"Yenidoğan Çetesi" davasında altıncı gün! Davada ara karar açıklandı
Daha fazla para kazanabilmek için bebekleri yoğun bakımlara sevk eden "Yenidoğan Çetesi"nin yargılaması devam ediyor. En az 10 bebeğin ölümüne neden olmakla suçlanan 47 sanık hakkında hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede çarpıcı detaylar yer alıyor. Duruşmanın 6. gününde hakkında 582 yıla kadar hapis cezası istenen ve örgütün lideri olduğu belirtilen Fırat Sarı savunma yapıyor. Sarı ifadesinde, "Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda gelişen infial nedeniyle herkesin etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmeyi çok istedim. Çünkü artık hayata karşı bir umudum kalmadı. Bütün hesaplarıma bakılsın istiyorum, öyle bir param yok. Olayların ortaya çıkması için her şeyi anlatmak istiyorum" dedi. Duruşmada 'bir bebeğin fişini çekme' konuşması sorulan Fırat Sarı, "Şimdi bunu siz duyunca irrite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişini neden çekelim? Tape olmuş dinlenmiş. Keşke yayınlanmasaydı. Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz ‘birinin kellesini aldım’ diye. Keşke konuşmasaydım. Espri yapılmış ama yapılmaması lazımdı” dedi. Bunun üzerine duruşma savcısı, Fırat Sarı'ya tepki gösterdi. Yenidoğan Çetesi davasında ara karar açıklandı.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 6. gününde savunmaların alınmasıyla devam ediyor.
YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASINDA ARA KARAR!
Yenidoğan Çetesi davasında ara karar açıklandı. Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Dava salı günü devam edecek.
'BEBEĞİN FİŞİNİ ÇEK' KONUŞMASI SORULDU
'BU İKİ ÇOCUK BENİ ZEHİRLEDİ'
Fırat Sarı, Hasan Basri Gök Ve Hakan Doğukan Taşçı hakkında, "Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı İlker Gönen ile aramı bozan kişilerdir. Bu iki çocuk beni sistematik olarak zehirledi" dedi.
'BU ŞAKA, VALLAHİ ŞAKA'
Mahkeme başkanın, diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan telefon konuşmalarını okuması üzerine, Sarı gülerek, "Bu şaka, vallahi şaka. Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?" şeklinde konuştu.
'YOĞUN BAKIM İŞLETİYORLAR GİDERLERİ VAR'
Fırat Sarı, "Hastane yönetimleri beni sıkıştırıyordu hasta bulmak için. Çünkü onlarda yoğun bakım işletiyorlar giderleri var" dedi. Mahkeme başkanının "Ceren Hatice Kırım diyor ki, 'Her türlü usulsüzlüğü ortaya çıkardılar, çomak soktular' Ne diyorsun?" sorusuna Fırat Sarı "bilmiyorum" cevabını verdi.
'HASAN VE HAKAN İLAÇ ÇALIYORDU'
Mahkeme başkanının, "Hasan Basri Gök ile bir konuşmanız var. 'Bugün ilaç düştük' diyor. Siz de 'İlaçları kontrol edin, bütün yerlere gidiyorsun' diyorsunuz. Buna ne diyeceksin?" sorusuna Fırat Sarı, "İlaçlar çalınıyordu. İlk başta Hüseyin Günerhan çalıyor dediler. Sümeyye Nur Arslan gitti, kontrol etti, eksik yoktu. Meğer Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı, kendileri ilaçları çalmak için böyle söylentiler çıkarıp zemin hazırlamışlar" dedi.
'BEBEĞİN FİŞİNİ ÇEK' KONUŞMASI SORULDU
Duruşmada mahkeme başkanı tarafından sanığa tape kayıtlarında yer alan Çorlu Reyap Hastanesi’nin yenidoğan yoğun bakım servisinin sorumlu hemşiresi sanık Bahar Kanık ile Fırat Sarı arasında geçen bir bebeğin fişini çekme konuşması soruldu.
Konuşmada Fırat Sarı’nın bir bebek ile ilgili ‘ölmesin ha’ dediği, Bahar Kanık’ın ‘Sarıkaya’nın da fişini çekeceğim ha gelmezseniz’ dediği, Fırat Sarı’nın ise ‘haha dedemin fişi’ cevabı üzerine Bahar Kanık’ın ‘haha çekeceğim fişi’ şeklinde cevap verdiği görüldü.
FIRAT SARI'DAN SAVCIYA: SİZ KENDİ ARANIZDA KONUŞMUYOR MUSUNUZ 'BİRİNİN KELLESİNİ ALDIM' DİYE
Fırat Sarı bu tape kaydına ilişkin “O bebek için çok mücadele ettik. Durumu kötü bir bebekti. Öyle bir şey yok ama. Niye fişini çeksin. Şimdi bunu siz duyunca irrite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişini neden çekelim? Ben hastaların uzun yatışı ile para kazanıyorsam neden fişini çekeyim? Yapılmaması gereken bir şey. Tape olmuş dinlenmiş. Keşke yayınlanmasaydı. Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz ‘birinin kellesini aldım’ diye. Keşke konuşmasaydım. Espri yapılmış ama yapılmaması lazımdı” dedi.
SAVCI: BİZİM ÜZERİMİZDEN ÖRNEK VERME
Bunun üzerine duruşma savcısı, “Bizim üzerimizden örnek vermeden savunma yap” dedi.
DURUŞMAYA ARA VERİLDİ
Duruşmaya 30 dakika ara verildi.
HESAP ZAMANI FIRAT SARI'DA
Yenidoğan çetesi yönetici ve üyelerinin yargılandığı davanın 6. duruşmasında örgüt lideri Fırat Sarı savunmasına başladı. Sarı "akınlarım bana savunmamı ertelememi önerdiler, ben katılmadım. Savunmamı yapacağım. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial oluştu. Benim hayattan artık bir beklentim, umudum kalmadı. Burada içtenlikle her şeyi anlatmak istedim" dedi.
İstanbul'da yeni doğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dava altıncı gününde devam ediyor. Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Altıncı günde duruşma saat 10.35 itibariyle kimlik tespitlerinin ardından Yenidoğan çetesi lideri, Medisense Sağlık Hizmetleri şirketinin sahibi doktor Fırat Sarı'nın savunması ile başladı.
'ÇOK İYİ ÇALIŞINCA BANA ORADAN İŞ TEKLİFİ GELDİ'
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık örgüt lideri doktor Fırat Sarı "Yaklaşık 2 ay önce bu savcı tehdidi olayından sonra kamuoyunda yoğun tepki artınca avukatlarım işten ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden avukat akrabam geldi. Onlar katılmak istediler savunma için ertelemek istediler. Ben onlara katılmadım çünkü buraya çıkıp maddi gerçeklerini ortaya çıkmasını istiyordum. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda gelişen infial nedeniyle herkesin etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmeyi çok istedim. Çünkü artık hayata karşı bir umudum kalmadı. Bütün hesaplarıma bakılsın istiyorum, öyle bir param yok. Olayların ortaya çıkması için her şeyi anlatmak istiyorum. 17-18 yaşında Tıp Fakültesine başladım. Üniversitede bir gösteriye katıldım ve terör örgütü üyeliğinden ceza aldım, cezaevinde yattım. Olduğum örgütte var olmaktan çok pişman oldum çıktım. Bu yaşananları herkesten gizlemek istedim. Devletle bağım koptu. Ben mesleğimi çok seviyorum, hekim olmayı çok seviyorum. O dönemlerde her şeyimi kaybettim. Bütün insani değerlerimi kaybettim, bir hiç kaldım. O yüzden burada konuşmak içtenlikle anlatmak istiyorum. Tıp fakültesini bitirdim. Zorunlu hizmeti Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orada yoğun bakım düzeyini arttırdım. Mekanik anlamda geliştirdim. Orada başarılı işlere imza atıp medyaya çıktım, daha sonra Reyap Hastanesi'nde işe başladım. Zaten orada Esenyurt Devlet Hastanesi'nde tanıdığım arkadaşlarım vardı. Esenyurt'un sosyo ekonomik durumu düşüktü. Hastanenin ekibi çok yetersiz, oradan sevk ediliyordu. Orada Medihouse Tıp Merkezi, Avrupa Tıp Merkezi, aklıma gelmeyen bir sürü tıp merkezi var. Bebek kötüyse oradan sevk hatta ben kendim bile götürürdüm. Orada da çok iyi çalışınca bana oradan iş teklifi geldi. İşletmeci olmam için. Beni aradıklarında işletme nedir diye inceledim. Yapabilir miyim diye düşündüm. Reyap'taki görevlerimi aksatmadan kabul ettim. İşletmede benim tıbbi yüküm çok yoktu. Ama oradaki çalışanlar bana nöbetçi hekimlerden daha çok güveniyordu. Bana soruyorlardı. Daha sonra İlker ile tanıştım. Kafamız uyuştu. İlker ile birlikte işletmelerimizin sayısını artırdık, herkesten teklif geliyordu. İşimizi iyi yaptığımızı düşünüyorlardı" dedi.
'İNSANLAR BANA GÜVENDİĞİ İÇİN HASTALAR BANA SEVK EDİLİYORDU'
Sarı "112 dışı sevk denilen olay şudur ki, biz sevkleri tıp merkezlerinden aldık. İnsanlar bana güvendiği için hastalar bana sevk ediliyordu. 112'den kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Siz bile 112 komiteyi arasanız 1 tuşla hangi hastaneye kaç hasta gönderildiğini söylerler. 112 ile uygunsuz sevk gibi bir durum yok. Yenidoğan yoğun bakımında personel bulmak çok zor, çünkü maaşlar oldukça düşük. Nitelikli bir hemşire bile asgari ücretin biraz üzerinde çalışıyor. Ben özel işletmelerden yanayım. Her ne kadar özel işletmelerin insan sağlığı açısından daha iyi olduğunu düşünsem de aynı zamanda maddi açıdan da daha iyi kazanç elde etmeleri gerekiyor. Yaptığımız sözleşmelere göre ilaçlar, hemşireler ve doktorlar gibi her şey hastaneye aittir. Bunun dışında tüm ödemeler hastane kasalarına yapılır. Bizim mali birimler, insan kaynakları gibi diğer birimlere müdahalemiz olmaz" diye konuştu
İTİRAF ETTİ: BEBEK BAŞI BİN LİRA
Sorgusunun ardından Fırat Sarı’nın çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı ilk olarak, “Gıyasettin Mert Özdemir’i tanıyor musun?” diye sordu. Sarı ise, “Evet sevk işleri ile ilgili bize liste getirirdi. Bebek başına 750 lira ya da bin lira ödeme yapardım” dedi. Sarı, “Hastanelerdeki anlaşmaları kimlerle yaptınız?” sorusuna ise, “Hastane yöneticileri ile yapıyorduk” dedi.
Mahkeme başkanının, “Bir tapenizde, ‘Dursun abinin diplomasını kullanıyoruz ama o olmayacak diyorsunuz ne demek bu?” diye sordu. Sarı ise gülerek, “Şaka amaçlı bir konuşma kimsenin diplomasını kullanmadık vallahi kullanmadık nasıl olur bu” dedi.
"HASTANENİN BENİ SIKIŞTIRDIĞI TEK NOKTA"
“Taburcular çok oldu hasta sayılarını arttıralım” konuşması sorulan Fırat Sarı, “Hastane yönetiminin beni sıkıştırdığı tek nokta hasta sayısı. Bu çok normal benim işim hasta sayısını arttırmak. Ben herhangi bir doktora hastayı taburcu etmeyin demedim” dedi. “Gıyasettin Mert Özdemir sizin hastalarınızın taburcularıyla neden ilgileniyor” diye sorulan Sarı, “Evet işgüzar konuşmalar. Mert çok heyecanlı işkolik birisi” dedi.
YARIN ÖRGÜT LİDERİ FIRAT SARI DİNLENECEK
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı duruşmanın beşinci günü tamamlandı.
Duruşma, yarın saat 10.00’da 6. oturumu ile devam edecek. Yarın görülecek olan oturumda örgüt lideri Fırat Sarı’nın savunma yapacağı öğrenildi.
ÖLÜMÜNDE SORUMLULUĞUNUN BULUNDUĞU BEBEĞİ DURUŞMADA HATIRLAMADI
Dursun Eryılmaz, "Melek Süleymanoğlu bebek hatırlayamadığım bir bebek. Ama anladığım kadarıyla bebek solunum sıkıntısı ile başka bir hastaneden bize geliyor" dedi.
ÇALIŞTIĞI ŞİRKETİN SAHİBİNİ BİLMEDİĞİNİ İDDİA ETTİ
Sanık Eryılmaz savunmasının devamında, "Benim maaşım şirketten yatıyordu. Şirketin kimin olduğunu bilmiyordum. Tutuklanmadan birkaç ay önce Fırat Sarı'yı gördüm. 'Ben buranın işletmesini devraldım' dedi. Ben o şekilde Fırat Sarı'dan maaş aldığımı anladım. Bizde günlük epikriz yazacağız diye bir kural yok. Notlar alıyorduk. Sonrasında da yazabilirdik" ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı tarafından İlker Gönen ile Çağla Durmuş arasında geçen "Dursun ağabeyle ağzın bir olsun yani" konuşması Eryılmaz'a soruldu. Sanık bu konuşmaya ilişkin "Polis geldiği için o gün tedirgin olduklarından böyle söylemişlerdir" dedi.
