NEREYE giderseniz gidin karşınıza SEÇİMLER çıkıyor. Her yerde gizli açık manşet 2023 seçimleri.
"Başkan Erdoğan önümüzdeki aylarda nasıl çıkışlar yapacak?" "Ekonomiye dönük müjdeler neler olacak?" "6'lı masa kimi aday gösterecek?" "Aday masadan mı dışarıdan mı?" "Kemal Bey'in başörtüsü çıkışı ne anlama gelmekte?" "Gerekli miydi değil miydi?" "CHP nereye koşuyor?" "ABD gezisinin anlamı ne?" "Aslında kiminle görüşecek?" gibi pek çok soru etrafında toplanılan masaların gündemi.
CHP liderinin son günlerdeki çıkışları konuşulmakta. Kendi partisine "Benimle misiniz değil misiniz?" diye sorması da BAŞÖRTÜSÜ meselesindeki attığı adım da...
Açıklanmasa da KEMAL BEY'in ADAY olduğu kanısı büyük kesimlerce kabul edilmiş gibi. Çünkü devamlı önde olan Kemal Bey. Hedefleri koyan, HELALLEŞMEDEN söz eden toplumu birleştirmenin önemine atıf yapan hep kendisi... 10 yıl sonra Türkiye'nin ekonomik olarak nerede olacağını anlatan da...
Oysa Kemal Bey'in adaylığına CHP içinden bile itiraz eden çok kişi var.
Kazanmasının mümkün olmadığını küçük harflerle dile getiren çok. Gerekçeleri de tutarlı. Yakında türbülans daha kuvvetli yaşanacak olsa da KEMAL BEY BENCE ADAY DEĞİL. OLMAYACAK. Bence bir stratejinin sahnedeki uygulayıcısı gibi hareket ediyor. Kemal Bey öne çıkarak bütün eleştirileri, bütün mücadeleyi, bütün negatif enerjiyi kendi üzerine topluyor. AK PARTİ ile baş başaymış algısı oluşturup yoluna devam ediyor.
6'lı masa dışında ADAY gibi, hatta SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI gibi konuşuyor. Ancak ittifak üyeleri ise bu tona çok uzak.
Kemal Bey, ADAYLIK iddiası olmayan bir yarışta önde giden atlet gibi...
Devam...
Başkan Erdoğan, 2002'de seçilerek geldi. Hatta başta PARTİSİ geldi, kendisi gelemedi de... Hatırlayın! AK PARTİ ipi önde göğüslese de YASAĞIN kalkması gerekiyordu. O dönemki CHP devreye girdi. Siirt seçimleri yapıldı. Erdoğan sandıktan çıktı. Önce vekil sonra BAŞBAKAN oldu. Görevi Abdullah Gül'den devraldı.
Daha sonraki yıllarda onlarca yüzlerce bilinen bilinmeyen OPERASYON yaşadı. Biz büyüklerini duyduk gördük takip ettik. Erdoğan hem kendi partisiyle hem de rakipleriyle uğraşmaktaydı.
Akıp giden zamana bakarsanız Erdoğan'ın kendi içindeki rakiplerini bir bir tasfiye ettiğini görürsünüz.
Dışarısı kolaydı. Seçimleri kazana kazana gidiyordu.
Başkan Erdoğan'ın en büyük zaferi Menderes'in, Demirel'in ve Özal'ın yapamadığını yapmasıydı.
Erdoğan sistemin dışına itilen kabul görmeyen fırsat eşitliğinden yararlanamayan BÜYÜK YIĞINLARI TOPLADI MERKEZE TAŞIDI. Bunu daha önce hiçbir lider başaramamıştı.
ANADOLU'nun büyük şehirlere gelmesi, görünür olması ile adeta bir ihtilal yaşanıyordu. Hem sosyal hem ekonomik olarak...
