Kırılma noktası
PEK çoğumuz olan biteni günlük anlık değerlendiriyoruz. Ulaştığımız sonuçlardaki sapma buradan kaynaklanıyor... Binlerce kez yazdım! Türkiye çok değerli bir ülkedir. Ve kesinlikle dünya üzerinde mücadele eden iki güçten birinin yanında olmalıdır.
İçeride yaşadığımız sorunların nedeni bu iki gücün burada operasyon yapmasıdır.
Açalım...
1971 DARBESİ önemliydi.
Fısıltılarla konuşulsa da DEVLET İKİYE bölündü.
Cumhurbaşkanlığı- Başbakanlık-Genelkurmay- MİT... 4 makamın ikisi ABD'ye ikisi de İngiltere'ye geçti. 9 Martçılar 12 Martçılar! Kimdi bunlar? Ordu tek değil miydi? Değilmiş demek ki! PARLAMENTER sistemle paylaşım iyice oturdu! "KOALİSYON" diye tanımlanan olay aslında İKİ BÜYÜK GÜCÜN BURADA YANİ TÜRKİYE ÜZERİNDE ANLAŞMASIYDI!..
Aynı tarihlerde dünyanın tepesinde alınan kararlarla gelişmekte olan ülkeler yer altı zenginliklerine ulaşabilecekti.
Türkiye de hesaba dahildi.
İyi ama burası Müslüman bir ülkeydi. Tam da bu dönemde iki cemaat hedef seçildi.
Sonra biri zayıflayacak diğeri büyüyecekti. Hatırlayın geçmişi! Bir güç, kadınlarla tokalaşma konusunda tereddüt yaşayan yapıların önce bıyıklarını forma soktu sonra sakallar gitti. Ardından da takım elbise geliverdi.
LİBERALİZM gözlerimizin önünde cemaatleri formatlıyordu. FAİZ haramdı.
Net ve kesin. Ancak Türkiye KÜRESEL PAZARDA olacaktı. Yani PARA buraya gelecekti. FAİZ konusunun yumuşaması şarttı. Bu nedenle İSLAMİ KATILIM BANKACILIĞI kuruluyordu.
Tanım yumuşatılıyordu!
Kadın konusundaki bakışı belli olan cemaatler MEDYA sahibi oluyordu. Bütün mesele cemaatlerin ılımlı hale getirilip ülkenin rotasının değişmesiydi. Özal'la birlikte bu daha da hız kazandı...
Kenan Evren darbeyi neden yaptığını bilmiyordu.
Ancak Türkiye değişiyordu!
Ülke kendisine biçilen role koşuyordu.
28 Şubat'ta ise bu tavan yaptı. Biz burada olayları LAİKLİK-ASKER-DARBECEMAATLER üzerinden tartışırken aslında KÜRESEL SERMAYE bilerek ya da bilmeyerek ASKERE istediğini yaptırıyordu.
Mesela KÜRESEL TAVRIN karşısında olan rahmetli Erbakan gidiyordu. Ancak içeride çok sayıda kişi ve kurum LAİKLİĞİ koruyordu!
Şaka gibi değil mi... Asker özellikle BAŞÖRTÜSÜ meselesini kaşıyor ve doğal olarak MÜSLÜMAN KİMLİK canlanıyor ve büyüdükçe büyüyordu.
Siyasete damga vuracak hale geliyordu. AK PARTİ böyle geliyordu... Önceden sesini yükseltmeyenler şimdi meydanları dolduruyordu.
MUHAFAZAKAR KESİMLERİN vekaleten temsil edildiği dönem bitiyordu. AK PARTİ bunu başlatıyordu. EN büyük başarı buydu. 2002'de yepyeni bir sayfa açılsa da seçimleri alsa da partisi içindeki en yalnız isim ERDOĞAN'dı...
Daha önce de sık sık yazdım.
İmam Hatipli olmak, abdestli namazlı olmak, aynı semtin çocuğu olmak, siyaseten aynı yolda olunduğu anlamına gelmiyordu. ABD neden seçtiği iki cemaatten birini bırakıp diğeriyle yürüyordu?