"BASINDA LİNÇ EDİLDİM" DİYEREK KENDİNİ SAVUNDU
İstanbul'da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi'nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine beşinci gününde devam ediyor. Bağcılar Medilife Hastanesi'nde yenidoğan yoğun bakım sorumlu doktoru olarak çalışan ve 4 bebeğin ölümünde sorumluluğu olduğu iddianamede belirtilen Dursun Eryılmaz, verilen aranın ardından savunma yaptı. Eryılmaz savunmasında, bir bebeğin ölümü ile ilgili basın tarafından linç edildiğini söylerken, ölümünden sorumlu tutulduğu bir başka bebeği ise hatırlamadı.
İstanbul'da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22'si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava beşinci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada, Bağcılar Medilife Hastanesi'nde yenidoğan yoğun bakım sorumlu doktoru olan; ayrıca Melek Süleymanoğlu, Öykü Helvacı, Havanur Karakoç ve Ayaz Karaduman bebeğin ölümünde sorumluluğu olduğu iddianamede belirtilen Dursun Eryılmaz savunma yaptı.
"BASINDA LİNÇ EDİLDİM"
Eryılmaz savunmasında, "Karakoç bebek Yalova'da doğdu. Bağırsaklarında çürüme olduğu söylendi. 112 tarafından bize sevk oldu ve yatışı yapıldı. Gerekli tetkik ve tedavileri alındı. Çocuk cerrahisi değerlendirdi. Hasta ameliyat edildi, entübe şekilde yatıyordu. Gözlemden sonra beslenmeye başlandı. Çocuk kilo almadı, kilo kaybetti. Bağırsaklarının emilimi bozuk çocuğun. Bu bebek de eks oldu. Bebeğin başında da ben vardım. Bebeği entübe ettim. Müdahale ettim, toparladım, döndü. Sonra genel durumu bozuldu. Canlandırma işlemi yaptık ama 2 saat sonra eks oldu. Akşam polis geldi. Ben sonradan geldiğimde polisi görmedim. Polis çıkıp gitmişti. Basında en çok Karakoç bebek tarafından linç edildim" dedi.
Karaduman bebeğin ölümüne ilişkin ise sanık Eryılmaz, "KSS Eğitim Araştırma Hastanesi'nde doğuyor. Solunum sıkıntısı, kan şekeri düşüklüğü nedeniyle hastanemize 112 aracılığı ile sevk edildi. Hastaya damar yolu açıldı. Tedavisine başlanıyor. Bebek yatışı devam ederken eks oluyor. 45 dakika canlandırma işlemi sürüyor nöbetçi doktor var o saatte. Bana hiç haber verilmiyor. Bana olayı anlattılar. Bu bebek de bu şekilde eks oldu" diye konuştu.
"BEBEK ÇALMA DEĞİL, ALMA"
Özdemir, "Fırat Sarı ile ayrılma süreci mevcut hastane yoğunluğundan, hasta yönlendirme konusunda işi komple bırakmak istediğimden konunun Fırat Sarı ile olmadığı belli. Kendisiyle ayrılık sürecinde bir sürü dedikodu, tape kaydı olay çığırından çıkmıştır. 60 bin lira maaş, hasta başı bin lira gibi bir ödeme yapıldığı tape kayıtlarında bellidir. Kendisine 6 hasta sevki yaptığıma dair bir konuşmalar vardır. Mustafa Kazan ile 'bebek çalacağız' konuşmamda tek bir harfim bile ne kadar anlamı değiştirdiği bellidir çalacağız değil alacağız, bunu bile medyaya bebek çaldılar diyerek ismim zikredilmiştir. Güney Hastanesi2nde Doktor Ali beyin yerine çok fazla konuştuğuma dair tape kayıtları yoktur. Güney Hastanesi'nde bir anlaşma yapmadım. Onlarda hasta sevk ile bir anlaşma yapma mümkün değildir zaten çok küçüktür" dedi.
"HASTA YÖNLENDİRMEDEN PARA ALDIM"
Ambulans şöförü Özdemir, "Hasta yönlendirme yaptığım için Medisense işletmeden Birinci ve Şafak hastanelerinden para aldım. Maddi kazanç elde ettim. Esenler Güney hastanesinde hiçbir maddi menfaat yoktur, ödeme almadım. Hastane yönetiminden kimse ile muhatap olmuyorum. Muhasebe ile muhattap oluyorum. Anlaşmayı ise hastane yöneticilerinden Ali Aksu ile anlaştım. Medisense şirketinde ise Fırat Sarı ile anlaştım. Net bir tutar diye bir şey yok, genel anlamda sevk ettirdiğimiz, yönlendirme yaptığımız hasta kadar tutar ödenirdi. Bağcılar Şafak Hastanesi'nde Mustafa Kazan ile görüşme yaptım. Görüşmeden Semiha Arslan'ın bilgisi yoktur. Bağcılar Medilife Hastanesi'ne hasta yönlendirme yaptım. Hasta yönlendirme de İlker Gönen ve Fırat sarı ile görüşüyordum daha çok İlker Gönen ile görüşüyordum. Hastaları çevrem olduğu için buluyordum. Tapelerde '112'ye bildirmeyeceğim böyle sevkleri bildirmiyorum' demedim hastaları 112'ye bildirip bildirmeyeceği hastane yönetimine bağlı, burada ki söz konusu çeteleme listesidir. Sevklerin 112 ye bildirmeme yolu var. Orada kendimin bildirme ya da bildirmeme gibi bir söz konusu yoktur. Hastaneler boşaldığı zaman tarafım sürekli aranıyor hasta alabiliriz diyerek, bu yüzdendir aranmalarım. Serdar Yüksel ile aramda abi kardeş ilişkimiz vardır kendisi hasta yönlendirme yapmıştır bu hesap hareketleri onun ödemesidir. Yapılan hasta sevkleri il dışıdır. İl dışı hasta nakil birimde oluyor yer olmadığında Serdar Yüksek ile iletişime geçiliyor onun hastanesinde yer yoksa bana yönlendirme yapıyor. Hasta sevklerin hastane sayılarını biliyor soruyorduk." dedi.
"TAPE KAYITLARI HASTA SEVKİ İLE İLGİLİ"
Sanık Özdemir, telefon görüşmesindeki "112'ye bebek bildirsek bebek alamayız ki" konuşmasıyla ilgili, "Çeteleme usulüne göre yapıldı. Bildirip bulunamadığı hastalar İstanbul dışıdır. Bu yer bulunma süresinin 5-6 saate kadar uzandığını anlatmaya çalışıyorum. İstanbul 112 nakil birimi bebeklere yer bulamıyor demiyorum. Hastanelere bu yüzden bildirmiyorum dediğimi anlatmaya çalışıyorum. Tape kayıtları hemen hepsi hasta sevkleri ile ilgili. 67 bin 500 TL para almıştım hasta yönlendirme için. Fırat Sarı ile görüştüğüm zamanlar oldu. Fehmi ile görüşmemde herhangi bir maddi kazanç elde etmedim. Kazanç elde ettiğim hastaneleri size söyledim. 'Bebek ne zaman geldi, kaçta entübe oldu, 'onlara yapacak bir şey yok normal geliyor, çok ortalığız herkes nerede çalıştığımızı biliyor' konuşmasında kendimin 112 hasta nakilde çalıştığım için bu işlerde adımın çok duyulmasını istemiyordum. Hastaların da nereden nasıl geldiğini dosyada usulsüzlük olmadığı belirtildi. Hastanelerin hepsi 3. basamaktır. Mehmet Gürel ile Fırat Sarı arasında 'kaç tl veriyorsun mesajına cevap, '20 bin tl veriyorum üstüne eşine sigorta yapıyorum' konuşmasını ise kendisinin bir ricası olduğunu anlattım. Hastaneler ile ilgili teklifi kabul etmediğim ortadadır." dedi.
KAYA BEBEĞİN ÖLÜMÜ...
"EŞİM ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR"
Örgüt suçlamalarına ilişkin savunma yapan sanık Özdemir, "Ben hasta yonlendirmesi yaptığım dönemde, sadece Fırat Sarı'nın danışmanlık yaptığı hastanelere değil, diğer başka hastanelere de hasta yönlendirmesi yapıyordum ama her yerde sanki ben sadece Fırat Sarı'nın hastanesine nakil yapıyormuşum gibi bir algı var. Bu suçlamalar artık komiktir. Eşimin hiçbir yerde SGK kaydı yoktur. Sadece medisense sağlık şirketinde kaydı vardır. Eşim, bu hastane içerisinde bulunan güzellik merkezine gelen hastalarla ilgileniyordu. Eşim asgari ücretle çalışıyordu. Eşimin çalıştığı Medisense'nin patronu Fırat Sarı'nın eşidir. Eşimin sigortalı olarak gösterilmesine ilişkin tek konuşacak kişi, ben ve Fırat Sarıdır. Çok büyük bir yanlış anlaşılmayla eşimin ismi zikrediliyor. Doktor Ahmet Kebir'in dosyada ismi yoktur. Bu iddianamenin ne kadar ilgisizce, ne kadar tutarsızca hazırlandığı bellidir. Bilerek veya isteyerek tutukluluk sürem uzatılmaktadır. Kendim sadece 112 de ambulans şoförü olarak değil, bir çok sağlık alanında çalıştım." dedi.
"SAVCI TARAFINDAN 10 BEBEK ÖLÜMÜNDEN SORUMLU TUTULDUM"
Özdemir, "Her ne kadar 10 bebekle suçlansam da adım sadece Kaya bebekle geçmektedir. Yine savcı Yavuz Engin tarafından art niyetli olarak 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Soruşturma Savcısı Yavuz Engin art niyetli davrandı" dedi. Mahkeme Başkanı, "Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu" dedi.
Özdemir "Savunmamı sadece Kaya Bebek üzerinden yapabilirim. Kaya bebek, bir bebek sevki değil gebe sevkidir. Gebe özel Esencan Hastanesi'ne geliyor. Annede bir risk durumu olduğu yoğun bakım ihtiyacı olabileceğinden dolayı 112'ye bildiriliyor. Gebe sevki ile ilgili armalar kamu hastanelerine yapılır. 28 haftalık gebe birinin sevkiiyle başlayan bir süreçti yani. 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler. Gebe sevki ile ilgili aramalar sadece kamu hastanelerine yapılıyordu ancak o hastanelerde yer olmadığı için 112 kuralı gereği hiçbir özel hastaneye sevki yapılmamıştır. Saatler sonra yer bulunamadığı için hastanın kendi imkanlarıyla özel hastaneye sevki sağlanmıştır. Ben, Esenler Güney Hastanesi Başhekimine söyleyerek sevkini sağladım. O kadar ağır suçlamalar var ki sanki üçüncü basamak hastayı sevk etmemişiz gibi savcı tarafından hedef gösterildik." dedi. Mahkeme Başkanı sanığa, "Hiç sevk yapmamış gibi konuşuyorsun ama konuşmalarda sevk yapacağın hastaları 112'ye bildirtmeyeceğini söylüyorsun, ne demek istiyorsun" diye sordu. Sanık ise, "Bildirmeyeceğimden kastım 112'ye bildirdiğimde zaman açısından değişiklik olmayacak, hastanın sevk süresinden bahsediyorum" diye cevap verdi. Mahkeme Başkanı, çapraz sorgusunda sanığın 112 ile arasında, "Suriyeli hasta istemiyorum, Türk hasta sevk etmemiz lazım' konuşmasını sordu. Sanık, 112, özel hastanelerde Suriyeli hasta kabul etmediklerinde Türk hastayı bu hastaneye kabul etmiyor. Bu yüzden böyle dedim" şeklinde konuştu.
"İSTANBULDA 4 KUVÖZLÜ AMBULANS BULUNUYOR"
Duruşmada savunma yapan ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir, "Suçlamaları kabul etmiyorum, ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum. Burada bir gerçeği açıklamak istiyorum. İstanbul'da yalnızca 4 kuvözlü ambulans bulunuyor. Bu ambulansların bir hastaya ulaşması en az 2 saat sürüyor. Bu nedenle, tıp merkezinden yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hastanın sevk edilmesi ortalama 5-6 saat alıyor. 112 ekipleri bu süreyi bu kadar uzun tutmamak için yakındaki hastanelerle anlaşma yapılıyordu. Hastaneler, 112 protokol numarasını arayarak, hastaları kendilerine naklettiriyordu. Hasta bir an önce hastaneye gitmeli, fakat mevcut kurallar bu süreci hızlandırmaya izin vermiyor. Bu yüzden sevk zinciri bizim gibi kişiler aracılığıyla kırılıyor ve hastane bulunuyor. Biz doktorlarla konuşarak özel hastanelerin ambulanslarını kullanıyoruz ve 112 Acil Çağrı Merkezi'nden protokol alıyoruz. Böylece 5-6 saat süren sevk süreci, 45 dakikada çözülebiliyor. Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum. Şunu da belirtmek isterim. Yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerde, 112'ye durumun bildirilmesi 30 dakika sürüyor. Kamu hastanelerinde ise uygun bir hastane bulunması çok daha uzun zaman alıyor. Bu nedenle, hastaneler bizimle iletişime geçiyor. Biz, 45 dakika içinde hastaya uygun bir hastane buluyoruz. İstanbul Avrupa Yakası'nda, bebekleri taşımak için yalnızca 4 adet kuvözlü ambulans var. Buna karşılık, özel hastanelerde yenidoğan ünitelerine sahip her hastanede kuvözlü ambulans bulunuyor." dedi.
