ERGÜN DİLER

Sıradaki

YAŞADIĞIMIZ zamanın en önemli isimlerinden biri kuşkusuz ÇAĞ DEĞİŞTİREN Gorbaçov'dur... Mihail Gorbaçov son Sovyet lideridir.
SOVYETLER'i dağılmaya götüren ilmiği o çözmüştür. Dünyanın ağırlığını taşıyan SOVYETLER'in tarihe karışmasını sağlayan isimdir. O da ALMANYA'da yaşamaktadır.
Geçtiğimiz gün buralarda pek üzerinde durulmayan bir röportaj verdi. Takip edenler bilecektir; yazdıklarımın neredeyse tamamını onaylayan bir TON'da konuştu.
Her cümlesi bir BÜYÜK AKIL ürünüydü. Can alıcı noktaları paylaşmak istiyorum...
Kasım ayında ABD'de yapılacak BAŞKANLIK yarışından küresel denkleme kadar her konuda görüş bildiren Gorbaçov BÜYÜK DENGE'den de söz etti... Gorbaçov, "Şimdi dünya bir kaptansız gemi gibi. Eskiden ne kadar kabul edilmese de trenler gibiydi. İki ucunda iki makinist vardı. Yani bir denge vardı. Ne kadar karışık olsa da denge ABD ile Sovyetler Birliği arasındaydı.
Şimdi o denge yok. ABD güçlü ama çok borçlu. Karşısındaki güç kim? Çin mi? Değil. Rusya mı?
Değil. Almanya mı Fransa mı?
İkisi de değil. Tek olarak hareket edebilse Avrupa Birliği belki. Ama o da kendi içinde büyük sorunlarla karşı karşıya" dedi. Yani aslında ABD'nin PARAYI bulmak zorunda olduğunu aktardı!
Yıllardır anlatmaya çalıştığım bu işte. Bizlere öğretilen BAKIŞ AÇISI hatalı ve kısır! Tüm okullarımızda böyle. İleriyi görme, oyunu okuma, egemenleri tespit edebilme kabiliyetimiz sınırlı.
Durum böyle olunca ülkemizi koruma ve yüceltme duygularımız da motivasyonumuz da törpülenmekte... Ben hiçbir zaman Türkiye'ye içeriden bakmadım.
Bakmam da... Türkiye dünya üzerindeki en önemli ülkelerden biridir. BÜYÜK GÜÇLERİN de bunu bildiğini ve bunun üzerine İLİŞKİ tesis ettiğini yaşayıp öğrendim. GÖRDÜM! Binlerce örnekle hem de...
Şu an ise durum eskisinden farklı... Bunu da Amerika Birleşik Devletleri'ni yakından büyük mercekle takip edince anlıyorsunuz... Dünyanın her yerinde ABD'nin karşısına büyük güç olarak ÇİN konulmakta.
Doğru ve haklı bir değerlendirme bu. Ancak ÇİN ürettiklerini ABD'ye sattığı kadar büyük ülke. Yani VANA yine ABD'nin elinde. Burada üzerinde anlaşma sağlanamayan konu ÇİN'in ne kadar İDDİALI olacağı...
Bu iddiaya göre neyi ne kadar üreteceği ve paraya dönüştüreceği ortaya çıkacak... Kaç zamandır yazıyorum... Çin'in arkasındaki AKIL İngilizler. Yüzyıllardır süregelen büyük oyuncu, büyük kurgu ustası... İşte bu usta oyuncu Çin'i ve kapsama alanı olarak belirlediği 65 ülkeyi yanına alarak ABD'ye meydan okudu. Olan biten bu aslında... Gorbaçov'a göre her şeye rağmen ABD hala en büyük güç... Bence de ÇİN'in tek başına ABD'yi tasfiye etmesi, saha kenarına itmesi mümkün değil.
Bu ancak İNGİLTERE'nin koro şefliğinde denenebilecek bir metot...
Bu madalyonun bir tarafı. Diğer yanda da ABD var... YIKILAN DENGEDEN sonra oluşan boşluk nedeniyle türbülans yaşanmakta...
Ve yaşanacak da...
Son 20 yıla bir bakın. Belki de 100 yılın operasyonu İKİZ KULE saldırılarıydı... 11 Eylül sonrası ABD, Afganistan ve Irak'a girdi.
Washington'un, Afganistan ve Irak'a girmesi için 11 Eylül saldırıları gerekliydi. O gün için terör çok daha güçlü bir argümandı. 20 yıla yakın süren olaylar istenilen sonucu vermedi. Amerika Birleşik Devletleri tam hakimiyeti kuramadı. Dünyanın her ülkesi 11 Eylül sonrası etkilenirken, sonuç bekleneni vermemişti.
Şimdi ikinci bir 11 Eylül gerekiyordu. Ancak New York'a veya Pentagon'a saldırı bugün için etkili olamazdı. ABD Başkanı'na bir suikast tertiplense bu da istenilen etkiyi yapmayabilirdi.
