ERGÜN DİLER

Bu da geçer!

DEĞIŞEN dünya, değişen şartlar ve yaşananlar çerçevesinde olan biteni doğru okumak durumundayız. Türkiye hiç kimsenin beklemediği bir depremle sarsıldı. Doğal olarak yaşadıklarımızın ekonomik, siyasi, sosyolojik ve psikolojik sonuçları olacaktı. Ancak burası Türkiye. İlk sırada SİYASİ dengeler gözetilmekte. Gelin isterseniz dışarıdan içeriye bakalım...
Bakalım kim ne hesap yapmakta.
17 Ağustos 1999 depreminden sonra da bugün yapılan tartışmalara benzeyen ritim vardı. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'dı. Türkiye'de koalisyon vardı. Kemal Derviş olayında da görüldüğü gibi ortaklardan MHP, ABD'ye karşı sert duruş sergiliyordu.
Ekonominin başındaki Derviş'e tepkilerinden bu açık net şekilde ortadaydı. "ABD donanması yardıma gelsin mi gelmesin mi?" şeklinde bir büyük tartışma da yaşanmaktaydı. Aslında gelecek olan ABD donanmasına ait bir hastane gemiydi. Sağlık Bakanı Osman Durmuş sert bir şekilde bunun önüne geçiyordu.
ABD donanması gelemese de ABD'nin ilk kadın Dışişleri Bakanı olan Madeleine Albright, İSRAİL dönüşü deprem bölgesine uğruyordu. Donanma üzerinden kopan fırtınaya cevabı şapkasından veriyordu.
MHP'nin tutumu karşısında geri adım atsalar da ABD Dışişleri Bakanı Albright, kafasındaki DONANMA KASKETİYLE çadır kenti ziyaret ediyor ve "Bir şekilde buradayız. Geliriz..." mesajı veriyordu. "ERKAN BEBEK" nedeniyle magazin olarak hafızalardan çıkmayan Bill Clinton'un da ziyareti önemliydi.
ABD Başkanı Clinton, eşi Hillary ve kızı Chelsea ile birlikte depremzedeleri ziyaret ediyordu.
Clinton konuşmasında 84 ülkenin Türkiye'ye yardıma koştuğunu söylüyordu. Şu an yaşadığımız depremde yardıma gelmeyen ülke neredeyse yok gibi. Ancak bir fark var! Zaten mesele de burası...
Anlamamız gereken yer de bu nokta!
10 ilimizi yerle bir eden depremden sonra gelenlere bakacağız. Ancak biraz geri gidelim... Rusya geçtiğimiz yıl UKRAYNA'yı işgale başladığında AVRUPA hop oturup hop kalktı.
Başlarına geleni tam olarak anlamakta zorluk çekiyorlardı.
Türkiye doğru pozisyon aldı.
Bir eliyle Rusya'yı diğeriyle de Ukrayna'yı tuttu. DENGEDE kalarak nefes borusu oldu. Kim için? BATI için. Avrupa için. Hem enerji sorunlarında, hem tahıl dolu gemilerin hareket etmesinde başrol Erdoğan'ındı. Hatta İngiltere Başbakanı Johnson, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Rusya'nın Ukrayna'daki tahıl ablukasını sona erdirmeye yardımcı olduğu için, vazgeçilmez küresel liderliğinden dolayı tebrik ediyordu. Savaş AVRUPA'nın kapısına dayanınca AB başkentleri uykusuz geceler geçiriyor ve Türkiye'nin kapısından ayrılmıyordu.
Mesela Avusturya Başbakanı Nehammer geçen yıl 9 Nisan'da Kiev'e gidiyor savaşın sonuçlarını yerinde görüyordu.
Ardından da 2 gün sonra Moskova'ya giderek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le bir araya geliyordu.
Nehammer her attığı adımdan sonra Erdoğan'a bilgi veriyordu.
"ÇÖZERSE ERDOĞAN ÇÖZER" felsefesi artık kafalarında yer etmişti... Gelen gideni buraya taşımam mümkün değil.
Herkes geldi. NATO Genel Sekreteri'nden Almanya Başbakanı Scholz'a kadar...
