İşaret dili
BÜTÜN gelişmeleri isimler üzerinden değerlendirmek gibi ilginç bir alışkanlığımız var. Mesela Biden çok önemli biri olduğu için kazanmadı. DEMOKRATLAR'IN kazanması gerektiği için ipi göğüsledi. Trump'ın kaybetmesi için CORONAVİRÜS ismi konulan bela yetiyor da artıyordu bile...
Trump seçim konuşmalarında sık sık "Coronavirüs'e karşı inanılmaz bir harcamayla inanılmaz bir başarı elde edildi.
SEÇİMLERDEN
ÖNCE HERKESE aşı DAĞITACAĞIZ" DİYE SÖZ VERDİ.
Pfizer'ın CEO'su ise hemen ardından "En erken tarihle KASIM'ın ÜÇÜNCÜ HAFTASI başvurumuzu yapacağız" şeklinde karşılık verdi. Yani AŞI'yı Trump'a yar etmediler!
POLİTİKALAR değişince ABD'de BAŞKANLAR değişiyordu. Türkiye farkı sanırım burada ortaya çıkıyordu. Başkan Erdoğan'ın gelen akımı görmesi, anlaması ve buna göre pozisyon alması çok kolay yapılabilecek bir hamle değildi. Çıkarların örtüşmesi ya da çatışmasına göre DEVLETLER pozisyon alırlardı.
Türkiye bu kabiliyete fazlasıyla sahipti. Dün satır aralarında sıkışıp kaldı. Ancak çok önemliydi. Başkan Erdoğan'ın YENİ SİSTEME atamalarla verdiği mesajdan sonra Savunma Bakanı Hulusi Akar da katıldı. Türkiye'nin F-35 programının sadece bir müşterisi değil aynı zamanda ortağı olduğuna vurgu yapan Akar, "F- 35 teknolojisinin güvenliği ABD için olduğu kadar Türkiye için de önemlidir. ABD'nin teknik anlamda S-400 ve F-35'lerin uyumluluğu konusundaki herhangi bir kaygısını ele almaya hazırız. Bu kapsamda ortak çalışma grubu teklifimiz halen masadadır" şeklinde konuştu.
Yeni Başkan Biden'ın gelişiyle birlikte dünyada esen DEĞİŞİM rüzgarına Türkiye de katılıyordu.
Duygusallıktan uzak akılcı bir politikayla... Bir bütünlük içinde Ankara gerekeni yapıyordu. Dün de yazdım. Yeni modele uygun çok kişi gelecek, çok kişi gidecekti.
Yeni EKSEN ABD ile ALMANYA arasında tesis edilecekti. Dünyanın çatısında olanlara hiçbir DEVLET sırtını dönemezdi. Hele hele Türkiye gibi kilit bir ülke asla...
Biraz geri çekilip bakınca dünyada kabaca şunu görürsünüz...
İKİ ANA AKIM VARDIR... Bir yanda ANGLO-SAKSONLAR, yani İNGİLİZLER... Beraberinde de Masonlar, CIA'nın önemli bir bölümü, BM'nin önemli kesimi, Kuru Kafa Cemiyeti gibi yeraltına inen oluşumlar ve Bilderberg yol alır... İsrail de bu tarafa düşer.
Çoğunlukla... Karşı tarafta ise tarihin içinden gelen KATOLİK HACILARA koruma sağlayıp ÜN alan ALMAN ŞÖVALYELER vardır. VATİKAN en yakınlarında durur. Başka ŞÖVALYE GRUPLARI da buradadır... Tarihi bir dağılım, tarihi bir rekabettir bu.
ALMAN ve İNGİLİZ mücadelesi...
Rahmetli Demirel, Ecevit, Erbakan, Özal ya da daha eskiye gidelim MENDERES... Hepsi bu ülkenin kaderinde etkili olan isimlerdi. DÜNYANIN TEPESİNDE rüzgar değiştiği zaman ya değişmediler, bunu göremediler ya da direndiler. İKİ şıkta da o siyasi oluşumu tasfiye ederlerdi... Süleyman Demirel MORRİSON lakabını alıyor ancak ABD tarafından devriliyordu.
Garip değil miydi bu? Olayları YEREL ölçekte okuduğumuz için anlamıyorduk. Sıkıntının kaynağı bu noktaydı. Ecevit Robert Kolej'dendi ABD ile çatışıyordu! Kemal Derviş'i oradan getiren de kendisiydi. Nasıl oluyordu bu iş? ABD içinde iki ABD vardı... Trump gibi Biden gibi... Dün de bugün de yarın da olacaktı bu...
ALMAN-İNGİLİZ mücadelesinin devamıydı...
Ankara, Trump varken İNGİLTERE üzerinden Washington'a yaklaşıyordu.
