SEÇİME giderken vitesin artacağını görmek zor değil.
Çok soru soruluyor. Toz duman içinde en çok gözüme batan Kemal Bey'in vazgeçmemesi ve net olarak ileriye doğru hamle yapması. Bunu yaparken de İYİ PARTİ'yi de Meral Hanım'ı da silmesi.. Masa'nın diğer sakinleri ise MASA'daki projeye belli ki ONAY vermiş durumda. 14 Mayıs'ta yapılacak olan seçimlerde alışkanlığımızdan dolayı BAŞKAN seçeceğimizi düşünüyoruz.
Oysa SANDIKTAN bir BAŞKAN'dan çok daha önemli olan proje çıkacaktı.
CUMHUR İttifakı bunu nasıl anlatır, MİLLET İttifakı bunu nasıl savunur bilemem. ANCAK önümüze gelecek olan SANDIK bir önemli kırılmayı da değişimi de beraberinde getirmeye aday… Açalım… BATI medyası yazmaya başladı… Mesela NATO… Ve Genel Sekreterliği… Rusya'nın Ukrayna operasyonu gerekçesiyle üç kez uzatılan görev süresinin bir kez daha uzatılmasını istemediğini söyleyen ve Ekim 2023 itibarıyla NATO Genel Sekreterliği'nden ayrılmaya hazırlanan Jens Stoltenberg'in olası halefi için bahisler yükseldi. ABD bir yandan Stoltenberg'in bir yıl daha kalmasını isterken, diğer taraftan bu görev için Avrupa'da Rusya'ya karşı savaş kışkırtıcılığının başını çeken figürlerden birini gözüne kestiriyordu. Washington'ın yıldızı Brüksel'de ABD'nin baş lobicisi gibi çalışan ve AB ile Moskova arasında köprülerin tamamen atılmasına neden olacak ağırlıkta yaptırımlar çıkmasını sağlayan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'di. ABD, NATO'nun başında onu görmek istiyordu.
Dağılmadan gidelim… Peki Ursula von der Leyen'i küçük iki örnekle hatırlamaya çalışalım… Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Erdoğan'ın KIBRIS ziyaretine ilişkin bir soruya şöyle cevap verdi: AVRUPA BİRLİĞİ olarak ADA'da iki devletli bir çözümü asla kabul etmiyoruz… Diğer örnek ise HDP ile ilgiliydi… Leyen, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmelerimizde Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarının net olduğunu söyledik.
Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nin kurucu bir üyesi olarak AİHM kararlarına saygı göstermesi çok önemlidir" ifadelerini kullanıyor ve ANKARA'ya ne kadar uzak olduklarını ilan ediyordu. Aradaki mesafe kolay kolay kapanacak gibi değildi.
Özellikle 15 Temmuz'dan sonra ANKARA, NATO'ya, AB'ye ve ABD'ye mesafe koyuyor kendini korumak için KALKAN oluşturuyordu. AB ve ABD ise içeride alınan kararlara bir şekilde muhalefet ediyordu. Bu saklanacak gizlenecek bir şey de değildi. Bu nedenle AVRUPA BİRLİĞİ 6'lı Masa'nın tamamen arkasındaydı. MASA'nın gerçek sahibi AB'ydi. Bunu da sık sık yazdım zaten. Erdoğan'ın seçimlerde kaybetmesi Türkiye'nin bambaşka bir yola girmesi anlamına gelmekteydi.
BÖLGESEL VE KÜRESEL ANLAMDA izleyeceği ROTA değişecekti. SANDIK'tan çıkacak olan sonuç bunu belirleyecekti. Bu nedenle partilerin isimlerin ötesinde bir başka şeye OY verilecekti… Dün de yazdığım gibi İYİ PARTİ içindeki NATO'ya yakın üç isim Meral Hanım'ı alıp Kemal Bey'in yanındaki sandalyeye yerleştirdi. ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley'in SURİYE'nin kuzeyinde denetleme yaptığı saatlerde ANKARA siyasi krizle uğraşıyor ve son tahlilde AKŞENER, MASA'ya dönüyordu.
Kılıçdaroğlu'nun ADAYLIĞI ilan edilirken SİYASETEN TESLİM OLDUĞUNU GÖSTEREN BİTKİN HALDEKİ GÖRÜNTÜLERİNİ "ters ışık" gelmiş sözleriyle gizlemeye çalışıyordu.
