Oğan’ın kararı ikinci turu nasıl etkiler?
ATA İttifakı adayı Sinan Oğan dün, ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyeceklerini açıkladı.
"Pazarlık" iddialarını reddederek "ilkeler" temelinde bir tercih yaptıklarını açıklayan Oğan, Cumhur İttifakının Meclis'teki çoğunluğunun getirdiği "istikrarı" vurguladı.
PKK ve HDP'nin Kılıçdaroğlu'na verdiği desteğin milliyetçi seçmende oluşturduğu tepkiyi göz önünde bulunduran Oğan'ın ikinci tur için Erdoğan'a işaret etmesi rasyonel bir tercih.
Geçici değil kalıcı olmak isteyen bir aktör tavrı gösterdi.
İYİ Parti'nin 6'lı masadaki "kaybet-kaybet" çıkmazına saplanmadı.
Oğan'ın tercihinin zaten eli güçlü olan Cumhur ittifakı lehine bir katkı sağlayacağı açık.
Millet İttifakının zaten düşük olan morali ise bu tercihten olumsuz etkilenecek.
Kılıçdaroğlu, Oğan'ın desteğini alabilseydi yeni milliyetçi söylemi de yükselterek bir rüzgâr oluşturmaya çalışacaktı.
Birinci turdaki seçmenini sandığa götürebilme motivasyonu oluşturmayı deneyecekti.
Oğan'ın tercihi Kılıçdaroğlu'nun sığınmacılar söylemini zayıflatırken PKK-HDP eleştirisinden kurtulmasının ne kadar zor olduğunu bir kez daha netleştirdi.
Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, bugün yapacağı açıklama ile başka bir tercihte bulunur mu, göreceğiz.
Özdağ iki adayı da eleştirerek ortada kalmayı tercih edebilir.
Her hâlükârda yüzde 5 oyu geçen Oğan'ın işareti birinci turdaki seçmenini yönlendirmek açısından daha önemli.
KILIÇDAROĞLU KAMPANYASININ ZAAFI
CHP kampanyası "Sana Söz" sloganından "Karar Ver" vurgusuna geçti.
Bu kampanya "beka" kaygısının gücünü keşfettiğini düşünerek hem iktidarı terör konusunda suçluyor hem de ekonomi ve demokrasi konularında seçmene korku ve kaygı veriyor.
Her yönüyle negatif bir kampanya ile bence Kılıçdaroğlu başka bir hata daha yapıyor.
Milliyetçi hissiyatı yanlış analiz ederek Batı tipi aşırı sağ söylemlere savruluyor.
Kılıçdaroğlu'nun sığınmacılara yönelik "ötekileştirici" söylemi Kürt seçmeni ziyadesiyle rahatsız edecek boyutta.
Bu yeni söylem iktidarın savunma sanayisinden dış politikaya kurduğu "büyük Türkiye" iddiasına ve olumlu milli hissiyata meydan okuyabilecek bir yerde değil.
Kaldı ki sığınmacıların geri dönüşü AK Parti iktidarının gündemindeki bir husustur.
Malum, 2016 sonrası Suriye'deki operasyonların iki temel sebebi var: PKK-YPG'nin terör koridorunu engellemek ve sığınmacıların onurlu ve güvenli geri dönüşünü sağlamak.
İktidar bunun için Esed yönetimi ile normalleşmeye hazır olduğunu dörtlü bakan toplantıları ile gösterdi.
"YANKI ODASI" MESELESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı iktidarda görmek istemeyen çevrelerin ilk tur sonuçlarını hazmetme süreci devam ediyor.
Depremzedeleri "nasıl Erdoğan'a oy verirsiniz" öfkesiyle linç edenleri bir kenara bırakıyorum.
Bu linç, seküler öfkenin nefret duygularına savrulduğu bir hezeyan hali.
Muhalefete yazılarıyla yol gösterenlerin "neden yine yanıldık?" sorusuna verdikleri cevaplara bakıyorum.
Büyük bir hayal kırıklığı ile "halkın bir kısmını tanıyamadık" tespitinde bulunuyorlar.
Bu söyleme "Cumhur İttifakı da Millet İttifakını tanımıyor" şeklinde rahatlatıcı tepkiler geldiyse de bu sorgulamanın muhalefetin geleceği açısından değerli olduğu ortada.
"Erdoğan neden hep kazanıyor?" sorusuna cevap bulmanın öncelikle "yankı odalarına hapsolmaktan kurtulmayı" gerektirdiği açık.
Ancak bu yeterli değil.
Zira Erdoğan'ı destekleyenlerin neden kendi yankı odalarında hapis kalmadığı gerçeğinin de farkında olmak lazım.
CHP'ye akıl verenler halk arasında "kendi aklını fazla beğenmek" denilen duruma düşüyor.
Muhafazakâr mahalle sanılanın aksine karşı tarafı daha çok dinliyor.
Bazı konularda iktidara eleştirel yaklaşması ise "kimin daha iyi yöneteceği" konusunda "rasyonel" karar vermesini engellemiyor.
İki ayda Defne hastanesini açan Erdoğan'ı seçmek hiç de "ideolojik" bir karar değil.
***
Aynı şekilde bütün kimlik tartışmalarına rağmen AK Parti hep "eser ve hizmet" siyasetini önceledi.
Yani Erdoğan içi boş bir milliyetçilik hamaseti yapmadı.
Yerli-milli söyleminin içini araba, gemi, uçak, köprü, havalimanı ve enerji keşifleri ile doldurdu.
CHP belediyeleri ise "bunlar iktidara gelirse yapabilir" şeklinde bir hizmet iklimi oluşturamadı.
Dört yıllık sürede İmamoğlu ve Yavaş, İstanbul ve Ankara'da bunu yapabilselerdi asıl o zaman Anadolu şehirlerinde karşılıkları olur ve Kılıçdaroğlu'nun seçilmesine katkı verebilirlerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zamanı iyi okuyarak, halktan kopmadan, sürekli değişime açık kalarak ve çok çalışarak mevcut seçim başarılarına ulaşıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)