Anadolu
TÜRKİYE hızla ikinci tura giderken, tansiyon ne yazık ki düşmüyor. Ekranlarda, manşetlerde kavga var. Herkes ağzına geleni söylüyor.
Haliyle doğru ile yanlış da birbirine karışıyor. Hal böyle iken "sandıktan ne çıkacak?" ve "Türkiye nerede nasıl duracak?" sorularının cevabını aramak ikinci plana düşmekte.
Gelin biz 29 MAYIS'a bakalım...
Kahin değiliz.
Yine de veriler üzerinden hareketle ilerlemek mümkün...
Türkiye'de bir sosyoloji var. Çok kişinin ıskaladığı, atladığı ve doğru matematikle ulaşamadığı... Bence Kemal Bey de ittifak içindeki arkadaşları da bunun üzerinde fazla durmadı.
Başkan Erdoğan'ın 21 yıllık iktidarının YORGUN ve YIPRANMIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜLER. BÜTÜN HAREKET NOKTASINI DA BU OLUŞTURDU. Kemal Bey, Deniz Baykal'ın tasfiyesinden sonra İKTİDARA gelmek için gerekli yolları açmayı, yapmayı denedi. Parti'nin resmi ideolojiyle beslenen tarafını kesip attı.
Ancak bu kez de kendisine bağlı, kendi kokusunu taşıyan bir CHP meydana getirdi. CHP SAĞ'dan isimleri bünyesine katarak "DEĞİŞTİM" demek istiyordu. "HELALLEŞME" de bunun sonucuydu. Herkesi kucaklamaktan söz etmeleri baharı müjdelemeleri güzeldi.
Ta ki İLK TURDA SEÇİMİN KAZANILMADIĞININ anlaşılmasına kadar... İlk tur sonuçlarından sonra Kılıçdaroğlu bambaşka bir kişilik sergilemeye başladı. Sinan Oğan'ın "GELEMEYECEĞİNİ" de hesap ederek MİLLİYETÇİ karta sarıldı. Çok içten ve samimi bulunmadı. Ancak sarıldı. Bunun işe yarayıp yaramadığını ise 28 Mayıs akşamı görecektik...
Başından beri Meral Hanım hariç MASA'nın bileşenlerinin seçmeni doğru okuyabildiğini düşünmüyorum. Kemal Bey, Meral Hanım'ı dinlemedi. Sonuç ortada. Peki neden böyle oldu?
Bu sorunun cevabı öyle kolay değil.
2002'de Tayyip Bey, AK PARTİ ile iktidara gelirken partisi içinde yalnız insandı.
Sadece HİZMET EDEREK OY ALINACAĞINI BİLİYORDU.
Buna tartışmasız herkesten daha çok inanıyordu. Öyle de yaptı.
Zaten müesses nizam hazır kıyıda bekliyordu. Başarı, siyasi ömrünü uzatırdı. Erdoğan hem hizmet etti hem ANKARA'yı değiştirdi.
Bunu daha önce başarabilen yoktu. 2002'deki şartlara bakıldığında Erdoğan İKTİDARA geliyor beraberinde MERKEZ'i değiştiriyordu. Herkesin bildiği MERKEZ kavramını alıp başka yere taşıyor ve içini hiç olmadığı kadar dolduruyordu. ANADOLU İHTİLALİ yaşanmaktaydı.
Çok kişi özellikle CHP kanadı bunu görmüyor, ıskalıyordu.
Tartışmaya açık bir konu olsa da CHP MASA BAŞINDA ya da DEVLETİN gücüyle ortaya çıkan ARİTMETİKLERLE yoluna devam edebiliyordu.
Sandığa gidip milletin önemli bir kısmını yanına alabildiği pek görülmüyordu.
Erdoğan'ın AK PARTİ'si ne Özal'ın ANAP'ına ne de Demirel'in Adalet Partisi'ne benziyordu. Yeni bir algoritma ile muazzam bir uyum yakalanıyordu. Öyle ya da böyle kendini sistemin dışında bulanlar hissedenler, görenler, Erdoğan'ın etrafında birleşiyordu. Eller sıkıca kenetleniyordu. Erdoğan da HİZMETİ, ZENGİNLİĞİ FIRSATLARI ANADOLU'ya taşıyıp buna cevap veriyordu.
Aradaki akit'in ömrü uzadıkça uzuyordu. AK PARTİ kazandıkça Erdoğan sandıktan çıktıkça ANADOLU insanı kendini DEVLETİN SAHİBİ gibi görmeye başlıyor bir de önüne hedefler konuldu mu keyfinden geçilmiyordu. Kemal Bey ve arkadaşlarının görmediği bence buydu... Başkan Erdoğan ile millet arasındaki ittifakı, bağı pas geçiyorlardı. Kemal Bey "sosyal medyadan ne kadar AK PARTİ'ye vurursam o kadar yol alırım" diye düşündü.
