Maşaları değil artık, en tepe adamları ile geliyorlar.
Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırmak için liderleri bile meydana indi.
Alakalı alakasız her vesile ile illa "Erdoğan" illa "Türkiye"!
Küreselcilerin kuklası olarak bankadan transferle Fransa'ya tayin edilen Macron da bu furyaya katıldı. Beyazsaray'ın resmi yayın organı bile başkan seçildiği günlerde "Macron hakkında bilinen tek şey Rothschild hanedanlığının bankacılarından PARLAK bir genç olduğuydu." şeklinde dalga geçiyordu.
İşte bu küreselci kukla Parlak Çocuk Türkiye'ye hiç de "Fransız kalmadığını" göstermek için yırtınıyor, çırpınıyor.
Macron, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ile görüşmesinin ardından Elysee Sarayı'nda düzenlediği basın toplantısında "Türkiye, Libya'da tehlikeli oyun oynuyor" dedi. Dahası, Türkiye'nin yaptıkları Avrupalı olarak onların hedeflerine, çıkarlarına aykırı imiş. Türkiye'nin Libya'da oynadığı rolü kabul etmiyorlarmış. Breh breh breh... Eleman artık sadece güldürüyor bizi. "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti"dedikten sonra, bizi şikayet ettiği NATO'dan medet umacak kadar beyni toprağa gömüldü bu adamın. Onun için komik adama dönüştü Parlak Çocuk…
Zira Fransız La Figaro Gazetesi'nde Türkiye ile ilgili uzun bir analiz haber vardı. Yorumda Macron yerden yere vuruluyor; Türkiye'nin Suriye'de, Libya'da, Doğu Akdeniz ve Afrika'daki başarılarından övgüyle bahsediliyordu. Gazetede "Yıllardır Batı'nın yeşertip desteklediği ve Türkiye'ye musallat ettiği terör ve bölücü örgütlerin bile Ankara'nın bölgesel ve küresel güç olma yolunda hızla ilerlemesini durduramadığından" bahsediliyordu.
Macron'un dış politikasındaki tutarsızlıkların ve Türkiye ile uğraşmasının Fransa'nın çıkarlarını nasıl zedelediği anlatılıyordu.
Finalde ise şu müthiş değerlendirmeyi yapıyordu, La Figaro:
"Türkler artık sadece ülke sınırları içinde değil, her yerde varlar.
Şimdi sınırlarının dışına çıktılar. Süper güçlere kafa tutarak ilerliyorlar.
Suriye'de Rusya ile, Libya'da hem Ruslar hem Amerikalılar ile güçlü şekilde masadalar. Hem sahada, hem masada, hem diplomaside çok güçlüler. Üstelik her geçen gün savunmalarını ve teknolojilerini daha da geliştiriyorlar." Altın vuruşu ise "Şu anda Türkiye'ye düşman görünen ülkeler bile Ankara ile nasıl yanyana gelirizin yollarını aramaktan kanter içinde kaldı" cümlesiyle Parlak Çocuk'un kafasına indiriyorlardı.
Macron'un yakınması, Türkiye ile yatıp kalkması boşuna değil.
Asırlardır Fransa'nın sömürdüğü Afrika ülkelerinin halkları Fransa'ya "DEFOL" derken, Türklere ve Türkiye'ye kapılarını ardına kadar açıyorlar. Yıllardır sömürülen kara Afrika'nın aydınlık yüzlü insanları Türkiye'yi "KURTARICI" olarak görüyor ve Türkiye'nin gönül coğrafyasına büyük bir şevkle gönüllü olarak dahil oluyorlar.
Geçenlerde Volkan Bozkır'ın, Birleşmiş Milletler 75. Dönem Genel Kurul Başkanlığı'na, 193 üyeli BM'in oy kullanan 192 üye ülkeden 178'inin oyunu alarak seçilmesinde Macron'un ve onun gibi sömürgeci Türkiye düşmanlarının da katkısı büyük.
Zira onlar Türkiye'ye ve Başkan Erdoğan'a hiç "Fransız" kalmayıp sürekli yüklendikçe, hem Türkiye'nin hem de onun güçlü liderinin gönül ve mavi coğrafyası yükseliyor, genişliyor; nüfuz ve ilgi alanı, "ötelerin ötesine doğru" hızla yayılıyor.
Onun için Macron'un açıklamalarına çok güldüm ve gülüyorum..
Hatta O'na, "Merci Macron!" Afrika'dan, Ortadoğu'dan ve hatta Akdeniz'den bile "BYE BYE" diyorum. Fransa'da bu kelime birine "DEFOL" demek istendiğinde kullanılıyor.
Adalete, huzura, barışa ve istikrara hasret insanlara Türkiye'nin henüz attığı "birkaç adım" bile büyük UMUT oluyorsa, Macron gibilerinin çıldırması ve bu yükselen ay-yıldıza "FRANSIZ KALMAMALARI" elbette normal görünüyor. Bugün Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Katar'dayız. İsrail bile ülkesinde artan Türkiye nüfuzundan dolayı delirmek üzere. Şu anda yol açıyoruz. Yarın görün bakın daha neler olacak!