ERGÜN DİLER

Ezeli rekabet

ALIŞKANLIKLARIMIZ çok keskin olduğu için olan bitene yerel gözlükle bakmaya devam ediyoruz. KÜRESEL ARENADA zerre kadar önemi olmayan işlerle uğraşıyoruz. Seçim de ufukta göründüğü için 6'lı MASA, Kemal Bey ve Meral Hanım gündemimizden düşmüyor.
MASA'nın diğer ortakları da... Kavgalar, gürültüler, kapışmalar, barışmalar. Birbirine benzemeyen partiler bir araya geliyor ve Erdoğan dönemini bitirmek istiyor.
Apoletlerini sökerek hem de. İyi de aslında ne oluyordu?
İşin YEREL tarafı buydu. Peki gerçekte olan neydi?
Gelin biraz tırmanışa geçelim...
Önce hatırlayalım...
Başkan Erdoğan, İskoçya'nın Glasgow kentinde yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'na yani COP26'ya katılmadı. Roma'daki G20 Zirvesi sonrası uçakta gazetecilere konuşan Erdoğan, "Güvenlik taleplerimiz yerine getirilmeyince Glasgow'a gitmekten vazgeçtik. Bu sadece kendi güvenliğimizle ilgili değil, ülkemizin itibarıyla da ilgili bir meseleydi" dedi. Bir gün sonra Erdoğan'ın uçakta İNGİLTERE BAŞBAKANI Boris Johnson ile görüştüğü de sızıyordu. İKLİM ZİRVESİ'ne gitmeyen sadece Erdoğan değildi. Kraliçe II. Elizabeth de sağlık sorunlarını öne sürerek katılmıyordu. Yani Erdoğan KRALİÇE ile hareket ediyordu.
Bu anlamasak da KÜRESEL BİR AYIRIMIN KÜRESEL BİR SAVAŞIN EN TEPEDE GÖRÜNEN HALİYDİ. İşte bunu fark ettiğimizde içerideki isimleri de görevleri de ittifakları da iyiden iyiye çözmüş olacaktık.
Tarihsel yolculuğa çıkacak değiliz ancak iddialara göre kendilerini "ASIL YAHUDİ" sanan İKİ SÜLALENİN KAVGASIYDI yaşananlar... İKİ MAVİ KANLI AİLELER ZİNCİRİ yani.. Bir tarafta İngiliz Kraliyet Ailesi'ni yaşatan Londralı WINDSORLAR (Hanedandaki erkekler bu nedenle sünnet olurdu... Kral Charles gibi) diğer yanda büyük savaşta yenilen ve gizlenerek yürüyen Viyanalı HABSBURGLAR... Bu iki zincirin halkaları o kadar büyüktür ki dışında kimse kalamazdı. Bu İKİ SÜLALE konuşulduğu zaman hemen VATİKAN'ı eklemek zorundasınız. RAHİPLER LİGİ'ni ıskalayamazsınız.
Yetmez! Asıl iki oyuncuyu da bir sağa bir sola dağıtmak durumundasınız. AŞKENAZLAR ile SEFARADLARI... Yani YAHUDİLER'i... Bunların uzun yolculuğu MISIR'a, BABİL'e kadar uzanır. Firavunla Nemrut'a yani...
Çok eski çok derin çok can yakan kavgadır bu. Ve şekil değiştirerek her zaman devam eder. Dün de etti bugün de etmekte... Bankalar da ordular da devletler de teknoloji de SAVAŞLAR da bu ayırıma göre belirlenir... EN son SAVAŞ Covid-19'du... MISIR EKOLÜ'nün çıkarıp dünyayı sarstığı adımdı...
Bu denkleme göre zenginliğinin sınırlarını bilmediğimiz isimler de ayrışır. Bill Gates de Jeff Bezos da Elon Musk da... BU İKİ EKOL'den birinde değilseniz küçük görmüyorum ancak sadece ÇOBAN olursunuz. Olan bitene sadece bakarsınız. Hayatınızla ilgili kararlar alınır, izlersiniz. Anlamadan hem de... Böyledir bu işler...
Kendi aralarında alt sınıflar oluşsa da durum kabaca böyledir.
Windsorlar karşılarındaki "KÜRESELCİ" diye tanımlanan MISIR EKOLÜ ile savaş halindedir.
Ve bu hiç bitmeyen bir savaştır...
Bunu BİRİNCİ ve İKİNCİ dünya savaşında olduğu gibi Rusya- Ukrayna Savaşı'nda da NATO'nun kendi bünyesinde de görmek mümkündü.
İşte bu kavganın tarafları KAZANMAK, karşıdaki EKOL'ü bitirmek ve yerin altına indirmek için dünya üzerinde kendilerinden olmayan TARAFTAR aramaktadırlar. Türkiye de bunların ısrarla istediği önemli bir oyuncudur. Yıllardır böyledir. Bazen biri bazen de diğeri gelip burada hüküm sürer. Gücünü gösterir.
DARBELERİN altında yatan ancak bize söylenmeyen gerçek de budur.
Anlatılmaz ancak sonuçlarını hep birlikte yaşarız. Anlayacağınız kaçış yok yani...
Devam...