"HASTALAR GPS İLE TAKİP EDİLİYOR"
Özdemir, "Sevk algoritması ise yoğun bakımı olmayan bu hastaneler 112 nakil birimine mail olarak hasta bilgisiyle bildiriliyor ve bu işlem 30 dakika sürüyordu. 112 listesinde ceteleme kuralı var. Bu listede yoğun bakımı olmayan hastaneler hasta nakillerini kendi ayarlıyorlardı. Hasta nakillerinde çoğu kurallar pratikte ve teorikte uygulanmıyordu. Yaptığım iki sevk bildiriminde de sevk yönetimim sadece dört tane küvez ekibi vardı. Yani istanbul Avrupa yakasında bebekleri küvez ihtiyaçlarını karşılayacak dört ekip vardi. İstanbul dışı 112 nakil biriminde ise bu nakillerin hepsini 112 birimleri biliyordu. Yoğun bakımlarında yer bulunmadığında beni arıyorlardı. İddianame bin 400 sayfa olmasına rağmen hiçbir 112 çalışanının bilgi sahibi olarak ifadesi alinmamamıştır. Diğer il dışı 112 sağlık çalışanlarının da bu konuya ilişkin ifadeleri alınmalıdır. Kendi şahsımın 112 ambulans şoförü olduğumdan dolayı çok fazla algı operasyonu yapıldı. Bunu, savcı Yavuz Engin yapmıştır. Hiçbir küvez ihtiyacı olan bebeğin sevkini ben yapmadım. Ben acil çağrı bölümünde çalışmaktayım. Hastalar GPS ile takip ediliyordu. Benim hakkımdaki suçlamalar, hem 112'nin diğer çalışanlarını hem de beni zan altında bırakmaktadır." ifadelerini kullandı.
DAVANIN 5. GÜNÜ İTİRAFLARLA BAŞLADI
İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dava beşinci gününde devam ediyor. Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, anlaşmayı hastane yönetimiyle yaptığını, ayda 5-6 hasta karşılığında parayı Fırat Sarı'dan aldığını itiraf etti. Öte yandan Özdemir, savcılığın soruşturmasına ilişkin, "Art niyetliydi" dedi. Mahkeme başkanı ise, "Neden art niyetli olsun, bebek ölümlerini soruşturmak, usulsüzlüğü soruşturmak art niyet mi oluyor" diyerek tepki gösterdi.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Beşinci günde duruşma saat 10.15 itibariyle ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in savunması ile başladı.
ÇOK SAYIDA SİYASETÇİ DURUŞMAYA KATILDI
Öte yandan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Yanık, Saadet Partisi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk, DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, duruşma salonunda bulunurken, sanıklar ve mahkeme heyeti duruşma salonunda yer aldı.
DAVADA 5.GÜN!
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, savunmaların alınmasına bugün de devam ediliyor.
Sanık savunmalarının alınmasına bugün saat 09.30'da başlandı.
"BENDEN BEBEĞİN VİDEOSUNU İSTEDİ"
6 aylık Michelle Nwandı Opara'nın yenidoğan yoğun bakımında ölümüyle ilgili konuşan Toptemel, "Mesaim geceydi. Monitör ötmeye başlayınca Hakan Doğukan Taşçı'yı aradım, monitörün yanlış olduğunu, ilaçları kapattığımı, kalbini hissedemediğini söyledim. Benden bebeğin videosunu istedi. 'Bir şey yapılacak mı?' diye sordum. Kan şekerine bakılmasını söyledi." ifadesini kullandı.
Toptemel, bebeğin kan şekerine bakıp hemen müdahaleye başladığını belirterek, "15 dakika boyunca kalp masajına devam ettim. Bebeğin nabzını kontrol ettim, tekrar kan gazı almaya başladım. Alma sebebim, kötü olduğuna dair elimde bir şey olması." dedi.
Nöbetten çıkarken Taşçı'yı yeniden aradığını ve "Bebeğin nabzını hissediyorum, bir şey yapılacak mı?" diye sorduğunu belirten Toptemel, Taşçı'nın kendisine "Hayır" cevabını verdiğini söyledi.
Bu esnada Taşçı'nın sesinin uykulu gelmesi ve kendisini çok ciddiye almaması sebebiyle diğer hemşirelerin de duyması için telefonu hoparlöre aldığını anlatan Toptemel, "6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler, bebeği Fırat Sarı ve Hakan Doğukan Taşçı'nın kabul ettiğini söylediler. Ben Hakan Doğukan Taşçı'yı dinlemeden bebeğe müdahale ettim. Yine olsa yine yapardım, pişman değilim. İhmalim olduğunu düşünmüyorum." diye konuştu.
Toptemel, kimseyi suçlamak için konuşmadığını belirterek, "Nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla duruyorsam, mesai saatinde insanların hastanede olması gerekiyor diye düşünüyorum. Öncesinde bebeğin iki kez kalbi durmuş. Bize asla bu bilgi verilmedi. Bize verilen epikriz de bebeğin beslenmesi ve ilaçları alması gerektiği yönündeydi." dedi.
Kendisi gece nöbetine geldiğinde bebeğin entübe edilmiş ve makineye bağlı olduğunu kaydeden Toptemel, ilaçların etkisinde olan bebeği, elleri de kısıtlanmış şekilde teslim aldıklarını belirtti.
Toptemel, çapraz sorgusunda, "6 aylık bebek kuvöze alınıyor mu?" sorusu üzerine, "Hayır, ben bunun yasal olmadığını söylüyorum. 6 aylık, 6,5 kiloya yakın bir bebekten bahsediyoruz. Bu yasal değil, bu hastayı kim kabul etti diye sorguladığımda Hakan ve Fırat Sarı'nın kabul ettiğini söylediler. Doktor kabul ettiği için karşı çıkamadım." diye konuştu.
Gece doktoru olmadığı için nöbetlerde Hakan Doğukan Taşçı ile iletişime geçtiklerini söyleyen Toptemel, Taşçı'nın kendisinden talimat alınmasını istediğini belirtti.
Toptemel, bebek ölümünün geç fark edildiğine yönelik beyanların yalan olduğunu ve buna katılmadığını söyleyerek, "Vicdanım bu konuda gerçekten rahat. Benim 08.00'de alanı teslim etmem lazım ama sorumlu hemşire 10.00'da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar bebeğin başında bekledim. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım." dedi.
Duruşma savcısının, "Hakan Doğukan'ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun, bu ciddi bir durum, neden bunu yapıyorsun?" sorusunu Toptemel, "Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi." diye yanıtladı.
"ÇOCUĞU ÖLDÜR DESE ÖLDÜRECEK MİSİN?"
Toptemel, savcının "Talimatın sınırı vardır, çocuğu öldür dese öldürecek misin?" demesi üzerine, "Her talimata uymadığımı açıklamadım. Bu talimatta aileler bizi sıkıştırdığı için mahcup duruma düşüyoruz. O da bu anlardan bir tanesi. Talimata zorunlu kaldığım anlardan bir tanesi." diye konuştu.
Kaya bebeğin ailesinin avukatı İsmail Kılıç, sanığa "Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?" sorusunu yöneltti.
Sanık Toptemel de "Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu, bunu hep söylüyorum. Ölümler tabii ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim." yanıtını verdi.
Toptemel'e çapraz sorgu yapıldığı sırada bir kısım sanık avukatları, tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik'in, avukatının yanına gelerek sorulmasını istediği soruları söylediğini, avukatının da Toptemel'e bu soruları yönelttiğini belirtti.
Avukatlar, bu şekilde sanık Çelik'in direkt olarak sanık Toptemel'e soru sorduğunu dile getirerek, duruma itiraz etti. Çelik, durumun ortaya çıkması üzerine avukatının yanından kalkarak, tutuksuz sanıkların bulunduğu sıraya geçti.
4 KEZ PARA TRANSFERİ!
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 36 sanık ile avukatları katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya bağlandı.
Verilen aranın ardından devam edilen duruşmada, "yenidoğan çetesi" soruşturmasını yürüten savcı Yavuz Engin'in makamında ölümle tehdit edilmesine ilişkin tutuklanan Mustafa Kemal Zengin'in ifadesinde tahliyesi için savcıya gittiğini öne sürdüğü tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel'in savunması alındı.
Toptemel, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileyerek, bu durumdan dolayı üzgün olduğunu söyledi.
Sanık Hakan Doğukan Taşçı ile aralarında 4 kez para transferi olduğunu ifade eden Toptemel, bunların tamamen şirket parası olması sebebiyle hiçbir çıkarı bulunmadığını savundu.
Toptemel, hastanede gece çocuk doktoru olmadığını, Taşçı'nın gece kendisini doktor olarak tanıttığını, gündüz çalışan doktor sanık Şeyhmus Çelik'in de bunu bildiğini belirtti.
DURŞMA YARINA ERTELENDİ
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı duruşmanın dördüncü günü tamamlandı.
Duruşma yarın saat 09.30’da 5. oturumu ile devam edecek. Yarın görülecek olan oturumda sanık savunmalarının alınmasına devam edileceği öğrenildi.
"BAŞKA BİR HASTANEDE ÖLEN BEBEĞİN İŞLEMİ REYAP HASTANESİ'NDE YAPILIYORDU"
Reyap Hastanesi'nde hemşire olarak görev yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı savunma yaptı.
"Fırat Sarı, biz işten çıkmayalım diye bize bu hakediş ödemelerini yapıyordu"
Savunma yapan sanık Taşçı, "Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bir örgüte üye olmadım. Fırat Sarı'nın asistanı olarak görev yaptım, onun talimatıyla çalıştım. 2020-2023 yılları arası Fırat Sarı, Reyap Hastanesi'nde çalışmamı istedi. Bebek yoğun bakımında başladım. Doktorların kaşesini kullanmadım. Hasta sevki dışında başka bir işlemim yok. Ben Medisense Hastanesi adına vekalet dışında bir işlem yapmadım. Sanıkların hiçbiri aldıkları paraları doğru düzgün anlatamadı. Siz bir günde bir hastaya bakmanız gerekirken üç hastaya bakıyorsunuz ama hastane size bir ücret vermiyor. Fırat Sarı, biz işten çıkmayalım diye bize bu hakediş ödemelerini yapıyordu" ifadelerini kullandı.
"BAŞKA BİR HASTANEDE ÖLEN BEBEĞİN İŞLEMİ REYAP HASTANESİ'NDE YAPILIYORDU"
Fırat Sarı'nın kendisinden borç aldığını belirten Taşçı, "Fırat Sarı, bizden borçta alıyordu. Aldığı paraları olduğu gibi geri ödemiyordu. Motivasyon ücretleri, biz işten çıkmayalım diye ödeniyordu. Ben Fırat Sarı'yla çalışırken bu tür muhasebe işleriyle uğraşacağımı bilmiyordum. GMZ şirketinin işletmesi Hasan Basri'deydi. Hasan Basri, 'Bir şeyden haberim yok' diye anlatıyor ama her şeyden haberi var, ona da para atılıyordu. Ben epikriz falan yazmadım. Yenidoğan bölümünde hemşire olmak için en az bir sene çalışmak gerekiyor. Başka bir hastanede ölen bebeğin OBS (ölüm bildirim sistemi) işlemi Reyap Hastanesi'nde yapılıyordu. Bu benimle ilgili değil, Fırat Sarı'nın sistemiyle alakalıydı" ifadelerini kullandı.
“ALDIĞIM PARALARIN BU UTANÇ DUYGUSUYLA İLGİSİ VAR”
Duruşmada Okan Üniversitesi'nde müdür olarak çalışan ve sevk olması gereken bebek hastaları öğrenerek örgüt liderleri ile anlaşmalı olduğu hastaneye sevk edilmesini sağlayıp ücret aldığı iddia edilen tutuklu sanık Serdar Yüksel savunmasında “Ben Fırat Bey ve Gıyasettin Mert Özdemir'den borç aldım. Keşke hiç almasaydım. Örgütle alakalı herhangi bir görüşmem yok. Beraat edeceğimden eminim. 7 aydır tutukluyum. 112'nin algoritmasının bozulması imkansız. Asla ben onlardan para aldım diye hasta göndereyim gibi bir durum olmadı” dedi. Yüksel'e mahkeme başkanı tarafından diğer örgüt üyeleri arasında geçen “Serdar'a desem ki sana hasta başı 5 bin vereceğim, kendine hasta masta yatırmaz hepsinin bana yollar” şeklindeki konuşma soruldu. Yüksel konu hakkında bilgisi olmadığını söyledi. Örgüt üyeleri tarafından kendisinin hesabına gönderilen paralar ile ilgili “Benim böyle bir talebim olmadı” demesi üzerine mahkeme başkanı sanığa “Sana niye durduk yere para göndersinler” dedi. Kendisine diğer örgüt üyeleri tarafından teşekkür mahiyetinde gönderilen paralar sorulan sanık Yüksel “Hasta sağlığına kavuşunca teşekkür mahiyetinde” dedi. Soruşturma aşamasında susma hakkını kullanmak istediğinde bunun nedeninin aldığı para olup olmadığı sorulduğunda ise sanık Yüksel “evet aldığım paraların bu utanç duygusuyla ilgisi var” dedi.
Duruşma sanık savunmaları ile sürüyor.
“YAVRULARIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”
İddianamede il dışından suçlamaya konu olan hastanelere bebek hasta sevk ettirdiği belirtilen tutuklu sanık Serdar Yüksel savunmasına, “Dosyada adı geçen bütün yavrularımıza Allah’tan rahmet ailelerine başsağlığı diliyorum” diyerek başladı. Örgüt üyesi olmadığını söyleyen sanık, “Örgüt içinde olduğumu bile basından ve iddianameden öğrendim. Bu suçtan beraat edeceğime inanıyorum. Çünkü örgüt için bir konuşmam ya da bir çalışmam yok. Buraya nasıl geldim anlamış değilim” dedi.
