Anahtar
HAKLI olarak bazı soruların cevaplarını merak ediyoruz. Kemal Bey, 'aday'lık fikrine uzaktı. Dengeleri bilmiyor olamazdı. Hatta kendi anketçisine özel olarak "Alevi bir cumhurbaşkanına karşı mısınız?" sorusunu bile sordurmuştu.
Cevap kendisini mutlu etmişti.
Kemal Bey BİLİNMEYEN bir virajda vitesi yükseltti. Meral Hanım'ın kendisine geçit vermeyeceğini bile bile. Geri adım atmadı.
Yürüdü. Bir de Meral Hanım'ın masadan kalkması ve geri dönmesi vardı. Neler oluyordu?
Haklı olarak herkes bunların cevaplarını bekliyordu.. Gelin biz gelişmelere GENEL MERKEZLERİN ARASINA SIKIŞMADAN BAKALIM...
Mikrofonlara söylenenlere değil de söylenmeyenlere bakalım...
Defalarca yazdığım gibi Türkiye'deki seçimin sonuçları KÜRESEL ETKİ meydana getirecekti. Olaylara buradan bakabilirsek kimin kime destek olduğunu da görme şansımız olur... Bizler hafta sonu 6'lı MASA'nın dağılmasıyla uğraşıyorduk. Meral Hanım neden kalktı? Geri dönecek mi?
Kimi aday gösterecek? Kemal Bey'in amacı ne? gibi soruların peşinden koşup, olan biteni anlamaya çalışırken aslında ANKARA'daki tempoyu ÇÖZMEYE yarayan önemli bir gelişme oluyordu...
Amerika Birleşik Devletleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, Suriye'de bulunan askeri üsse sürpriz bir ziyaret gerçekleştiriyordu. Milley, CUMARTESİ günü hiç duyurusu yapılmayan bir ziyareti gerçekleştiriyor YPG/PKK kontrolünde bulunan bir bölgedeki ÜSSÜ denetliyordu. Dolayısıyla hem kendi askerlerine hem de YPG'ye IŞİD'in yenilmesi için gösterdikleri çabadan dolayı TEŞEKKÜR ediyordu. IŞİD bölgeye gelmenin ve orada kalmanın "KOD" isminden başka bir şey değildi. ABD Genelkurmay Başkanı, hemen güneye gelerek sanki ANKARA'daki tansiyonu yüksek gelişmeleri yakından izliyor gibiydi.
Garip bir ziyaret daha gerçekleşiyordu... Milley'den sonra ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, önce BAĞDAT'a gidiyor oradan da ERBİL'e geçiyordu. Ülkesinin Kürdistan bölgesi ve Peşmerge güçlerine verdiği desteği yineleyen ABD Savunma Bakanı, "Irak'ta kalacağız ve IŞİD'e karşı mücadelede Irak güçlerini ve Peşmergeleri desteklemeye devam edeceğiz. Geçmişte Kürdistan bölgesi ile birlikte çalıştık" dedi.
Yani ABD kısaca "Buralar bizim" diyordu. ABD, Kürtler ile yürümeyi başından beri rotasından uzak tutmuyordu.
SIR da değildi bu. Konu YPG/ PKK olunca ister istemez konu seçimlere ve HDP'ye kadar uzanıyordu. İstemeseniz de uzanıyordu. Ve bu yolun sonu da KEMAL BEY'in izleyeceği politikalara kadar çıkıyordu... "Kemal Bey aday olamaz" derken ABD'nin kendisine mesafeli baktığını biliyordum. "HAYIR" demese de ÖNCELİKLİ ADAYLARI başkaydı. Ancak CHP lideri kimseler bilmeden görmeden aradaki barajı aşmıştı.
Bunun nasıl gerçekleştiğini bilmiyorum. Ancak aştığı kesindi. Meral Hanım'ın masadan kalkmasını bekliyor ancak ve ancak KEMAL BEY adaylıktan çekilirse döneceğini umuyordum.
İŞTE BURADA BÜYÜK KIRILMALAR YAŞANDI. GELEN, GİDEN, YERLİ, YABANCI, SİVİL, ASKER NE VARSA TOPA GİRDİ...
