OSMANLI tarihinde Mustafa Reşid Paşa ile başlayan "Üst kademeden devşirilme süreci" Abdülaziz Han zamanında da Mithat Paşa ve Hüseyin Avni Paşa ile devam etmişti. Ağabeyi Abdülmecid Han'ın muhatap olduğu İngiliz kuşatmasından ve ülkenin başına gelenlerden ders çıkaran Abdülaziz Han 1871 yılında, İngiliz yanlısı sadrazam Mehmet Emin Ali Paşa'nın ölümü üzerine yerine Rusya yanlısı Mahmud Nedim Paşa'yı getirerek, Batılı haçlı kuşatmasını Doğulu haçlı kuşatması ile yarmaya çalışmıştı. Ama İngiltere Osmanlı sarayında kurduğu vesayet düzeninin en önemli halkasının kopmasına çok bozulmuş ve bunu not etmişti.
Ülkedeki kötü gidişi durdurmak niyetiyle yoğun bir reform süreci başlatan Abdülaziz Han, orduyu çağının modern silahlarıyla donatmış, donanmayı İngiltere ve Fransa'dan sonra dünyanın 3. Deniz gücü haline getirmiş, 450 km uzunluğundaki demiryolunu ağını üç katına çıkarmıştı.
Bu gidişat, son yıllarda Osmanlı'yı bertaraf etme gayretlerinde önemli mesafe almış olan Haçlı-Siyonist ittifakı çok endişelendiriyordu. Mahmud Nedim Paşa'nın, Sultan Abdülaziz'in de desteğiyle, ülkeyi "Avrupa vesayeti"nden kurtarmaya çalışması Haçlı-Siyonist ittifakın sabrını taşırmıştı. Saraya yakın devşirmelere "Arkanızdayız devirin" sinyali verilmişti.
Mahmud Nedim Paşa'nın Rus yanlısı politika izlemesi ve Rusya'nın İstanbul'daki sefiri İgnatiyev ile yakın diyalog içinde olması kullanılabilecek en büyük kozdu.
Hemen kampanya yapıp halk arasında "Nedimov" olarak anılmasını sağladılar.
İçeride ve dışarıda artan tepkiler üzerine daha fazla sahiplenemeyeceğini anlayan Sultan Abdülaziz Han, Mahmud Nedim Paşa'yı sadrazamlıktan azletmek zorunda kaldı. Yerine kim getirildi dersiniz?.. Tabii ki İngilizlerin "Koca Reşid Paşa"sının yetiştirmesi olan mason Mithat Paşa.
Zaten amaç Nedim Paşa'nın gitmesi değil, Mithat Paşa'nın gelmesiydi.
Peki bunun ne anlamı vardı?... Haçlı ittifak, ele geçirmek istediği bir ülkeye önce mason localarını göndermiş ve satın aldıkları yerli işbirlikçilerinin devlet içerisinde önemli kademelerde yer almasını sağlamıştır. İşte Osmanlı Devleti'nde de bu süreç çok önceden başlamış ve "Padişahı'ı devirin" talimatı verebilecekleri masonları çoktan yetiştirmiş ve kritik noktalara yerleştirmişlerdi. Mithat Paşa'nın sadrazamlığa getirilmesiyle bu çabaların kilit taşı da yerine yerleştirilmişti.
Artık darbe süreci fiilen başlayabilirdi.
Tecelliye bakar mısınız?
Bunların ne olduğunu iyi bilen Abdülaziz Han, bu belayı devletin başından atmak için yoğun çaba sarf etmiş, oyunu bozmak için çok çalışmıştı. Ama yine de İngilizler tarafından yönlendirilen yerli çetenin bir darbe ile tahttan indirerek hunharca öldürmesine engel olamayacaktı.
Darbeyi İngiliz Büyükelçi planlıyor, mason Mithat Paşa sivil ayağı, görevden alındığı için "Kinim dinimdir" diyen mason Hüseyin Avni Paşa da askeri ayağı idare etmekle görevlendiriliyordu. Padişah olmak için amcasının ölmesini sabırsızlıkla bekleyen Şehzade Murat efendinin ihtirasını keşfeden İngiliz derin hafızası harekete geçiyordu. Sultan Abdülaziz Han ile birlikte 1867 yılında gittiği Avrupa seyahati sırasında veliaht Murat efendinin kulağına İngilizler "Kraliçe Viktoria sizi çok beğendi, kendisine damat yapmak istiyor" diye fısıldıyordu. Yeni düzenin sultanı olmaya hazır hale getiriyordu.
Olaylar böyle uzayıp gidiyor. Sevgili dostum Nuh Albayrak üzerinde yıllarca çalıştığı "İçten Dıştan Entrikalar" adlı kitabını büyük bir titizlikle mekik gibi dokuyarak tamamladı. Yukarıdaki satırların sahibi oldu. Nice entrikayı, Osmanlı'nın içindeki yerli işbirlikçi ve devşirmeleri belgelerle deşifre etti.
Yaşananları okurken gözyaşlarına boğulacaksınız. Ve bugün de aynı entrikaların aynen devam ettiğini, kimlerin kirli ittifaklarla kimlere çalıştığını hissederek bugünü de anlayacaksınız. İçimizdeki katıksız Batı aşıklarını ve bezirganlarını daha iyi çözecek, devletlerine her saldırdıklarında daha iyi analiz edeceksiniz.
Tüm dostlara elinizden düşmeyecek bu kitabı mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum. KTB yayınlarından temin edebilir, geleceğin BÜYÜK TÜRKİYESİ'ni emanet alacak kuşaklara değerli bir hazine bırakabilirsiniz.