NE DER SPIEGEL
ALMANYA'NIN en etkili dergisi DER SPIEGEL geçtiğimiz günlerde yine Ekrem İmamoğlu'nu sayfalarına taşıdı.
"İSTANBUL'U KOPARDI, ŞİMDİ TÜM ÜLKEYİ Mİ ALACAK" diyerek...
Yerel ve küresel siyaseti anlamak için önemli aktörleri tanımak şart. Der Spiegel sadece ALMANYA'nın değil, dünyanın en değerli birkaç yayınından biridir.
Etkisi, arkasındaki güçten kaynaklanır. İmamoğlu'nu defalarca konuk eden dergi, İSTANBUL'u hep konu yaptı. Erdoğan'a karşı tepkisi hiç dinmeyen DER SPIEGEL, Trump'ı da hiç unutmuyordu. Hatta olay bir kapağı vardı!
TRUMP ÖZGÜRLÜK HEYKELİNİN BAŞINI KESİYORDU! Trump döneminde gerilen ABD- ALMANYA ilişkileri kapaktan görülüyordu!
Sanırım KASIM ayında tutuklu Osman Kavala, DER SPIEGEL'e konuşuyordu...
İçlerinde ABD, Almanya, Danimarka, Norveç, Fransa, Finlandiya gibi 10 ülkenin büyükelçisinin yayınladığı MEKTUPTAN sonra Kavala kendisine yöneltilen soruları cevaplıyordu.
Kavala "Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi daha önce birkaç kez Türkiye'den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararını uygulamasını istedi, benim serbest bırakılmamı talep etti. Avrupa'dan bu yönde açıklamalar yapıldı" dedi. "Erdoğan iktidarda olduğu süre içerisinde serbest bırakılacağınıza inanıyor musunuz?" sorusuna ise şu cevabı verdi: Şayet hükümet için, AİHM kararlarına uymaması nedeniyle ödeyeceği bedel, benim tutuklu kalmamın sağladığı avantajlardan daha ağır olursa, belki o zaman seçimlerden önce serbest bırakılabilirim..." Gelelim düne...
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen tahliye edilmemesini görüştü. Dosyayı AİHM'e yolladı. Karar oy çokluğuyla alındı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiği yönünde görüş bildirilirse, TÜRKİYE'YE YAPTIRIM GÜNDEME GELECEK.
Bakanlar Komitesi tarihinde sadece, muhalif yazılarıyla tanınan Ilgar Mammadov'un açtığı davada Azerbaycan aleyhine bu adımı atmıştı.
Yönetim, AİHM kararına rağmen muhalif siyasetçi Mammadov'un serbest bırakılmasına yıllarca yanaşmamıştı. Ancak Avrupa Konseyi'nin üyelikten çıkarma sürecini başlatmasından sonra geri adım atmış ve Mammadov serbest bırakılmıştı.
Mammadov, AİHM kararına rağmen 5 yıl cezaevinde kalmıştı.
Avrupa Konseyi'nde ihlal ve yaptırım sürecinin başlatılmasına yönelik 2 Aralık'ta yapılan oylamada, 47 ülkeden 35'i ihlal prosedürünün uygulanması yönünde oy kullanmıştı.
Sadece Azerbaycan ve Macaristan Türkiye'nin yanında durmuştu, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Sırbistan, Romanya, Arnavutluk ve Moldova çekimser kalmıştı. Bosna Hersek de oylamaya katılmamıştı.
KRİTİK İKİ ÜLKE AZERBAYCAN ve MACARİSTAN'dı! KAVALA DAVASI için MACARİSTAN ve AZERBAYCAN net olarak Türkiye'nin yanında yer alıyordu... Kavganın anlaşılması, ittifakların görülmesi için önemliydi...
