KÜRESEL dengelerin Batı aleyhine değişmeye başladığı tarihi bir kırılma noktasındayız.
Belkemiğini Haçlı ve Siyonist zihniyetli akılların İkinci Dünya Savaşı ertesinde oluşturdukları ve onların çıkarlarını koruma üzerine kurulu uluslararası sistem parçalanıyor artık. Türkiye'nin, milli savunmada müthiş hamleler yaparak, artık düşmanının silahıyla silahlanıp savaşmaya ve düşmanın anladığı dilden konuşmaya başlaması da Küresel Düzen Baronlarının uykularını kaçırıyor. Dünyaya 360 derece ile bakan, bağımsız Türkiye bayrağını dalgalandıran Cumhurbaşkanımız Erdoğan da düşmanın fitnelerine itibar etmiyor. Erdoğan'ın, "Müslümanlar birleşmeli, beraberce hareket etmeli" mottoları giderek Müslüman ülkeleri etkilerken Batı'nın, sistematik olarak İslam dünyasını birbirine düşürme, Müslüman ülkeleri kendi içinde ve komşularıyla çatıştırma senaryoları da eskisi kadar kolay tutmuyor artık. Haçlı Siyonistler'in yıllarca Müslüman ülkeleri savaştırmak ülkeleri kendi içlerinde kaosa sürüklemek için oynadıkları oyunları çok iyi biliyoruz. Bunun sonucunda, Türkiye'ye karşı akla hayale gelmeyecek senaryolarla saldırıyorlar ama tutmuyor. Tutmayacak. Türk- Arap, Türk-Kürt, Arap-Kürt savaşı hedeflediler, Tutturamadılar. Türkiye, İran, Irak'ı istikrarsızlaştırmak, bu üç ülkeyi Suriyeleştirmek, Kürtleri bölgede yalnızlaştırarak kendileri için kullanışlı bir piyona dönüştürmek için çok çırpınıyorlar ama pek başarılı olamıyorlar. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, İslam dünyasını hızla uyandırıyor. Bize karşı kurulan tuzakları bozdukça, İslam dünyası da uyanıyor. İslam dünyasını yeniden kuşatmaya kalkışan Haçlı-Siyonist ittifakına karşı Türkiye'nin bağımsız duruşu, jeopolitik hamleleri çok mühim bir blok oluşturarak Batı merkezli planları rahatlıkla akim bırakmaya adaydır. Doğu-Batı denkleminde Batı merkezli üstünlük algısı hızla değişmeye başlarken, böyle devam ederse kısa zaman sonra muhtemelen önce bir dengelenme sonra da Doğu ağırlıklı bir denklem doğacak. ABD ve Avrupa'nın karizması çizildi artık. Erdoğan ve Türkiye'nin 17 yıldır 'yıkılamaz armada' olarak kendini göstermesi, İslam dünyasının ve Doğu'nun önüne yeniden büyük imkânlar sunuyor.
Türkiye'de gelişen, damarlarımızda kan olarak akmaya başlayan, MİLLİLİK VE YERLİLİK Batı merkezli eğitim sistemlerinin sinsi ve sistematik olarak zihinlerimizi ve kalbimizi esir almasını giderek sona erdirmekte olduğunun muhakkak farkında olmalıyız. Şimdi hep beraber düşünmeliyiz. ABD yönetimleri Suriye'de onbinlerce TIR silahı terör örgütlerine hangi maksatla veriyor? DEAŞ'la mücadele için öyle mi? ABD ve Avrupa için "DEAŞ'la mücadele" devasa bir yalan ve büyük bir paravandır. Amaç başkadır ve bellidir. Türkiye, Saddam bahanesiyle Irak tarafından, DEAŞ bahanesiyle Suriye'den/güney sınırımızdan, enerji veya başka gerekçelerle Akdeniz'den, farklı başka gerekçelerle Balkanlar'dan kuşatılmaya çalışılıyor. Bu kuşatmaları yarmak zorundayız. Nitekim, S-400 Füze Savunma Sistemi'nin temini ve kurulması caydırıcılık ve savunma açısından bir beka meselesine dönüşmüştür.
SONUÇ: En büyük gücümüz 82 milyonun beraberliğidir.
Türkiye İttifak'ı içinde olduğumuz sürece her kuşatmayı kırmaya muktedir olacağız. Milli savunma, Milli Ekonomi, Milli Eğitim, Milli Düşünce seferberliğimiz kesintisiz sürmek zorundadır. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı yıkamayanlar biliyorlar ki akıllar, zihinler, gönüller Batı'nın işgalinden esaretinden kurtuldukça daha da güçleneceğiz. Daha kararlı olacağız. Tarihe bakış açımız değiştikçe, adaleti, bilimi, terakkiyi, insanlığı ve istikbali Batı'nın dışında Anadolu topraklarında yeniden yeşerteceğiz.
Bu noktada Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın başlattığı büyük seferberlik, Büyük Türkiye'ye giden yolların ana damarı olacaktır.