EKREM KIZILTAŞ

Teslimiyet ya da mücadele!..

Melih Bey, selam vererek masaya yerleşince, İhsan:
- Çayını az sonra getireceğim. Ama önce Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ın TBMM'deki konuşması ile ilgili görüşlerini almak istiyorum önce… - Mahmut Abbas ya da diğer adıyla Ebu Mazen, çeşitli açılardan tartışmalı bir isim olsa da TBMM'de konuşması oldukça güzel bir şey. Malum, bu konuşma aslında Netanyahu'nun ABD Kongresi'nde konuşma yapacağı gün için tasarlanmış ve Şehit İsmail Haniye'nin de o sırada TBMM'de bulunması düşünülmüş, ama olmamıştı… Mehmet:


- Konuşması, Mahmut Abbas'tan beklenmeyecek derecede güzel ve anlamlıydı, yanılıyor muyum?..
- Haklısın, hakikaten Filistin meselesi ile alakalı olarak yapılabilecek en güzel ve anlamlı konuşmalardan birisiydi bence de. Bu arada ekibi ile Gazze'ye gideceğini söylemesi de bence ezer bozucuydu. İsrail'in hiçbir şekilde durmaya niyeti olmadığı açık. Ancak, beklenmedik bazı gelişmeler hiç değilse saldırılarının şiddetini azaltabilir. Abbas'ın ekibiyle birlikte Gazze'ye gitme projesi, böyle bir durum oluşturabilir. Olur mu bilinmez, ama bu geziye İslam ülkelerinden temsilcilerin katılması gibi şeyler de düşünülebilir… İhsan:


- Konuşması ve verdiği mesajlar çok güzeldi hakikaten. Umulur ki Filistin'deki iç tartışmaların bittiğine ve mücadelenin birlikte verildiğine de şahit oluruz. Hazır başlamışken, ayağında kırık olduğu bahanesiyle Mahmut Abbas'ın konuştuğu oturumda bulunmayan CHP Genel Başkanı'nın da katıldığı TBMM'deki kavgalı oturumla alakalı görüşlerini de alalım… - Olay, TBMM'de olmaması gerekirken her nasılsa olabilen birilerinin, netice alamayacaklarını bildikleri bir konuda ortalığı karıştırmasından ibaret. Ülkemizin varlığı, birliği, bekası konusunda milletimizle aynı düşünmeyen ve uluslararası sisteme teslim olmamız gerektiğini düşünen kişiler bunlar. Ahmet Şık da bunlardan sadece birisi… Selim:
- Meclis toplanmasa olmaz mıydı?..
- Başta CHP olmak üzere DEM Parti, Saadet Partisi, Deva Partisi, TİP, Demokrat Parti ve EMEP'ten oluşan muhalefet partilerinin çağrısı üzerine, mecburen toplandı TBMM ve nihai olarak görüşme talebi de reddedildi zaten… Mehmet:
- Demokrat Parti hadi ne ise ama Saadet ve Deva'nın neden ortalığı karıştırmak isteyenlerle beraber hareket ettiğini anlamakta zorlanıyorum... Melih Bey:
- Bazıları muhalefet etmenin devleti yıkmak isteyenlerle beraber hareket etmek olmadığını anlamamışa benziyorlar. Bu partilerin, Türkiye'de hukukun, adaletin varlığı gibi konuları bir iki isimle ilgili gelişmelere sıkıştıranlarla beraberlikleri, ibretlik. Netice olarak TBMM'de olmaması gereken şeyler oldu. Ama bazıları TBMM'de kafalarına estiği gibi konuşamayacaklarını da anladı… İhsan:
Nereden nereye!..
- Bu can sıkıcı bir konu. Biz, Cumhurbaşkanımızın AK Parti'nin 23. Yıl dönümünde yaptığı konuşma ile ilgili görüşlerinle devam edelim… Melih Bey, gülümseyerek:


