Türkiye'nin artık arzu ettikleri şekilde davranmaması sebebiyle canları çok sıkılan ülkeler olduğu sır değil. Bu ülkelerin, kızgınlıkları ya da duydukları hayal kırıklığını ifade etmek için diplomatik nezaket, uluslararası kural filan dinlemediklerini de biliyoruz.
Bu olaylarla ilgili şaşırtıcı olan hususlardan birisi de, Türkiye'yihedef tahtasınaoturtan ülkeleringüya bizköşeyesıkıştırmakiçinkullandıkları argümanların hiçbirisinin objektif bir karşılığıolmaması idi. Başta Almanya olmak üzere, bize saldıran devletler 'aleme verir talkını kendi yutar salkımı' sözünü hatırlatır şekilde davrandılar hep. Halen de öyleler.
PKK, DHKP-C ve FETÖ gibi terör örgütleri ile olan bağlantıları açık 4 bin500 dosya ile ilgili olarak yargıbahanesine sığınan Almanlar,Türkiye'de tutuklu 7 vatandaşlarısöz konusu olduğunda mahkemefilan dinlemiyorlar mesela.
Hedeflerine ulaşabilmek için her yolu mübah gören batılı devletlerin,uluslararası kurallar, diplomatikteamüller ve benzeri evrenselkuralları hesaba katmıyor olmaları akla değişik ihtimaller getiriyor.
Eskiden devletler vardı muhatap olarak ve 'devlette devamlılıkesastır' sözcü de, sadece bizehas değildi. Herhangi bir ülke ile aranızdaki ilişkilerin belirli bir düzeyi olur ve o ülkede iktidar değişikliği olsa bile, ilişkilerde çok ciddi farklılıklar yaşanmazdı.
Ancak devlette devamlılık sözü tarihe karıştığı gibi, birçok ülkede iktidarların dünü ve yarını arasında devamlılık kalmamış durumda. Bu da nerdeyse her birisi devletler kadar gücesahip küresel şirketlerin devredeolduğunun işareti gibi.
NE KADARI LEJYONER?..
Görünüşte devletlerle muhatap oluyormuş gibi gözüksek de, olup bitenlere bakılırsa işin arka planında başka güçler ciddi roller oynuyor.
Ve bunlar da her birinin bütçesi orta büyüklükteki devletlerden bile fazla olan küresel şirketler galiba...
Eskiden ABD'nin şimdilerdeyaptığı gibi bir devletin bir terörörgütü ile mücadele için bir başkaterör örgütü ile işbirliği yapmasınapek rastlanmazdı mesela. Ya daböyle bir şey yapılsa bile, bu tür ilişkilerinbaşkalarınca fark edilmemesi için bintürlü tedbir alınırdı.
Oysa şimdilerde dünyanın süper gücü ABD'nin güya terör örgütüDEAŞ'la mücadele adı altında, birbaşka terör örgütü ile yani PYDYPGile açıktan işbirliği yapmasına şahit oluyoruz.
Suriye'nin kuzeyinde ABD tarafından gönderilen yüzlerce TIR dolusu silah ve malzemeyi kullanacak insan gücünün nereden bulunduğu, önemli bir soru. Bölgede PYD-YPG kisvesi altındadolaşan on binlerce insandanbahsediliyor olması da, aklaKobani kuşatması günlerindebu insanlar neredeydi sorusunugetiriyor tabii olarak.
Sadece PYD-YPG değil DEAŞ da dahil olmak üzere bölgede bulunan terör örgütlerinde oldukça yoğun bir şekilde yabancı eleman bulunduğu biliniyor.
Bölgedeki yabancı teröristlerinbazılarının ideolojik bağlantılarıolduğu düşünülebilse bile, nekadarının lejyoner yani paralıasker oldukları, üzerinde ciddiyetledurulması gereken bir husus. Suriye ve Irak'taki songelişmelere bazı aidiyetlerüzerinden bakarak heyecanakapılanların, olup bitenler üzerindedaha derin düşünmeleri gerek. 'Dimyatpirinci' hayali kurarken ellerindekibulgurdan olma ihtimalleri oldukçabüyük çünkü.
Esas mesele şu: Eskiden devletlerşirketleri yönlendirirdi. Şimdi iseşirketler devletleri yönlendiriyorgibi...
Devletlerde vefa az da olsa bulunur belki, ancak küresel şirketlerde bir semt adı bile değildir. Ve küresel şirketlerinkar hırsı devletlerden çok dahafazladır...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.