Ne yapılabilirdi? Bir virüs. Evet, Coronavirüs yeni versiyon 11 Eylül saldırısıydı.
Dünyanın her yeri etkilenmişti.
İSPANYOL GRİBİ veya VEBA SALGINI kadar etkin olmasa da algısı hepsinden kat ve kat fazlaydı.
Birçok ülkeye atom bombası atsan 2.5 milyar kişiyi evlerine hapsedemezdiniz.
Coronavirüs'e bu gözle bakmakta fayda var. ABD'nin Irak ve Afganistan işgali, 11 Eylül'ün artçı sarsıntılarıydı.
Bugünkü Coronavirüs'ün artçılarını ise Akdeniz'de ve Güney Kafkasya'da görüyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri güçlü bir hakimiyet kurmak istiyor. Bunun için Akdeniz ve Kafkaslar'da gerilim olmalıydı. AMERİKA'yı biraz bilen biri bile bu tanıyı koyar!
Coronavirüs'le petrol fiyatları 10 doları görürken, kimse Akdeniz'i düşünmüyordu. Ancak Libya pandemi sürecinde de öne çıkıyordu. Çünkü Libya sadece Libya değildi. Libya, Akdeniz için önemli bir eksendi. Ardından 30'a yakın ülkenin dahil olduğu Akdeniz gerilimi... Her ülke çok şey istiyor.
Bu da anlaşmayı imkansız hale getiriyordu. Aslında bu gerilimi, büyük güç belirliyordu. Çünkü bir sorun çözülemezse büyük güç gelir ve paylaşımı yapar, sorunu bitirir.
ABD kendi içinde bile bir sorunu AKUT HALE getirip çözen bir akla sahipti. AKDENİZ'de de bunu yapacaktı, Kafkaslar'da da...
Tırmandırarak çözecekti. Kendi içindeki SİYAHLARI bile uzun süre görmezden gelmiş, sorunları büyütmüş ve final noktasında devreye girip çözmüştü. ABD buydu.
Altını çizdiğim konuları tamamlayan gelişme de Pompeo'nun adımlarıydı. ABD, yavaş yavaş sesini yükseltmeye başladı. Mike POMPEO 1 ay içinde iki kez Yunanistan'la temas kurdu. Bu sıradan bir olay değil.
Pompeo, 5-6 ay içinde Akdeniz, Ortadoğu ve Avrupa'ya 10'un üzerinde ziyaret gerçekleştirdi.
Geçmişte hiçbir ABD Dışişleri Bakanı böyle çıkışlar yapmamıştı.
ABD, Güney Kafkasya yani Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ı da tamamen kendi eksenine almaya karar verdi. O nedenle Ermenistan, Azerbaycan'a operasyon yaptı. Bu operasyonun arkasındaki güç ise emirleri tamamen CIA'den alan Ermenistan eski Genelkurmay Başkanı Artak Matevosi Davtyan.
8 Haziran 2020'da silahı başına dayayan özel bir ekip tarafından istifa ettirilen Artak Matevosi Davtyan, bugün bile Ermenistan ordusunun en etkin ismi. Şimdi Ermenistan-Azerbaycan gerilimi, Akdeniz'den sonra ikinci adımdı.
Sırada üçüncü ve dördüncü adımlar var. Üçüncü adım, Suriye merkezli olacak. Eğer ABD ile Rusya, yeni Suriye konusunda anlaşma sağlarsa Esad Moskova'ya yerleşecek.
Suriye'de hiç beklenmeyen gelişmeler yaşanacak. Yapılması gereken de James Jeffrey'yi özel bir mercekle takip etmek! ABD kendi egemenliğini sadece kendisiyle paylaşmak isterken karşıdaki oyuncular da dün yazdığım gibi, Gorbaçov'un pas attığı gibi İngiltereÇin ittifakı ve AVRUPA BİRLİĞİ...
Türkiye bu ligin sürpriz oyuncusu.
Ankara hiç alışık olunmadığı şekilde olayların içinde. Asla ve kat'a evinde oturup kaderine razı bir ANKARA fotoğrafı vermiyor artık. Bu da Türkiye'den şikayet edenlerin sayısını artırdığı gibi PASTADAN GELECEK PAYI da büyütmekte... Türkiye'nin İngiltere-Çin ittifakına göz kırpması haliyle Washington'u deliye döndürmekte. Bu nedenle tekrar ediyorum AKDENİZ-SURİYE-IRAK- KAFKASLAR'da tansiyon çok daha artacak... Karşıda kimseyi dinlemeyen ve ittifak içinde değerlendirmeyen bir ABD var.
Bunun sonucu İPEK YOLU'ndaki 65 ülke de Washington'un karşısına geçmek için fırsat kolluyor...
Türkiye merkezde olduğu için de etrafımızdaki basınç artırılmak isteniyor... Ankara'nın kendi yolunu çizmesine itiraz ediliyor. Olay bu...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.