Demek ki MÜSLÜMAN KİMLİK yetmiyordu!
28 Şubat'ta askerler önde görünse de önemli rol alsa da arkada hiç görünmeyen GİZLİ ODAKLAR vardı. Mesela batan BANKALARI hiç bilmiyoruz.
Aslında neler olmuştu!
Bunlar değişimi başlatmıştı! AK PARTİ gelecek, istedikleri sonuca ulaşacaklardı.
Öyle de oldu. Yasaklı olsa da ERDOĞAN sandıktan çıktı.
Ancak YASAKLI oluşu sıkıntı meydana getirmekteydi.
Yardıma DENİZ BAYKAL koştu. KÜRESEL TAVRI net olan Abdullah Bey'in önünü kesmek için Erdoğan'ın BAŞBAKANLIK yolunu açtı. Abdullah Bey CUMHURBAŞKANI olmak istediğinde yine karşısına DENİZ BAYKAL Bey çıkıyor bu kez 367 kriziyle geliyordu... Erdoğan alışık olunan liderlerden değildi.
Her seçimi kazanıyor herkese dokunuyordu. Çalışıyor ve eserleriyle gittikçe rakipsiz oluyordu. KAPATMA DAVASI bu nedenle geliyordu! Deniz Bey'in açtığı yolu kapatmak isteyenler vardı. Direkten dönüldü!
Başbakan Erdoğan devam etti.
Aslında AK PARTİ'yi iten ve önünü açan KÜRESEL SERMAYE Erdoğan'dan kurtulmak istiyordu.
Onlara göre ERDOĞAN GEREKENİ YAPMIŞTI...
Öyle olmadı. DAVOS'ta "ONE MINUTE" ile başlayan gerginlik ve yol ayrılığı Gezi'yi, 17-25 Aralık'ı ve 15 Temmuz'u getirdi... Kazanan ayakta kalan Erdoğan'dı.
Erdoğan kazandıkça PARTİSİ AYRIŞIYORDU. Tasfiye edilemeyen Erdoğan, yoluna devam ediyor eski dostları da karşıya geçiyordu.
Kabaca şu anki duruma geliniyordu...
Yeni çıkan bir kitap var!
Bulursanız alın ve okuyun!
ROTHSCHİLD'İN KADINLARI... Londra'nın Doğu Yakası'ndan, Amerika Birleşik Devletleri'nin doğu sahiline, Spitalfields'den İskoç kalelerine, Bletchley Park'tan Buchenwald'a ve Vatikan'dan Filistin'e kadar, Rothschild kadınlarının olağanüstü hayatları anlatılıyor. Yani KÜRESEL HANEDANLIĞIN YARISI... KADINLARI...
Asıl oyuncu arkada kalan, görünmeyen ancak hiç kopmayan BÜYÜK HANEDANLAR... Bugün de böyle. Ve pek çoğunun merkezi AVRUPA...
Erdoğan'lı AK PARTİ ile BAHÇELİ bu ekolün karşısında... Geri kalan bütün siyasi partiler ise orada...
İSTANBUL SERMAYESİ de... Parlamenter sisteme geçilse Erdoğan yine birinci parti. Bunda şüphe yok!
Ancak DEVLET 1971'deki gibi iki parça olacak!
Televizyonların önünde grup toplantılarında konuşulan çok şey var! Ancak asıl gerçek yok! Başkan Erdoğan FAİZ KARTINI ÇEKMİŞ olmasaydı, tansiyon kontrollü şekilde gidecekti. Ancak FAİZ meselesi kırılma noktası oldu... Çünkü çok başka anlamları taşımaktaydı.
Başkan Erdoğan bu nedenle muazzam bir koalisyonun saldırısı altında. 2002'den bu yana ilk kez PARA üzerinden gelinmekteydi... Ve gelinecekti... Olaylara daha geniş bakmayı başarabilirsek hem Erdoğan'ın mücadelesini hem karşıdakilerin ısrarını görmüş oluruz... Siyasete asla ve kat'a yerelden bakmayın...
Mücadele yerel olsa da başladığı yer TÜRKİYE'nin dışı...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.