Cumhurbaşkanı adaylarından Muharrem İnce'nin kaset şantajından sonra dün adaylıktan çekilmesi demokratik yarışlarda görülebilecek normal bir olay değil. Nitekim İnce, son 45 günde PKK ve FETÖ'nün
"montaj kaset ve dekont" ile kendisine karşı "
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir iftira furyası" yaptığını açıkça söyledi. Ve muhatabının CHP olduğunu gösteren şu cümleleri kullandı:
"Bahaneleri kalmasın, yoksa seçimi kaybettiklerinde seçimin sabahı bütün suçu bize atacaklar. Hiçbir bahaneleri kalmasın." Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu'nu destekleyen çevrelerin 45 günlük linç operasyonu sonucu gelen bu adaylıktan çekilme sadece siyasi hayatımıza yeni bir kaset olayı olarak eklenmedi. 14 Mayıs seçim sürecindeki diğer anormalliklerini de hatırlattı. Malum, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki kıyasıya yarışın sert kutuplaşma ve ağır polemikler getirmesi bekleniyordu. Muhalefetin bir buçuk yıl önce 6'lı masa olarak bir koalisyon oluşturması 2023 seçimlerinin zorlu geçeceğini zaten gösteriyordu. Ancak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun muhalefete ortak aday olarak dayatılması ile başlayan bir seri olay demokratik rekabetin dışına çıkan anormalliklere dönüştü.
***
Anormallik deyince yanlış anlaşılmasın, 6'lı masanın
"güçlendirilmiş cumhurbaşkanı yardımcılığı sistemi" önerisini kastetmiyorum. Hani cumhurbaşkanına eşit yetkide, ikisi büyükşehir belediye başkanı olan yedi cumhurbaşkanı yardımcısı önerisi...
Çalışmayacak ve sürekli kriz üretecek bu öneri muhalefetin siyasi fantezisi. Ancak birbiri ardına gelen üç hadise Batı demokrasilerinde olsa ortalığı karıştıracak türden. Ve elbette demokratik hayatımıza ciddi zarar veren olaylar. İlki, Kılıçdaroğlu'nun adaylığını kabul etmeyen İyi Parti Genel Başkanı Akşener'in masadan kalktıktan sonra CHP çevreleri tarafından ağır hakaretlerle lince uğraması ve masaya geri dönmek zorunda bırakılması. İyi Parti'de ciddi çöküşe sebep olan bu hadisenin peşinden Kılıçdaroğlu'nun HDP ile uzun süredir yürütülen müzakereleri sonlandırdığı görüşmesi geldi. HDP'yi PKK'nın uzantısı olarak gören Akşener'den ses çıkmadı, partisinden istifalar geldi.
***
İkinci anormallik, terör örgütlerinin muhalefetin siyaseti üzerindeki belirleyiciliğiyle ilgili.
Kandil'den PKK elebaşları ve FETÖ'cüler Kılıçdaroğlu'nu açıkça destekledi ve buna hem Millet İttifakı'nın partileri hem de Kılıçdaroğlu sessiz kaldı. Kamuoyu bununla çalkalanırken Kılıçdaroğlu, uzun bir sessizlikten sonra çıktı, "Aslında terör örgütleri Cumhur İttifakı'nı destekliyor" diyebildi. HDP (YSP) adaylarının "Afrin'i geri alacağız, özerklik kuracağız, İmralı'nın kapılarını kıracağız" cümlelerine de muhalefetten tepki gelmedi. Üçüncü anormallik, Batı medyasının Erdoğan aleyhine, Kılıçdaroğlu lehine yoğun kampanya yapması. Bütün siyasetçilerin
"ülkemizdeki demokratik seçimlere müdahale etmeyin" resti çekmesi gerekirdi. Muhalefet ve adayı Kılıçdaroğlu buna da tepkisiz kaldı.
***
Seçim sürecindeki dördüncü anormallik, İnce'nin lince uğraması ve şantajla adaylıktan çekilmek zorunda bırakılması oldu. Bu olayı birinci turda kazanma çabası olarak göremeyiz. Bu son anormallik muhalefet cenahında giderek pekişen
"dayatmacı, dışlayıcı, ötekileştirici ve intikamcı" psikolojinin ürkütücü yönünü iyice açığa çıkardı. İnce, Kılıçdaroğlu lehine değil, CHP çevresinin ağır mahalle baskısı ve kaset şantajı ile geri çekildi. Ancak bu tür siyasi operasyonların havuç ve sopa kısmı olur. Kaset şantajı sopa, Kılıçdaroğlu tarafından İnce'nin sofraya daveti de havuç kısmı.
İnce'nin tercihi ne olur bilmiyorum fakat Kılıçdaroğlu'na destek veren linç mekanizmasının yeni hedefi Ogan olabilir. Ogan çekilir mi, birinci tura katılabilir mi, seçim ikinci tura kalırsa nasıl tavır alır, göreceğiz.