NEREDEYSE 70 yıldır bizi küçük gören, bünyesine katmayan, gösterdiğimiz çabayı dikkate almayan, değişim için verilen mücadeleyi pas geçen, bin bir mazeret ileri süren AVRUPA BİRLİĞİ dağılıyor.
Dağıtan da Amerika Birleşik Devletleri...
Neredeyse İKİ DÜNYA SAVAŞI'nın toplam etkisinden daha büyük sonuçlara gebe olan bir iklimdeyiz. Rusya'nın Ukrayna'ya ilk girdiği günden bu yana "HEDEF AVRUPA" diye yazdım. Yüzlerce kez hem de... Peki Türkiye ne olacaktı? Biz nereye gidecektik? Hangi EKOLLE yolları birleştirecektik? 2023 seçimlerini kritik hale getiren neydi?
Bakalım...
Rusya'nın Ukrayna'yı hedef alan askeri harekatı Avrupa'nın tüm hesaplarını altüst etti. Rusya'dan gaz akışının kesilmesinin ardından yüksek enerji maliyetleriyle karşı karşıya kalan Avrupa, kış aylarında hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal kriz tehdidiyle baş başa. İşte bu denklemde AVRUPA'nın önemli isimleri KITA'nın önemli GERÇEKLERLE karşı karşıya kaldığını itiraf etmeye başladı. AB Komisyonu Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de bunlardan biriydi.
Önemli ve deneyimli bir isimdi Borrell... Küresel dengeyi iyi bilen Borrell, "Avrupa'nın 10 yıllardır, ucuz enerji için Rusya'ya, ucuz mal için Çin'e ve güvenlik için ABD'ye üçlü saç ayağına dayalı "refah adası" görünümü, artık sona erdi..." dedi. Bu cümle her şeyi anlatıyordu... Çünkü bu böyle devam etse, her yıl neredeyse 1 trilyon dolarlık cari açık veren ABD batacaktı. Batmaması için kontrol ettiği bir savaşa ve yeni ekonomik sisteme ihtiyacı vardı. Her istediği de şimdi olmakta. Hem de tıkır tıkır...
Borrell devam etti: Avrupa ülkeleri enerji, güvenlik ve mal tedariki konusunda yeni çözümler üretmek zorunda.
Kıtanın zenginliği ucuz, sürdürülebilir ve güvenli Rus gazına bağlı. Artık böyle bir imkana sahip değiliz... Büyük Çin pazarına, ihracat-ithalat, teknoloji transferi, yatırımlar ve ucuz mal tedariki için erişmek de hiç bu kadar zor olmamıştı...
AB Komisyonu Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, benim 24 ŞUBAT'tan bu yana yazdıklarımı özetliyordu adeta... Rusya'nın ALMANYA ve AVRUPA'ya bir anda sırtını dönmesi, başka bir oyunun sahneye konulmasının önünü açtı.
Bu KURGU ABD'ye aitti.
Çünkü Avrupa Birliği, Rusya ile stratejik bir rakip de değildi, küresel ölçekte rekabet de etmiyordu. Rusya'nın böyle bir iddiası da yoktu. Eksen değildi çünkü! Ancak ABD için AVRUPA çok önemliydi.
AVRUPA'yı durdurduğu anda ÇİN de yavaşlayacaktı!
Domino etkisi misali bir taşla pek çok kuş vuracaklardı.
Buradaki kritik oyuncu PUTİN'di. Onun da oyuna girmesi gerekiyordu. Çok fazla beklemedi. UKRAYNA'ya dalarak AVRUPA'nın dağıtılması sürecini resmen başlatmış oldu.
AVRUPA'nın enerjiden ayrı düşmesi ekonomik ritminin bozulacağı Çin ile arasına mesafe koyacağı sonucunu doğururdu... Ki öyle de oldu.
Bir de ABD'nin ŞAL gibi üzerlerini örtmesinin önünü açardı. Son tahlilde karşılarında NÜKLEER GÜCÜ olan Putin vardı... Tek çare NATO ve ABD'ydi. Ve ilk durakta kendilerini bekleyen koca bir RESESYON vardı.
Muhtemelen ekonomik kriz siyasi ayrışmayı beraberinde getirecek ve MİLLİYETÇİLİK dalgası gittikçe yayılacaktı.
