Yaşadığımız günlerde neler olup bittiğinin farkında olmamız ve bunlardan dersler çıkarmamız, oldukça önemli...
Algıların olguların önüne geçirilmeye çalışıldığı ve bir şeyler yapmak yerine, 'yapıyormuş gibi yapanların' insanımızın gözlerini boyamaya devam ettiği günlerdeyiz.
Mesela, AK Parti döneminin eseri Kemerburgaz Kent Ormanı'nın açılışını, 'imara değil, halka açıyoruz' sloganı ile yapıyor İBB Başkanı. Sıkıştırılınca, ormanın gerçek hikayesini üstü kapalı olarak anlatsa da, yaptığının yanına kar kaldığını düşünüyor.
İBB Başkanı'nın ve aynı açılışa katılan Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun, Barış Pınarı ve sonrasındaki önemli gelişmelere değinmemeleri, algıların etkisinde olanların umurunda bile değil gibi.
Kaz Dağları meselesinde Kanada Büyükelçisi ile görüşen İBB Başkanı'na, neden ABD ve Rusya büyükelçilerini aramadığının sorulmaması, makul. Ancak, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı'nın ülkemizi çok yakından ilgilendiren konulardaki suskunluğunun normal karşılanması, hakikaten garip.
Defalarca 'PYD'yi terör örgütü olarak görmüyoruz' dediği bilinen Kılıçdaroğlu'nun, benzer sözler eden eski yardımcılarından Erdal Aksünger hakkında soruşturma açtırması da, herhalde algı çalışmalarının bir uzantısı.
Bölgemizde, uluslararası kurallar açısından 'kabul edilemez' olduğunu orta mektep talebelerinin bile söyleyebileceği tuhaf gelişmeler yaşanıyor. Çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak ülkemizi ilgilendiren konular bunlar. Bu sebeple Ana Muhalefet'in görüşü de önem kazanıyor ister istemez.
ABD Başkanı Trump'un, Suriye petrollerine sahip çıkma ile ilgili açıklamaları, bunlardan sadece birisi. Fransız ve Alman siyasiler tarafından yapılan garip açıklamalar da, tuhaflığın bulaşıcı olabileceği ve hatta salgına dönüşebileceğini düşündürüyor.
Güçlü olanların hak, hukuk ve adalet kavramlarını rafa kaldırmalarını içimizden bazıları mesele edinmiyor nedense. Ülkemiz lehine gelişmeleri ya görmezden gelen ya da itibarsızlaştırmaya çalışan bir kesim, Batılı ülkelerin 'kabul edilemez' tavırlarına sessiz kalıyor.
'FARKLI DÜŞÜNENLER VAR!..'
Ekonomi ve başka bazı sahalarda ciddi saldırılarla ve birilerinin değişik yöntemlerle milli dayanışmamızı çözme çabaları ile karşı karşıya olduğumuz, açık bir gerçek.
Gelişmeleri yerli ve milli bir bakış açısıyla değerlendiren ve şartlar her ne gerektiriyorsa bunu hakkıyla yapan bir yönetime sahip olmamız, işin sevindirici yanı.
Ancak gelişmeleri farklı bir bakış açısıyla değerlendiren ve lehimize olan adımları gözden düşürmeye çalışanları da unutmamak gerek. Türkiye'nin gerek iç ve gerekse dış meselelerde aldığı mesafeler, sevindirici olsa da, bunun problemlerin bittiği ya da yakında biteceği manasına gelmediğini açık çünkü.
Türkiye'nin arzu edildiği gibi davranması gerektiğini düşünen ve aksi olduğunda alabildiğine huysuzlaşan çevreler, herhangi bir kural ve teamül tanımadan ataklarını sürdürüyorlar.
Saldırılara karşı ellerinden geleni yapan yöneticilerimizin, içeriden birilerinin bu saldırılara destek manasına gelen anlamsız tavırları ile de uğraşmak zorunda kalması, meselenin en zor taraflarından birisi.
Türkiye'deki yönetimini sürekli eleştiren ama başkalarının yaptıklarını görmezden gelenlerle ilgili esas sıkıntı, bu tavırların giderek ülkemiz açısından ciddi bir zaaf oluşturma riski.
Yöneticilerimizin kararlı tavrından rahatsız olanların, 'Türkiye'de farklı düşüncede olanlar da var' şeklindeki sözleri ile onlar için çalışabilecek birilerini kast ettiklerini hiç unutmamak gerekiyor.