Enerji savaşı!
2013'te yani.
İşinde gücünde olan insanların günlük düşünmesini anlamakta zorlanmam.
Normal. Ancak isimlerinin önünde etkili ETİKETLER bulunanları anlamıyorum.
Gerçekten olayları okumakta ciddi zorluk yaşıyorlar. Bizdeki en büyük problem EKONOMİ ile SİYASETİ birlikte düşünememek. Bunu yapamadığımız zaman işler sarpa sarıyor. Açalım biraz. AKDENİZ'i anlamak için hızlanalım...
Türkiye bence ilk testi yapan ülkeydi... Başka nedenlerle de olsa insanlara YARDIM gerekçesi gösterilse de TEST başkaydı...
Mavi Marmara yardım vakıflarının öncülüğünde GAZZE'ye ulaşacaktı.
Yıl 2010'du... Bu amaçla demir aldı. İsrail'den 80 mil uzakta gemiye müdahale edildi. Sivil insanlar öldürüldü. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler gerildikçe gerildi. Ama öncesi vardı. O da bir yıl öncesini işaret ediyordu...
O dönem BAŞBAKAN olan Erdoğan, DAVOS'ta Dünya Ekonomik Forumu'nda İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve moderatör David İgnatius'a tepki gösteriyor ve toplantıyı bitiriyordu. Bunu ardından MAVİ MARMARA SALDIRISI geliyordu...
Devam... Aradan kısa bir süre geçiyor ve az görülen olaylar baş gösteriyordu... ARAP BAHARI Tunus'ta üniversiteli bir gencin kendini ateşe vermesiyle başlıyor ülkeler sarsılıyordu.
Liderler devriliyordu... Tunus'ta başlayan sokak eylemleri ARAP DÜNYASI'nı titretiyordu. Başta Tunus olmak üzere Libya, Yemen, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Mısır sallandı. Kaddafi gibi Mübarek gibi liderler tasfiye edildi...
Mübarek'ten sonra Mısır ile Türkiye arasında inanılmaz bir yakınlık doğdu. Mursi lider olarak iki ülkenin TEK BİR RUH gibi hareket etmesi için elinden geleni yaptı. Çok uzun sürmedi.
Genelkurmay Başkanı SİSİ devreye girdi. Mursi'yi indirdi. Kendi geldi. Türkiye ile ayrı kamplara savrulma başladı... Mursi 2012'de seçimle iktidara geliyordu ancak bir yıl sonra askerler tarafından indiriliyordu.
2013 zaten anlaşılması çok ilginç bir yıldı... GEZİ OLAYLARI burada sokakları karıştırıyor dünya medyası TAKSİM'e karargah kuruyordu.
"Sivil insanlar tarandı" diye uydurma haberlerle yangına körükle gidiliyordu. O dönemde "TAKSİM'e değil AKDENİZ'e bakın" diyen çok insan yoktu benim dışımda.
Amaç içeride iktidarı tasfiye etmek ve AKDENİZ'i ele geçirmekti.
Anlamıyorduk... 2013 sadece GEZİ ile sınırlı değildi. Mesela 2013 ABD gezisi milattı. Erdoğan ile Obama, istihbarat başkanlarını yanına alarak KIRMIZI ODA'da bir araya geliyordu. Bu zirveden sonra tansiyon hiç ama hiç düşmüyordu...
İlişkiler kopuyordu. Hafızam yanıltmıyorsa GEZİ OLAYLARI da o geziden sonra başlıyordu...
ABD tarafı hem Irak için hem AKDENİZ için Türkiye'ye sadece küçük bir komisyon öneriyordu.
O zamanlar bunu YÜZDE 3 diye yazmıştım. Türkiye bölgenin en büyük en güçlü ülkesiydi ama KIRMIZI ODA'da sadece YÜZDE 3'lük bir pay teklif ediliyordu...
Haliyle bu kabul edilemezdi.
Edilmedi de. Bunun üzerine 17-25 Aralık'a giden yola taşlar döşendi.
Hazırlık tamamlandığında ortalık karıştı. Türkiye siyasi tarihinin en sarsıntılı günlerini geçiriyordu.
Saldırı çok ama çok şiddetliydi...
Türkiye sert ve kararlı tutumunu devam ettirdikçe operasyonlar da hız kesmiyordu. Terör eylemlerine girersem bu köşe yetmez. Bu nedenle akılda kalan önemli küçük notlarla gidiyoruz...
Aradan bir süre daha geçmişti ki bu kez kötü haber MUSUL'dan geldi. Konsolosluğumuz basıldı ve 49 kişi rehin alındı. Kriz günlerce sürdü. Ortada DEAŞ vardı! Belli ki birileri operasyonu ona havale etmişti. Çok şükür rehineler iddiaların aksine sağ salim kurtuldu.
