Kemal Bey’in yolu
THE Economist'ten Washington Post'a, Der Spiegel'den Bild'e, The Times'tan New York Times'a, Le Point'ten L'Express'e kadar her yerde 14 Mayıs seçimleri, ya köşeleri ya manşetleri süslemeye devam ediyor. Bunun birçok nedeni var. Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi ve değişen dengeler ilk sıradaki yerini hala koruyor. Basınç altında kalan AVRUPA'nın, ABD'ye rağmen yeni oyun kurması kaçınılmaz.
İşte burada RUSYA ile pek çok noktada yan yana duran Türkiye öne çıkmakta. Avrupa Birliği'nin geleceğinin yatırıldığı masada sandalyelerden biri de ANKARA'nındı! Stratejik olarak AVRUPA enerji sorununu ORTADOĞU ile çözmeli, ekonomisinin canlı kalmasını da Çin ile yapacağı işbirliği ile sağlamalıydı.
Zaten Çin'in en büyük ticaret ortağı AVRUPA'ydı.
İşte durum böyle olunca AB'nin nereye adım atarsa atsın yolu ANADOLU'dan geçmekteydi. Zorunluluktu bu. Coğrafya kaderse AB, Türkiye ile yürümeliydi...
Bunu gerçekleşebilmesi için de iktidarın değişmesi şarttı. Yani KÜRESEL DENGELERİ DEĞİŞTİRECEK ADIM, HAMLE, SONUÇ 14 MAYIS'ta sandıklardan çıkacaktı. Kemal Bey'in BATI MEDYASINA verdiği bütün röportajlarda Avrupa ile Türkiye'nin çok yakınlaşacağı birlikte yol yürüneceği vurgusu yapılmaktaydı. Son derece de doğaldı bu... Kızacak gücenecek bir şey de yoktu...
Bakılması gereken nokta Türkiye'nin kimlerle nereye nasıl gideceği olmalıydı...
Dün de buraya taşıdığım gibi CHP lideri Kılıçdaroğlu az izlenen ancak önemli bir video yayınladı. "HAYATIMIN PROJESİ" diyerek Türkiye ve İPEK YOLU'nu anlattı...
Orta Koridor projesini tanıtan Kemal Bey "Türkiye'nin Türk dünyasıyla geç başlayan ama yavaş yavaş sağlıklı bir zemine oturmaya başlamış ilişkilerini arşa çıkaracak projedir bu. Tarihi İpek Yolu'nu canlandıracağız.
Yani Türkiye'yi Çin'e bağlayacağız. Hızlı yeni bir ticaret ve taşıma koridoru yani otoban açacağız. Bu koridor boyunca yüksek kapasiteli karayolu ile çift hat demir yolu altyapısı oluşturacağız. Tarihi İpek Yolu otobanı ve demir yolu yaklaşık 5 bin 500 kilometre uzunluğunda olacak" diye konuştu. Burada dikkat edilmesi gereken ve tartışma başlatan nokta ise TürkiyeÇin bağlantısının Azerbaycan üzerinden değil İran üzerinden öngörülmesiydi.
Yani Kemal Bey'in HAYATININ PROJESİ'nde AZERBAYCAN'a yer yoktu.
Tepkiler de bu noktadan yükseliyordu... Benim için sürpriz yoktu...
Açalım...
İngiltere BREXIT ile Avrupa'dan yollarını ayırınca zaten kendi planını devreye alıyordu. Türkiye de 15 Temmuz ile birlikte AB'yle aradaki mesafeyi iyice artırıyordu. Azerbaycan uzun zamandır İNGİLTERE ile iyi ilişkiler içinde olan bir anlayışla gidiyordu.
Bunun tarihi eskiydi. Aynı şekilde ALMANLAR'ın da GERMENLER'İN de VATİKAN üzerinden İRAN ile GİZLİ ANLAŞMALARI vardı. Bu da çok eskiye dayanırdı. Kemal Bey ÇİN'e giderken, TÜRK DEVLETLERİNİ BİRLEŞTİRMEKTEN BÜTÜNLEŞTİRMEKTEN söz ederken aynı anda ALMANYA'yı ÇİN'e, Çin'i de ALMANYA'ya getiriyordu.
