ERGÜN DİLER

Masada tansiyon

TÜRKİYE çok ilginç bir ülkedir. Sıkı sıkıya sarıldığımız pek çok DEĞER aslında patenti dışarıda olan yabancı bir alışkanlıktır! Böyle çok örnek vardır. Defalarca yazmaya gayret ettim. Zaman zaman da isimler üzerinden aktardım. Zamanın derinliklerinden gelen ve orijinini tam olarak bilmediğimiz bazı önemli ezberler hayatımızı yönlendirir. Tepkilerimizi duygularımızı adımlarımızı belirler.
Akıl devre dışı kalır.
Sele kapılan yaprak gibi davranırız.
Bazen... Bilmeyiz...
Geçtiğimiz gün de yazdığım gibi siyasetçilerin çoğu KÜRESEL denklemdeki karşılıklarını bilmez. Türkiye'de bunun çok örnekleri vardır.
Yazılarımda siyasileri iki ana eksen üzerinden değerlendirmeye çalışıyorum. Bu bakış açısı dünyanın tepesindeki eğilimdir.
EN son Ekrem İmamoğlu'na "Siz küreselci misiniz?" diye sormuşlar.
İmamoğlu da "Küreselci ne demek? Vallahi özüm belli, kişiliğim belli, yetiştiğim okullar belli, öğrendiğim yerler belli, öğretmenlerim, sınıf arkadaşlarım, çocukluk arkadaşlarım... O kadar referansım var ki" diye yanıt verdi. KÜRESELCİ olmak ya da karşı ekol'de yer almak kötü bir şey değil ki! Sadece anlatmak istediğim dünya üzerinde bu iki EKOL'ün kavgasının yaşandığı...
Olay bu. Küreselci anlayışın hızlı savunucularından Rifkin'i bulan Kemal Bey de belki aynı soruya aynı cevabı verecekti. Bilinmez.
Ancak buna da şaşırmam...
Küçük bir örnek vermek gerekirse Deniz Baykal, CHP'nin başından bir operasyonla gitti. Yerine Kemal Bey geldi. Deniz Bey'i götürenler KÜRESELCİYDİ!
Durum böyle olunca lider de, partinin ekseni de değişirdi.
Anlatmak istediğim de buydu...
Ancak bunları konuşmayıp BELLİ REFLEKSLERİ kaşırsanız gerçeklerle buluşma imkanı ortadan kalkar! Bu da çok sık uygulanır bu topraklarda...
CHP, Atatürk'ün partisidir. Ancak ATATÜRK bugün hayatta olsa hangisine yakın olurdu? Kemal Bey'e mi Deniz Bey'e mi?
Devam...
Gelin konuyu özetleyelim hem de açalım... Haziran 2023 seçimine giderken tansiyon çok artacaktı. Belki ıskalıyoruz ancak Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı, ülkenin rejimini ve dünya üzerindeki konumunu temsil etmektedir. Eğer bu iki konuda herhangi bir değişiklik söz konusu değilse ve seçilen kişi statükoyu ana hatlarıyla sürdürecekse, seçim büyük bir çatışmaya neden olmaz.
Türkiye'nin rejimi ve dünya üzerindeki konumu Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra belirlendi.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da değişmedi, değiştirilmedi.
Ancak 1960 darbesi ile türbülans başladı. Şimdi ise küresel bir dengenin oluşmadığı ancak bunun sancılarının yaşandığı bir evredeyiz. Bu nedenle CUMHURBAŞKANLIĞI seçimleri tansiyonu yüksek bir atmosfer meydana getirecektir.
Çünkü potansiyel adayların kapladığı alan birbirine tamamen ZITTIR! Seçilecek ismin ideolojik tercihlerinden çok onu destekleyen gücün kimliği, niteliği ve hangi EKSEN'e yaslandığı önemlidir!
KÜRESELCİLER'in ANAVATANI olan AVRUPA, Rusya'nın UKRAYNA'ya saldırmasıyla köşeye sıkışmışken Türkiye'deki seçimlerin ağrısız sızısız geçmesini beklemek fazlasıyla iyimser bir yaklaşım olur... 6'lı masa, kurulduğu günden bu yana Erdoğan'a ve Devlet Bey'e karşı tutumunu gizlemedi. AVRUPALI GÜÇLERE yakın duran MASA, KÜRESELCİ EĞİLİMİ bağrında taşıyıp Erdoğan'a karşı ittifak olarak pozisyon aldı. Her renkten partinin masada yer alma sebebi KÜRESEL EĞİLİMDE BULUŞABİLMELERİYDİ!
