CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan'ın bu açıklamasını bir çerçeve içine koyarak, duvara asınız.
Gelecek günlerin işaret fişekleri bu sözlerdedir.
CUMHURBAŞKANIMIZ ERDOĞAN, damarlarımızda akan kanı anlatıyor ve diyor ki "Halep- Kerkük-Musul, sizi hiçbir zaman unutmadık. Unutmayacağız." Erdoğan, İdlib'deki saldırı ve Suriye'deki gelişmelerin ardından 'Milli Mücadele'ye atıfta bulunduğu bir mesaj paylaştı. Erdoğan, "Neticeleri en az 100 yıl önceki kadar büyük olacak bir mücadeleden, ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini koruyarak zaferle çıkmak için gece gündüz demeden çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi.
Geçmişten bu yana
TÜRK tarihinin en önemli resmi belgelerinden olan Misak-ı Milli, vatan topraklarının her yönden işgal edildiği bir dönemde 28 Ocak 1920'de toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi'ndeki oturumda kabul edilerek 17 Şubat 1920'de açıklandı ve meclis kararıyla onaylanan bir metin olarak dünyaya ilan edildi. Misak-ı Milli'nin sınırlarına ait yeni arşiv belgelerine ve haritalara, tarihçi yazar Enes Demir tarafından kaleme alınan "Yeni Belgeler Işığında Vazgeçilmeyen Topraklar Misak-ı Milli" adlı kitapta yer verildi.
Kitapta, Osmanlı, Cumhuriyet ile Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) arşivlerinde yer alan belgelerde, Misak-ı Milli sınırına dahil olan bölgeler anlatıldı.
Eserde, Misak-ı Milli'nin rastgele ilan edilmiş bir hayalperest metin veya iyi niyet beyanı olmadığı, aksine ilan edildikten sonra yabancı dillere de çevrildiği ve itilaf devletlerine gönderildiği kaydedildi.
Metnin birinci maddesinin sınırlarla alakalı olduğu, Mondros Mütarekesi sırasında silah bırakışım çizgisinin içinde kalan bölgelerin, tartışmasız vatanın bir parçası olduğu, silah bırakışımı dışında kalan bölgelerin ise halkın isteği doğrultusunda milli sınırlarının bir parçası olabileceği vurgulandı. Kitapta, Atatürk'ün Misak-ı Milli'nin bir diğer tanımlamasını Ocak 1920'de yaptığı sınırı "Lazikiye'nin kuzeyinden Harim ve Tel-Rıfat'ın güneyinden Sacur Nehri'ne, oradan da yine Deyrizor'un güneyinden Musul-Kerkük ve Süleymaniye'nin güneyine ulaşmıştır" şeklinde çizdiği kaydedildi.
Lazkiye'nin kuzeyinde
TÜRKMEN bölgesi, Halep-İdlib hattı ve
Çobanbey-Afrin hattının da yoğun
Türk nüfusuna sahip olduğu ifade
edilen kitapta, Kürt ve Araplar'ın da
yaşadığı, Fırat'ın doğusunda ise Ayn-el
Arap, Telebyad ve Rakka'nın Şanlıurfa
sancağının parçaları, Deyrizor'un ise
bağımsız bir sancak olduğu kaydedildi.
Irak'ta kalan topraklarda ise Musul- Süleymaniye ve Kerkük'ün idari bütünlüğü ve burasının Musul vilayeti olarak tanımlandı. Osmanlı toprağı olan Rakka, Haseki ve Afrin'de de Milli Mücadele'nin yapıldığı ve 1 Ocak 1922'ye kadar bu toprakların Türk ordularının hakimiyetinde olduğu kaydedildi. Enes Demir, eserinde burada ortaya çıkan durumun Misak-ı Milli'nin birinci maddesinde belirtilen Mondros Mütarekesi'ndeki hattın dahili ve harici, hat haricinde kalan yerlerin ise Halep, İdlib ve Kerkük ile çevresi olduğunu kaydetti.
SONUÇ: Dolayısıyla bu şehirlerin kuzeyindeki tüm bölge ve yerler Misak-ı Milli'nin birinci maddesinin ilk kısmına göre tartışmasız milli sınırlara dahilken, Mondros ateşkesinden 4 gün önce İngilizler'in eline geçen
HALEP, KERKÜK ve İDLİB'de halk oylaması yapılması ve bu bölgelerin milli sınırlara katılmasının öngörülüyordu. Çift yüzlü Avrupa,Emperyalıst Batı, ayak oyunlarıyla, gerçek Güney sınırlarımızı cetvelle küçüitüler. Ajanları lawrens'le Müslüman dünyayı parçaladılar.
Unutmadık.
UNUTMAYACAĞIZ.