PROJE BUYDU ASLINDA.
Azerbaycan ALMANYA'ya yakın değildi.
Kılıçdaroğlu da bunu bildiği için HAYALİNİ kurduğu projeyi İRAN üzerinden TÜRKMENİSTAN, ÖZEBEKİSTAN ve KAZAKİSTAN'a oradan da Çin'e bağlıyordu.
Sık sık yazdığım gibi burada da İKİ EKOL karşımıza çıkıyordu. Kılıçdaroğlu, ALMAN EKOLÜ'nü yanına alarak MİLLİYETÇİLİK bağı ile ORTA ASYA'ya uzanmak istiyordu. Bu hamle aynı zamanda AVRUPA için enerji güvenliği de getirecekti.
Yani Paris-Brüksel-Berlin hattında basınç azalacak çözüm yolları aralanacak ve oyun başlayacaktı. Defalarca yazdığım gibi ABD de Rusya da buna kesinlikle karşı çıkacaktı. Hatırlayın!
NABUCCO PROJESİ vardı. Türk gazı AVRUPA'ya akacaktı. Ancak özellikle ABD'nin baskısıyla proje yattı. Rus gazına bağımlı bir AVRUPA istendi. Öyle de oldu. Washington en büyük ekonomik rakibi olan AB'nin en zayıf karnının ENERJİ olduğunu biliyor oyunu buna göre kuruyordu. Rusya da burada rol alıyordu.
Paris-Berlin hattında RUS GAZI da çok işe yarıyordu. Hatta ABD, Çin ile AB arasındaki ticaretin kendilerini solladığını görünce ikinci frekansa geçiyordu.
Durdurulamayan AB, bu kez denizden vuruluyordu.
KUZEY AKIM BORU HATLARI patlatılıyor ve AVRUPA'nın kabusu başlıyordu. Rekabet gücünü kaybettikleri gibi tamamen savunmasız bir düzleme itiliyorlardı. Macron'un da sık sık dile getirdiği AB, bunu ÇİN ile yakınlaşarak çözmeyi isteyecekti. Başka da yol yoktu zaten. ABD prangayı el ve ayaklarına geçirmişti...
DERİN AVRUPA, Washington'un kıskacından kurtulamazsa KÜRESEL OYUNCU olamayacağını biliyordu. Bunun en önemli yolu da TÜRKİYE'den geçiyordu. Seçimin asıl önemli köşesi de tam burasıydı.
Kemal Bey kazanırsa aynı zamanda AVRUPA kazanacaktı. Almanya kazanacaktı. İngiltere kaybedecekti. Tarihi rekabet tarihi mücadele burada seçim üzerinden de sürüyordu.
Başkan Erdoğan herkesle konuşup yol aldığı için etkisi çok fazlaydı. TARAFLARIN nabzını tutmayı başaran tek liderdi. CHP lideri ise beyan ettiği gibi sadece AVRUPA ile yürüyecekti. Mesela WSJ'ye verdiği röportajda "İlk kez sandık başına gidecek 5 milyon 300 bin genç seçmen, özgürlük ve demokrasi istiyor. Bu bizim için, Türkiye için, üyesi olmaya çalıştığımız AB için ve ayrıca Batı medeniyeti için çok önemli" şeklinde konuştu.
Ayrıca söyleşide "Türkiye, Batı ittifakının ve NATO'nun bir üyesidir. Putin de bunu çok iyi bilir. Türkiye, NATO tarafından alınan kararlara uymak zorundadır" dedi.
Yani Kemal Bey ZORDA OLAN, KISKAÇTA OLAN, GÜCÜ AZALAN AB'ye oynadığını ilan ediyordu... Hem yerel hem küresel ölçekte işi çok zordu.
Çünkü Türkiye'nin gittiği yönün tam tersini vaat ediyordu. Hiç ama hiç kolay değildi...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.