Neymar, 222 milyon Euro'ya PSG'ye giderken İspanya La Liga'da iki sezon arka arkaya en çok faul yapılan oyuncuydu. Barça'nın çok paslı oyununda onun topla uzayıp gitmesi, artistik çalımları, Messi ana yemekse mükemmel bir soğuk başlangıçtı. Taktik disiplin, futbolseverin umurunda değildir, topla adeta rakibin içinden geçen, kadife ayaklarıyla topu uzak köşeye bırakan futbolcuyu izlemek ister insanlar.
Teknik adamlar için durum farklıdır. Ortaya bir kazanma stratejisi koyan teknik direktör, sahada istediğinin yapılmasını ister. Luis Enrique de Neymar'a top kayıplarını asla ve asla kendi yarı sahalarında yapmaması gerektiğini söyleyip defalarca fırçalamıştı Brezilyalı yıldızı. Neymar kendi yarı alanını topla enlemesine kat ettiğinde ve topu kaptırdığında Barça eksik yakalanıyordu. Neymar'a verdiği özgürlük rakip kaleye 30 metreye kadar uzaklıktaki alandı. İsviçre maçında gördük. Neymar yine kendi çalan kendi oynayan Neymar. Güney Amerikalı futbolcuların eşsiz yeteneğini işleyen ve taktik disiplinle hizaya getiren Avrupalı hocalar kulüplerde başarılı olabiliyor ama Neymar gibi birçok yıldız, milli takım formasıyla sahaya çıktığında geldiği yeri ve oyunu hatırlıyor. Hani Zidane'ın Materazzi'ye attığı kafa sonrası denildiği gibi: "Bir adamı gettodan çıkartabilirsiniz ama içindeki gettoyu asla."
KAYBEDİNCE SELFİE ÇEKTİREMEZ VE GÜLÜMSEYEMEZSIN
SON şampiyon Almanya'nın Meksika karşısında yaşadığı bozgun için ilk akla gelen bu takımda artık Klose ve Podolski gibi bitirici adamların olmadığı. Panzerler'de lider oyuncu olmadığının altını çizen Fransız So Foot Dergisi hedefi 12'den vurdu. Oyun içinde takımı ayağa kaldıracak, skor sıkıntılı olduğunda isyan çıkartacak bir lider, karakter yok Alman Milli Takımı'nda. Müthiş özgüvenleri Meksika mağlubiyetiyle öyle bir kırılmış ki o "Alman teknolojisi" maçtan sonra kafayı mağlubiyette zerre payı olmayan Julian Brandt'a takmış. Kaybedilen maçın ardından kendisiyle selfie çektirmek isteyen lise çağındaki taraftarları kıramayan ve uzatılan telefonla bu isteği yerine getiren Brandt'ın gülümsemesi Alman medyasının çok ağırına gitmiş. Alman Milli Takımı'na bunca zamandır hizmet eden Mesut Özil ve İlkay Gündoğan'a karşı yürütülen acımasız kampanyaya, ırkçı söylemlere, ıslıklara sessiz kalanların bir "gülümseme"yi de linç etmesi tesadüf müdür, değildir bence…
PROBLEM TEKNİK DİREKTÖRLER OLABİLİR Mİ?
DÜNYA Kupası'nın büyük favorilerinin ilk maçlarda yaşadıkları hayal kırıklığının sebebi oyuncu performansı mı yoksa teknik adamların 23 kişilik kadro, ilk 11, oyuncu değişiklikleri ve soyunma odasındaki iletişim problemleri mi? Bence ikincisi. Fransa kazandı ama Rusya'ya getirdiği kadro, Benzema'nın affedilmemiş olması, Avustralya karşısında topu rakibe bırakan taktik ve Griezmann'ın oyundan alınması hocaları Deschamps'a yazdı. Löw'ün Sane'yi evde bırakması, Mesut'tan ikinci yarıda ön libero yapma çabaları, Brezilya'da Firmino'nun kenarda unutulması, Arjantin'de Sampaoli gibi önemli bir futbol aklının Messi'nin egosuna yenik düşmesi… Cristiano Ronaldo fırtınasına rağmen mağlup olmayan İspanya favoriler arasında ilk maçında en iyi futbolu oynayan takımdı. Oyunun garip cilvesi işte, maça iki gün kala teknik direktörünü değiştiren ve sportif direktör Hierro'yu kulübeye hoca diyen koyan milli takım İspanya. İlerleyen günlerde bu teknik adam meselesini ve düşük profilli hocalar sıkıntısını tartışmaya devam edeceğiz.