AK PARTİ'NIN iktidara geldiği 2002'den bu yana yani 2021'e geldiğimizde ister istemez "NE ÇOK ŞEY YAŞANDI" diyorsunuz!
Sanırım kabaca iki tarihe dikkat etmek gerekiyor.
2009'da Başbakan Erdoğan'ın DAVOS'ta "ONE MINUTE" çıkışıyla birlikte yeni bir sayfa açıldı. Kendi halinde insanlar, OY verirken daha çok duygusal manevi motivasyonlarla hareket etti. Doğaldır. Erdoğan BAŞBAKAN'dı. Ancak AK PARTİ kendisi gibi düşünmüyordu. Erdoğan kendi partisi içinde başka bir ekolü temsil etmekteydi. Bu o zamanlar açığa çıkamıyordu.
Çıkamazdı da... Erdoğan YASAKLI da olsa AK PARTİ DEVLETİ dönüştürmek istiyordu.
REJİMİN KODLARINI YENİLEMEK niyetindeydi. Aslına bakarsanız perdeleri aralarsanız İSTANBUL SERMAYESİNİN önemli bir bölümünü orada bulurdunuz...
Cem Boyner'in kurduğu partiden AÇIK TOPLUM'a TESEV'e kadar... Çok önemli şahsiyetler yan yanaydı...
DAVOS, Erdoğan'ın yolları ayırmak için attığı ilk adımdı. ONE MINUTE çıkışından bir yıl sonra bu günü ve belki de geleceği etkileyecek olan bir operasyon geliyordu. CHP lideri DENİZ BAYKAL tasfiye ediliyordu... Derinliğe inilmeden tartışılan çok ama çok önemli bir olaydı... Çok kişi ıskalıyordu. 10 Mayıs 2010'da Deniz Bey uzun ve anlamlı bir istifa konuşması yapıyordu...
Şimdilerde herkesin unuttuğu çok önemli cümleler kullanıyordu...
Hatırlayalım... " Bu tablo karşısında bana da bir görev düştüğünün farkındayım.
Bu kara kampanyaya teslim olmayacağım.
Bu hukuksuz ve ahlaksız komplo nedeniyle kimsenin beni sorgulamasına izin vermeyeceğim.
Eğer bunun bir bedeli varsa ve bu bedel CHP Genel Başkanlığı'ndan ayrılmaksa o bedeli de ödemeye hazırım.
Benim CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etmem hiçbir şekilde bu komploya teslim olmak ya da kaçmak anlamına gelmez. Tam tersine bu bir meydan okumadır.
Bu anlayışla bugün CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa ediyorum. Bu komplonun hedefi sadece ben değilim, aynı zamanda CHP'dir.
CHP de bu kirli tezgahlar karşısında yolunu seçmek zorundadır. Benim istifa kararım, hem Türkiye siyasetini hem CHP'yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkan tanıyacak hem de CHP'ye bu komplo ile hesaplaşma fırsatı verecektir..."
Deniz Bey ve onun CHP'si ile Kemal Bey'in CHP'si arasında dağlar kadar fark vardı. Sanırım kitlelerin anlamadığı buydu. Erdoğan ile Gül'ün arasındaki fark gibi...
Bahçeli ile Akşener'in arasındaki uzaklık gibi...
Kemal Bey 10 seçim kaybediyor, ancak yerine bir başkası gelmiyordu.
Gelmesi için zemin bırakılmıyordu. Kemal Bey'in TESEV'in 183 NO'lu üyesi olması elbette kendisini belli bir odağın adamı yapmazdı. Kimse bunu söyleyemezdi.
Ancak belli bir ortak paydadan da rahatlıkla söz edilebilirdi. EN azından sahip çıkılan bazı değerlerden.
Kemal Bey geldiğinden bu yana ilk kez bu kadar aktif!
Normal şartlar altında bir araya gelemeyecek bütün figürleri büyük beceriyle omuz omuza dizmekte...
Uzun bir hat oluşturmakta.
İYİ PARTİ'den SOL'a oradan da HDP'ye kadar...
Kemal Bey seçim kaybetse de önceliği CHP'yi değiştirmekti. Deniz Bey ve rejimin izlerini partiden sildi. Kendi arkadaşlarını getirdi. Kemal Bey'in CHP'sinin gelmesi için eski CHP gitmeliydi.
ASKER ile ilişkisi ve Kürt meselesine bakışı eskisinden çok farklıydı.
EN son TEZEKERE'ye "HAYIR" dedi. Kemal Bey hem CHP'yi değiştiriyor hem de TABANDA KENDİ GİBİ DÜŞÜNENLERDEN İTTİFAK kuruyordu.
Önde de kendisi rol alıyordu. Deniz Baykal'ın istifa ederken söylediği "...istifa kararım, hem Türkiye siyasetini hem CHP'yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkan tanıyacak..." sözlerini şimdi tekrar okumak gerekmekteydi...
CHP, ÇARŞI-PAZAR gezileriyle, hayat pahalılığı çıkışlarıyla Kara-Kış Fonu talepleriyle sadece AK PARTİ'yi ve Erdoğan'ı hedefe koymuyor!
MİT'çilere yakalama emriyle içeride başlayan mücadelenin 17-25, Gezi ve 15 Temmuz'a kadar uzanan fay hattıyla da hesaplaşmak niyetinde...
Yani Kemal Bey 2009 DAVOS öncesine dönmek için hiç olmadığı kadar aktif... Erdoğan'ın FAİZ konusundaki ısrarı mücadeleyi daha da alevli bir hale getirdi... Erdoğan DEVLETLE bütünleştikçe karşı blok DEVLETİ geri almak için gelmekte...
CHP ile askerin karşı karşıya gelmesi de bu...
AK PARTİ 2002'de EKONOMİK GEREKÇELER üzerinden açılan yolda hız yaptı. İKTİDARA geldi. Şimdi aynı senaryo, aynı ruhla CHP üzerinden sahneye konulmak isteniyor...
Türkiye elbette eski Türkiye değil. Erdoğan PARA konusunda zemin kaybetmediği sürece sorun yok. Ancak karşı taraf "EKONOMİK KRİZ"e yaslanıp "HELALLEŞME" üzerinden yürümek istiyor... Yani AK PARTİ'ye 2002'deki AK PARTİ DİLİYLE KARŞI DURUYOR... Ancak zamanın ruhu farklı!
Kemal Bey'in arkasındaki AVRUPA İTTİFAKI, kendi içinde çok zor dönemden geçmekte...
Türkiye'de iktidarı alacak güçleri yok. Gördüğüm bu.
Elbette mücadele sürecek!
Özellikle EKONOMİK OPERASYONLAR fırsat buldukça ön planda olacak... Deniz Baykal'ın tasfiyesi aslında bugünler için atılan adım gibi durmakta... Oyunu kuranlar böyle kurmuş..