızın üçüncü ayında her vatandaş AB'ye vizesiz gidecek..." noktasına kadar işi getiriyordu.
Dahası vardı! "Alman Başbakanı Olaf Scholz'a benzetilmek benim için bir gurur" diye konuşan Kemal Bey, "AB'nin yeni bir fasıl açmasını beklemeden Avrupa Birliği'nin tüm demokratik standartlarını tam olarak uygulayacağız. Kremlin'le değil Batı'yla ilişkileri öncelik haline getireceğiz. Medeni dünyanın bir parçası olmak istiyoruz..." sözleriyle rotasını belirliyordu. İlan ediyordu. Bunda bir sorun da yoktu.
Ben de sık sık "Kemal Bey gittiğiniz, gitmek istediğiniz yer ile Türk DEVLETİ'nin gitmek istediği yer arasında büyük fark var! Sırtınızı yaslandığınız EKOL, KÜRESEL ARENADA kaybederken burada nasıl kazanacaksınız?" diye soruyordum.
Benimki sadece tespitti.
Aradaki ÇELİŞKİYİ görüyor ve altını çiziyordum. Kemal Bey'in yürüyüşünün uzun soluklu olamayacağını aktarıyordum. 14 Mayıs'ta ortaya çıkan sonuçlar haklı olduğumu gösterdi. Bu ilk RAUNT'tu! Aynı akşam sonuçlar açıklanırken siyasi tarihimizde görülmeyen bir DEĞİŞİMDÖNÜŞÜM yaşanmaktaydı.
Kemal Bey GİTTİĞİ, GİTMEK İSTEDİĞİ ROTA'DAN GÖNÜLLÜ OLARAK ÇIKIYOR, ANKARA'NIN GELECEK GÖRDÜĞÜ İSTİKAMETE
GİRİYORDU...
Yani özenle kurduğu MASA'yı deviriyordu. Artık Meral Hanım dışında oradaki isimlerin pek bir önemi yoktu. Kalmamıştı.
Onlar, birlikte seyahate çıktıkları EKOL'ün oyuncularıydı. Yeni oyunda onlara yer yoktu. Kemal Bey bunu 14 Mayıs'ta yenilerek görüyordu. Ve direnmiyor SAF değiştiriyordu... Yani DEVLETİN ANA OMURGASINI ETKİLEYECEK OLAYLARA ARTIK FARKLI BAKMIYORDU. MASA'daki arkadaşlarından ayrılıyordu.
Ümit Hoca ile anlaşması ve attığı imza "BEN DEĞİŞTİM" demekten öte bir şeydi! Dün de yazdığım gibi DERİN DEVLET bir şekilde Kemal Bey'e doğru olanı gösteriyordu. Yanlış yolda olduğunu gören Kılıçdaroğlu da bunu anlıyor ve gereğini yapıyordu. Kemal Bey'in 180 derecelik dönüşü bir CHP'li için sakınca teşkil etmiyordu. Belki de bu dönüşü görmek istemiyorlardı.
Bilemem. Ancak olan buydu.
Zaten CHP lideri beni haklı çıkaracak çok şey söylüyordu.
Kılıçdaroğlu, katıldığı programda Suriyeliler üzerinden Avrupa'ya seslendi. Mültecilerle ilgili bir soru üzerine "Alt yapısını oluşturacağız, can ve mal güvenliğini sağlayacağız ve ondan sonra göndereceğiz.
Parayı da AB'den alacağız. Eğer Avrupalılar, Suriyeliler'in haklarını korumazlarsa onların evlerini, yollarını, hastanelerini yapmak için para vermezlerse Geri Kabul Anlaşması'nı feshedeceğiz, beyler gitsinler Avrupa'ya burada ne işi var?" dedi. Bu "GEREKİRSE AB'Yİ BATIRIRIZ" demekten farklı değildi. GÖÇMEN SAĞANAĞI AB'nin kurduğu medeniyetin kabusuydu. Kemal Bey bunu bilirdi. Bu kartı çekiyordu! Devamı vardı.
"Bizim insanımız, üçüncü sınıf demokrasiyi değil, birinci sınıf demokrasiyi hak ediyor.
Kanada'da, Japonya'da, Almanya'da, Hollanda'da hangi demokratik kurallar varsa, biz de kendi ülkemize getirelim o demokratik kuralları. Türkiye bütün bunların hepsini yapabilir, o kapasiteye sahiptir. Vize vermezse ne olacak? Biz onlara bel bağlamıyoruz. Dönüp şunu söylemeliyiz, 'siz sözünüzü tutmayan kişilersiniz, sizin etik değerleriniz doğru değil, millete ders vermeye kalkıyorsunuz ama, aslında görevinizi yerine getirmiyorsunuz' diyebilmeliyiz.
AB'nin bütün standartlarını yaptık, bizi alırlar mı, almazlar mı? İster alsınlar, ister almasınlar.
Hiç umurumda değil. Türkiye bu bölgenin dominant ülkesi olmak zorundadır. Bizim bir hayalimiz var. Bütün Akdeniz havzasının en güçlü ülkesi haline getireceğiz Türkiye'yi..." 14 Mayıs'a kadar kendi bildiğini söyleyen KEMAL BEY'den "Dünyaya meydan okuyan bir Türkiye istiyorum ben" diye konuşan CHP liderine geliyorduk!
Satır aralarına bakıldığında Başkan Erdoğan'ın yaptıklarını onaylayan bir Kılıçdaroğlu profili karşımıza çıkıyordu! Çok kişi anlamasa da görmek istemese de durum tam da buydu! CHP lideri ÜLKENİN gücünü de ufkunu da dengelerini de bir gecede görmüşe, çözmüşe benziyordu. Bu KUDRET, CHP lideri de olsanız sizi kendine çekiyordu. Aksi mümkün değildi.
Kemal Bey'in yolculuğu devam etmekteydi. Farklı vagonda, farklı bakış açısıyla, farklı ortaklarla, farklı geleceğe... Bir başka ifadeyle GEZİ olaylarıyla BAŞLAYAN, 17-25 OPERASYONLARI İLE DEVAM EDEN, AVRUPA İLE TÜRK DEVLETİNİN AYRI YOLLARDA YÜRÜME TERCİHİNE KEMAL BEY DE KATILIYORDU. 14 Mayıs nelere kadirdi. Görmek lazım..
Durum bu...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.