FIRAT SARI’DAN GELEN PARA BORÇMUŞ
Kamuyu da asla zarara uğratmadığını söyleyen Yüksel, “Sağlık Bakanlığımız ve alt birimleri öyle güzel bir sistem kurmuşlar ki, herhangi bir açık çıksa hemen kapatıyorlar” dedi. Gıyasettin Mert Özdemir ve Fırat Sarı’dan borç aldığını söyleyen sanık, “Asla ve asla onlardan borç aldım diye onların hastanelerine hasta sevk etmedim. Keşke hiç borç almasaydım” dedi.
MAHKEME BAŞKANI: “İNSAN BİRİNE DURDUK YERE NEDEN PARA VERSİN”
Mahkeme başkanı sanığa, “İlker ve Fırat arasında bir konuşma var. İlker diyor ki ‘Serdar’dan ses var mı?’, Fırat diyor ki ‘Bu ara hastalarımız düşük’ ne anlıyorsun bu tapeden?” diye sordu. Sanık ise, “Yoğun bakımı doldurmak istediklerini biliyorum. Her hastanede olan bir şeydir” dedi. mahkeme başkanı daha sonra, “Onların hastanelerine yaptığınız her sevk başına para alıyor muydun?” diye sordu. Para almadığını söyleyen sanık, “Hayır hayır kesinlikle ama kendilerinin verdiği oluyordu” dedi.
Bu cevap üzerine mahkeme başkanı, “İnsan birine niye durduk yere para versin ki? O adam istemiyorsa tabi?” dedi.
“BENİM AMACIM BELEDİYE BAŞKANI OLMAKTI”
Funda Özen’in ardından Esenyurt Belediyesi’nde Sağlık İşleri Müdürü olan tutuklu sanık Renas Kılıç savunmasını yaptı. Savunmasının başında mesleğe nasıl başladığını detaylı bir şekilde anlatan sanığı mahkeme başkanı, “Sen hakkındaki suçlamaları biliyor musun?” diye uyardı. Mahkeme Başkanının, “Sen 112’ye başvuran hastaları usulsüz bir şekilde Reyap Hastanesi’ne sevk etmekle suçlanıyorsun” diye hatırlatması üzerine sanık, “Bir tane örnek var mı? Sağlık Bakanlığı sistemi kolay bir sistem değildir. Bu suçlamayı asla kabul etmiyorum” dedi.
"BİZ BİTMİŞİZ ZATEN"
Basında çıkan haberlerden dolayı eşinin işe gidemediğini anlatan sanık Renas Kılıç, “Ben iki depremde de çocuklarımı bırakıp enkazda görev yaptım. Ben burada bebek ölümü ile suçlanmıyorum ama hepimize bebek katili deniyor” dedi. Cezaevinden çıkacağına inandığını söyleyen Kılıç, “Ama çıktıktan sonra insanların karşısına nasıl çıkacağımı bilmiyorum. Benim amacım belediye başkanı olmaktı” dedi. Kendisiyle aynı suçtan yargılanan kişilerin dışarıda olduğunu söyleyen Kılıç, “Ben cezaevindeyim. Bir insanın hayatını bitirmek bu kadar kolay değil. Biz bitmişiz zaten” dedi.
DURUŞMA 13.40 SIRALARINDA BAŞLADI
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma verilen 40 dakikalık aradnın ardından saat 13.40 sıralarında yeniden başladı. Duruşmada hasta sevkiyle ilgilenen tutuklu sanık Serdar Yüksel'in savunması alınıyor.
DURUŞMAYA ARA VERİLDİ
Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Dördüncü günde duruşma saat 10.30 itibariyle tutuklu sanık muhasebeci Funda Özen'in savunmasının alınmasıyla başladı.Ardından sağlık hizmetleri müdürü tutuklu sanık Renans Kılıç'ın savunmasıyla duruşma devam etti. Mahkeme başkanı saat 12.30 sıralarında duruşmaya 40 dakika ara verdi.
İLK SAVUNMA YAPILDI
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Funda Özen, “Doktor asistanı olarak çalıştım Reyap Hastanesi’nde 3 ay. Sonra 2024 yılının Mayıs ayına kadar medikal muhasebe uzmanı olarak çalışmaya başladım. Yenidoğan birimini fatura ettim. Dolandırıcılık ile suçlanıyorum. Ama hiçbir menfaatim, kazancım yok. Dosyadaki çoğu kişiyi tanımıyorum. 5-6 kişi tanıyorum bunlar da hastanede çalıştığım kişiler. Hiçbir şekilde ek bir gelirim yok. Medikal muhasebede SGK faturalandırma işlemi yapılır. SGK’da tıbbi evraklar ile oynama yapıldığı gerekçesi ile dolandırıcılık suçundan yargılanıyorum. Ama benim tıbbi bilgim yok. Tıbbi bir evrak ile oynama imkanım olamaz. Bu şekilde bir oynama yapmadım. Ben basamak değiştirmenin nasıl mümkün olduğunu bilmiyorum. Ben iddianameyi okuduğumda anladım böyle bir işletme olduğundan bilgim yoktu” dedi.
10.30'DA BAŞLADI
İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülen duruşma saat 10.30'da başladı.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülmeye devam ediyo. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.Dördüncü günde duruşma saat 10.30 itibariyle tutuklu sanık muhasebeci Funda Özen'in savunmasının alınmasıyla başladı.
DAVADA 4.GÜN
22'si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı "Yenidoğan Çetesi" davasında 4. güne girildi.
Dün görülen 3. gün duruşmasına, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Toplamda 47 sanığın yargılandığını davada 13 sanığın ifadesi tamamlandı.
DURUŞMA YARINA ERTELENDİ
Duruşma savunmaların alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
EVLADINI HASTANEDEN BİSKÜVİ KUTUSUNDA ALMIŞ!
Tutuklu sanık doktor Rıza Keykubad savunmasında, pratisyen hekim olduğunu, olaylarla alakası bulunmamasına rağmen sanık olmanın kendisini kahrettiğini söyledi.
YABANCI OLDUĞUMUZ İÇİN OYUN OYNANDI
Keykubad, "Kaya bebeğin vefatında hiçbir kastım yoktur. Esenler Güney Hastanesinde hiçbir zaman çalışmadım. Diplomam Güney Hastanesine kayıtlı değildir. Bu bebeği hiç görmedim, hiçbir müdahalem olmadı. Ne ben ne de eşim o tarihte hastanede bulunmadık. Kaya bebek 13 Kasım 2023'te dünyaya gelmiş, 16 Kasım'da vefat etmiştir. Eşimin (Hilda Keykubad) bu tarihlerde Güney Hastanesinde çalışmadığını ispat ederim. Ben hiçbir delil olmaksızın suçlu ilan edildim. Ne ben ne de eşim bebek Kaya'yı görmedik." diye konuştu.
Denetim raporunda adlarının geçmediğini belirten Keykubad, yabancı oldukları için kendilerine oyun oynandığını öne sürdü.
Kaya bebekle ilgili gece geç saatlerde bilmediği bir numaranın kendisini aradığını dile getiren Keykubad, "Bir hemşire arayarak, bebeğin durumunun kötüleştiğini söyledi. Ben de bebekle ilgili bir bilgim olmadığını, çocuk doktorunu çağırmasını söyledim. Güney Hastanesinde yatan Kaya bebekle ilgili hiçbir bilgim yoktur. Kaldı ki hemşireye yol gösterecek, yönlendirme yapacak bir yetkim de yoktur. Aileye sabırlar diliyorum. Bana çirkin iftiralar attılar. 20 yıllık hekimim. Ben de bir babayım." dedi.
Keykubad, Kaya bebekle ilgili "Fişini çekersin." demediğini, kendisine iftira atıldığını iddia etti.
KAN DONDURAN DETAY! BEBEĞİ BİSKÜVİ KUTUSUNDA ALDI
Keykubad'ın savunmasının ardından tekrar söz alan Kaya bebeğin ailesinin avukatı Kılıç, "Sanık sürekli 10 yaşında çocuğu olduğunu ve bir baba olduğunu söylüyor. Allah bağışlasın. Benim müvekkilim de evladını kaybetmiş bir baba. Kendi evladını hastaneden bisküvi kutusu içinde almış ve o kutuyu kucağında götürmüştür." diyerek, sanığın savunmasına tepki gösterdi.
EL ALTINDAN DA İLAÇ SATMIŞLAR
Para uğruna bebeklerin yoğun bakımda ölümlerine neden olan Yenidoğan Çetesi davasının ilk duruşması üçüncü günde sürüyor. Bakırköy Adliyesi’nde bulunan Aslı Bilger Kutludağ son durumu aktarırken Avukat Emrah Golgiyaz önemli bilgiler paylaştı.
Avukat Emrah Golgiyaz’ın A Haber’de aktardıkları şöyle:
"EL ALTINDAN İLAÇ SATMIŞLAR"
Bugün davanın üçüncü günü. İlk iki gününde 6 sanık dinlendi. Bugün de saat 3 itibariyle 3. sanığın beyanları devam ediyor. Savunmaları devam ediyor. Sabah ilk saatlerde Cansın Akyıldırım'ın savunmasıyla duruşma başladı. Burada Mahkeme Başkanı tarafından Fırat Sarı ile aralarındaki para trafiği soruldu kendisine. Bu para trafiğinin kendisinin yaptığı savunmada şunu söyledi: Para trafiğiyle alakalı Fırat Sarı tarafından bana gönderilirdi. Ben bu paraları hemşirelere dağıtırdım ve bu motivasyon için yapardım dedi. Daha sonrasında bu satılan ilaçlarla alakalı kendisinin bilgisinin olmadığını ama Fırat Sarı'nın kendisine ilaçları Hasan Basri ve Doğukan Taşçı'nın sattığını, el altından sattığını söyledi. Bu ilaçlar da normalde yeni doğan bebeklere kullanmadıkları ama sanki kullanıyormuş çocuk buna ihtiyaç duyuyormuş gibi sigortadan, SGK'dan talep ettikleri ve bunu aldıkları, hastaya kullanmadıkları için kapalı kutu şeklinde piyasaya el altından sürdüklerini söylediler. Bunu da beyan ettiler.
"ÇOCUK DOKTORU DEĞİL DOKTOR BİLE YOKTU"
Daha sonra ikinci kişi çağrıldı. Onun beyanlarına, onun savunmalarına geçildi. O dinlendi öğleden önce. O da hastanenin çok kötü durumda olduğunu, yeni doğan bebek kısmının çok kötü durumda olduğunu, doktorun olmadığını, ilaç eksikliklerinin olduğunu, bu ilaç eksikliklerini ilettiği zaman da bunun kayıtsız kaldığını, yani ilaçlar bir an önce temin edilmediğinden hastalara da kullanamıyorlar. Kullanmadıkları için aslında pasif olarak hastaları ölüme terk ediyorlar, iyileştirmedikleri için veya daha donanımlı bir hastaneye sevketmedikleri için. Bu şekilde söyledi.
Sanıklar savunmada şunu söylediler: Yeni doğan kısmında normalde çocuk doktorunun olması lazım. Bu doktorun yani gündüz orada olduğu gibi akşam da farklı varsa nöbetçi bir doktorun olması lazım. Burada doktor hiç yok, çocuk doktoru hiç yok. Bu açığı kapatabilmek için de farklı polikliniklerden doktor çağırıyorlar. Tabii bu doktor kimi zaman geliyor, kimi zaman gelmiyor. Telefona cevap verilmiyor. Bu şekilde hemşire kendi kısıtlı bilgisiyle bir şeyler yapmaya çalışıyor. Tabii bir alanda uzman bir doktor olmadığı için de bebeğe sağlıklı bir tedavi uygulanamıyor. Bu şekilde de bebekler sağlık açısından ciddi zararlar görüyor. İlerleyen süreçlerde de o sağlık sorunlarından dolayı bebek düzelmiyor ve maalesef bebek hayatını kaybediyor.
YA YANLIŞ TEDAVİ YA DA İLAÇ
Daha sonra Mahkeme Başkanı'nın sorduğu bir soru var. Fırat Sarı'nın hemşirelerden çocuk bebekleri entübe gösterip göstermedikleriyle alakalı. Burada sanıklar şunu söylediler: Fırat Sarı'nın kendilerine entübe olmayan bebekleri dahi eksik gösterdiklerini, bu şekilde sigortadan daha fazla para aldıklarını, Mahkeme Başkanı bunun ne için yapıyorlar diye tekrar sordu. Daha fazla kazanç için bunu yapıyorlar diye bir yanıt verdi sanık.
Epikrizlerdeki normalde onu zaten yetkili olmayan kişilerin doldurduklarından bahsettiler. Kimi tabii bunu kabul etmese de kimi sanıklar evet bunu normalde doktorun doldurması lazım. Yani bu yeni doğan bebeğe hangi tedavinin uygulandığı, hangi teşhisin konulduğu, hangi ilaçların ne kadar doz verildiği bunların iyi bir şekilde listelenip oraya yazılması lazım ki bu bebek başka bir hastaneye sevk edilirse veya daha sonra bir sorun ortaya çıkarsa bu bebeğe ne uygulanmış bunu görebilmelerini sağlayacak. Bunun önüne geçiyorlar. Veya bebek ölüyor adli vaka olduğu zaman epikriz istiyorlar. Orada bebeğin hangi tedaviyi gördüğüne bakıyorlar. Tabii burada yanlış tedavi uyguladıkları için veya ilacı hiç vermedikleri için bu kusurların ortaya çıkmaması için de kendileri en az kusurlu gösterecek ve kusursuz gösterecek şekilde bu epikriz raporlarını düzenliyorlar. Epikriz raporunu düzenlemeye yetkili doktor orada hiç yok. Ve o doktor hastanede ayrılmış. Tanıklar bunu söylüyor.
