EKONOMİK Kurtuluş Savaşı verip dolara darbe indirilirken bazı fotoğraflar düştü gündeme.
Türkiye'nin en zenginleri listesinde yer alan işadamlarından Ali Koç ve Ferit Şahenk'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ziyaretleri sırasında çekilmişti bu fotoğraflar. Çok sayıda servet sahibi işadamı, dolara çekilen devlet operasyonu sonrası Başkan Erdoğan'dan apar topar randevu istemişti. Bazılarının reddedildiğini biliyorum. Hem de iş dünyasında anlı şanlı isimler bunlar.
Onlar da kendilerini çok iyi biliyor. Şimdi o detaylara girmeyelim. Ben medyaya ulaşan fotoğraflardaki Ali Koç ve Ferit Şahenk'e odaklandım. Acaba yurt dışında 2 dolarları mı vardı yoksa 2 milyar dolarları mı yoksa daha fazla veya hiç mi? Bilmiyorum. En iyisini, onlar bilir.
Açıklarlarsa öğreniriz.
Tabii benim bildiğim ve emin olduğum bir konu var. Çok sayıda işadamının servetlerini yurt dışına taşıdığı. İçlerinden bazıları tüm milyar dolarlarını İspanya'ya, Londra'ya, Hollanda'ya ve New York'a taşımıştı. Türkiye'de doların artmasında onların da payı büyüktü. Bu topraklarda kazanıyor, başka ülkeleri ihya ediyorlardı.
İçlerinde para bulamayıp, bu ülkede borcunu ödeyemez hale gelip, konkordato ilan edenler vardı. Paraları vardı ama Türkiye'de değil dışarıda. Bu yüzden Türkiye'deki borçlarını ödeyemeyecek durumlara düşüp devletten "Yeniden yapılandırma" isteyecek kadar rahattılar.
O isimler öğrenildiğinde millet şaşkına dönmüştü. Dünyaca ünlü bir numaralı ve en ciddi ekonomi dergisi Forbes onları "Türkiye'nin en zengin 100 ismi" arasında gösteriyor, ama bizimkiler Türkiye'de para bulamıyordu. Yurt dışı kasalarından getiremiyorlardı. Yüz milyarlarca dolar kaçırılmıştı bu ülkeden.
"Dolar yükseliyor" diye zıpçıktı gibi ortaya fırlayan TÜSİAD'ın önce kaç üyesinin bu ülkeden kaç yüz milyar dolar kaçırdığını açıklaması gerekiyordu. Ama asla bunu yapmazlardı.
Asla üyelerine "Ülke Ekonomik Kurtuluş Savaşı veriyor. Bu topraklarda kazanıp yurt dışına kaçırdığınız yüzlerce milyar doları geri getirin. Bu ülkeye ihanet etmeyin" diye çağrı yapmazdı.
Sadece bir işadamının 20 milyar dolarını Amsterdam'a taşıdığını ben biliyorum.
FETÖ'ye şirin gözükmek ve örgüt paralarını dışarı taşıyabilmek için başka ülkelerde sırf bu iş için banka kuran işadamlarımıza bile tanık oldum ben.
Ama en çok şaşırdığım iddiayı Hürriyet Gazetesi Yazarı Hande Fırat'ın önceki gün yayınlanan makalesinde gördüm. Dehşete düştüm. Aynen şöyle yazıyordu Hande;
"Üst düzey ekonomi kaynaklarımdan çok şaşırdığım bir bilgi daha öğrendim.
Kur korumalı vadeli mevduat ürününün açıklanmasının ardından, kurda daha da fazla bir düşüş öngörülüyordu. Ancak kaynaklarım, Türkiye'nin büyük ve önemli firmalarının salı günü tam 1.5 milyar dolar aldıklarını söylediler. Neden sorusuna aldığım yanıt şu oldu: 'Belli ki kurun düşmesini istemeyen bir kesim var. Salı günü yani kur düşerken, bu miktarda dolar alımı iyi niyetli değil, tüm vatana yapılan bir kötülük.' Sanırım bazen hepimizin aynı gemide olduğunu unutanlar oluyor. Kur düşüyor diye üzülenler, kuru yükseltmek için harekete geçenler, başlarını ellerinin arasına alıp biraz düşünsünler lütfen." Satır aralarında kaybolan aslında manşete taşınması gereken iddialardı bunlar.
Vatandaş 1 milyar dolar bozdururken, bazı işadamları döviz düşmesin diye 1.5 milyar topluyordu. Bu ihanetti. Kimdi bu işadamları? Kimin nesi, kimin fesiydi?
Keşke tek tek açıklansa isimleri.
Madem Ekonomik Kurtuluş Savaşı var keşke TÜSİAD devlete sallayacağına, üyelerine "Bırakın dövizle oynamayı.
Savaş var savaş" diye bağırsa. Keşke Türkiye'nin en zengin 100 listesinin neredeyse tamamını bünyesinde bulunduran TÜSİAD "Bu ülke hepimizin.
Yurt dışına kaçırdığınız yüzlerce milyarı doları geri getirin" diye bağırarak bir yerlerini yırtsa. Yaparlar mı? Yapmazlar.
Asla böylesini görmedik onlarda.
Halbuki devlet kimin yurt dışına ne kadar kaçırdığını kuruşuna kadar biliyor.
Hepsinin ismi belli. Keşke o isimler açıklansa. Kimlerin ülkesine dolarla darbe indirdiğini 85 milyon da bilse. Hanyayı ve Konya'yı anlasak! Ekranlarda atıp tutan akademisyen, siyasetçi, yazar, uzmanları dinledikçe gülüyorum. Hiçbiri bu işadamlarının baş harfini bile konuşmuyor.
Aslında asıl mevzu bu!