Son derece doğal ve anlaşılır bir hamleydi bu. Türkiye, İngiltere ile yan yana gelirken doğal olarak en büyük sorunu kiminle yaşardı?
Elbette ALMANYA ile... Öyle de oluyordu... Sağlıklı bir mercekle bakıldığında Ankara ile Berlin arasındaki GERİLİM su yüzeyine çıkıyordu. Mesela Almanya'daki son seçimlerde Ankara GURBETÇİLERE doğrudan mesaj yolladı ve "Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller Türkiye'nin karşısındadır. Türkiye'ye karşı husumet beslemeyen partileri destekleyin" çağrısında bulundu.
Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanması olayı da gerginliği büyüten etkenlerdendi.
İNCİRLİK HAVA
ÜSSÜ de krizin diğer adresiydi...
Alman vekillerin İncirlik Üssü'ndeki Alman askerlerini ziyaret etmelerine Türkiye izin vermiyor, gerilim tavan yapıyordu. Alman Federal Meclisi de İncirlik Hava Üssü'nde görev yapan Alman askerlerinin Ürdün'ün Azrak kentindeki Muvaffak Salti Hava Üssü'ne taşınmasına karar veriyordu. Türkiye Almanya'nın gurbetçileri fişlediğini iddia ediyor, iki ülke arasındaki uzaklık giderek artıyordu. Bütün bunlar olması gerekenlerdi. Trump-İngiltere- Türkiye-Rusya-Çin ekseninde bunlar yaşanması gerekenlerdi.
Yaşanıyordu da...
Bütün bunlar şimdi geride kaldı.
Türkiye Biden'ın gelişiyle birlikte yeni sayfa açtı. Ankara'daki isimlerin gidecek olması ya da yeni isimlerin gelecek olması bu dengenin sonucudur. Ama burada önemli olan BAŞKAN ERDOĞAN'ın başarısıdır. Çünkü önceki bütün liderler bunları okuyamıyordu. Oysa ERDOĞAN AK PARTİ içinde iki ekole yakın isimleri de tutup birlikte çalışma becerisi gösteriyordu. Bu daha önce olmuş, başarılmış bir şey değildi.
Atamalara bakınca görüyorsunuz...
Merkez Bankası Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal oluyordu. Murat Uysal gidiyor, AĞBAL geliyordu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'na ise eski Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan getiriliyordu. Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini üsleniyordu.
Cevdet Yılmaz ise TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı'na seçiliyordu. Bu AK PARTİLİ 4 isim de Davutoğlu döneminde görev yapmıştı. Almanya ile İYİ OLDUĞUMUZ SON DÖNEMİN
İÇİNDE YER ALDILAR yani...
Biden'ın gelişiyle birlikte birkaç gündür yazdığım gibi EKSEN değişecektir. WASHINGTONBERLİN hattı ANKARA'ya ulaşacaktır. Zaten işaretler fazlasıyla ortada. Yeni eksene göz kırpılması nedeniyle DÖVİZ düşmektedir.
Askeri ve siyasi politikalarda değişiklik gözlemlenmektedir...
Muhalefetin tamamı ALMAN-ABD ekolüne yakındır. Kılıçdaroğlu da Babacan da Davutoğlu da Karamollaoğlu da Demirtaş da... İşin özünde Biden'ı getiren gücün KÜRESEL politikalarına uyumludur hepsi. Bütün bunlar ortadayken MUHALEFETİN gelip BAŞKAN ERDOĞAN'ın başında bulunduğu mekanizmayı sarsması beklenmelidir. Geçmişte öyle oldu. Ama şimdi olmuyor.
Olamaz da... Çünkü ERDOĞAN başkası değil kendi. Uzun yıllardır Türkiye'yi yönettiği için elde ettiği tecrübeyle bu güçlerin arasında SÖRF yapabilmekte. Bu dengeleri çok ama çok iyi bilmekte... Bu nedenle yeni sisteme kendi içinde bulunan arkadaşlarıyla anında müdahale edebilmekte ve Türkiye'yi diğer ülkelerin yanında önemli bir pozisyona taşımakta...
Binlerce kez yazdım. Türkiye vazgeçilemeyecek önemde bir ülkedir. Dünyanın tepesinde hangi AKIM yer alırsa alsın TÜRKİYE'siz olmaz. Türkiye yeni dönemde yeni gücüyle olacaktır. İçeride değişim de sürecektir. Gördüğüm bu.
NOT: ABD seçimlerinde şu tablo ortaya çıktı... T-Mobile ve Fresenius Medical, Trump'ı; Allianz, Bayer Corp., Siemens, Deutsche Bank, VW, Daimler ve BMW ise Biden'ı tercih etti. İKİ EKOL BAĞIŞLARDA BİLE KENDİNİ
GÖSTERMEKTE YANİ...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.