SANIKLAR AĞIZ BİRLİĞİ YAPIYOR
Doktor hiç yok yani. İş akdini fesedip hastaneden ayrılmış. Ama yerine yeni bir doktor bulamadıkları için hala o doktorun kaşesini kullanıyorlar. Yani o doktor aslında neye imza attığını bilmeden kaşesi orada epikrizleri doldurup kaşeleyip imzalayıp gönderiyorlar.
Sanıklar arasında bir ağız birliği de var. Evet, bazıları artık tapelerden sonra kendilerini çok savunamayınca veya artık köşeye sıkıştığını hissedince kimleri suçlarını itiraf ediyorlar veya diğer sanıkların yaptıkları şeyleri itiraf ediyorlar. Burada da artık inkâr edemeyince bunu kabul etmek zorunda kalıyorlar. Çünkü doktor yok ortada. Epikriz düzgün dolduramazlarsa sorumlu olacaklar. Bu sorumluluklarını ortadan kaldırabilmek için yarın bir gün bir soruşturma olursa bir denetim olursa açıklayabilmek için de bunu yapıyorlar. Zaten bahsedilen Kaya bebeğin ölümünden sonra hastane kameralarını da toplamış. 3. dinlenen sanık bunu söyledi. Kendisine kameraları yeni doğanda ki kameraları söktürdüklerini böyle bir denetimi kendisinin daha önce hiç görmediğini normalde gelip usulünce bir şey sorulup gidildiğini ama Kaya bebeğin ölümünden sonra derinlemesine bir inceleme yapıldığını bütün dosyaların tarandığını ama hastane yönetiminin hemen daha sonrasında bütün kameraları toplattığını beyan ettiler.
"500 GRAM BEBEK Mİ OLUR ÇEK FİŞİNİ"
Çağla Durmuş’un ardından tutuklu sanık hemşire Damla Atak’ın savunması alındı. Hiçbir örgüte üye olmadığını söyleyen sanık Atak, “Herkes birbirinin dedikodusunu yapıp kuyusunu kazıyor. Herkes arkadan konuşuyor. Örgüt varsa da üyesi değilim. 2022 yılında Fırat Sarı işletmeciliğinde çalıştım ama 1-2 kere gördüm sadece” dedi.
“BEBEK YOĞUN BAKIM DOKTORU OLMAYAN BİR HASTANE”
Güney Hastanesi’nde 6 ay çalıştığını söyleyen Damla Atak, “Kaya bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Kaya bebek 500 gramdı ve akciğerlerinde kanama vardı. Yenidoğan yoğun bakım doktoru olmadığı için başhekim Ali beyi aradım. Ali bey hemen geldi. Neler yaptığımızı sordu. Ben de anlattım. Kendisi de bebeğe bakması için çocuk doktoru Oktay beyi getirdi. Bebeğe baktı. Hastanede yoğun bakım doktoru yoktu, gece nöbetçi çocuk doktoru olmayan bir hastane” dedi.
"500 GRAM BEBEK Mİ OLUR ÇEK FİŞİNİ"
Atak, "Bebeklerden sorumlu hemşirelerin listesini ben yazıyordum, bu yüzden tutukluyum. Bebek ex olduğunda benim hastanede olmam gerektiği söyleniyor, ben de diğerlerinin de hastanede olması gerektiğini söylüyorum. Batuhan Rıza Bey'i arayıp, '500 gram bebek mi olur' diyor. Rıza Bey'in de '500 gram bebek mi olur çek fişini' dediğini duydum, bunu savcılıkta öğrendim. Doğukan Taşçı'nın yayınladığı videoyu televizyonda izledim. Hasta mahremiyeti diye birşey var bunun için doktor olmak gerekmiyor, bunu herkes bilir. Ben bir hemşire olarak nasıl baska bir hemşireyle görüntülü konuşurum. Beni arasaydı ben hastaneye giderdim ama beni aramadılar. Riza Bey, Batuhan Bey'e 'Bebeğin durumu çok kötüyse fişini cek diyor'. Bunu bebeği bilen ben yapamıyorum Batuhan nasıl yapıyor. Hastaneyi denetime geldiğinde Kaya bebekle ilgilenen doktoru sordular. Ali Bey bebeğin ex olduğunu söyledi. Biz de, o sırada sorumlu hemsire olmadığı için Rıza Bey'in eşi Hilda Hanım'ın kaşesini kullandık. Hilda Hanım o sırada Güney Hastanesi'nde çalışmıyordu, Hilda Hanım bebeği hiç görmedi, Rıza Bey gördü. Mehmet Gürül hastalarla kendi ilgilenirdi. Şeyhmus Çelik işten ayrıldığında yasal olarak çıkışını hemen yapmadılar, 1 hafta Mehmet Gürül kendi ilgilenirdi. Sonrasında Ümit Bey ilgilendi" dedi.
“BEBEĞE MÜDAHALE ETMEYE İZNİM YOK”
Kaya bebeğin öldüğü gece hastanede olmadığı için suçlandığını söyleyen Atak, “Ölümüne sebep olduğum için suçlanıyorum. Asla bunu kabul etmiyorum. Ben bunun üzüntüsünü zaten yaşıyorum. Bebeğin öldüğü gece orada olmam gerektiği söyleniyor ama benim zaten bebeğe müdahale etmeye iznim yok” dedi.
İŞTEN AYRILAN DOKTORUN KAŞESİNİ KULLANMAYA DEVAM ETMİŞLER
Şehmus isimli yoğun bakım doktorunun kendisi işe başladıktan sonra işten ayrıldığını anlatan Atak, “500 gram bebeği (Kaya bebek) Şehmuz doktor görmedi. Ben işe başladıktan sonra Şehmuz doktor işten ayrıldı ama yerine doktor olmadığı için onun kaşesi yoğun bakımda kullanıldı. Sonra Hilda doktorun girişi yapıldıktan sonra onun kaşesini kullandık. Bebek öldüğü zaman Rıza bey vardı. Kendisi ifadesinde Kaya bebeği hiç görmediğini söyledi ama kendisi bebeği gördü” dedi.
"BEBEK ÖLMEDEN ÖNCE KUSMUŞ"
Mahkeme başkanının ardından duruşma savcısı da sanık Çağla Durmuş’a soru sordu. Hayatını kaybeden Havvanur Karakoç bebeğin fenalaşmadan önce kustuğunu söyleyen savcı, “Bebeklere hiç mi göz gezdirmiyorsunuz?” diye sordu. Durmuş ise, “Gezdiriyordum” dedi. Bunun üzerine savcı, “Hastanedeki eksiklikleri tek tek anlattın. Epikriz raporlarındaki basamak oyunlarından bahsettin. Fırat Sarı’nın rolünden bahsettin. Bundan hastane sahibinin haberi var mıydı?” diye sordu. Sanık Çağla Durmuş ise, “Malzeme eksikliklerini bazı yöneticilerim biliyordu” dedi. Bu kez de savcı, “Başhekim ve sahipleriyle ilgili net bir bilgin yok mu? Biliyorlar mıydı bunları?” diye sorunca sanık Durmuş, “Vardır herhalde bilmiyorum efendim” dedi.
“FIRAT SARI’NIN AMACI DAHA FAZLA KAZANÇTI”
Fırat Sarı’nın epikriz raporlarına müdahale ettiğini söyleyen Çağla Durmuş, “Olmamış şeyleri olmuş gibi gösteriyordu. Basamaklarla oynuyordu. Bunlar doğru değildi. Yapılmaması gereken şeylerdi normalde” dedi. Mahkeme Başkanının, “Burada Fırat Sarı’nın amacı neydi?” diye sorması üzerine Durmuş, “Daha fazla kazanç” dedi.
Mahkeme başkanı bu kez sanığa, “Karakoç bebek hiç entübe olmadı. Biz onu entübe gösterdik hep” şeklinde konuşman var” diye sordu. Sanık Durmuş ise, “Biraz önce de bahsetmiştim efendim. Epikrizle uyumlu olmayan dosyalar vardı. Bu konuşmaydı. Eksik evraklardan bahsediyordum” dedi.
"ÖLÜME NEDEN OLACAK DAVRANIŞIM OLMADI”
Cansu Akyıldırım’ın ardından hemşire Cansu Durmuş savunmasını yaptı. Herhangi bir örgüt olduğunu düşünmediğini söyleyen Durmuş, “Varsa da ben üye değilim” dedi. Hiçbir hastaya karşı ihmali davranışta bulunmadığını söyleyen Durmuş, “Bir hastanın ölümüne neden olacak bir davranışım olmadı. Ben normalde hastane maaşıyla geçinen bir insanım” dedi.
“İLK İFADEMDE DOKTOR YOK DEDİM AMA VARDI”
Yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiği iddianamede yer alan Havvanur Karakoç isimli bebeğin ölümünden sorumlu tutulanlardan biri olan sanık Durmuş “Karakoç bebek kötüleştiğinde hemşire beni çağırdı. Bebeği entübe edip hemen müdahaleye başladık. Ben ilk ifademde doktor Dursun'un orada olmadığını söylemiştim ama oradaydı. Sonradan hatırladım. Hastaya damar yolu açıldı. Ama hasta dönmedi” dedi.
"FIRAT SARI İLE 3 YILDIR SEVGİLİYİZ"
MAHKEME BAŞKANI: “DOKTORLARIN HİÇ KONUŞMASI YOK HEP HEMŞİRELER KARAR VERİYOR”
Cansu Akyıldırım’a yaptığı bir telefon konuşmasında yoğun bakıma gelen bebeklerin hangi basamakta olacağına dair soruları da soruldu. Ancak Akyıldırım telefon konuşmasını hatırlamadığını yoğun bakım basamaklarına doktorların karar verdiğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Yoğun bakım basamaklarına hep doktorların karar verdiğini söylüyorsunuz. Ama tapelere bakıyoruz hep hemşireler konuşuyor hangi basamak yazalım nasıl yazalım diye hiç doktorların basamak konuşması yok” dedi. Akyıldırım yine, “Konuşmayı hatırlamıyorum” dedi.
“BU DOSYADA ADIMIN GEÇTİĞİ İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM”
7 aydır tutuklu olduğunu ve artık bir şeylerin sonuçlanmasını istediğini söyleyen Akyıldırım, “Dosya medya tarafından çok dallandı budaklandı. Böyle bir dosyada adımın geçtiği için çok üzgünüm” dedi. Fırat Sarı ile nasıl bir ilişkisi olduğu sorulan Akyıldırım, “Yaklaşık 3 sene sevgiliydik” dedi.
“FIRAT SARI İYİ BİR DOKTORDUR”
Örgüt lideri Fırat Sarı’nın avukatı sanığa, “Fırat Sarı nasıl bir doktordur?” diye sordu. Sanık Cansu Akyıldırım da, “İyi bir doktordur. Her zaman hastalarıyla ilgilenir. Hafta sonu bile hastaneye gelip hastalarına bakar. Hasta yakınlarını bizzat kendisi bilgilendirir. Gece acil bir durumda aradığımızda da hemen gelirdi” dedi
"BEN BIRAKTIM ÖLÜRSE ÖLSÜN"
Cansu Akyıldırım’ın ardından hemşire Cansu Durmuş savunmasını yaptı. Herhangi bir örgüt olduğunu düşünmediğini söyleyen Durmuş, “Varsa da ben üye değilim” dedi. Hiçbir hastaya karşı ihmali davranışta bulunmadığını söyleyen Durmuş, “Bir hastanın ölümüne neden olacak bir davranışım olmadı. Ben normalde hastane maaşıyla geçinen bir insanım” dedi.
‘BEN BIRAKTIM ÖLÜRSE ÖLSÜN’ SAVUNMASI, “DÜŞÜNMEYİ BIRAKTIM BEBEĞİ DEĞİL”
İddianamede yer alan telefon konuşmasında bir bebek için, “Ben bıraktım ölürse ölsün” dediği okunan Cansu Yıldırım bu kayda karşı, “Aslında orada bıraktım derken, düşünmeyi bırakmak anlamında söyledim. Hastayı bırakmak değil” dedi.
“HESABIMA GELEN PARALAR MOTİVASYON İÇİNDİ”
Bugün yapılan celsede ilk olarak tutuklu sanık yenidoğan yoğun bakım hemşiresi Cansu Akyıldırım savunma yaptı. Üzerine atılı suçu kabul etmediğini söyleyen Akyıldırım, “Maddi çıkarım olmadığı için dolandırıcılık suçunu kabul etmiyorum. Ben maaşlı çalışanım. Ailemden de maddi yardım olmuştur. Örgüt olduğuna inanmadığım için bu suçu da kabul ediyorum” dedi.
Fırat Sarı’nın şirketinden hastanesinin tıbbi danışmanlık aldığını söyleyen Cansu Akyıldırım’a iddianamede yer alan hesap hareketleri soruldu. Fırat Sarı’dan kendisine gelen paraların motivasyon amaçlı olduğunu söyleyen Akyıldırım, “Fırat bey bana aylık olarak toplu para atardı ben de bu parayı motivasyon amaçlı ekibe dağıtırdım” dedi.
“BEBEK GELDİĞİNDE MOSMORDU”
Hayatını kaybeden bir bebekle ilgili yapılan konuşması sorulan Cansu Akyıldırım, “Yabancı uyruklu bir bebekti. Başka bir hastaneden bize geldi. Geldiğinde mosmordu. Hemen oksijen verdim. Doktor Dursun beyi aradım ama ulaşamadım. Doktor İlker beyi arayıp ulaşmasını istedim. 5 dakika kadar sonra Dursun bey geldi. Bebeğin akciğer filminin çekilmesi için kucağıma aldığımda arka sağ tarafında şişlik farkettim. Dursun beye de söyledim. Akciğer filmi çekilirken bebeğin kalbi durdu. Yaklaşık 45 dakika müdahale ettik. Ancak bebek hayatını kaybetti” dedi.
