14 Mayıs seçimlerinin galibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyük Türkiye Zaferi" temalı kuşatıcı bir söylemle ikinci tura gidiyor. Seçim akşamı yaptığı balkon konuşmasıyla uyumlu bu yaklaşım, teröristlerin haricinde Türkiye'deki bütün toplum kesimlerine
"birlikte kazanacağız" duygusu veriyor. Bu, önümüzdeki beş yıl için bütün partilerin seçmenlerine gelin Türkiye Yüzyılı'nı birlikte kurma çağrısı aslında. Yerli-milli hassasiyetlerden hareket eden Erdoğan'ın kampanyası ilk turda milliyetçi seçmende karşılık buldu. Erdoğan sadece PKK ve FETÖ'nün Kılıçdaroğlu'na verdiği desteği ortaya koymadı. Ayrıca savunma sanayii, diplomasi ve terörle mücadelede başarı ile milli hissiyata pozitif anlamda hitap etti. "Muhalefet gelirse terör örgütlerinin önü açılır" şeklindeki "beka" kaygısı bahsettiğim pozitif milli kimliğin tamamlayıcısı konumundaydı.
***
Seçimlerin mağlubu Kılıçdaroğlu ise ikinci tur kampanyasına çok sert söylemlerle başladı. "Sakin güç" diye sunulan ve kalp (herkese sevgi) işareti yapan Kılıçdaroğlu gitti, yerine "mutlaka kazanacağız" diyerek masaya vuran ve "göz oymakla" tehdit eden hırçın bir siyasetçi geldi. Sinan Oğan'ın ve (İyi Parti ve CHP tabanındakiler dahil) milliyetçi seçmenin desteğini alma arzusuyla aşırı sağ söylemlere savruldu. Kılıçdaroğlu, "vatan, ahlak ve vicdan" vurgusu ile hem koyu Türk milliyetçisi bir dile başvuruyor hem de güya "terör örgütleri ile masaya oturma" suçlamasını çözüm süreci dönemine atıfla Erdoğan'a yöneltiyor. "10 milyon düzensiz mülteci" iddiasıyla Suriyeli sığınmacıları kendi seçmeni nezdinde "öteki" olarak kodluyor ve hemen göndereceğini söylüyor. Dahası, Erdoğan kalırsa
"10 milyon sığınmacı daha gelecek" iddiasında bulunuyor. Kadın düşmanlığı dâhil neredeyse bütün kötülüklerle iktidarı suçluyor. Böylece, 28 Mayıs'ı sıfırdan yeni bir seçim gibi sunmak isteyen Kılıçdaroğlu tüm ideolojik tuşlara basıyor.
Çok sert söylemi yetmezmiş gibi Kılıçdaroğlu'nun 1 milyon vatandaşı sandığa çağırma şekli de kışkırtıcı bir üslup taşıyor. Seçim akşamındaki "biz öndeyiz" ve "seçimlerde usulsüzlük ve ahlaksızlık yaptılar" iddialarıyla birlikte değerlendirildiğinde CHP ve genel başkanının sosyal medyadaki "mahalle baskısını" sandığa taşıma niyetinde olduğu anlaşılıyor. Partisindeki ve ittifakındaki eleştirileri bastırmak ve seçmenini motive etmek adına Kılıçdaroğlu, seçim güvenliğini riske atıyor, mahalleleri karşı karşıya getiriyor.
***
Kılıçdaroğlu'nun aşırı sağ söylemelere savrulmasının sebebi elbette milliyetçi oyların ikinci turda belirleyici olacağı düşüncesi. HDP'yi de yanında tutarak "vatan" temelli yeni bir milliyetçi dil ile bunu yapabileceğini hesaplıyor. Halbuki Kandil'den gelen açıklamalar çok taze ve unutulmaları mümkün değil. Kılıçdaroğlu'nun sert söylemleri birinci turu unutturarak ikinci turu yepyeni bir seçim havasına sokar mı?
9 günde çok çok zor... Hayal kırıklığı yaşayan seçmenini yeniden seferber edebilir mi? Bu söylemle
elindekinden de olabilir. Merkez sağ ve muhafazakâr çevrelerden aldığı oyun ve HDP seçmeninin bir kısmını kaybedebilir. Muhalefet, iktidarın ana kampanya konusuna (terörle mücadele) hızlı giriş yaparak birinci turda kendisine yüzde 45 getiren kampanya önceliklerini gölgede bırakıyor. Buna tepki olmayacağını sanmaları garip. Elbette ittifaklar seçmenlerini ikinci defa sandığa götürmek için motivasyon ve sinerji oluşturmak durumunda. Sert bir ideolojik kadroyla sandık kavgasına hazırlanan CHP karşısında Cumhur İttifakı rehavete düşmeyerek seçmenini seferber etmeli. Seçmeni sandığa götürmek ve sandığa sahip çıkmak ikinci turun en kritik meselesi.