"TÜRİIYE'NİN küresel refah için hayati önemi var." Bu cümle Kolombiya Üniversitesi'nin dünyaca ünlü Profesörü Jeffrey Sachs'a ait.
Avrupa ve Asya'yı bir araya getiren, dünyanın refahı için kilit konumda olan ülke olarak görüyor Türkiye'yi. Nedenini de şöyle açıklıyor; "Aynı zamanda Avrupa'dan Asya'ya veya Çin'den Avrupa'ya giden mallar, 5G ağlar, fiber optikler, hızlı demir yolu ya da elektrik iletimi anlamında önemli bir geçiş ülkesi."
Tabii özellikle Avrupa'yı ısıtan Rus ve Azeri doğalgazının, Azerbaycan- Irak petrollerinin de boru hatları ile Türkiye'den geçmesi, Akdeniz'de bulunan enerjinin en ucuz sevkiyatının da Türkiye üzerinden olması bu "HAYATİ ÖNEMİ" zirveye taşıyor.
Jeopolitik olarak yeryüzünde en önemli birkaç ülkeden biri konumundayız. Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar ve Körfez hattı dünyanın diken üzerinde durduğu ve gözünü diktiği sorunlu bölgeler. Türkiye bölgesel güç olarak bu sorunlu yerlere en yakın ülke.
Biz olmadan hiç kimse burada masa kuramaz. O yüzden Amerikalı Profesör Jeffrey Sachs, "Türkiye, İran, Arap ülkeleri ve Avrupa ile iş birliği içinde.
Bunların tam ortasında yer alan Türkiye, gerekli olan barış için karşılıklı iş birliğini sağlamaya yardımcı olacak en önemli ülkelerden biri" diyor.
Suriye ve Libya'ya yaptığımız müdahaleler, Türkiye'nin çıkarları açısından hayati önem taşıyordu. Ancak Avrupa Birliği için de en az bizim kadar önemliydi. Sonuçta bu iç savaş içindeki iki ülkede silahların susma noktasına gelmesindeki en büyük pay Türkiye'nin müdahalede bulunmasıydı. Aksi halde iç savaş olabildiğince devam edecek, Libya ve Suriye üzerinden milyonlar Avrupa'ya kaçacaktı. Böyle bir durum AB'nin paramparça olması demekti.
Tüm bu müdahaleler Batı'yı Türkiye'ye bağımlı hale getirdiği gibi, karşımızda güç kaybetmesine de neden oldu. Geçmişte en ufak bir krizde ayağa kalkan Avrupa şimdi Türkiye karşısında boynu bükükleri oynuyor. Bu tablo doğal olarak büyük gaz rezervleri bulunan Akdeniz'de de kendini gösteriyor. Nitekim ABD Deniz Kuvvetleri Enstitüsü profesörü Ryan Gingeras, Yunan medyasına demeç vererek adeta "Boşuna havaya girmeyin" diyordu. Dünyanın Doğu Akdeniz'de daha aktif bir Türkiye varlığı görmeye kendini alıştırması gerektiğini vurguluyordu. Doğu Akdeniz'de ne yapmak istediğimize dair çok güçlü mesajlar verdiğimizi de söyledi. Ve tabii en önemlisi Yunanlılara, ne AB'den ne de ABD'den Türkiye'ye karşı ciddi bir geri dönüş olmadığını hatırlattı.
Peki ama neden? ABDli Profesör "Türkiye ile askeri bir çatışma tehlikesini kimse göze almak istemiyor" diye cevap veriyor bu soruya. Libya geçmişte İtalya'nın sömürgesiydi.
Önemli yatırımları var orada. Bizim müdahalemize en büyük tepkiyi vermesi gerekiyor. Sessiz kaldı. Almanya AB lideri olarak Ortadoğu'da, Afrika'da yaşanan her krize veya savaşa balıklama atlardı. Yerinden kıpırdamayarak Türkiye'yi izledi. Hatta birçok konuda bizim yanımızda durdu. Bir tek ülkesinde bile dalga geçilen zavallı Fransız Macron sahte kabadayılık yapmaya kalkarak dünyaya kendini güldürdü. Savaş gemisi gönderdiği Ege'de "İmdat" diye dünyaya anonslar yaparak, tüm sistemlerinin kilitlendiğini, hareket bile edemediğini yalvararak anlatmak zorunda kaldı Fransa.
Batı'daki siyasiler, askerler, istihbaratçılar tüm uzmanlar bu tabloyu görüyor, konuşuyor ve tartışıyor.
Türkiye'nin son yıllarda nasıl bir "GÜÇ" haline geldiğini dövünerek anlatmayan yok neredeyse Batı'da. En başta Amerikalı Profesörün dediği gibi küresel ekonomi için "HAYATİ ÖNEMİ" olan Türkiye'nin mutlaka kontrol edilmesi gerekiyor. O yüzden "Erdoğan" gibi bir başkana tahammül edemiyorlar.
"Önce Batı" diyen liderlerle Türkiye'nin yönetilmesi için her yolu denediler.
Ellerinde son barutları ekonomik saldırı kaldı. Dolarla saldırı boşuna değil.
Küresel ekonomiyi kontrol edenlerin küresel bankaları dolarla saldırıp "Faizi yükselt, seni soyup güçsüz ve tamamen Batı'ya teslim olmuş bir geçiş yolu haline getireceğiz. Ekonomine darbe vurup verimli liderleri yönetime getireceğiz" diyor.
Söylüyor ya ABDli prof; "HAYATİ ÖNEM" diye… Boşuna mı söylüyor?