GEZİ olayları, 17-25 Aralık Operasyonları, OSLO'nun sızması, 15 Temmuz Kalkışması gibi Osman Kavala'nın aldığı ceza da son dönemin önemli olaylarındandır. Türkiye gerçekten çok zor sınavlardan geçti. Hem dışarıda hem içeride...
Bunun nedeni KÜRESEL ÖLÇEKTE ÇATIŞAN İKİ GÜCÜN DE TÜRKİYE'Yİ BİÇİMLENDİRMEK İSTEMESİYDİ.
Avrupa patentli bu iki güç iki ekol iki akım büyük ideal peşindedir.
Her ikisi de yanına almaya düşündüğü ülkelerle kendi sistemini dünyaya dayatmak istemektedir. Türkiye'de yaşanan tansiyonun nedeni de budur. Bunu bildiğiniz zaman geriye isimleri, rolleri, koordinatları dağıtmak kalır. Ki bu zor değildir. Bu iki güç, iki ekol, iki akım pek çok yerde olduğu gibi Türkiye'de de final maçı yapmak istemektedir. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali de bu ligin diğer karşılaşmasıdır. Hiçbiri diğerinden TAMAMEN BAĞIMSIZ değildir...
AVRUPA BİRLİĞİ 27 ülkeden meydana gelir.
AB dünya üzerindeki en büyük siyasi ve ekonomik örgütlenmedir! Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 6'sını teşkil etmesine rağmen, EKONOMİK olarak bir DEVDİR! 448 milyonluk tüketici kapasitesi ve 33 bin 928 dolarlık kişi başı geliri ile dünyanın en büyük ekonomileri arasındadır. 15.1 trilyon dolarlık Gayri Safi Yurtiçi Hasılası ile ABD'nin ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisidir.
Çin üçüncüdür. Rusya ise 11. sırada yer almaktadır.
AB tek bir blok olarak düşünüldüğünde dünya ihracatından yüzde 15,2, ithalatından ise yüzde 14,7 oranında pay almaktadır.
İKİNCİ SIRADADIR yani... Son derece derin ve çeşitlendirilmiş bir pazar yapısına sahip olan AB, KÜRESEL BİR GÜÇTÜR. NET!
AB özellikle ALMANYA'nın liderliğinde enerji ve hammadde sorununu, RUSYA ile iyi ilişkiler yürüterek çözmek istedi. Akıl, bilim, teknoloji, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve şeffaflık gibi kavramlarla çekim merkezi oldu. Bir medeniyetin beşiğiydi.
Rakamlar üzerinden bile bakıldığında AVRUPA BİRLİĞİ'nin tek rakibinin ABD olduğu ortadaydı.
Ancak bizler sarışın mavi gözlü ve Hıristiyanlık ortak paydasından bakınca bu güçlerin çatışacağına ihtimal vermiyorduk.
YANILGI BUYDU. 30 yıl ve 100 yıl savaşları da Birinci ve İkinci Dünya Savaşları da AVRUPA patentliydi. Savaşırlardı. Hiç çekinmezlerdi. Rusya'nın Ukrayna'ya girmesi de stratejik bir hamleydi!
Patron ABD'den başkası değildi. Dili dini bir olan iki ülke savaşıyordu.
Daha doğrusu Rusya UKRAYNA'yı eritiyordu siliyordu... ABD, Rusya'ya apolet veriyor onlar da Kiev üzerinden AVRUPA'yı titretiyordu.
Çünkü enerji de hammadde de AVRUPA'nın yumuşak karnıydı. Rusya'ya yakınlaşma nedenleri buydu. Bunu sağladıkları an ABD'nin liderliği bitecekti.
ABD de bunu bildiği için PUTİN HAYATTA iken operasyonu yapmak durumundaydı.
Savaşın ana motivasyonu buydu!
Mesela Mihail Vladimiroviç Mişustin gibi bir isim Kremlin'e geçtiğinde adım atılamazdı.
Aksine AVRUPA'ya kapılar sonuna kadar açılırdı. Aynı pencereden bakıldığında ÜÇÜNCÜ BÜYÜK EKONOMİ OLAN ÇİN'in en büyük ortağı, ABD'yi geçen AVRUPA oluyordu.
Bu nedenle tehlike çanları çalıyordu! ABD, Çin'in komşusu olduğu için hiçbir zaman kendini güvende hissetmeyecek olan eski ortağı RUSYA'yı yanına aldı, AB ile ÇİN'i ise karşıya koydu.
AVRUPA'nın ritmini kaybetmesi, Çin'in hızla dönen çarklarının kırılması demekti. Olaylara asker-silah-nükleer-ordu gözlüğüyle bakınca bunları gözden kaçırıyoruz.
ABD için temel gerekçe EKONOMİK İMPARATORLUKTU.
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana böyleydi. Bunun kaybedilmemesi için önce AVRUPA'nın güçten düşmesi gerekiyordu. ABD, Rusya üzerinden Avrupa'yı örseliyor aynı anda aynı frekanstan ÇİN'le de mücadele ediyordu.
Yani Çin'le yapacağı savaşı AVRUPA'dan başlatıyordu. Bunu da RUSYA'ya devrederek gerçekleştiriyordu.
İşte böylesine büyük ekonomik güce sahip olan AVRUPA MEDENİYETİNİN burada da etkisi sanılandan çok fazlaydı. Ekonomik olarak da siyasi olarak da askeri olarak da...
Şu an AK PARTİ ve MHP dışındaki partilerin tamamı AVRUPA ile iyi ilişkileri savunmaktadır.
GELECEĞİ orada görmektedirler. OSMAN KAVALA kararı da bunun dışa vurumu oldu. AK PARTİ, Abdullah Gül'ün, Ahmet Davutoğlu'nun, Ali Babacan'ın içinde yer aldığı dönemlerde bu çizgideydi.
Sonra dengeler değişti.
Dünyanın tepesi karıştı.
Kopuşlar, tasfiyeler geldi.
Başkan Erdoğan kendi rotasını kendisi çizdi.
Dün de yazdığım gibi OSMAN KAVALA kararı Türkiye'nin AVRUPA ile dengesini gösterecekti.
Alınan karara, dünyadan da Türkiye'den de tepkiler geldi. Doğaldı. Burada öne çıkan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül oldu.
Gül, Gezi Davası'ndan çıkan Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet ve yedi sanığa 18 yıl hapis cezası kararına sert tepki gösterdi: Türkiye için utanç vericidir. Bu dava utanılacak bir yargılama süreci olarak anılacaktır...
CHP'yi ve diğer partilerden gelen tepkiyi yazmama gerek yok.
OSMAN KAVALA hakkında verilen karara gösterilen tepkiler ile 2023'teki seçimin startı resmen verdi. 6'lı ittifakın yanı sıra görünmeyen pek çok öge de burada yer alacaktı. Mücadele sert olacaktı. Türkiye'yi Rusya ile karşı karşıya getirmek için atılacak adımlar da kapının önünde beklemedeydi!
KÜRESEL SAVAŞIN FİNALİ 2023'te TÜRKİYE'de yapılacak gibi durmaktaydı.