HDP (YSP) öncülüğündeki Emek ve Özgürlük İttifakı, Kemal Kılıçdaroğlu'na desteğini açıkladı. Malumun ilamı olsa da bu desteğin gerekçesi "Türkiye siyasi tarihinin en önemli seçiminde faşizme karşı zafer elde etmek" olarak belirtildi.
Bu açıklamanın Kandil'deki PKK elebaşlarının birbiri ardına Millet İttifakı'nı ve Kılıçdaroğlu'nu desteklediklerini açıktan söylemelerinden sonra gelmesi dikkatlerden kaçmadı. Millet İttifakı partilerinin genel başkanlarının ve Kılıçdaroğlu'nun söz konusu açıklamalar karşısındaki sessizliği ise giderek rahatsız edici bir boyuta ulaştı. Denebilir ki, terör örgütünün elebaşları neden muhatap alınarak onların siyasi-ideolojik gündemi tartışılsın. Keşke mesele bu kadar basit olsaydı... Millet İttifakı'nın adayı Kılıçdaroğlu'nu destekleyen HDP (YSP) ve PKK'nın talepleri ortak: Kayyum uygulamasına son verilmesi, Demirtaş ve Öcalan'a özgürlük, PKK'lıların serbest bırakılması, Irak ile Suriye'den Türk askerinin çekilmesi, operasyonlara son verilmesi, özerklik ve Cumhuriyet'in iki kurucu halka göre yeniden inşası.
HDP'nin PKK'dan ayrış(a) madığını da bilmeyen yok...
***
Bu kadar kapsamlı ve radikal talepler 14 Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda Türkiye'nin nereye gideceği hakkındaki kaygıları artırıyor. Yakın zamana kadar
"PKK eşittir HDP" konumunda olduğunu söyleyen İyi Partili yetkililerin şimdilerdeki suskunluğu konunun vahametini netleştiriyor. Muhalefetin çıkarcı suskunluğunu kullanan PKK elebaşları "terör örgütünün ülkeyi böleceği" korkusunu bile kendileri cevaplıyor.
Önceki gün Karayılan, "Türkiye'yi bölmek istemediklerini" hedeflerinin "halkların eşit-özgür birliğine dayalı demokratik özerklik" olduğunu iddia etti. Bu sözlere elbette inanılmaz.
***
Söylenenler bir an doğru olabilir mi diye düşünülse bile komşularında terörün barınamadığı ve hiçbir dış gücün teröristleri desteklemediği İspanya örneğinde bile
"özerklik" uygulaması ayrılıkçı milliyetçiliği daha da şiddetlendirdi. PKK'nın Irak'taki, ABD'nin silahlandırdığı YPG'nin Suriye'deki varlığı ise "özerklik" seçeneğini tam bir felakete çevirecek gerçekliğe karşılık geliyor. İşte bu ortamda muhalefetin susması, PKK elebaşlarının konuşması kamuoyunu tedirgin eden bir yere ulaştı.
PKK'ya cevap vermemek artık muhalefet ve Kılıçdaroğlu için seçmene hiçbir şekilde anlatılamayacak noktaya vardı.
CHP'YE OY VERMENİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Babacan ve Davutoğlu, partililerinin CHP listesinden milletvekili adayı olması konusunda ilginç cümleler sarf ettiler. Muhafazakâr seçmen nezdinde kötü şöhrete sahip "CHP geçmişi" sebebiyle Davutoğlu'nun halası Babacan'ın da tabanının bir kısmı CHP ve Kılıçdaroğlu'na oy veremeyecekmiş. Bu itiraflar bir hakikatin ifadesi.
Ancak 14 Mayıs seçimleri sonucu için ön alma çabası aynı zamanda. CHP'nin aldığı oya bakarak "Bu kadar milletvekili kontenjanı verdiğimiz partilerin oyları nerede?" sorusuna da hazırlık sanki.
Kılıçdaroğlu kaybederse Millet İttifakı'ndaki partiler arasında büyük bir kavga olacak. Herkes birbirini suçlayacak.
İyi Parti'nin kazanacak (Alevi olmayan) aday meselesi odanın ortasındaki fil muamelesi görecek. Kılıçdaroğlu kazanırsa da CHP çevrelerinin GP, DEVA, SP ve DP'yi etkisiz hale getirecek bir kampanya yapması kuvvetle muhtemel.
Bugün CHP'ye oy vermeyi ailelerine ve tabanlarına anlatamayan bu partiler yarın müttefiklerine karşı da seçmenlerine karşı da zorda kalacaklar. Kılıçdaroğlu ise çok daha iyi bir durumda... "Alevi kimliği" kartını çekerek kendisini hem kazanmaya hem de kaybetmeye hazırladı.