İsim vererek canlarını sıkmak istemem ancak İYİ PARTİ'de NATO'yu temsil eden üç önemli isim büyük çaba harcadı.
Bütün ilişkilerini kaşıyıp, canlandırıp Meral Hanım'ın GERİ DÖNMESİNİN ÖNÜNÜ AÇTILAR.
Bunu da başardılar.
MASA'yı kurtaran bu üç isimdi!
AKŞENER de bunlara direnemedi.
Belediye Başkanları üzerinden bir oyun başlatarak döndü. Geldi, MASA'daki yerini aldı. İYİ PARTİ liderinin dönmesi Kemal Bey'in bölgeye BAKIŞININ İYİ PARTİLİ bu üç isimle aynı olduğu sonucuna ulaşmamızı sağlıyordu. Zaten bir de fazlaca OY'u olmasa da kazanmaları halinde DAVUTOĞLU DIŞİŞLERİNDE etkili olacaktı.
Bu da SIR değildi.
Çok fazla kırıp dökmeden yazmaya gayret etsem de Kemal Bey'in ABD'nin bölgesel politikalarına EVET dediği gibi bir sonuç tüm hatlarıyla ortadaydı. Meral Hanım'ın da KURMAYLARI üzerinden buna imza attırıldığı gerçeği MASA'nın üstünde duruyordu.
Oysa herkesin bildiği gibi özellikle 15 TEMMUZ'dan sonra ANKARA'da oluşan DEVLET AKLI, DEVLET REFLEKSİ, DEVLET UFKU bölgede olanlara karşı netti. Aşağıda kurulan kurulması düşünülen KÜRT OLUŞUMUYLA mücadeleyi öngörüyordu. Ankara, Mark Milley'in gezdiği topraklardaki OLUŞUMLARI BEKA sorunu olarak okuyor, ABD ise IŞİD kalkanı üzerinden KÜRT KARTIYLA bölgeyi tamamen değiştirmek istiyordu.
Trump, Beyaz Saray'daki odasından bölgeden tüm ABD askerlerini çekeceğini söylerken ben "Yaşayan bütün ABD Başkanları Beyaz Saray'daki odalara doluşsa buna güçleri yetmez" diye yazıyordum.
Yetmezdi biliyorum. ABD kaldığı yerden kaldığı şekilde OYUNU devam ettirmek istiyordu. Görünen buydu.
Türkiye'nin önümüzdeki günlerde SEÇİM öncesinde de sonrasında da tartışacağı konu bu olacaktı.
Bir de konuyu net olarak ortaya koyan CENTCOM vardı! Yılın hemen başlarında Türkiye'nin bölgeye OPERASYONU gündeme geliyor ve CENTCOM Komutanı General Michael Kurilla, "IŞİD tehdit olmaya devam ediyor. Türkiye'nin operasyonu istikrarsızlık getirir.
Cezaevlerinden binlerce IŞİD militanının kaçmasına neden olur. Suriye'nin kuzeyindeki 28 cezaevi YPG tarafından korunuyor. Bu nedenle gerilimi düşürmek ve Türkiye'nin operasyonunu engellemek için atılan her adım önemli olacaktır" sözleriyle karşı çıkıyordu. ABD'nin bölgedeki planlarına TÜRKİYE kadar karşı çıkan AVRUPA ve İNGİLTERE de vardı. Yakında herkesin aldığı rolü daha da iyi anlayacaktık. Seçimlere giderken tansiyonun çıkması fazlasıyla muhtemeldi. Türkiye bir büyük BİLEŞKEYDİ...
Herkes anahtar elinde olsun istiyordu. Ancak anahtar Erdoğan'daydı.
Alınmalıydı. Seçimler bu nedenle önemliydi... Siyaset sahnesindeki her ismin 25 yıl sonra ne olacağını ne yapılmak istendiğini görerek hareket etmesi gerekiyordu.
Bu seçim bu nedenle çok önemliydi. Sık sık yazdığım gibi CUMHURBAŞKANLIĞI TÜRKİYE'nin rotasını belirleyen makamdı. Kimlerle yürüyeceğini ilan eden makamdı. "Olaylara böyle bakalım" diye yazacağım ancak sloganları çok sevdiğimiz için sıra buna gelmeyecek.
Biliyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.