“İLAÇ SATTIKLARINI O GÜN ORADA ÖĞRENDİM”
Mahkeme başkanı sanığa, Fırat Sarı ile yaptığı bir telefon konuşmasında, “Hasan Basri Gök ile iletişimini kes” dediğini hatırlatarak nedenini sordu. Sanık Cansu Akyıldırım ise, “Fırat Sarı beni arayarak Hasan seni evden alacak bir şey konuşmamız lazım dedi. Beni aldılar ve evimin yakınında bir yerde oturduk. Fırat Sarı Hasan’a, ‘Yaptın mı gerçekten’ dedi. Ben olayı bilmediğim için bir şey diyemedim. Sonrasında da, ‘Paraya ihtiyacın varsa söyleseydin hallederdik’ dedi. Hasan da paraya ihtiyacı olduğu için yaptığını söyledi. Ben ilaç sattıklarını o gün orada öğrendim” dedi.
DURUŞMA BAŞLADI
Duruşma, Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Saat 10.30'da başlayan duruşmada Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 20 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşma tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım'ın savunmasıyla başladı.
"PARAVAN ŞİRKETLER SUÇUN GÖSTERGESİ"
Yenidoğan Çetesi davasının ilk duruşmasında bugün 3. gün başladı. Detayları A Haber muhabiri Aslı Bilger Kutludağ aktarırken avukat Zafer İşeri canlı yayında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Zafer İşeri’nin öne çıkan sözleri:
"Mahkeme sanıkları dinlemeye devam ediyor. Soruşturma süreci çok iyi hazırlandığı için mahkeme süreci de o kadar iyi ve rahat gidiyor. Bu yargılamada her şey çok net şekilde ortada. Aralarında ses kayıtları ve konuşmalar hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde bu sanıkların örgüt olarak beraber hareket ettiğini ve ekonomik menfaat sağlamak için bebeklerin canlarını hiçe saydığını gösteriyor.
Bebekleri ya sağlıklıyken hasta konumuna sokup olabildiğince fazla süre yoğun bakımda tutmak istediklerini ya da hastalar ise iyileşmelerini engelleyerek ekonomik kazanç sağlamak istediklerini görüyoruz. Sanıklara tapeler ve konuşmalar sorulduğunda da itiraf etmekten başka çare bulamıyorlar. Yargılama oldukça iyi şekilde seyrediyor."
PARAVAN ŞİRKETLER SUÇUN GÖSTERGESİ
"Çok iyi hazırlanmış bir iddianame ve buradaki deliller ışığında somut olarak sanıklara savunmaları sorulduğunda da inkara yönelik söylem görmüyoruz. Örgüt lideri Fırat Sarı en son dinlenecek. O zamana kadar her şey ortaya çıkmış olacak ve ona çok fazla söyleyecek söz kalmayacak.
Haksız yoldan kazanç elde eden örgütler şüphesiz ki sağladıkları geliri aklamak istiyorlar. İşte bunun için de paravan şirketler kurmuş. Bu paravan şirketleri de örgüt üyesi olan isimlerin üzerine yapmışlar. İşte bu nedenle Fırat Sarı diğer üyeler üzerine şirket yapmış. Bu da zaten işlenen büyük suçun göstergelerinden biri."
DAVADA 3.GÜN BAŞLADI
İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlamak ve bebeklerin ölümüne neden olmak iddiasıyla 47 sanığın yargılandığı davada 3.gün başladı.
DAVAYA YARIN DEVAM EDİLECEK
Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine yarın devam edilecek.
"SEVK İŞLEMİ İÇİN DOKTOR OLDUĞUNU SÖYLEDİ"
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Fehmi Alperen, "Ben İBB’ye bağlı ambulans şoförü olarak çalışıyorum. 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışıyorum. Hasta sevki yapıyoruz. Bir şirketim de vardır aynı zamanda. Biz yeni doğan hasta nakli yapmıyorduk. 112 sisteminin bertaraf edilerek hastanelere sevk yapıldığı iddiasına katılmıyorum. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bahsi geçen hiçbir hastaneye nakil yapmadım. Birçok sevki sanık Hasan Basri Gök yürütmektedir. Hatta sevk işlemi için bazen doktor olduğunu söylemiştir kendisi. Benim hakkımda iddianamenin hiçbir sayfasında sevk ile alakalı bir şey yoktur. Sanıklardan Hakan Doğukan Taşçı’yı tanıyorum. Taşçı bana hasta bebeklerin basamak değerleri ile oynandığını da söyledi. Benim Fırat Sarı ile bir menfaat ilişkim yoktur. Sarı’nın hesabından bana yıllardır gelen 1 TL bile yoktur. Burada bir örgüt olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Buradaki herkes sağlık çalışanı” dedi.
Fehmi Alperen’in avukatı ise savunmasında, “Benim müvekkilim mağdurdur. Burada suçlanan kişiler aynı zamanda da mağdurdur. Uzun süredir tutuklu olan müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum” dedi. Sanık avukatının savunmasının ardından duruşmanın 3. oturumunun yarın saat 09.30’da devam etmesine karar verildi.
“CİMER ŞİKAYETİNİ BEN YAPTIM TUTUKLANAN DA BEN OLDUM”
Hasan Basri Gök’ün çapraz sorgusunun ardından bebek yoğun bakım hemşiresi olan tutuklu sanık Deniz Korkmaz savunma yaptı.
"KURTLAR VADİSİ REPLİĞİNİ KULLANDIM"
Verilen 45 dakikalık aranın ardından sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Saat 15.00 sıralarında başlayan duruşmada tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz, savunma yapmaya başladı. Korkmaz savunmasında, "Hastanede bebek yoğun bakımda çalıştım. Hemşireyim. Hakkımda yapılan suçlama somut delillere dayanmıyor. İşin komik tarafı bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım. e-Devlet'te de kaydı var; ama burada tutuklu olan benim" dedi. Mahkeme başkanının, 'Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir' sözünü sorması üzerine ise Korkmaz, "Kurtlar vadisinde bir replik vardı. Onu kullandım" yanıtını verdi.
"ÇÖPE ATILMASI GEREKEN İLACI SATTIM"
Korkmaz ilaç satışıyla ilgili sorulan bir soruya ise, "Fırat Sarı beni arayıp, evimde kaç tane olduğunu sordu ama benim evimde yoktu. Zaten ben o gün evde değil hastanedeydim. Hastanede kaç tane olduğunu bildirdim. Hakan Doğukan Taşçı ile ilaç hakkındaki konuşmamız ise çöpe atılması gereken ilaçlar vardı. Ben de bunları atmak yerine Hakan Doğukan Taşçı'ya sattım. Benden elimdeki şişeleri istemişti. Başka hiçbir eylemde bulunmadım. Anlattığım ve duyduğum herşeyi anlattım. Epikriz yazmak hekimin işidir. GMZ şirket, sağlık ve turizim üzerineydi. Fırat Sarı, şirketi benim üzerime yapacağını söyledi. 'Sen de şirket sahibi olursun' dedi. Ben de maalesef kabul ettim. Şirketi Sümeyye Nur Arslan yönetiyordu. Genelde para işleriyle Sümeyye ilgileniyordu.Şirket için Hasan Basri Gök’e velayet verildiğini biliyorum. Bir hemşireye 5 hasta düşüyordu. Çok fazla yoğunluk vardı. Hastayı eşya gibi görülüyordu. Avcılar Hospital'de sıkıntı çıktığında Fırat Sarı giderdi. Duyumlarım var gördüğüm şeyler yok" şeklinde konuştu.
SAVCI: SAĞLIKLI BEBEKLERE İLAÇ VERİP ENTÜBE Mİ ETTİNİZ?
Mahkeme başkanının sorularının ardından duruşma savcısı da sanık Hasan Basri Gök’e soru sordu. Savcı, “Bir doktorun bebekleri yenidoğana yatırmadığından şikayet ediyorsunuz ve sen karşı tarafa diyorsun ki, ‘sana bir … isimli bir ilaç getireceğim. Onu azar azar bebeklere ver’ benim bildiğim kadarıyla bu ilaç bebeklere verildiğinde bebeklerin entübe edilmesine yol açıyor. Sağlıklı bebekleri entübe ettiniz mi hiç? diye sordu. Sanık Gök ise, “Saçma bir muhabbet” demekle yetindi.
Cevabın üzerine savcı, “Vermeyeceğin ilacı neden götürüyorsun. İlaç adını söylüyorsun. Nasıl yapacağını söylüyorsun. Çok da saçma sohbet gibi gelmedi bana. Siz sağlıklı bebeklere ilaç verip entübe mi ediyordunuz?” dedi. Sanık ise, “Hayır onu bizde kimse yapmaz” dedi.
DAVAYA ARA VERİLDİ
Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine mahkeme tarafından 45 dakikalık ara verildi.
Aranın ardından duruşmada sanık savunmalarının devam edeceği öğrenildi.
NE KADAR CEZA ALACAKLAR?
Hukukçu Avukat Zafer İşeri, A Haber canlı yayınında Yenidoğan Çetesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
İşeri, "Burada bir örgütten bahsediyoruz. Örgüt bir suç işlemek amacıyla bir araya gelmiş hiyerarşik açıdan birbirlerine bağlı, lideri olan, yöneticisi olan, kasası olan bir organizasyon. Bu örgütü kurmak ve yönetmek ve buna üye olmaktan kendileri ayrı ayrı ceza alacaklar. Bu cezalar 10 yıla varan suçlar. Bunun haricinde sonuca baktığımızda ne yazık ki 10 tane bebeğimizin yargıya yansıyan bilinen kısmıyla öldürülmesi hadisesi söz konusu. Burada iddianame ölüme sebebiyet verme suçundan düzenlendi. Kasten öldürme suçu ki çocuklar için işlenirse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiriyor. İhmalen bir kişinin ölümüne sebebiyet vermek maksimum 20 yıllık bir hapis cezası öngörüyor. Burada kasten çocuk öldürmek suçundan başka bir şey düşünülemez. Bir ihmalden bahsedilemez." ifadelerini kullandı.
"112 DEVREYE GİRMEDEN BEBEKLERİ ALIYORDU"
Duruşma saat 10.00'da başladı. Duruşmada ilk olarak sanık müdafilerin isimleri okundu. Duruşma hemşire olarak görev yapan tutuklu sanık Hasan Basri Gök'ün savunmasının alınmasıyla başladı.
"FIRAT SARI'NIN HEMŞİRESİYDİM"
Tutuklu sanık Hasan Basri Gök mahkeme başkanının 'Hakkında sahtecilik ve örgüt üyesi olmak suçlarından dava açıldı Savunmanı yapacak mısın?' sorusuna karşılık, "Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, suç örgütüne üye olma suçundan açılan dava hakkında, savcılık ve emniyette anlattım. Tekrar anlatmaya gerek yok gözümle gördüğüm bildiğim şeyler. Epikriz değiştirme olayı, hastanın bir egzersiz sistemi vardı, bebeklerin değerlerini girerdik, karşıdaki görevlinin verdiği bilgileri girerdik. Bu sistem savcılıkta var. Reyap, Silivri, Duygu hastanesinde çalıştım. 2019-2021 Reyap Hastanesinde çalıştım. Fırat Sarı’nın bir sene kadar normal hemşiresiydim. Son 6 ayda epikrize yardım ettim son zamanlarda da şöförlüğünü yaptım. Özel Reyap hastaneleri tam işletme gibi değildi. Avcılar, Doğa, Birinci, Silivri Kolon Hastanesi, Bağcılar Şafak, TRG Hastanesi gibi hastaneler. Bebek sevklerini Fırat Sarı ve 3 kişi daha yapıyordu. Esenyurt'ta Tıp merkezinde doğan bebek, araya 112 girmeden Fırat Sarı hastaneye sevkini yaptırıyordu.Aileye ise yakında bu hastane var oraya sevkini yapıyoruz diyorlardı."dedi.
‘FIRAT KOMİSYONUNU ALDI, BANA YEMEK PARASI VERDİ’
Gök, "Sevkler 112 bilgilendirmeden yapılıyordu bu durumda doktorlar üzerinden yapılıyordu. Bu durumdan para Kazanıyorlardı, ama gözümle gördüğüm birşey yok. Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi.Mehtap ile görüşmem konusunda ise denetimlerde Fırat Sarı’nın talimatı üzerine hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılmış gibi gösterilen gaz ve ilaçlar vardı, onlarla ilgiliydi. Serdarova bebeğin ailesinden para istediğimiz konusunda ise Fırat Sarı aradı, sevk vardı ancak ailenin parası yoktu. Toplamda yaklaşık 40 bin lira para toplandı. Hastaneye parasını verdik, Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Bana da yemek parası verdi. Amaç ise SGK’dan daha fazla para almaktı." dedi. Mahkeme başkanının Mehtap ile 'Çocuğu öldür' mesajlaşmasını sorması üzerine Gök,"Bebeğin nabzı belli bir seviyede tutuluyor bu da bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine sebep oluyor. Bebeği görmediğim için ya da bilgi sahibi olmadığım için birşey söyleyemem." cümleleriyle yanıtladı.Gök, Fehmi Alperen ile 'Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?' mesajlaşmasını ise, 'İstanbul’u bölgelere bölmeden ziyade semt olarak tanıdığı kişiler, doktorlar sayesinde bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını da Ocak ayında kapanan dosyanın tam tekbir olmasını istiyordu onunla ilgili konuşmamız" şeklinde açıkladı.
