Galatasaray zoru başardı ve şampiyonluk yarışında çok önemli bir avantaj yakaladı.
Belki 50-55'lerde olan şampiyonluk şansını dün gece itibarıyla yüzde 65'lere taşıdı. Hem iki puan öndeler hem de son derbilerini ligin bitmesine bir hafta kala kendi sahalarında oynayacaklar. Oyuna baktığımızda maçın büyük bir çoğunluğunda kontrol Galatasaray'daydı. Barışıyla, iki Keremiyle, Torreirasıyla, defans oyuncularıyla, her hattıyla Beşiktaş'a üstünlük sağladı. Bütün derbilerde ilk golü bulmak çok önemlidir. Belki de derbiler tarihinin en erken golü, Musrati'nin kornerde kendi kalesine attığı gol. Bu gol, hem seyirciyi oyundan düşürdü hem de Beşiktaş'ı demoralize etti. İkinci yarıda Beşiktaş biraz kımıldar gibi oldu, Rashica, Muçi ile bir şeyler yapmaya çalıştılar. Önemli 1-2 pozisyonda da Muslera,
'Ben buradayım' dedi.
Kolay değil Beşiktaş'ı Dolmabahçe'de yenmek. Tamam, Beşiktaş eski Beşiktaş değil ama
Galatasaray'a baktığımızda da hemen her oyuncusuyla iyi oynadı, yeteri kadar pozisyon buldu ve haklı bir galibiyet aldı. Hakem Halil Umut Meler, kendisine yapılan saldırıdan sonraki ilk ciddi maçına çıktı. İki kritik pozisyon var.
İlki kırmızı kart. Her ne kadar ayağı sıyırıyorsa da niyet, Barış'ın diz kapağına basmak. Kırmızı kart doğru ama ikinci yarıda Cenk'e yapılan mutlak bir penaltı var. Köhn, ceza alanı içinde Cenk'in beline sarılıyor, formasından çekiyor ve topaç gibi çeviriveriyor, Meler atladı, VAR yardımcı olmadı ve Beşiktaş'ın penaltısı güme gitti.