- Cumhurbaşkanımızın önemli günlerde yapacağı konuşmaları hep iple çekerim. Çünkü başlangıçtan beri yapılanları neredeyse hiç eksik bırakmadan özetler. Ben de birçok hususla ilgili gelişmeleri öğrenir, eski bilgilerimi yenilerim. Bu defa da öyle oldu… Çayını yudumlayan Melih Bey, devamla:
- AK Parti'nin hangi şartlar altında ve hangi gayeyle yola çıktığından başlayıp, geride kalan 23 yılda yaşananları ve özellikle de iktidardaki yaklaşık 22 yılı özetlerken, ülkemizin hangi sahada nereden nereye geldiği ile ilgili net bilgiler verdi, Cumhurbaşkanımız… Selim:
- Kişi başına düşen milli gelirimizin 3 bin 608 dolardan 2023'te 13 bin 110 dolar seviyesine ulaşması gibi yani… - Doğru. Bu, birçoğumuzun yorumlamakta zorlandığı bir konu. Kişi başına 3 binden 13 bin dolar seviyesine gelmek; sağlıkta, eğitimde, sanayide, ulaştırmada, iletişimde ve akla gelebilecek hemen her sahada ciddi mesafeler alınması demek. 2000'li yılları bilmeyenler, çok da önem vermezler, ama mesela hastane kuyruklarında ya da ilaç ararken canlarını kaybedenlerin olurdu o günlerde. Şu anda sağlıkta dünya çapında ön sıralardayız… Remzi:
- 2002'de 36 milyar dolar olan ihracatımızın 261,5 milyar dolara yükselmesi, turist sayısının 15 milyondan yaklaşık 57 milyona ve turizm gelirimizin de 55,9 milyar dolara çıkarılması da söyledikleri arasındaydı. Bu arada 191 olan organize sanayi bölge sayımızın 361'e, sıfır olan endüstri bölgemizin 43'e ve daha önce hiç olmayan araştırma geliştirme merkezimizin 1306'ya ulaştığını da aktardı... Mustafa:
- Milletimizin 60 yıllık hayali olan Türkiye'nin otomobili TOGG'un artık yollarımızda olduğunu söylediğini de unutmayalım... Mehmet:
- Ben de, piyade tüfeğini bile yapamayan bir ülke iken şu anda kendi tankını, gemisini, topunu, füzesini, roketini, uçağını, helikopterini, insansız hava araçlarını üretebilen seçkin ülkeler ligine yükseldiğimizi söylediğini hatırlatayım… Melih Bey:
- Konuşmayı hepiniz can kulağıyla dinlemiş ve neredeyse ezberlemişsiniz zaten. Dolayısıyla, 343 bin olan derslik sayımızın 613 bine, öğretmen sayımızın 626 binden 1 milyon 32 bine çıkarıldığını, biliyorsunuz. Aynı şekilde 2001'de 76 olan üniversite sayısının bugün 208'e, 70 bin olan akademik personel sayısının 183 bine yükseldiğini de… Selim:
- Melih ağabey, dediğin gibi, Cumhurbaşkanımızın bunları arada bir hatırlatması yerinde oluyor. Mesela, şu anda 508 olan gençlik merkezi sayısının 2000'lerin başında sadece 9 olduğuna inanmak zor. Şimdi 4 bin 421 olan spor tesisi sayısının o zamanlar 1575 olması da aynı hesap… Melih Bey:
- İyin özeti, kurulalı 23 yılı geride bırakan AK Parti'nin iktidarda bulunduğu 22 yıl boyunca gerçekleştirdikleri sayesinde birçok konuda iki, üç, dört kat hatta daha fazla mesafe aldığımız. Hep söylerim bu, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere yöneticilerimizin 'halka hizmeti Hakk'a hizmet' kadrolardan oluşmasının bereketi… Mustafa:
Daha kötüsü de olabilirdi… - Son mahalli seçimde yaşananları düşündükçe, bu başarılı tablonun neticesi böyle olmamalıydı diye düşünüyor insan… - Belki haklısın. Ancak işin bir yönü, yapılanların nelere rağmen yapılabildiği ile ilgili. Bu süreçte ülkemizin gelişmesini istemeyenlerin doğrudan ya da dolaylı etkileri çoğu zaman engelleme gayretlerine dönüştü. İşin bir diğer yönü de, hepimizin mesela ekonomi sahasında çok daha iyi olabileceğimizi düşünmesi ama hiç birimizin aklına çok daha kötüsü olabileceği ihtimalinin gelmeyişi. Geriye bakıldığında, önümüzde teslim olmak ya da kendi ayaklarımız üzerinde durmaktan birisini seçmek şeklinde iki yol vardı ve biz belli ki mücadele etmeyi tercih ettik… İhsan:
- Bu durumda yaşanan birtakım olumsuzlukların teslim olmak yerine mücadele etmeyi seçmemizle alakalı olduğunu mu düşünüyorsun?..
- Kesinlikle öyle. Mesele tercih meselesi. Konu ile alakalı en ciddi problem de eğer teslim olsaydık durumun çok daha kötü olacağı. Dünyada olup bitenlere bakıldığında, sistemin teslim olanların iliğini kemiğini kuruttuğu, açık bir gerçek. Bu, Batı'nın sadece çıkarını gözetmesi ile alakalı... Mehmet:
- Sen bunları söylerken aklıma sıklıkla verdiğin Arjantin misali geliyor. Malum 2018'de sisteme teslim olan Arjantin, şimdi adeta batmış durumda… - Batmaktan da beter. Arjantin, 2018'de IMF'ye teslim olup 56 milyar dolar borç aldığında, 1 dolar 19 Pezo idi. Şu anda sanıyorum 1 doların karşılığı 936 Pezo. Ekonominin, maaşların, ücretlerin, işçinin, köylünün durumunu siz düşünün artık… Selim:
- Teslim olup sistemin istediklerini yapmaya mecbur kalsaydık, durum daha kötü olurdu yani?..
- Kesinlikle. Fazla vaktim olmadığı için detaylara girmek istemiyorum, ama şu anda herkesin dikkat kesildiği emekli maaşları meselesinde alınan mesafeyi unutanlar çoğunlukta. 2002'de memur, işçi, Bağkur tarım ve Bağkur esnaf şeklinde dört türlü emeklilik olduğunu ve o dönemde mesela en düşük Bağkur tarım emeklisinin 66, esnaf emeklisinin 149, SSK yani işçi emeklisinin 257 ve memur emeklisinin 377 lira aldığını, hepimiz unuttuk. Şu anda en düşük emekli aylığının hazine desteğiyle 12.500 lira olmasını azımsıyoruz ve belki haklıyız da. Ama nereden nereye gelindiğini ve süreç boyunca özellikle dar gelirli kesimlerin kollanıp enflasyona ezdirilmediğini asla unutmamalıyız… Remzi:
- Bu arada karşılaştığımız ekonomik saldırılar, Gezi olayları, 17-25 Aralık meselesi, 15 Temmuz, salgın, Rusya Ukrayna savaşı ve geçtiğimiz yıl yaşadığımız yıkıcı deprem sebebiyle yaşanılan zorluklar da hatırda tutulmalı… İhsan:
- Oluşturulan algılar sebebiyle unuttuğumuz bazı hususların faturası ağır olabiliyor hakikaten. İşin garibi algılara kapılıp verilen yanlış kararların faturasını da yine bizler ödüyoruz. Cenab-ı Hakk yardımcımız olsun…
- Amin…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.