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, ülkelerin alacağı rollerdeki belirsizlik Türkiye'nin yaşadığı depremde de ortaya çıkıyordu.
Mesela Zelensky de Putin de Aliyev de DEPREM sonrası henüz bir ziyaret gerçekleştirmemişti. ABD Başkanı, Kiev'e geliyor burayı pas geçiyordu. AVRUPA'dan gelen lider düzeyinde kimse yoktu.
Hindistan ya da Çin için de aynı şeyler geçerliydi. "Lütfen Putin'le konuşun" diye kapıya gelen hiç kimse depremden sonra geçmiş olsun ziyareti gerçekleştirmiyordu.
Garip bir dönemden geçiyorduk.
Herkes kendi dengesiyle alacağı pozisyonla ilgileniyordu. 15 Temmuz'dan sonra artan ilişkilere rağmen İngiltere'den de ne Kral ne de oğlu geliyordu. Siyasilerden de uğrayan olmuyordu.
İçinde buram buram siyaset ve küresel denge kokan açıklamalar oluyordu tabii... Bunlardan biri Almanya Başbakanı Olaf Scholz'a aitti... "Gerçek dost kötü günde belli olur. Bu atasözünün bir benzeri bizde de var. Biz 'İnsan gerçek dostunu sıkıntıda tanır' deriz. Ve biz gerçek dostuz.
Dost olarak acınızı paylaşıyoruz ve dost olarak sizi acil durumda yalnız bırakmayacağız..." diyordu. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve İçişleri Bakanı Nancy Fraser da deprem bölgesine geliyor incelemelerde bulunuyordu.
Yardımlarını esirgemeyeceklerini söylüyorlardı.
Haşmet Babaoğlu uyarınca dönüp baktım. Atlamışım çünkü... Depremden hemen sonra Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Adana'ya geldi.
Deprem bölgesinde dolaştı.
Yunan halkının desteğinden, 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin şiddetinden söz ederken konuyu siyasete getirdi.
"AVRUPA BİRLİĞİ her zaman yanınızda... AB olarak elimizden geleni yapacağız.." sözleriyle Türkiye'nin izlediği politikaları tatlı bir dille eleştirdi.
Dendias da tıpkı Olaf Scholz gibi "GERÇEK DOST ZOR ZAMANDA BELİ OLUR. O DA BİZİZ" diyordu. Yani Türkiye'nin izlediği politikaları bırakıp kendilerine dönmesi gerektiğini vurguluyordu. Elbette bunu diplomatik tatlı bir dille ifade ediyorlardı...
Abartısız bütün başkentlerde Türkiye'nin depremden sonra KÜRESEL anlamda yer değiştireceği beklentisi vardı.
6'lı MASA zaten bunun için siyaset sahnesindeydi. Ancak yine de hiçbir DEVLET öne çıkıp "Bizimle olun. Bize katılın.
Bize güç verin" davetiyesi ile gelemiyordu. Putin "Sakın gitmeyin" diyemediği gibi ABD "Her şeyi silip atarız.
Unuturuz. Yeni sayfa açarız" teklifi yapamıyordu. Avrupa Birliği dostluktan söz etse de "Kapımız size sonuna kadar açık. Hatamızdan dönüyoruz" şıkkı ile Ankara'ya gelemiyordu. Açık söylenmese de Türkiye'nin enkazdan çıkamayacağını düşünen çoktu. İçeride de dışarıda da... Türkiye'siz KÜRESEL dengenin kurulamayacağını bilseler de depremle zayıfladığını düşünüyor ve DOĞAL AFETİ, DOĞAL FIRSATA çevirmenin hesaplarını yapıyorlardı. Türkiye yaşanan bunca acıya rağmen buradan sapasağlam çıkacaktı.
Onlar da biliyordu... Bir süre sonra Başkan Erdoğan bu şehirleri yapacak ve ayağa kaldıracaktı. NET! "Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz" sözündeki gibi asıl mesele depremin acıları azalınca Türkiye'nin vereceği, Erdoğan'ın vereceği karardı... Nerede kiminle ya da kimlerle olacaktık...
Bu içerideki her ritmi yeniden belirleyecekti çünkü...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.