"İLAÇ SATIŞINDAN 40 BİN LİRA KAZANDIK"
Gök, "20 yatışa uygun epikriz raporu yazılmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı düşük ücretler ödüyordu. Fırat Sarı, tüm sorumlulara para ödüyordu. Herşeyin bir ücreti vardı; doktora yardım etmek, epikriz raporu yazılması gibi işler. Basamak hastaneler doğru değildi. SGK’dan buna göre para alınıyordu. Önümüzdeki basamakları değiştiriyorduk. Hastanedeki ilaçları da Doğukan ile birlikte satıyorduk. İlaç satışından 40 bin lira para kazandık. Hemşirelerden ilaç aldık. Fırat Sarı’nın bilgisi dahilinde aldım. Denetim var diye bir seferinde 24 kutu ilaç verdiler. İlaçları alırken hastanenin haberi vardı. Bu raporu zaten hastane başhekimi ve sahibi görüyor. Bunlar fark edilmeyecek ilaçlar değil; sistemden düştüğünde herkesin haberi olur. Sonuçta hastanenin birdenbire cirosu artıyordu" dedi.
"HİÇBİR DETAY KAÇIRILMAK İSTENMİYOR"
Avukat Hadi Dündar, A Haber canlı yayınında davanın ikinci gününde değerlendirmelerde bulundu.
Dündar, "Duruşma günü 5 gün olarak belirlendi. Mahkeme hiçbir detayı kaçırmak istemiyor. Hiçbir hataya yer vermeyecek şekilde organize olmuş bir örgütle karşı karşıyayız. Dosya içerisindeki en önemli delil şu anda tape kayıtlarıdır. Ve şahısların verecekleri ifadeler sonucunda suçu ortaya çıkartabiliyoruz. Tape kayıtlarına baktığınız okuyamıyorsunuz bazen o kadar kötü o kadar vicdansız konuşmalar geçiyor ki okuyamıyorsunuz." ifadelerini kullandı.
"BEYAZIN HİÇBİR TONU ÖRTEMEYECEK"
Avukat Pınar Hacıbektaşoğlu ise "Fırat Sarı beyaz ceket ile geldi. Beyazın hiçbir tonu üzerine düşen lekeleri örtemeyecek. Gerçekten mesleğin yüz karası olma noktasında adını tarihe yazacak gibi gözüküyor. Gördüğümüz kadarıyla sanık vekilleri olabildiğince mahkeme heyeti ile bir polemiğe girerek oradan bir mağduriyet çıkartmaya çalışıyorlar. Hem mahkemenin normal gidişatını bozarak süreci biraz kilitlemek süreci uzatmak bu yönüyle dikkatleri farklı yerlere dağıtmak gibi bir stratejileri var." dedi.
DAVA BUGÜN SÜRECEK
İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan 'yenidoğan çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılanmasına bugün devam edilecek.
KAN DONDURAN YAZIŞMALAR A HABER'DE!
İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan "Yenidoğan Çetesi" için hesap zamanı. Çetenin kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Çetenin bebek ölümlerine ilişkin yazışmaları ortaya çıktı. A Haber'de ekrana gelen o konuşmalar kan dondurdu.
"FİŞİNİ ÇEKECEĞİM"
Fırat Sarı: Nasıl
BAHAR KANIK: sarıkayanın da fişini çekecem az kaldı
Fırat Sarı: haha dedemin fişi
BAHAR KANIK: haha çekicem fişi haha
Fırat Sarı: kız halimeyi boşver sarıkaya nasıl eli ayağı toparlıyor mu sabah toparlıyor dedi selin
BAHAR KANIK: kim toparlıyor ya
Fırat Sarı: sarıkayanın eli ayağı
BAHAR KANIK: ya toparlamıyor be bakmayın siz seline aman oda sizin gibi hemen güzel düşünüyor hemen
Fırat Sarı: pozitif canım o pembeleşmemiş mi orta parmağı pembeleşmiş dedi
BAHAR KANIK: ya valla ucunun böyle ucu böyle hafif böyle bir açılmaya başlamış
Fırat Sarı: ucundan açılacak zaten
BAHAR KANIK: ucundan açılıyor zaten hocam öyle yani güzel diyeceğimiz bir açılma değil o siz gelip göstericem şimdi size şey baktigıras falan sardık
Fırat Sarı: he iyi yaptın peki kreksana ne diyorsun kreksana yapsak mi ona
BAHAR KANIK: gelin ona da onu da yaparız
Fırat Sarı: He
BAHAR KANIK: tüh halimeyi de bugün besleyecektik bak
Fırat Sarı: hahah plana bak
BAHAR KANIK: hahaha kalk kız besleyecez seni
Fırat Sarı: aynen ya aynen bugün seni besleyecez seni kızcağıza
BAHAR KANIK: bugün seninle ilgilenecektik
Fırat Sarı: doğru dün ilgilenemiştik bugün ilgileniyoduk hahaha
BAHAR KANIK: hahaha hocam enerjim çok yerimde gelin valla geç gelirseniz buradan geç
çıkarsam
Fırat Sarı: tamam tamam gelicem kız seviyorum seni
BAHAR KANIK: hadi icetea de aldım kek de aldım sizi bekliyorum
Fırat Sarı: tamam sizi çok seviyorum görüşürüz
BAHAR KANIK: biz de görüşürüz
DAVA YARIN DEVAM EDECEK
Yenidoğan çetesine yönelik davada, Hakan Doğukan Taşçı’nın ve avukatının savunmasının ardından mahkeme, duruşmanın ilk celsesinin ikinci oturumunun yarın devam etmesine karar verdi. Duruşma yarın saat 10.00’da devam edecek.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu’nda görülen duruşmada savunma yapan hemşire olan tutuklu sanık Hakan Doğukan Taşçı, “27 yaşımdayım, 10 yıldır bu sektörde çalışıyorum. Hiçbir şekilde bir çocuğun zarar görmesini isteyecek şekilde hareket etmedim. Çok ufak miktarlarda komisyonlar alıyordum. Ben hiçbir örgüte üye değilim, bir örgüte yardım etme kastıyla hareket etmedim. Bu olayla ilgili gerekli yerlere şikayetlerimi de yaptım. Bir çocuk öldüğünde kendim bizzat şikayet ettim ama gereklilikler yerine getirilmedi. Bu durumdan şikayetçiyim. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bebekleri iyileştirmek için uğraşmışken birçok suçtan tutuklanıyorum. Bu nasıl olabiliyor? Benim ismim bebek katiline çıkıyor, psikolojim bozuldu. Bu mahkeme salonundaki çoğu kişi bebekler ölsün istemez, bu durumdan kazanç sağlamaz” dedi.
USULSÜZ SEVKLERLE PARA KAZANMIŞLAR
Mahkeme Başkanı'nın "Sizden hastanelerin doldurulması mı talep ediliyordu?" sorusuna hemşire Taşçı "Yoğun bakım ne kadar doluysa hastane o kadar para kazanıyordu. Tabii ki bunu istiyorlardı." şeklinde cevap verdi. Tutuklu hemşire Taşçı Mahkeme Başkanı'nın nasıl doldurulduğunu sormasın üzerine ise "Usulsüz sevk ve fazladan yatış olarak" dedi.
Tutuklu sanık Hakan Doğukan Taşçı, şöyle konuştu: Ben ilaçları satıp sanık Hasan Basri'ye parasını verirdim. Fırat Sarı böyle talimat vermişti çünkü. Bu bebeklerin kullanması gereken bir ilaç. Sigortası varsa SGK karşılıyor. Bu ürün zaten zayi oluyordu, çöpe gidiyordu. İhtiyacı olan hastaya vermeme durumu söz konusu değil. Çok ufak da komisyon alıyorduk, 600 lira. Doktor yerinde olmadığında acil durumlarda bebeklere işlem yaptığım oluyordu.
Gıyasettin Mert ile çok tartışıyordum. Ben ambulans şoförü Gıyasettin Mert'i şikayet ettim zaten. Şafak Hastanesi'nde sürekli ihmali ölen hastalardan da bahsettim şikayetimde ama elimde çok fazla kanıt yoktu. Yoğun bakımlar ne kadar çok doluysa o kadar para kazanıyorlar. Bunun için de çaba sarf ediyorlar. Usulsüz sevkiyatlar yapıyorlar mesela. Hasta kabulü konusunda basit bir hastaysa Fırat Sarı'ya danışıp, kendimin kabul ettiği de oluyordu. Burada eksiklik doktorun olmamasından kaynaklanıyor. Doktor yoksa ve hastaya müdahale edilemeyecekse çocuk zaten ölecek. Ben buna göz yumamadığım için müdahale ediyordum.
KAN DONDURAN İTİRAF: PARA ALMAK İÇİN...
Hemşire olarak görev yapan Hakan Doğukan Taşçı savunma yapmaya başladı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirten Taşçı'nın ifadeleri adeta kan dondurdu. Hastanın 3 günlük entübe olduğu takdirde SGK'nın daha fazla para ödediğini belirten Taşçı, "O yüzden SGK'dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk." dedi.
EVRAK ÜSTÜNDE FAZLA PARA İÇİN OYNAMALAR YAPILIYOR
Taşçı savunmasında, "Doktor istemi olmadan ilaç istediğim yönündeki iddia doğru değil, talepleri de kabul etmiyorum. Sağlık meslek lisesi mezunuyum ve 10 yıldır yenidoğan bebek ünitesinde çalışıyorum. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Birinci Hastanesine başladım. 5-6 ay orada çalıştım sonra Florya Hastanesinde başladım sonra tutuklama oldu. Diğer sanıklardan, hepimiz sağlık sektöründe olduğumuz için çoğumuz birbirimizi tanıyoruz. Whatsapp grubu bile var sağlıkla ilgili. Can Polat Yıldırım'ı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Ceylan Çetin'i tanımıyorum. Deniz Korkmaz’ı tanıyorum kendisi arkadaşım olur. Fırat Sarı'yı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Evrak üzerinde daha fazla para alınmak için oynamalar yapılıyor. Her sene bu hastaneler denetleniyor. Benim bir kuruş fazla para kazandığım yoktur. Yoğun bakımda gece bilakis doktor durmuyor. Acil müdahale olması gerektiğinde biz müdahale ediyoruz. Etmediğimiz zaman da 'Sen nasıl müdahale etmezsin' diyerek suçlamalar var dosyada" ifadelerini kullandı.
"OLAY ÜZERİME KALMASIN, HASTANE YÖNETİMİ DUYMASIN"
Taşçı, "Her hastane sahibi para kazanmak ister. 20 hastadan bahsettikleri, daha fazla para kazanmak istedikleri için Fırat Sarı'dan bahsediyorlar. Sevkiyatı yapılan bebek, sevkiyatı doktor Sarı'nın yaptığını biliyorum. Yoğun bakımdan birimim gelene kadar kayıt açılmayacağını söyledim. Aileden fazla para alınma muhabbeti oldu." dedi ve "Fırat Sarı aileye, total fiyat 30 bin TL demiş hastaneye 20 bin lira ödüyor komisyonu Sarı, kendisine alıyor. Olay duyulduğunda Fırat Sarı, 'Olay üzerime kalmasın, hastane yönetimi duymasın' şeklinde talimat verdi. 'Ölürse başımıza sıkıntı olacak' mesajlaşmalarına karşı şunu söylemek isterim, gelen hasta bebek yabancı uyrukluydu ve doğuştan kalp rahatsızlığı vardı. Bu nedenle, hastanın sevk edilmezse öleceğini belirttim. Mesajlaşmada bu durumdan bahsediyordum. Denetim sırasında kimseden emir ve bir talimat almadım. Orada arkadaşımla sohbet ediyordum olay bu şekilde" şeklinde ifade verdi.
"PARA ALMAK İÇİN DAHA FAZLA ENTÜBE YAZIYORDUK"
Taşçı savunmasında "Buradan kafamıza göre bir hasta listesi belirledik, 'Bu çocuk nasıl birşey' mesajı üzerine, basamak listesi hasta şablonu ve kötü hasta şablonu var bizden yazılı istemiyorlardı bunlar gerçeğe aykırıydı. Biz sadece çarşaf liste yapıyorduk. SGK'ya bildirmiyorduk. Hasta 5 günlük entübeyken 10 günlük gösterilmiş. Hasta 3 günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK’dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. Bebeklerin kullandığı bir ilaç. Akciğer gelişimi sağlamak için kullanması gerekiyor. Bu ilaçların fazlalığı oluyordu. Bu ilaçları hastaya vermemek gibi birşey olmuyordu. Bu ilaçlar için SGK 9 bin 500 lira ödeme yapıyor. Toplu alınca daha fazla para kazanıyor hastane. Bu ilaçlar dolapta birikiyordu, hastaya verilmiyordu. İlaçların çöpe gideceğine satılması konusunda Fırat Sarı ile konuştuk. Hasan, hastaneden paraları topluyordu biz de satışları yapıyorduk. Reyap Hastanesi, TRG Hastanesinden alındığını söyleyebilirim ama özellikle şu kişiden alınıyordu diyemem. SGK’yı dolandırmak gibi bir amacım yok. Şablonlar varsa ben hemşireye sadece çarşaf listesi yazarım. Aile, doktor ya da muhatap bulamayınca, aileye kendimizi doktor olarak tanıtıyorduk bilgi veriyorduk." dedi.