Seçime giderken görünmeyen başrolde NATO vardı. 15 Temmuz'dan bu yana Türkiye'nin önemli meselesi NATO'ydu.
KALKIŞMAYA katılan ya da katılma ihtimali bulunanlar NATO ülkelerinin merkezlerine sığındı. İKLİM ZİRVESİ gibi NATO da AYIRIMIN net görüleceği adreslerdendi.
İKLİM ZİRVESİ, KÜRESELCİLER'in gündemiydi. Kraliçe de Erdoğan da katılmıyordu.
15 TEMMUZ kalkışması da aynı şekilde...
Burada da KÜRESELCİLER ile karşı ekolü görmek mümkündü.
KÜRESELCİLER DARBE yoluyla ülkenin kumandasını almak istediler.
ANKARA cevap verdi. Durumu gören İngiltere de Kraliçe de yardıma koştu. ROL çaldı. Ya da kaptı.
DENGE böyleydi buralarda.
Dün yazdım. Muhtemelen NATO'nun yeni GENEL SEKRETERİ Ursula von der Leyen olacaktı. Habsburg SÜLALESİ'nin üyelerinin devamıydı. ALMAN'dı.
Yani Windsor karşıtı. Doğal olarak.
EKOLLERİN içindeki yeri böyleydi.
NATO GENEL SEKRETERİ hep AVRUPALI olurdu! İttifakın komutanı da ABD'li. Denge buydu.
Macron "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" derken ABD'ye çatıyor ve "Gelin tamamen kendimize ait olan orduyu, NATO'yu kuralım" diyordu. Afrika elinden kayıyordu!
EKOLLER savaşının diğer göstergesiydi bu. Libya'ya giden TÜRK GEMİLERİNİN Fransız ya da ALMAN firkateynleri tarafından durdurulması gibi... TAVLA gibiydi.
İKİ ZAR ATAN EL VARDI. Biz görmüyor, bilmiyor, duymuyorduk.
Şimdi O İKİ EL de TÜRKİYE'yi yanına alıp yoluna devam etmek istemekte. Kemal Bey'in MASA'sı, başından bu yana yazdığım gibi AVRUPA BİRLİĞİ'nin aklıydı.
Ruhen oraya ait işaretler taşıyordu.
Habsburglar'ın uzantılarının gölgesinin görüleceği noktaydı.
NATO'nun 30 üyesinden 21'i AVRUPALI'YDI! MASA bu gücün gelip dayandığı yerdi. Bir de bu güçlerin gidip ABD'de iki kanat olarak yoluna devam ettiği gerçeği vardı.
Türkiye gibi önemli bir ülke önemli bir konum tartışmaya dahil olunca işin rengi değişiyordu.
Dünyaya yayılan ve Sefaradlar gibi Aşkenazlar gibi VATİKAN gibi desteği de alan İKİ SÜLALE şimdi burada seçimlere müdahale etmek ve sonucu etkilemek istiyordu...
Kemal Bey ve MASA seçimlerden kazanan olarak çıkarsa Türkiye'yi kesinlikle AVRUPALI EKOL'ün yanına taşıyacaktı.
Erdoğan çok sancılı dönemlerden sonra ülkeyi buradan uzağa götürebilmişti. Buna gücü yeten tek liderdi. Türkiye'nin ya da Erdoğan'ın Rusya'ya İngiltere'ye yakınlaşması kaçınılmaz olarak bir ihtiyaçtı. "YA O YA O" prensibi gereği dönen dünyada destek bulmak zorundaydı.
Zoru tercih etti. Ve ülkeyi MERKEZ BANKASI tartışmaları üzerinden de görebileceğimiz gibi KÜRESELCİ EKOL'ün menzilinin dışına çıkardı.
AK PARTİ iktidara geldiğinde Erdoğan'ın yanındaki pek çok isim KÜRESELCİ EKOL'e inanan kişilerdi. Türkiye'nin geleceğini orada görüyorlardı. Erdoğan ise yaşadığı operasyonlardan sonra araya mesafe koyuyordu... Oradan hızla uzaklaşıyordu... Bu nedenle 6'lı MASA'da eski AK PARTİLİ isimleri görmek mümkün oluyordu. Bizler İDEOLOJİLERE bakarak, giyim kuşama bakarak, inanç eksenine bakarak, insanları değerlendiriyoruz.
OYSA dünyanın tepesinde İKİ SINIF vardı. YA O YA O!
14 Mayıs'taki seçimler bize Türkiye'nin geleceğini gösterecekti.
Kemal Bey öne çıkarsa AVRUPA, Ankara'ya ilk gelen olacaktı.
Erdoğan'ın her zaman olduğu gibi kazanması durumda ise AVRUPA'ya yani KÜRESELCİ EKOL'e mesafeli duruşunu koruyacak kendi kulvarlarını genişletecekti.
KÜRESELCİLER burada kazanamazlarsa işleri dünya üzerinde de çok zor olacaktı... Erdoğan bu kapıyı aralayacaktı... NET... 14 Mayıs bu...
NOT: Seçimlere giderken yukarıda saydığım her güç burada bir şekilde etkili olmak için adam arar bulur. Hiç de zorlanmaz.
Zorlandıklarını hiç görmedim... Olan bitene bu ETKİ açısından bakın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.