Gerçekte olan İYİ PARTİ ve diğerleri KÜRESEL POLİTİKALAR ile yürümeye karar vermişti. Kemal Bey liderliğinde yapılan buydu.
SİYASET gereği bu saatten sonra çok kez HDP ile yan yana gelişi ya da karşı duruşları duyacağız.
Bütün bu itiş kakışlar kısa boylu olacaktı. Oysa benim daha önceki yıllarda da çok yazdığım gibi ABD bölgesel planlarında KÜRTLER'e Türkiye ile bir senaryoda yer vermek istiyordu. Bu bölgedeki ENERJİ trafiğinin ve kaynaklarının rakiplerinin eline geçmesini istemiyordu. HİNDİSTAN üzerinden ÇİN'e karşı bir RAKİP meydana getirilirken, Rusya'nın enerjisi ucuza DELHİ REJİMİNE akarken buralarla uğraşmak istemiyorlardı.
Bölgeyi GÜVENDE tutmak için KÜRTLER'i de içine alarak meydana getirdikleri ALGORİTMAYI Kemal Bey ve arkadaşlarının önüne koyacaklardı. Zaman ilerleyince 6'lı MASA bunun taşıyıcısı olacaktı. Ne Meral Hanım'ın HDP'ye tepkisi ne de diğerlerinin topu taca atmasının bir anlamı vardı. KURGU belliydi.
Kimse dışında kalamazdı.
Kılıçdaroğlu'nun kimseyi takmadan yürüme ısrarı ve iştahının nedeni de buydu.
ROTA zaten oluşturulmuştu.
Yani neresinden bakarsanız bakın KÜRESEL bir plan gelip kapımıza dayanıyordu. AKSİ mümkün değildi. Böyle oluyordu bu işler.
Ancak siyasi tansiyon artığı zaman hepimiz DEPREMİ- EKONOMİYİ-KIZILAY'I-AFAD'I- AHBAP'I satılan satılmayan çadırları, verilen verilmeyen kumanyaları konuşacaktık… Asla ve kat'a ana konuya gelemeyecektik.
BÖLGESEL DEĞİŞİM kapıya dayanacaktı ancak onu göstermemek için içeri dalacaktık! Maalesef siyaset böyle akacaktı. DEMOKRAT olmayanlar "DEMOKRASİ" diyecekti. "Sofrayı genişletelim" diyecekti. Hiçbiri 25 yıllık düşünme kabiliyetine sahip değildi. Kabalık yapıyorsam affetsinler ancak durum buydu.
Kemal Bey'in gelişinden sonra Türkiye'de çok şey değişiyordu. Bunların başında CHP geliyordu. Deniz Bey'in CHP'si TEZKERE'YE "HAYIR" diyor ve sonradan tasfiye ediliyordu. Kemal Bey ALTERNATİF olarak parlatılıyordu. Eski CHP'nin rotasına itiraz ettiği için… CHP öyle ya da böyle rejimin sesiydi.
O gitmişti artık. Bunu bilen Kılıçdaroğlu arkaya bakmadan hız yapabiliyordu. CHP, CHP liderinin sayesinde bölgeye uyumlu hale getiriliyordu.
Dün de yazdığım gibi ABD başka bir isimle yol almayı düşünürken Kemal Bey'in ismi öne çıkıyordu. Meral Hanım da muhtemelen başka bir ismin önünün açılacağını düşünmekteydi. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu nedenle yakınındaki isimler tarafından MASA'ya yönlendirildi. Kemal Bey ne derse o olacaktı.
Oluyordu da… Siz bakmayın "BİRLİKTE KARAR ALACAĞIZ" çıkışlarına. YOK ÖYLE BİR ŞEY… KÜRESEL bir planın uygulanmasına MASA'da binde 1 OY'u olmayanlar mı itiraz edecekti.
Hep birlikte ERDOĞAN'ı "KÖTÜ" ve "GİTMESİ GEREKEN" bir isim olarak göstereceklerdi… Arkadan gelecek olan bölgesel DEĞİŞİMİ gizlemek için… Güçleri yeterse tabii…
NOT: Başından bu yana KÜRESEL planlara itiraz etmek yerine içine girip yönetmeyi ve büyük payı almayı savundum.
Bakalım neler göreceğiz…