Kuzey Irak'ta birçok devletin ve ülkemizin bütün ısrarlarına rağmen yapılan referandumu tanımamız ve IKBY'ye elimizden geldiği kadar yardımcı olmamız gerektiğini düşünenler var.
Bu fikirde olanların dile getirdikleri argümanların bazıları, olup bitene haklılık vermeyi gerektirecek türden gözüküyor. Ama olup bitenin sahiden busayılanlardan mı ibaretolduğu ve atılan buadımın atıldığı şekilde mikalacağı, ciddi bir mesele.
Referandumu bir hak olarak görenlerin -nedensedikkate almadıkları ve aslında bizleri derin derin düşündürmesi gereken problemler var. Ve bunlar gözlerimizin önünde durup dururken, Türkiye'ye dönüp: 'Ne var canım bunda,adamlar kendi kaderlerini tayinedebilmek için bir adım attılar,biz de destek olalım' diyenler, yaoldukça saflar ya da kendileriniçok akıllı zannediyorlar...
IKYB'nin mevcut Irak anayasasına aykırı bir şekilde yaptığı referandumun problemli taraflarından bazıları bizi ilgilendirmiyormuş gibi gözükebilir.
Ancak, mesela Tartışmalı Bölgelerolarak kabul edilen yerlerin ve buarada Kerkük ve havalisinin de-silah gücüyle- referanduma dahiledilmiş olması, kabul edilebilecek birşey olmamalı herhalde.
IKBY oluşturulurken tartışmalı bölgeler olarak bırakılan Kerkük ve havalisinde referandum öncesi olup bitenler, hatırlardadır. 2013'te tapukayıtları ve nüfus bilgileri yokedilen Kerkük'ten Türkmenlerinve Arapların göçe zorlandıkları veburaya nüfus kaydırması yapıldığı, herkesçe biliniyor.
Referandum konusuna naif bir şekilde yaklaşanların, IKBY tarafından Kerkük başta olmak üzere diğer tartışmalı bölgelerde gerçekleştirilen demografik değişiklikleri nasıl hoş görebildikleri, meselenin önemli yanlarından birisi.
Konuya naif bir şekilde yaklaşmayı tercih edenlerden bazıları, 'olmuş bitmiş, ne yapalım' derken, başka bazıları da 'IKBY oralara nüfus kaydırırken,Türkiye'de benzerini yapsaydı' diyebiliyorlar, sanki dalga geçer gibi. İkinci İsrail gibi...
Fiili durumu resmileştirmekten öte bir durum bu. Çünkü bir günresmileştirileceği hesabıyla farklıbir fiili durum oluşturulmuş belli ki.
Anayasada IKBY bölgesi olarak ayrılan sınırların dışına taşılmış öncelikle.
Süleymaniye, Erbil ve Duhok'tan ibaret olan bölge, Diyala, Kerkük ve Musul yakınlarını da kapsar hale getirilmiş.
IKBY bölgesinin İsrail'in yaptıklarına benzer şekilde genişletilmesi, Türkmen, Arap ve başka etnik aidiyetlerden insanların sürülmesi ve yerlerine IKBY zihniyetinde insanların yerleştirilmesi ile gerçekleştirilmiş.
Bu nüfus kaydırma işlemlerinin bahanesi de vaktiyle Saddam tarafından buralardan yapılan nüfus kaydırmaları. Ancak hesabın tutmadığı yer, mesela ağırlıklı olarak Türkmen nüfusa sahip olan Kerkük'tenSaddam döneminde kaydırıldığısöylenenlerin sayısı 50 bincivarında iken yeni getirilenlerinsayısı 750 bin olması. Mesele, birilerinin naif yaklaşımlarla hafifletmeye çalıştıkları kadar hafif değil yani.
Bu süreçte tartışmalı bölgelerde Peşmerge hakimiyetinin sağlanmasının DEAŞ tehlikesi sebep gösterilerek yapılmış olması da ilgi çekici.
Yani bölgeye yabancı güçlerinmüdahale sebebi ve Suriye'dePYD-YPG'ye yönelik sempatilerinkaynağı olan DEAŞ, Irak'takihukuk dışı referandumun dahazırlayıcısı...
Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan koridor devletçik meselesine saf(!) bir şekilde yaklaşanlar vardı. Şimdi de bazıları IKYB'nın attığı ve atabileceği adımlar konusunda aynısını yapmaya çalışıyorlar.
Barzani'nin yaptıklarını normal göstermek için kıvrananların söyledikleri de, netice olarak 'Türkiye olarakproblem çıkarmayıp sıramızıbekleyelim' manasına gelmekte...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.