Enerjiye-çevreye-paraya-bölgeye bakışları aynıydı... İdeolojilere takılmayın...
Eski dengeler bozulduğu yerine yenisi de tam olarak kurulamadığı için bu seçimler çok gergin geçecekti... Aylardır yazdığım gibi AVRUPA, 6'lı masanın ve çıkaracakları adayın sonuna kadar arkasında olacaktı. Olmak zorundalardı. Başka çareleri de yoktu.
Cumhurbaşkanı olacak ismin sağcı ya da solcu olması eşinin başörtülü olması, laiklik hassasiyetini taşıması gibi kişisel özelliklerin KÜRESEL ölçekte bir önemi yoktur. Önemli olan dünya üzerinde çatışan taraflardan kimin yanında olacağıdır! Mesele de budur zaten!
Bir örnekle devam edelim...
Haziran 2017'ye gidelim... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu'nun MİT TIR'larının görüntülerinin yayımlanması ile ilgili davada 25 yıl hapis cezasına çarptırılmasını protesto etmek amacıyla Ankara'dan İstanbul'a yürüyüş başlatıyordu. Mahkeme, Berberoğlu'nu 'devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla açıklamaktan' suçlu buluyor, Kemal Bey de buna şiddetle karşı çıkıyordu... Burada hem CHP, hem Berberoğlu, hem MİT TIRLARI, hem de Türkiye'nin dünyada kapladığı yer ile ilgili çatışma vardı. Aslında sorun KÜRESELDİ... Ancak biz içerideki isimlere ve olaylara bakarak yol alıyorduk. Zaten hep böyle olurdu!
CHP lideri partisini değiştirirken, yeni bir ruh verirken Deniz Bey'i ve arkadaşlarını tasfiye ederken KÜRESEL ANLAYIŞIN KALESİ olan ALMANYA'ya yakınlaşmayı DOĞRU hamle olarak görüyordu. Lider bunun için liderdir zaten. Bu son derece doğal. KÜRESEL ANLAYIŞA uzak olmasa da, İmamoğlu da, Akşener de bu anlayışa İNGİLTERE üzerinden katılmaktaydı. Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu, Berberoğlu için günlerce yollarda kalıp gece gündüz yürürken İmamoğlu için bir adım bile atmıyordu. Grup Toplantısı'na davet etse de kürsüye çağırıp tek kelime söylemesine izin bile vermiyordu... İmamoğlu da arkasına aldığı güçle yürümeye devam ediyordu. Kemal Bey'e yakın iki gazeteye yani CUMHURİYET ve SÖZCÜ'ye konuşuyor "KÜRSÜYE ÇIKAMAZSAM MANŞETE ÇIKARIM" diyordu. Bir de kendisi hakkında açılan davaları yürüyeceği yolda yakıt olarak kullanmaya başlamıştı bile...
Sık sık yazdıklarım gerçek oluyor AVRUPA da rengini belli etmeye başlıyordu.
İMAMOĞLU için konuşan isim sayısı her geçen gün artıyordu.
Mahkemenin İMAMOĞLU için verdiği CEZA ve SİYASİ YASAK kararından sonra ALMAN VEKİLLER de sahaya indi. 78 milletvekili tarafından imzalanan metinde İmamoğlu'na yönelik her türlü baskı kınandı. Yani AVRUPA tümüyle ERDOĞAN karşıtı bir pozisyon alacaktı. Muhtemelen Kemal Bey'e ALMANYA bile "DUR" diyecekti... Önemli olan yaşattıkları ruha uzak olmayan bir ismin BEŞTEPE'de bulunmasıydı. Ya Rifkin'e, Merkel'e, Derin ALMANYA'ya ve AB'nin ruhuna uygun bir elbise biçilecekti ya da AVRUPA'nın kabusu olan, NATO'ya mesafeli bakan, Rusya ile bölgeyi kontrol eden bir güce dönüşen Türkiye'ye yerel motiflerden oluşan yeni bir tasarım gerekecekti... Haziran 2023 buydu...
Değişim kapıda olduğu için sancıda büyük olacaktı...
Yeni Zelanda'da yaşamıyoruz neticede... Bekleyelim görelim...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.