Yolun sonu
OLAN bitene KÜÇÜK SINIRLAR içinden bakarak bir yere gitme ihtimali yok.
Rusya'nın UKRAYNA'ya saldırısı maalesef cılız bir parantezdir. Olan ve olacaklar çok daha büyüktür. Yıl 2013'tü. Ukrayna karışıyor, yüzbinlerce insan sokaklara dökülüyor ve VİKTOR YANUKOVİÇ'i istemediğini haykırıyordu.
Kiev'in merkezindeki Bağımsızlık Meydanı'nda on binlerce kişi toplanıyor, devlet binalarını yakıyor, AVRUPA KARŞITI isimleri tasfiye ediyor ve ülkenin birlik bütünlüğünü sarsıyordu. Bu iklimde bile YANUKOVİÇ AB'ye "Gelin yeniden masaya oturalım" mesajı veriyordu. Tam da bu iklimde Yanukoviç kalkıp ÇİN'e de gidiyordu. İPEK YOLU için ilk imzayı atıyor ve KIRIM'ı İPEK YOLU için önemli bir pozisyona getirmeyi amaçlıyordu.
Bu ziyaretin dönüşünde PUTİN'e gidip görüşme hakkında bilgi veriyordu!
Hatta bu görüşmede ÇİN UKRAYNA'YA NÜKLEER KALKAN GARANTİSİ BİLE SUNUYORDU...
Gelinen noktada en zorda kalan ülkelerden biri ÇİN'di!
Bir yanda 4 bin 100 kilometre kara sınırı olan RUSYA, diğer yanda ise büyük ekonomik partneri AVRUPA!
Neyse... Ukrayna'da işler karışıyor, YANUKOVİÇ ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor ve sonrasında RUSYA bugünü işaret edercesine KIRIM'ı alıyordu.
Kırım alınırken bugünkü kadar ses de çıkaran olmuyordu. Kırım harekatı sonrasında ise UKRAYNA ÇİN'e yollayacağı treni hazırlıyor ve RUSYA'yı devre dışı bırakıyordu. Çin de bunu istiyordu! Tren, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan'dan geçerek Çin topraklarına ulaşacaktı. "Ukrayna-Çin konteyner treni 15 Ocak'ta İliçevsk Limanı'ndan yola çıkıyor ve ayın son günü ÇİN'e ulaşıyordu. Ve Putin de Rusya da Kremlin de ÇİN'in AVRUPA ile UKRAYNA üzerinden başka bir plan kurabileceğini görüyordu. Son tahlilde RUSYA'nın askeri gücünü kenara koyduğunuzda İTALYA EKONOMİSİ kadar bir ülkeydi. Ancak petrol-doğalgaz zenginliği ve askeri üstünlüğü fark meydana getiriyordu. Tabii bir de NÜKLEER SİLAH AYRINTISI ÖNEMLİYDİ!
Bu nedenle UKRAYNA'ya giren Rusya öncelikle ve sadece İPEK YOLU için önemli KIYI ŞERİDİNİ ele geçiriyordu.
Stratejik hedefleri buydu.
Savaşın nasıl ilerleyeceği ise tamamen AVRUPA'ya bağlıydı. Özellikle ALMANYA tehlikenin farkındaydı. Büyük bir OYUNUN içinde kaldıklarını görüyorlardı. Omuzlarındaki yükün ağırlığından dolayı Almanya Başbakanı Scholz her gün açıklama yapmak zorunda kalıyordu. Scholz dün de "NATO çatışmadan kaçınmalı. Bu ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI'na gider. Savaş büyüyecek diye Ukrayna'ya tank ya da benzeri ağır silahlar yollayamıyoruz. Attığımız ve atacağımız adımları ölçüp biçmek zorundayız. Yanlış bir hamle NÜKLEER SAVAŞI tetikleyebilir..." diyerek çaresizliğini özetliyordu.
Gerçekten de yapacak fazla bir şeyleri yoktu.
