AMERİKAN gazetesi Wall Street Journal MOSSAD'ın Türkiye'de suikastler düzenleyeceğini iddia etti. İsrail istihbaratı buna cüret edebilir mi? Başkan Erdoğan "Türkiye'nin hem istihbarat hem de güvenlik alanından aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yok" diyerek cevap verdi bu MOSSAD-Suikast iddiasına.
Asla altı boş bir cümle değildi.
Tüm dünya MİT'in geldiği noktayı ve gücünü hayranlıkla izliyordu. Kıskanıyorlardı.
Bunun açılımını yapmadan önce Başkan Erdoğan'ın bu suikast iddiaları ile ilgili açıklamasına bir göz atalım.
Başkan Erdoğan diyor ki; "Haberi yapanlar, Türkiye'yi tanımıyorlar.
Türkleri tanımıyorlar. Bizi tanımıyorlar. Böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde şunu bilmeleri gerekir ki bunun bedelini, bunun faturasını çok ama çok ağır öderler.
Türkiye'ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette, ödemeye mahkum olurlar.
Böyle bir işe kalkışanlar bunun sonuçlarının son derece ciddi olabileceğini unutmamalıdır.
Türkiye'nin hem istihbarat hem güvenlik alanında aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yoktur. Ayrıca biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir." Kendisini Siyonizme hizmete adamış Murdoch'un yayın kuruluşu tarafından ortaya atılan iddia, böyle bir cüretin İsrail'e nelere mal olacağını da yazmalıydı. Türk istihbaratı artık dünyada her yerde sahadaydı. Milyonlarca istihbarat ordusu vardı.
Bugün zulüm altında inleyen tüm ülkelerde Selçuklu ve sonrasında Osmanlı'dan gelen gönül bağlarıyla halklar arasında muazzam bir sevgi vardı. Her türlü zulme karşı dünyada sesini tek yükselten ülke Türkiye'ydi. Milyarlarca insanın umudu artık Ankara olmuştu. Hem kendi ülkelerine hem de Türkiye'ye hizmeti aşk edinmiş, hatta bu uğurda ölmeyi göze almış milyonlar vardı artık dünyanın her yerinde. Balkan gezimizde bir Makedon'un bize "Tayyip Bey'e söyleyin. Bir ıslık çalsın 5 bin kişi Türkiye için ölmeye koşa koşa geliriz" dediğine şahit olmuştuk. Dünyada hiçbir ülkede olmayan Yumuşak Güce ve bunun getirdiği muazzam bir istihbarat ağına sahiptik. Kuzey Irak'ta artık terörist PKK'nın önde gelen ölmeden mezara girmiş, yer altında yaşıyordu. Başlarını o inlerden çıkardıkları anda İHA'larımızla mezarlara cansız gidiyordu. Çünkü Türkiye'ye istihbarat yağdıran sevdalı sayısı çoktu. İsrail'in güvenlik ağı Demir Kubbesi'ni yazdığı yazılımla etkisiz hale getiren Filistinli genç Hacker yıllardır MOSSAD tarafından aranıyordu. "MOSSAD seni arıyor" diye onu uyaran, İsrail istihbaratının her adımın bilen Türk İstihbaratıydı.
Endonezya'da yakalanıp MOSSAD'ın güvenli evine götürülen Filistinli yazılımcıyı Türk istihbaratı kurtarıyordu.
Endonezya askerleri seve seve, koşa koşa Türk istihbaratının peşinden geliyordu. İsrail istihbarat ajanlarının elinden o genç "Biz MOSSAD'dan geliyoruz. Sizin göreviniz bitti. Biz devralacağız" diyerek tereyağından kıl çeker gibi alınıyordu. MOSSAD'ı dünyaya kepaze ediyorduk.
MİT dünyanın bir ucunda ve her yerde artık muazzam operasyonlar yaparak parmak ısırtıyordu. Birbirlerinden haberi olmayan üçer kişilik 5 MOSSAD hücresi görev için geldikleri Türkiye'de çökertiliyordu. MİT bu hücreleri, Avrupa'da eğitime alındıkları evde dahi takip edip, dinliyordu. Kaşıkçı cinayetinde amaç ihaleyi Türkiye üzerine bırakmaktı. Ancak Türkiye, Suudi elçiliğindeki cinayeti testere seslerine kadar kaydedip ortaya çıkaracak güçteydi. CIA Başkanı bile Türkiye'ye gelerek bu cinayetteki gerçeği MİT'ten öğrenmek zorunda kalıyordu.
Dünyanın neresinde rehine varsa, Fransa'dan, İngiltere ve Almanya'dan tutun Tayland'ına kadar tamamı Türkiye'ye koşup "Bunu ancak sizin istihbaratınız çözer" diyerek yalvarıyordu. Kenya'da kaçırılan İtalyan'ı bile Somali'de MİT kurtarıyordu. İngiltere, Hollanda, Lübnan, Fransa, Rusya, Kosova, Belçika, Japonya, Irak, Cezayir, Moldova, Malezya, Dağıstan, Güney Afrika, İtalya, Tayland vatandaşlarını rehin hayattan özgürlüğe kavuşturan MİT'ti.
Biz sahadaydık. Dünyanın her yerindeydik. Gerekirse kurtarır, yanlış yapanın da dünyasını başına yıkardık.
Sahada olmak çok önemliydi. 11 Eylül saldırıları olduğunda CIA Başkanı CNN'e çıkıyor "Nasıl bu saldırıdan haberiniz olmaz" sorusuyla karşılaşıyordu.
"Geçmişte 30 milyar dolar bütçemizin 25 milyar dolarını saha elemanlarına veriyorduk.
Şimdi 25 milyar dolar ekipmanlara kalan 5 milyar doları saha elemanlarına verebiliyoruz" diyerek kendini savunuyordu.
Sahada zayıf kaldıklarını itiraf ediyordu. Bugün yeryüzünde en büyük "SAHA GÜCÜ"ne artık milyonlarca gönüllü ordusuyla artık Türkiye sahip.
Türkiye'ye karşı yanlış yapan istihbarat örgütleri ve ülkeler Başkan Erdoğan'ın dediği gibi bellerini doğrultamazlar, büyük bedel öderler.