PASTADAN alınan pay küçüldükçe içlerinde sorunlar görünür olacak ve büyüyecekti. AVRUPA gibi koca bir eksenin sarsıntısı kendilerinin olduğu kadar dünyayı da etkileyecekti. Bu nedenle Avrupa enerji ve güvenlik sorununu çözmek isteyecekti.
Bunun değişik komplikasyonları vardı.
Bir de artık üretmek zorundalardı. Çin eskisi gibi yardımlarına koşamayacaktı.
Bu da ekonomik akortların yenilenmesi anlamına gelecekti.
Hiç hesapta olmayan siyasi enfeksiyonlar da çıkacakları yolun başında kendilerini bekliyordu.
İşte tam bu ortamda TÜRKİYE için büyük fırsatlar vardı. İçeriden bakanlar görmüyor, ancak Türkiye sandığınızdan çok daha büyük ve etkili bir ülke. Merkel ve onun gibi düşünenler zamanında Türkiye'yi içlerine alsa, Rusya da dışarıda kalamaz bambaşka bir hikaye yazılırdı.
Uzağı göremediler. Şimdi düştükleri durum bu. AB içindeki Müslüman kimliğiyle askeriyle bürokrasisiyle tarihiyle yer alan TÜRKİYE, Berlin-Paris'i, Kazakistan'dan Afrika'ya kadar taşırdı. Bu treni kaçırdılar. Dağılıyorlar.
Merkel hala Putin ile dostluğunu "SON DERECE DOĞRU BİR TERCİH" diye açıklıyordu. Doğruysa neden dağılıyorsunuz! Neden donuyorsunuz!
Avrupa bunları yaşarken, Türkiye'nin de zorluklarla sarsıldığı dönemleri oldu. Son 10 yıla bakınca neler yaşandı neler... Bunlardan en önemlileri 17-25 Aralık operasyonlarıydı...
Bu konu üzerinde çok yazıldı çizildi. Ancak her zaman olduğu gibi bakılması gereken yere pek dönüp bakan olmadı. Türkiye'nin gücünü, vazgeçilmezliğini anlatması açısından önemliydi.
AVRUPA'nın göremediğini ABD görüyordu... EN azından bir kanadı!
Günlerdir BLACKROCK'u yazıyorum. Koca bir dev.
Toplamda 25 trilyon doları yönettiği iddia edilmekte.
Dünyanın parasını kontrol ediyor. Hem yatırımcıları hem ABD'nin çıkarlarını koruyor... 2013'te Türkiye'de siyasi türbülans yaşanırken BlackRock yine devredeydi!
Çok kişi ıskalıyordu! Çok ilginç bir şekilde TÜRKİYE'ye geliyordu. Tam da o tarihlerde...
25 ARALIK'ta Londra'daki BlackRock'ın gelişen piyasalar uzman ekibinin başkanı Sam Vecht, "Son birkaç gündür Türkiye'de, özellikle finans sektöründeki pozisyonları artırıyoruz" diyordu. Siyasi çalkantı oluyor herkes sonucu merakla beklerken BlackRock sahneye çıkıyor hem konunun öznesi olan HALKBANK'tan hem de EMLAK KONUT'tan hisse topluyordu. Türk lirası değer kaybediyor, BORSA eriyordu. Ancak ABD'li dev geliyordu. Hisseleri topluyordu.
Aynı şekilde olaylar patlamadan bir ay önce de yani KASIM'da da milyarder Daniel Loeb'in sahibi olduğu ABD'li serbest yatırım fonu Third Point, Türkiye'de bayrak gösteriyor alımlar yapıyordu.
Yani TÜRKİYE öyle kolay kolay vazgeçilecek ülke değildi. Hiç olmadı... Şimdi ise durum daha da kritik. ABD bastırıyor, Rusya vuruyor, AVRUPA dağılıyor Türkiye ise fırsat kolluyor! Bizi içlerine almayan AVRUPA şimdi tükeniyor. 60 yıllık hikayenin sonunda kaybeden onlar oldu.
Ankara'nın vereceği karar belirleyeceği eksen, 60 yıl sürecek BAHARI yaşatabilir.
Tek yapılması gereken EKSENLER arasındaki mücadeleyi doğru tanımlayıp ona göre AKORT yapmak...
Gerisi kolay...