Rejimin kendilerine şans vermediği kitleler ERDOĞAN'la diriliyor ve ayağa kalkıyordu. Bu insanlar muhafazakardı. CHP'nin hiç kafa yormadığı ve hiç anlamadığı büyük kitlelerdi. Erdoğan'a kadar seçimlerin sonucu ne olursa olsun İSTANBUL'daki bir avuç seçkin gidişatı değiştiriyordu.
Kim gelirse gelsin kazanan onlar oluyordu.
Küçük bir azınlıktı aslında bunlar. Ancak partiler üzerindeki güçleri sistemin içindeki egemenlikleri kendilerine büyük ayrıcalık tanıyordu. Erdoğan'ın gelişi ve gitmeyişi işte bu çarkın kırılmasına neden oldu. Kemal Bey'in sık sık dile getirdiği BİRLEŞTİRMEYİ bir bakıma HELALLEŞMEYİ yapan Erdoğan'dı. Büyük kalabalıkları sistemin odağına taşıyan ORDU ile MİLLETİ birleştiren de Erdoğan'dı!
KURUMLAR arasındaki UYUMU sağlayan TEK SES çıkmasını başaran da...
20 yıllık iktidarı boyunca yapılan hatalardan dolayı AİLENİN ÜYESİ GİBİ GÖRÜLDÜĞÜ İÇİN SONSUZ KREDİ AÇILAN DA...
CHP sosyolojik olarak Erdoğan'ın neleri gerçekleştirdiğini bilemediği için ŞABLONLARLA yürüyebileceğini zannediyor.
Oysa yürüyebilecekleri yol yok. Bu şablonlarla hiç! Başkan Erdoğan'ın döneminde de sorunlar oldu. Çok doğal. Ancak bunların önemli bir nedeni ÇEVREDEN GELENLERİN MERKEZE OTURMASI VE SONUCUN ZAMAN ALMASI ile ilgiliydi.
Örselenen, ötelenen, itilen ve ikinci sınıf kompartımanda yolculuk yapması istenenler, ERDOĞAN ile öne çıkıyor, KOLTUKLARIN yerleri değişiyordu. Böylesine DERİN BİR DEĞİŞİM YAŞANIRKEN Kemal Bey'in BAŞÖRTÜSÜ çıkışı aslında meseleyi hiç anlamadığını göstermekteydi. Kemal Bey'in hatası yok burada.
CHP'nin özellikle İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonraki algoritması böyle.
ANADOLU'yu anlamıyor anlamak da istemiyor.
Oradaki manevi ritme uzaklar... Durum böyle olunca da 'KAYBETMEK' kader haline geliyordu.
Bunu görmek için siyaseten "DAHİ" olmaya gerek yoktu. Kemal Bey başka bir şey yapıyordu. Hem kendisinin hem partisinin değiştiğini göstermek için çaba harcıyordu. 2023 seçimlerine giderken CHP'nin ortaklarına "YÜK" olmaması için atılan adımdı bu. Ürkütmüyor, yaklaşıyor, korkutmuyor barışıyordu.
Görüntü buydu. Buna rağmen Kemal Bey'in aday olup Erdoğan'ın karşısına çıktığında hiçbir şansı yoktu. Olsaydı "Gel bakalım Muharrem" demez, zaten kendisi çıkardı.
Erdoğan kazana kazana yeni bir TOPLUMSAL YAZILIM GERÇEKLEŞTİRDİ.
Haziran 2023'te bunun ortadan kaldırılması mümkün değil. Altında Erdoğan'ın imzası bulunan bu sistem kazanacaktı.
Aslında bugün Kemal Bey'in görüşeceği Bernie Sanders'ın "Gel bir an önce Amerika'yı kurtar" dediği BlackRock'un patronu Larry Fink'i yazacaktım.
Fink'in Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra söylediği "Küreselleşme bitti. Yenisi yolda..." sözüyle ne anlatmak istediğini deşifre edecektim.
BlackRock'a doğru yol alan Kemal Bey'i yazabildim.
Kalanı da belki yarına...