Bir yakınım, Amerikan vatandaşı bir Türk'le evli.
İki çocuğu var, onlar da
"doğal olarak" Amerikan vatandaşı. (Türkiye'de yani ABD toprakları dışında doğdukları için başkan adayı olamazlar, onun dışında her türlü hakları var... Hani şu, başkan olamayan ama California valisi olmuş
Arnold Schwarzenegger gibi...)
Yakınım Türk vatandaşı tabii.
Önümüzdeki yaz çoluk çocuk hep birlikte Amerika'ya gideceklerdi... Türkiye'deki otel fiyatlarına bakınca Amerika daha hesaplı geliyordu!
Vize için başvurdu. (Bir tek kendisinin buna ihtiyacı var, ailenin diğer fertleri için vize söz konusu değil.)
Kasım 2023'e randevu vermişler! On üç ay sonraya...
Yani bu tatili ancak 2024 yazında yapabilecekler.
O vizeyi de alabilirse tabii...
Bendeniz bu heriflerin kapısında sürünmeyi reddediyorum ve vize mize de istemiyorum. Amerika'yı görmeden öleceğim, bunun da bir eksiklik olduğunu sanmıyorum. Yetmiş yıl görmeden yaşadım, demek ki yaşanabiliyor.
***
Avrupa Birliği'nde de benzer bir rezillik söz konusu.
"Schengen vizesini" ya vermiyorlar ya da olmadık sürelere erteliyorlar...
"Sıradan vatandaş" ancak bir yıl kadar sonraya görüşme günü alabiliyor.
"Uçak biletine göre" veriyorlar, vize gideceğin gün başlayıp döneceğin gün sona eriyor. (Karadan gitmek fiilen yasak sanki.) Yani, kar yağsa da havaalanı kapansa, uçak rötar yapsa, bir gün sonra dönmek zorunda kalsan yandın!
Çeşitli bahaneler uyduruyorlar: Personel sayısı yetersizmiş, öğrencilere öncelik tanıyacaklarmış,
"eksik belgeler" oluyormuş falan filan.
***
Bunu niçin yapıyorlar?
Elbette Türkiye'yi cezalandırmak için.
"Kafa tutan" bir Türkiye istemiyorlar. Bunu,
Tayyip Erdoğan'a yaptıkları
"uyuzluklarla" da defalarca kanıtladılar.
Hem o, hem de
"göçten" korkuyorlar.
Suriyeli ve Afgan göçünden.
İslam'dan da ödleri patlıyor.
Bu nefret kimi zaman cinayete kadar varıyor.
Eh,
"Selefiler" de boş durmuyorlar tabii...
***
Bizim gençliğimizde vize mize yoktu.
Cebimizdeki üç kuruş dövizle elimizi kolumuzu sallaya sallaya Avrupa'da gezerdik.
Çıkış için de bankadan 200 dolar almak yeterliydi. O zamanın 200 doları...
Yetmezdi tabii ama aç da kalmazdık oralarda.
"Günde 5 dolara Avrupa" diye kitaplar bile yazılmıştı.
Fakat Almanya'ya köylü göçünün öyle suyu çıktı ki, vize bağırta bağırta geldi tepemize çöktü.
Giden yavaş yavaş
"ailesini" de getirtiyor ve oralara yerleşiyordu...
Amaç bunu önlemekti.
Ama biz onu da kırdık.
Giden geri gelmedi.
***
Leopoldstrasse'nin kaldırımında tavuk kesmeyecektik.
Evin banyo küvetinde kurban da kesmeyecektik. Komşu kadın kanları görünce polis çağırmayacaktı.
Kendimiz ettik, kendimiz bulduk.
Ama şimdi Florida'da yazlık ev alan
"sanatçılarımızı" sıkıntıya sokmaya ne hakkımız var, değil mi efendim? Antalya'ya gitseler ölürler.
Paran var mı derdin var kardeş...