Türkiye'deki çekişmeyi de buradan çözmek mümkündü... Avrupa'da Türkiye'yi ilgilendiren böyle bir karar alınırken Azerbaycan lideri Aliyev bir toplantıya katılıyor ve ilginç çıkış yapıyordu:
"Küreselcilerin, Soros'çuların hedefi gençlik.
Bu nedenle vakıflar kuruyorlar, bu vakıflar aracılığıyla bağışlar yapıyorlar, güzel anlam taşıyan programlar altında yıkıcı misyonlar hayata geçiriyorlar ki gençler kendi devletlerine, ecdatlarına, tarihlerine, değerlerine karşı çıksınlar sonra onları zombi gibi kullansınlar..." Zaten Macaristan Başbakanı Orban ile SOROS arasındaki kan davasını bilmeyen yoktu.
Mesela Avrupa Birliği'nin 750 milyar Euro'luk "Avrupa'yı yeniden inşa" fonunu Macaristan Başbakanı Viktor Orban veto ediyor ve adeta birliğin çatırdamasına neden oluyordu! Bunun üzerine SOROS tüm dünyada yayınlanan mektubunu kaleme alıyordu...
Soros mektubunda, Orban'ı, "Demokrasiyi çökerten, inşaat yıkım topu" olarak nitelendiriyordu. Ünlü spekülatör Soros, Macar Başbakanı Orban'ı sık sık hedef alıyor ve bu NİSAN'daki seçimlerden sonra gideceğini söylüyordu.
Orban ise öteden beri "Macaristan'da evlilik erkek ile kadın arasındadır. Erkeğin BABA, kadının ise ANNE olduğu konusunda ısrar ediyoruz. Çocuklarımızı rahat bırakın..." diyerek SOROS'u resmen hedef alıyordu. Aliyev ile Orban aynı noktada buluşuyordu yani...
Soros'un temsil ettiği EKOL ÖZGÜRLÜĞÜ, ŞEFFAFLIĞI, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ ve DEMOKRASİYİ savunurken, Orban gibi Trump gibi isimler ise DEĞERLERDEN VAZGEÇMİYORLAR ve "Bu büyük oyun" diyerek karşı tarafı suçluyorlardı...
Trump, Beyaz Saray'dan inse de ORBAN'a desteğini esirgemiyordu. Tıpkı Putin gibi... Soros da Orban'ı devirmek için düğmeye basıyordu. 6 muhalefet partisini bir araya getirerek Peter Marki-Zay'ın arkasında topluyordu. Marki-Zay, ORBAN'ın kalesi olan Hodmezovasarhely'yi alarak büyük ses getiriyordu.
Sonra da ORBAN'ın karşısına dikiliyordu.
Macaristan'da çok kişi EKREM İMAMOĞLU'nun da arkadaşı olan Budapeşte Belediye Başkanı Gergely Karacsony'un aday olacağını düşünüyordu!
Ancak Marki-Zay DER SPIEGEL'in devamlı destek verdiği İMAMOĞLU ile aynı frekansta yer alan bir profildi. Temsil ettiği değerler birbirinden uzak değildi.
"BUDAPEŞTE ELİTLERİNE KIZGIN" halkın oylarını alan ORBAN, şimdi aynı dili konuşan muhafazakar bir genç adayla yarışacaktı.
Soros'a göre ORBAN kaybedecekti. Macaristan'da kullanılan dilin benzerini burada görecektik.
Yani kavga küreseldi.
Osman Kavala da Soros da Aliyev de Orban da, Trump da Putin de Bill Gates de, Rockefeller de, Rothschild de bu mücadelenin öne çıkan isimleriydi. Başkan Erdoğan da... Birinin veya birilerinin tutuklanması salıverilmesi olayı değildi yaşananlar... İKİ FARKLI DÜNYA İÇİN ÇARPIŞAN GÜÇLERDİ SAHNE ALANLAR...
Anlaşılması gereken buydu...
Seçimlere de buradan bakmakta fayda vardı. CHP içindeki sarsıntıya da...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.