Savaşın büyümesi demek AVRUPA'nın tıpkı iki büyük savaşta olduğu gibi silinip gitmesi demekti. Böyle bir durumda kim kazanırdı? Sanırım ABD! İlk ikisinde olduğu gibi...
Rusya'nın UKRAYNA'yı işgal ederek doğrudan Paris-Berlin hattına mesaj verdiği açıktı. Hedef AVRUPA'ydı. Korku tüm AVRUPA'yı sarıyordu.
Bu nedenle Almanya, İspanya ve Portekiz liderleri, Fransa'daki seçmenlerin, aşırı sağcı ve popülist bir adayı seçmemeleri amacıyla harekete geçti. Olaf Scholz, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez ve Portekiz Başbakanı António Costa'yı yanına alarak, alışılmışın dışında bir adım attı. Fransızlara ortak bir çağrı yaptılar ve "Macron'u seçin" dediler. Macron'un OYLARI yüzde 55'i gösterse de rakibi Le Pen'in yüzde 45'lerde görünen gücü korkutuyordu. Le Pen geldiğinde AVRUPA'nın birlik olmaktan çıkacağı SIR değildi. Hatta RUSYA'dan ekonomik yardım alan LE PEN'in Fransa'yı AVRUPA BİRLİĞİ'nden alarak RUSYA'ya taşıyacağı bile ileri sürülmekteydi. Bu nedenle çok uzun zamandır yazdığım gibi RUSYA'nın Ukrayna'ya girmesine dar bir çerçevede bakmak doğru değildi. Ukrayna asıl meselenin küçük bir ayrıntısından başka bir şey değildi.
ABD, İkinci Dünya Savaşı için AVRUPA'ya geliyor ve ALMANLAR'ı durduruyordu. Yani SOVYETLER ile aynı taraftaydı. YALTA'ya gittiler, düşman çıktılar!
Ve tiyatro başladı. ABD nasıl Japonya'ya bilgi ve sermaye yollayıp DEV yapıyorsa nasıl Çin'i daha İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda masaya davet edip 50 yıl sonrasını planlıyorsa RUSYA'ya da NÜKLEER GÜCÜ VERİYORDU. Biz sadece ROSENBERGLER OLAYINI biliyorduk. Peki ya arkası? Bilen yoktu!
100 yaşına gelen Kissinger Moskova'ya gidip 10 gün boyunca PUTİN ile görüşüyordu. 2016'da. Kırım'ın ilhakından sonra.
Baş başa... Sizce ne konuşuluyordu? ABD ile RUSYA arasındaki gizli ilişkiler mi? Muhtemel..
Hatırlayanlar olacaktır..
Putin'in göreve gelişinin 20. yılı nedeniyle bazı dokümanlar paylaşıldı.
2008'de Putin'in BUSH ile nasıl da keyifle dans ettiğini o zaman gördük. SOÇİ'deki dansın yapıldığı tarih 2008'di... Yani gösterilenle gerçek olan birbirinden çok farklıydı. AVRUPA BİRLİĞİ dışlamayı planladığı NATO'yu tekrar keşfetmek zorunda kaldı. ABD'nin kanatları altına girdi!
TEKRAR! Rus saldırısı buna yol açtı. Kremlin de etki alanını ASYA'ya yaydı! Tasarlanan plan tıkır tıkır yürüyordu. Rusya artan petrol-gaz-hammadde fiyatlarından dolayı savaşı hafif sıyrıklarla atlatırken Avrupa ile Çin büyük yara alacaktı. Hedef de buydu...
Türkiye'ye de büyük rolün düştüğü yeni bir dünya kuruluyordu.
İşi zor olanların başında 6'lı ittifak geliyordu.
AVRUPA ile yan yana yürümek isteyen bu İTTİFAK burada nasıl sonuca gidecekti? AVRUPA kaybederken nasıl başarılı olacaklardı? Çok mümkün görünmüyordu. Kemal Bey de boşu boşuna karanlıkta kalıyordu. Gerek yoktu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.