Mütekabiliyet hoş kelime, anlamı daha da hoş... Kişisel olarak bana yapılana karşı, benimde aynısını yapabileceğimi,hatta belki de mutlaka yapmamgerektiğini anlatan bu kelime ya da kavram, uluslararası ilişkilerde de benzer durumları ifade etmekte kullanılıyor.
ABD Ankara Büyükelçiliği'nin, Türkiye'den yapılacak vize müracaatlarını askıya alma kararı üzerine Türkiye'nin de benzer bir karar alması, mütekabiliyetin bir gereği idi mesela. ABD'liler meseleye öyle bakmasalar da, eşitler arasındakiilişkinin de bir göstergesi mütekabiliyet...
Ülkemizin yaşadığı ve batılı ülkelerin nedense tuhaf yaklaştıkları bazı meselelere mütekabiliyet açısından bakılırsa durumun ne olacağı, birçok zihni epeydir meşgul eden bir soru.
MİT Tırları ile ilgili yayın yapması sebebiyle mahkum olduğu Türkiye'den kaçıp sığındığı Almanya'da en üst düzeyde ağırlanan Can Dündar, bu açıdan ilgi çekici bir örnek. Almanya'daMİT Tırları olayına benzer birşey yaşansa ve bunu yapan kişiTürkiye'ye sığınıp, devlet katındabenzer bir şekilde itibar görseydi, Almanlar ne düşünürlerdi acaba?..
Kestirmeden gidip, 'Almanya'da böyle şeyler yaşanmaz' şeklinde cevaplar verenler olacaktır muhakkak.
Ancak Alman siyasetçilerin hementamamının dillerine pelesenkettikleri 'ifade ve basın özgürlüğü'sloganlarını, kendileri için değilbaşka ülkeler için kullandıkları,bilinen bir gerçektir.
Almanya'da Can Dündar'ın Türkiye'de yaptıklarını yapmaya cesaret edebilecek birisinin çıkabilmesi oldukça zordur. Böyle birisinin atılacağıdelikten çıkıp bir daha gün yüzünügörebileceği, çok şüphelidir çünkü.
Bir deliğe atılması da, laf aramızda en iyi ihtimallerden birisidir. Başına çok daha vahim şeylerin gelebileceği de söylenebilir...
KİŞİSEL ZEVZEKLİK DEĞİL
Almanya üzerinden başladık madem, devam edelim. 2013 Mayıs ayı sonunda başlayıp Haziran ortalarına kadar süren Gezi Olayları'na Almanların bakışı malum. İçimizdeki uzantıları gibi 'çiçek böcek edebiyatıyla yaklaşmışlardı konuya ve görevlerini yapan emniyetgüçleri ile ülkemizin yöneticilerihakkında, ileri geri laflar da etmişlerdi.
Almanya, 2014 Ocak Ayı'nın ilk günlerinde Hamburg'da yaşanan benzer gelişmelere, Türkiye'deki Gezi Olayları'na yaklaştığı gibi bakmamıştı oysa...
Kamu güvenliği gerekçesiyle yüzlercegösterici ve polisin yaralandığıolayların yaşandığı bölgeleri'tehlikeli bölge' ilan etmesi biryana, emniyet güçlerinin 'orantısız güç'kullanımını da normal karşılamışlardı.
Gezi Olayları'nda medyanın alabildiğine provokatif yayınlar yapabilmesini savunmalarına rağmen, Hamburg'da yayın yasağıgetirmeleri ve bu arada ülkemizeait bir TV kanalının yayın lisansınıiptal etmeleri de hatırlardadır.
Büyükada Toplantısı ve başka bazı gelişmeler vesilesiyle, mütekabiliyetle alakalı akla gelen soru ise şu: Türkiyemerkezli bazı sivil toplumkuruluşları, mesela Hamburg'dayaşanan olayları gerçekleştirenörgütlere destek için toplantılardüzenleselerdi, ne olurdu?..
Konuyu naif yaklaşıp, 'Almanlar böyle bir şeye güler geçerlerdi ancak' demek, kolay. Ancak, Almanlar kamu güvenliğini ilgilendiren konularda başkalarına verdikleri tavsiyelerdeki kadar kibar değillerdir.
'Batılılar konuya değişik yaklaşabilirler, ancak biz onlar kadar katı olmayıp ülkemizi karıştırabilecek birtakımolaylar planlayanlara daha anlayışlıolmalıyız', bir bakış açısıdır, tamam.
Ama hepimiz biliyoruz ki, bu bakış açısı 'hastalıklı'dır. Kişisel zevzekliklerden değil, doğrudankamu güvenliğini hatta ülkemizinbirlik ve beraberliğini hedef alangelişmelerden bahsediyoruz çünkü...
Son gelişmeleri bir de mütekabiliyet açısından değerlendirmekte fayda var...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.