"BORÇ ÖDENMEDİKÇE NAAŞI VERMEDİLER"
Mahkeme başkanının, "14 hastam var. Biraz hasta mı beklesek diye konuşmuşsun" sözü üzerine, Taşçı şu şekilde konuştu:
"Bekleyen kişi ben değilim. Birim sorumlusu olduğum için söylüyorum. Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum. Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, para olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, ‘Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?’ dedi. Ancak 44 gün yaşadı. Çocuk öldükten sonra, çocuğun babaannesi aradı, ‘Bebeğin naaşını vermediler’ dedi. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane yönetimiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum. Çocuğun naaşını verdiler."
"SUÇMALARI KABUL ETMİYORUM"
Hemşire Hakan Doğukan Taşçı savunmasında suçlamaları reddederek "Savunmamı yapacağım. Öncelikle tutuklandıktan sonra kendimi bizzat yaptığım bir iki işlemi söyledim kabul ettim. Soruşturmanın başından itibaren tüm dürüstlüğümle cevap verdim.Suçlamaları kabul etmiyorum, soruşturma aşamasında ifadelerimi verdim. Bazı konularda üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Özellikle ihmali davranışla kasten öldürme suçunu asla kabul etmiyorum. Sadece telefon tapelerinden hakkımda bilirkişi raporu düzenlenmiş." dedi. Öte yandan savunmaların alınmasına devam ediliyor.
DURUŞMA YENİDEN BAŞLADI
Saat 12.00 sıralarında gecikmeli olarak başlayan duruşmaya savunmalar alınmaya başlamadan önce mahkeme başkanı tarafından ara verildi. Duruşma 45 dakikalık aranın ardından yeniden başladı.
İLK CELSEYE 45 DAKİKA ARA
Duruşmaya Ses ve Görüntülü Sistemi (SEGBİS) sisteminde yaşanan teknik bir aksaklık nedeniyle 45 dakika ara verildi.
KADEM’DEN A HABER’E AÇIKLAMA
KADEM Hukuk Kurulu Başkanı Avukat Helin Görgül duruşmadaki izlenimlerini A Haber'de anlattı.
"TEKNİK ARIZA NEDENİYLE ARA VERİLDİ"
Görgül, "Biraz yoğunluk nedeniyle geç başladı. Sanıkların kimlik tespiti yapıldı. Katılma talepleri alındı ve aynı zamanda da müştekilerin kimlik tespiti yapılabildi bu saate kadar. Katılma talebimiz kabul edilsin ya da edilmesin her koşulda gözlemci olarak sonuna kadar takip etmeye devam edeceğiz. Çok sayıda tutuklu sanık var. Çoğunluğu erkek. Kadınlar da var. Bir teknik arıza nedeniyle ara verildi. Duruşma geç saatlere kadar devam edecek. Sadece bugünle sınırlı değil. Henüz sanıkların ifadesi alınmadı." ifadelerini kullandı.
BAŞKA ŞİKAYETÇİLERİN DE OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI
Duruşmada mağdur olduğunu belirterek dilekçe sunan başka vatandaşların olduğu da belirtildi. Gelen yeni dilekçelerin savcılık makamı tarafından değerlendirileceği öğrenildi. Duruşma dosyaya gelen evrakların okunması ile devam ediyor.
İŞTE FIRAT SARI'NIN AYLIK GELİRİ
Çete elebaşısı Sarı, kimlik tespitinde bekar ve 2 çocuk babası olduğunu söyledi. Klinik doktoru olduğunu söyleyen Sarı aylık kazancının ise 400 bin lira olduğunu bildirdi.
DURUŞMA BAŞLADI
Bebek katili yenidoğan çetesinin yargılanması Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı.
SANIKLAR DURUŞMA SALONUNA GETİRİLDİ
19 özel hastanenin iddianamede yer aldığı davada sanıklar hakkında 17 bin yıl hapis cezası isteniyor. Diğer yandan basın mensupları ve mağdur aileler duruşmanın görüleceği salonun dışındaki bekleyişini sürdürüyor. Aileler zaman zaman "Aileler içeri" sloganları atıyor. Savunma avukatları da salona girmek için beklemeye devam ediyor. 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı davada 20 sanık daha duruşma salonuna getirildi.
MAHKEMEDE KAVGA ÇIKTI
İstanbul Barosu Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanının müştekiler için ayrılan yerde bulunmasının ardından mahkeme başkanı seyirci kısmında yer alması gerektiğini söyledi. Buna itiraz eden İstanbul Barosu Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı nedeniyle salonda sözlü tartışma çıktı. Milletvekillerinin de olaya dahil olması nedeniyle henüz duruşma başlamadı. Mahkeme 15 dakika ara verdi. Aranın ardından heyet duruşma salonuna geldi. Hakim İstanbul Barosu Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkanının zapta geçilerek söz hakkı verileceğini söyledi.
450 KİŞİLİK SALON KOMPLE DOLDU
A Haber duruşmayı anlık olarak takip ederken, adliye önünde bulunan İstihbarat Şefi Ramazan Almaçayır son bilgileri aktardı. Almaçayır, "A Haber ekibinden İslim İstanbullu duruşma salonundan takip etmeye çalışacak. Anlık bilgiler geliyor. 450 kişilik bir salonda duruşma görülecek. Salonun dolduğunu söylüyorlar. 450’den daha fazla bir katılımcı var bu yüzden basın mensuplarının hala içeriye giremediğini belirtelim. Ajansların duruşmaya alındığı bilgisi söyleniyor." dedi.
A Haber canlı yayınında bulunan Avukat Tarkan Erdal ise "Bugün duruşma zaten bitmeyecektir. Perşembe cumayı bulur bu duruşmaların hepsinin bitmesi. Bugün de uzun sürer. 47 sanık var. Bugün uzun sürer ama herhangi bir sonuç olarak ya da ara karara bağlanacak bir karar çıkmayacağını şimdiden söyleyelim." ifadelerini kullandı.
DURUŞMA ÖNCESİ ŞOK İDDİA! KENDİLERİNİ NASIL SAVUNACAKLAR?
A Haber davayı yakından takip ederken; A Haber İstihbarat Şefi Ramazan Almaçayır duruşmanın yapılacağı adliyenin önünde detayları aktardı. Almaçayır, "Bugün buradaki şüphelilerin tamamının cinayetle yargılanacağı bir dava dosyası mahkeme heyetinin önünde olacak diyebiliriz. Daha önceki günlerde ortaya bir iddia çıktı. Umarım iddia tarzında kalır bu. Buradaki sanıklarla ilgili savunmada hekim hatası doktor hatası tarzında bir savunmaya geçebilecekleri de iddia edilmişti. Yani bu ölümlerle ilgili olarak bir kabullenme tamam ancak hekim hatası tarzında böylesine bir vahşetten bu gerekçeyle kendilerine bir savunma mekanizması kurabileceği de "Yenidoğan Çetesi"nin kirli oyunu şeklinde bir iddia gündeme gelmişti. Ancak böyle bir savunma çok basit bir şekilde çürütülebilir.
BUGÜN KARAR ÇIKMAYACAK
Bugün bir karar çıkmasını beklemiyoruz. 47 şüphelisi olan 22'si tutuklu bir dosya mevcut. İfade alma işlemleri başlayacaktır. Muhtemelen akşam saat 17 gibi bitmeyecektir muhtemelen mesai uzayacak. Bu vahşetin savunması nasıl olacak hep birlikte buradan takip ediyor olacağız." ifadelerini kullandı.
DURUŞMA NE ZAMAN BAŞLAYACAK?
Almaçayır, saat 10.00'da başlaması planlanan duruşmanın 1 saat ertelendiğini belirterek; "11.00 itibariyle duruşmanın başlaması bekleniyor. Hem salonda yoğunluk var hem de dışarıda oldukça kalabalık var." dedi.
YENİDOĞAN ÇETESİ HESAP VERECEK
589 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ
İddianamede Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplam 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep edildi.
Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "ihmali davranışla kasten öldürme", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
Dosyada bulunan diğer sanıklar için de benzer suçlardan hapis cezaları talep edildi.
MAL VARLIKLARINA EL KONULSUN TALEBİ
İddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine 'dolandırıcılık' suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp, mal varlıklarına el konulması talep edilmişti.
BEBEK SAĞLIĞINI PARA İÇİN HİÇE SAYDILAR
1399 sayfalık iddianamede Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi sahibi olan örgüt lideri Dr. Fırat Sarı ile örgüt yöneticisi Dr. İlker Gönen'in birlikte hareket ederek, hastane koşullarını hiçe sayarak bebek hastaların hayatı pahasına anlaşmalı olduğu hastanelere usulsüz yöntemlerle sevk ettirdikleri tespiti yapılmıştı.
Çetenin bebek hastaların uzun süreli yatış işlemi üzerinden SGK'dan milyonlarca lira gelir ettikleri belirlenmiş ve yabancı uyruklu bebek hasta yakınlarının mağduriyetinden faydalanarak örgüt üyesi hemşireler aracılığı ile hasta yakınlarından piyasa fiyatının üstünde tedavi masrafları alıp, kamu kurumunu aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık yaptıkları ileri sürülmüştü.
Solunum tedavisinde kullanılan bazı ilaçları bebekler üzerinde kullanışmış şekilde göstererek ilaçları üçüncü kişilere sattıkları belirlenmişti.
5 GÜN BOYUNCA DEVAM EDECEK
İddianamenin kabul edilmesinin ardından çoğu sağlık çalışanı olan 47 sanık bugün Bakırköy 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak. 5 gün sürecek duruşmada iddianamenin okunmasının ardından sanıkların savunması alınacak. Soruşturma kapsamında, çetenin anlaşmalı olduğu birçok hastanenin faaliyeti durdurulmuş ve tabelaları sökülmüştü.
"YENİDOĞAN ÇETESİ" NELER YAPTI?
İddianamede sanıkların daha fazla para kazanabilmek için kurdukları ve en az on bebeğin ölümü ile sonuçlanan sistem şu şekilde anlatılmıştı:
Dr. Fırat Sarı, anlaşmalı olduğu hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitesinin işletmesini alarak, buralara devlet hastaneleri ve özel hastanelerden bebek hastaların sevklerini yapıp, sürekli dolu olmalarını sağladı. Bu şekilde SGK'dan yüksek miktarda ödemeler alınarak, hastanelerin gelirini artırmaya yönelik çalışmalar yaptı. Bunun karşılığında da 'hak ediş' adı altında ödemeler aldı.
Örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, İstanbul içerisinde 112 acil hastane sevk işlemlerini yapan örgüt üyesi Renas Kılıç ve Fehmi Alperen, il dışında hastane sevk işlemelerini yapan örgüt üyesi Serdar Yüksel, devlet ya da özel hastanelere sevk olması gereken bebek hastaları öğrenerek, örgüt lideri Dr. Fırat Sarı ve örgüt yöneticisi Dr. İlker Gönen'e haber verdiler. Anlaşmalı oldukları hastanelere sevk etmek istedikleri yönünde talimat aldılar. O hastaneye gerekli sevki yapabilmek için kurallara aykırı olacak şekilde hareket ederek, bebek hastanın ailesini ikna ettikten sonra bebek hasta için tedavi ret denilen işlemi yaptılar.
Daha sonra örgüt yöneticisi Gıyasettin Mert Özdemir, 112 Acil Çağrı Merkezi'nden provizyon numarası almadan sanki hasta hiç başka hastaneye gitmemiş gibi göstererek, örgütün anlaşmalı olduğu hastanelerin birine acilden giriş yapılmasını sağlayıp maddi menfaat temin ettiler.
Çete, olayı soruşturan savcıyı da tehdit ederken bebek ölümlerine ilişkin vicdansız telefon konuşmaları da iddianameye girdi.
TELEFON MESAJLARI KAN DONDURDU
İddianamede Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan müfettiş raporu da yer almıştı. Raporda bir bebeğin yeterli beslenmediği için öldüğü, kalbi duran bir bebek için ise hemşirenin telefonla arayıp çağırdığı doktorun, "Canlandırmaya gerek yok" dediği anlatılmıştı. Raporun genel kanaat kısmında ise, "Teorikte çocuk hekiminin, pratikte ise hemşirenin izlemine bırakılan yüzde 90 yenidoğan bebeğin hayat hakları ellerinden alınmıştır. Değişiklik yapılmadan bu olayların tekrar ve tekrar yaşanacağı kanaatindeyiz." denilmişti.
Devlet hastanesinde doğan Ayaz K. isimli bebeğin, kalp yetmezliği nedeniyle özel hastaneye sevk edildiği ancak yoğun bakımın yetersiz olması nedeniyle burada hayatını kaybettiği belirtilmişti. Hasta yönetimini doktor yerine hemşireye bıraktığı ve solunum cihazını temin etmediği için özel hastanenin yöneticilerinin de bebeğin ölümünden sorumlu olduklarını öne sürülmüştü.
Yine erken doğan Kaya bebeğin ise öldüğü gece hastanede yeni doğan hemşiresi bile olmadığı, sadece bir hemşire yardımcısının olduğuna dikkat çekilmişti.
Doğduktan 4 gün sonra hayatını kaybeden Havvanur bebeğin ölüm raporunun bilerek yanlış yazıldığı, aslında yetersiz beslenme nedeniyle öldüğü kayıtlara geçmişti.
Rapora göre Kerem bebeğin ise yoğun bakımda kalbi durdu. Uygun şekil ve sürede canlandırma yapılmadı. Hemşirenin telefonda konuştuğu doktor İlker (Hastane dışında) hastaya canlandırma uygulamasına gerek olmadığını, dosyada 20 dakika canlandırma uygulanmış gibi gösterilmesinin yeterli olacağını ifade etti. Sahte dosya düzenlenmesini istedi. Hastaya pasif ötanazi uygulanmış oldu.