14 Mayıs seçimlerinin ülkemizin
"tarihi yol ayrımındaki kritik bir seçimi" olacağında hemfikiriz. Bu ortak anlayış adayların ve partilerin eteklerindeki tüm taşları dökeceği bir kampanya ile karşılaşacağımızı düşündürüyor. Ramazan ayı ile ittifakların genişleme ve liste dizilim görüşmelerinin yoğunluğunun getirdiği kampanya sakinliği sizi aldatmasın. 9 Nisan sonrası ortam giderek hareketlenir; bayram sonrası üç hafta ise temposu yüksek kampanyalara sahne olur. Cumhur İttifakı ve 6'lı Masa (Millet İttifakı) arasındaki 2 yıla yaklaşan seçim maratonunun son düzlüğü yüz metre formunda koşulur. Liste ve beyannamelerin açıklanması ile birlikte vaatlerin, mitinglerin ve polemiklerin gündemi gündelik hayatımıza ağırlığını koyar.
***
Bu seçimlerin yakın tarihimizde kararsız seçmenin kimlik ve ideolojik aidiyet açısından en fazla zorlanacağı seçimler olduğu görüşündeyim. Bunun sebebi de iki ana ittifakın kutuplaşmasının sağ-sol veya muhafazakâr- seküler gibi ideolojik ayrımlardan ziyade Erdoğan faktörü ile belirlenmesidir. CHP listesinden seçime giren DP, SP, GP ve DEVA'da CHP zihniyetine karşı çıkmış çok sayıda siyasetçi var. Kılıçdaroğlu'nun helalleşme söylemine rağmen CHP ideolojik dönüşümünü gerçekleştirmiş bir parti değil.
Kemalist mi, ulusalcı mı, solcu mu, milliyetçi mi belli değil. Kılıçdaroğlu'nun oy alma isteğiyle bütün ideolojik tuşlara basması CHP'ye anlamlı bir kimlik oluşturmuyor. CHP medyası ise AK Parti iktidarını ve Cumhur İttifakı'nı "kadın düşmanı ve radikal İslamcı" gören perspektifiyle Kemalist ve laikçi karakterini koruyor.
***
CHP'nin gerçek ideolojik yöneliminin mahiyetini Kılıçdaroğlu'nun İnce'ye gönderdiği mesaj üzerinden okuyabilirsiniz. Gazeteci Fikret Bila'ya göre Kılıçdaroğlu, İnce'ye "Türkiye işgal altında. Cumhuriyet tehdit altında. Bu nedenle, bu seçim tarihi bir önem taşıyor ve tarihi bir sorumluluk gerektiriyor" mesajı göndermiş.
Yine CHP medyasının bazı yazarları 2007 Cumhuriyet mitingleri radikalizminden pek de farklı yerde değil. Halbuki muhafazakâr-dindar kesim başörtüsü dahil bütün İslami taleplerini karşılayan iktidarı asla bu noktada görmüyor. Küskün muhafazakâr AK Parti'yi radikal İslamcılıkla hiçbir şekilde suçlamıyor. SP ve GP birkaç milletvekili alacak diye muhafazakâr seçmen AK Parti ve YRP yerine CHP logosuna mührü basar mı? Sözlerini sürekli değiştiren Kılıçdaroğlu'nun sözüne inanır mı? Yine Kürt seçmen kimlik haklarını karşılayan Erdoğan yerine, CHP adayına oy verebilecek mi?
***
Türk milliyetçisi seçmen de ideolojik tercihinde zorlanacak. Bir tarafta MHP var, diğer tarafta İyi Parti. Kılıçdaroğlu gerçek milliyetçi benim diyor ancak Kandil, Millet İttifakı'nı ve adayını açıktan destekliyor. Cumhur İttifakı'nın PKK ve FETÖ terörüyle mücadelesi de ortada iken HDP çizgisi radikal taleplerini dayatıyor. "Cumhuriyet tehdit altında" cümlesi Cumhur İttifakı'nın daha etkili şekilde kullanacağı bir argüman.
***
Türk ve Kürt versiyonlarıyla sol seçmen ağırlıklı şekilde CHP ve Kılıçdaroğlu'nu destekliyor. Ancak DSP'nin Cumhur İttifakı'na katılma kararı ile bu da bir miktar muğlaklaştı. DSP'nin milliyetçi reflekslerine işaretle sol olmadığını söyleyen çıkabilir. Ama Ecevit'in partisinin CHP karşısında olmasının bazı seçmenlerin kafasını karıştırdığı da açık. Hem Cumhur hem de Millet İttifakı'nı eleştiren İnce ulusalcı-milliyetçi-seküler seçmenin ilgisini çekiyor. Bu ilgi de ittifakların dizilimi ve kompozisyonu sebebiyle seçmenin tercihte zorlanması var. Partilerin birbirlerine karşı
"Menderes, Özal, Ecevit, Türkeş ve Erbakan mezarında eziyet çekiyor" söylemi üretebilecekleri bir siyasi durum var. Bütün bu parametreler 14 Mayıs seçimlerinde seçmenin kimlik ve ideoloji aidiyeti üzerinden yapacağı muhasebenin hiç de kolay geçmeyeceğini gösteriyor.