Türkiye derin bir nefes aldı. Daha sonra olayların akışı 15 Temmuz'a kadar gitti. BATI'da bir ülkenin 100 yılda bir tanık olacağı olayları biz bir iki yıl içinde yaşıyorduk.
Sarsılıyorduk. Nefes alamaz oluyorduk.
Ancak düşmüyorduk...
Bütün bunlardan sonra İsrail-Mısır-Yunanistan-Kıbrıs Rum kesimi ve Avrupa Birliği bir araya geliyordu. Amerika Birleşik Devletleri de şirketleriyle zaten AKDENİZ'de boy gösteriyordu.
Oyun değişmişti ve her oyuncu TÜRKİYE'yi iddiasız bir kulvara itmek istiyordu. KABACA MÜCADELE buydu. Ama gelin görün ısrarla anlamayan çok kişi vardı...
Devam... AKDENİZ'e şimdi de ŞİRKETLER üzerinden bakalım...
Silah şirketleri ile enerji şirketlerinin Akdeniz planı artık iyiden iyiye hissediliyor. Dünyanın en çok silah satan ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya...
Bu iki ülkeyi İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda ve İtalya izliyor.
Silah şirketleri de enerji şirketleri de bazı noktalar itibariyle o ülkeleri temsil ederler... Mesela Amerika Birleşik Devletleri AKDENİZ için çok ses getiren açıklamalar yapmak yerine çok daha etkili bir yol izledi. Ve TEMMUZ'un sonları gibi Noble Energy'nin önemli bir bölümünün CHEVRON'a satıldığını duyurdu. Ve ardından NOBLE ve CHEVRON'u koruma görevi açıklandı. Hatta daha ilginç bir şey oldu. ExxonMobil de Akdeniz'de büyük oyuncu olmak isterken, perdenin arkasındaki güç ExxonMobil'den çok Noble Energy ve Chevron için iki uçak gemisini hazırladı. Theodore Roosevelt, Noble Energy için Harry S. Truman ise Chevron'ın haklarında bir sorun yaşanırsa, o hafta Akdeniz'de doğalgaz ve petrol havzalarında ortaya çıkar. İngiltere de savaş gemisini Akdeniz'deki şirketi Shell için hazırladı. Shell CEO'su Ben van Beurden, 3 hafta önce Kraliçe II. Elizabeth'i Windsor Şatosu'nda ziyaret etti. Beurden, Kraliçe'den HMS Queen Elizabeth'in olası bir karışıklıkta Akdeniz'de olmasını talep etti. Kraliçe de bunu memnuniyetle kabul etti.
ABD Jeolojik Araştırma Kurumu, Akdeniz'deki şirketlerin savaşını göreceklerini ima ettiği tarih 2014'tü. 6 yıl sonra günümüzde şirketlerin bölgede gerekirse savaş çıkartacak güce ulaştığını görüyoruz. Bölge için asıl büyük sıkıntı, ABD ile İngiltere arasında anlaşmazlık çıkması. 2014 yılında Noble Energy, Chevron ve Shell Akdeniz'i parsellemişti.
Ancak BP'nin itirazı, İtalyan Eni ile Fransız Total'in de BP'nin yanında yer almasıyla birlikte karışıklık daha da arttı. Şimdi Akdeniz'de Türkiye de var. BP, Eni ve Total, Türkiye ile anlaşmak istiyordu. Geçen yıl Doğu Akdeniz'de 7. Parsel'deki sorun nedeniyle Türkiye sert tepki göstermişti. BP, Eni ve Total, Türkiye'nin itirazını haklı bularak 7. Parsel'deki arama faaliyetlerini durdurmuştu. Ancak yeni dönemde gördüğümüz manzara Türkiye ile bir ortaklığın olmayacağı yönünde.
Bu da bölgedeki gerilimin daha da artmasının önünü açıyor.
Birçok uçak gemisinin Akdeniz'e yöneleceği ve kalıcı olacağı artık yüksek ihtimal. ŞİRKETLERİ ve arkasındaki ÜLKELERİ düşünün...
"Türkiye buralarda olmasın" diye herkes yıllardır saldırıyor.
Anlaşılması güç bir durum değil.
YÜZDE 3 ile içeride oturmak istemeyen Türkiye de sahada.
Olan biten bu... Çok karmaşık değil ancak anlamak istemeyen anlamıyor... Önde saf tutan üzerimize gelen YUNANİSTAN gibi görünse de aslında hiç güçleri de yok hakları da... Olaya daha geniş bakınca yaşananları alt alta koyunca tablo netleşiyor. Görmek isteyen için...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.