Ancak öyle olmadı.
Erdoğan'la seçmen arasındaki BAĞ oradan gelecek mesajlara kapalıydı.
CHP'nin başını çektiği koalisyonun kaçırdığı bir nokta daha vardı! Bu da çok önemliydi.
AK PARTİ 2002'den bu yana SEÇMENLERİN yüzde 67'sinin OY'unu alabilmiş tek partiydi. Yarıştığı hiçbir siyasi oluşumun böyle bir başarısı yoktu. Yani OY KULLANAN İNSANLARIN yarıdan çok fazlası bir kez de olsa ERDOĞAN'a OY vermişti. Yüzde 67'yi kenarda tutacak olursanız geriye YÜZDE 33 KALMAKTAYDI. Bu da son seçimlerde CHP ile HDP'nin aldığı OY toplamını vermekteydi.
Başka bir ifade ile Erdoğan YÜZDE 67'ye ulaşabilir Kemal Bey ise YÜZDE 33'te kalırdı...
CHP'nin yukarı çıkabilmesi için de organik sağ figürlere ihtiyaç vardı. Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu ve Ahmet Davutoğlu bunu sağlamayı başaramadı. MASA'da kitlesi olan Meral Hanım da zaten kovuldu! Kılıçdaroğlu İYİ PARTİ liderini buduyor, kovuyor sonra da sandıkta çakılıyordu. Bunları unutup ZAFER PARTİSİ üzerinden MİLLİYETÇİLİK'i keşfetmeye soyunuyordu.
Bulduğunu sanıp 15 Mayıs sabahı değişiyordu.
Öncesinde ise hep bir ağızdan "Bu iş bitti. Bu kez kazandık" diye meydanları inletiyorlardı.
Yabancı medyanın desteğiyle de bu duygu onlarda gerçeğe yakın bir hal aldı. İnandılar. "Galiba bu kez oldu" hissi ağır bastı. Bir de 11 şehir depremde etkilenmiş küresel ekonomik çalkantılar bir şekilde buraya da uğramıştı.
"KAZANDIK" diye düşünmeleri için bunlar yeterli oldu. İşin aslı öyle değildi. Depremde aksilikler yaşansa da Erdoğan bakanları vekilleri belediye başkanlarını bölgeye yolluyor adeta çıkarma yapılıyordu. Vatandaş askerin sunduğu SAHRA MUTFAKLARINDAN yemek bile almıyordu. Çok daha iyisi güzeli vardı çünkü. Düşünün durum buydu. Enkazı kaldırmak, yaraları sarmak, insanları doyurmak, ceplerine para koymak ve umudu taze tutmak..
ERDOĞAN'ın yaptığı buydu.
Samimi olarak kabul edelim ki Kemal Bey ve arkadaşları bunu gerçekleştiremezdi.
İşte bu nedenle 2002'de Erdoğan'la kurulan BAĞ giderek güçleniyordu. 21 yıldır iktidarda olsa bile YÜZDE 50'ye yakın oy alabiliyordu. Erdoğan siyasetteki KARELİN'di. Yenilmiyordu.
Belki koalisyonla bu mümkündü.
AKSİ çok ama çok zordu...
Bu nedenle Kemal Bey İTTİFAKLA geliyordu. Bu kendisi için doğru bir hamleydi.
Stratejik olarak başka bir yolu da yoktu. Ancak SEÇMEN de bunu görüyor ve Erdoğan'a sahip çıkıyordu. Özellikle BATI MEDYASI "2023'ün en önemli seçimi" diyerek Erdoğan'ın gitmesi gerektiğini manşete çıkınca ANADOLU kenetleniyordu.
DEPREM bölgesinde DEPREMDEN önce aldığı OY'dan fazlasını alıyordu... Bunu gören herkes susup kalıyordu...
Üzerinde düşünülmesi gereken buydu. Görünen o ki CHP bunu anlamıyor ve çözemiyordu.
29 Mayıs'tan sonra CHP'nin çözülmesi muhtemeldi...
İHA'ları SİHA'ları, TCG ANADOLU'yu eleştirerek milliyetçi çizgiye yaklaşmak isteyen CHP inandırıcı bulunacak mıydı? Bilmiyoruz. Ancak OLANI ELEŞTİRENLE, "TÜRKİYE YÜZYILI" diyenin seçimiydi bu... Sonuçları elbette önceden bilemeyiz. Ancak durum da, bu değil mi!
NOT: Kemal Bey'i yanlışa götürenler, İNGİLİZ DERİN DEVLETİNE yakın olduğunu sandığı isimlerdi… Aldatılıyordu farkında değildi…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.