Yeni yıla seçimlerin yenilenme tarihinin ne olacağı tahminleri ile girdik. Zamanında yapılırsa 18 Haziran, erkene alınırsa 16 Nisan, 30 Nisan, 4 Mayıs ve 14 Mayıs tarihleri öne çıkarılıyor. Seçimler bu tarihlerden hangisinde olursa olsun seçmenin tatil ve sınavlar bağlamında sandığa gitmesini teşvik amacıyla bir zamanlamaya tabi olacak. Tek farkı 6 Nisan öncesi bir tarih oluşturur ki Cumhur İttifakı yeni yasa ile seçime gitmek isteyeceği için bu olası görünmüyor.
Yani, seçim tarihi prosedürlerle ilgili teknik bir mesele. Neredeyse iki yıldır yakında seçime gidecekmiş gibi bir tempoyla söylem üreten ve ittifaklar oluşturan siyasi partiler açısından bu tarihlerden hiçbirisi artık
"erken seçim" değil. Asıl mesele seçimlerin iç ve dış parametreler açısından nasıl bir ortamda ve hangi söylemler eşliğinde gerçekleşeceği.
***
İktidar ve muhalefet arasında kıyasıya bir mücadele yaşanacağı belli olan 2023 seçimlerinde
"kazanma ümidi" iki taraf açısından da güçlü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50 artı 1 gerektiği için bu yoğun demokratik rekabet anlaşılabilir bir durum. Kampanya süreci renkli ve iddialı, katılımı yüksek seçimler bizi bekliyor. Ancak siyaset kurumundaki
"Seçimleri mutlaka kazanmalıyız" algısının yarışmayı ve söylemleri keskinleştiren bir ruh hali getirdiğini de gözden kaçırmamalı. Bu ruh hali
"kader anı" psikolojisini ve
"beka" söylemini yükseltiyor.
***
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına Türkiye'yi kimin taşıyacağı üzerine sert bir vizyon kapışması ya da daha demokratik ve etkin olma iddiasıyla sistem tartışması demokratik yarışmanın gündemi. Ancak seçimi karşı tarafın kazanmasını ülke için
"felaket senaryosu" olarak resmetmek sıkıntılı bir yaklaşım. 6'lı masanın bir an önce ortak bir adayda birleşerek sinerji üretmesini isteyen muhalif bazı yorumcular
"tek adamlık kalıcı bir rejime dönüşecek, bu seçimler son rekabetçi seçim" diyerek güvenlikleştirmenin aşırı uçlarına savruluyorlar. Seçimleri bu denli hayat memat meselesine çevirmek demokrasimize zarar verir. Sandıktan çıkan sonuç demokrasinin gereğidir ve kimse sandığı milletin önünden alamaz. Türkiye hepimizindir.
***
Seçim sürecinde dikkat edilmesi gereken ikinci konu, dünya başkentlerinin Türkiye'deki seçimlere ilgisi. Bu yıl 14 ülkede başkanlık
ve parlamento seçimleri gerçekleşecek:
Arjantin, Bangladeş, Kongo Demokratik
Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya,
Guatemala, Yeni Zelanda, Nijerya,
Pakistan, Polonya, Singapur, İspanya,
Tayland ve Türkiye. Elbette bu ülkeler
arasından Türkiye'de Cumhurbaşkanı
Erdoğan liderliğindeki AK Parti'nin kesintisiz
yirmi bir yıllık iktidarının devam edip
etmeyeceği en fazla ilgiyi çekecektir. ABD,
AB ve Rusya başta olmak üzere dünya
medyasında şimdiden seçim senaryoları
üzerine tahminler ve yorumlar kaleme alınıyor.
Yıllardır Türkiye'yi
"otoriterlik" ile
suçlayan Batı medyasının objektif olması
da beklenmemeli. Ancak bazı başkentlerin
Türkiye'nin kritik seçimlerine dolaylı ya
da doğrudan müdahale amaçlı faaliyetlerde
bulunması ihtimaline karşı siyaset kurumu
teyakkuzda olmalı.