Hamdullah Suphi Tanrıöver kimdir, kaç yılında yaşadı, ne zaman vefat etti? Hamdullah Suphi Tanrıöver hayatı...
Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1885 yılında İstanbul'da doğan ve 1966 yılında İstanbul'da hayatını kaybeden önemli bir Türk yazar, şair, düşünür ve siyasetçidir. Ünlü edebiyatçı, yazar ve devlet adamı Hamdullah Suphi Tanrıöver'in hitabet yeteneği ve İstiklal Marşı'nı Meclis kürsüsünden ilk okuyuşu, Türk milletinin hafızasında ölümsüzleşmiştir. İşte Hamdullah Suphi Tanrıöver'in hayatı...
Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1885 yılında İstanbul'da doğan ve 1966 yılında İstanbul'da hayatını kaybeden önemli bir Türk yazar, şair, düşünür ve siyasetçidir. Ünlü edebiyatçı, yazar ve devlet adamı Hamdullah Suphi Tanrıöver'in hitabet yeteneği ve İstiklal Marşı'nı Meclis kürsüsünden ilk okuyuşu, Türk milletinin hafızasında ölümsüzleşmiştir. İşte Hamdullah Suphi Tanrıöver'in hayatı...
Abdurrahman Sami Paşa'nın torunu, Abdüllatif Suphi Paşa ile Ülfet Havva hanımın oğlu olarak 1885'te İstanbul Aksaray'da dünyaya gelen Tanrıöver, çocukluk yıllarını büyükbabasının Çamlıca'daki köşkünde ve babasının Fatih'teki konağında geçirdi.
"Namık Kemal" adlı ilk şiiri başka bir isimle, 1902'de aralarında amcası Samipaşazade Sezai'nin de bulunduğu Jön Türkler'in Paris'te çıkardığı "Şura-yı Ümmet" dergisinde yayımlanan Tanrıöver, gençlik yıllarında daha çok hamasi manzumeler kaleme aldı.
Altunizade ile Numune-i Terakki idadilerinde eğitim gören Tanrıöver, 1904'te Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'ni bitirdi. Tanrıöver, 1905-1907 yılları arasında Reji İdaresi Tercüme Kalemi, Defter-i Hakani Nezareti Mektubi Kalemi mülazımlığı ile Şehremaneti Tercüme Odası'nda çalıştı. Daha sonra 1908'de Ayasofya Rüşdiyesi'nde, 1910'da Darülmuallim'inde, 1913 yılındaysa Darülfünun Edebiyat Fakültesi'nde çeşitli dersler veren Tanrıöver, Fecri Ati topluluğu içinde şair ve eleştirmen olarak yer aldı.
Birçok derneğin kuruluşunda yer aldı
Hamdullah Suphi, Balkan Savaşı'ndan sonra elden çıkan Edirne ve Trakya topraklarının Osmanlı Devleti'nde kalması için oluşturulan komisyonla birlikte 1913'te Berlin ve Petersburg'a gitti. Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti, Türk Ocağı ve Türk Bilgi Derneği gibi kuruluşların faaliyetlerine katılan, Türk ocaklarının başkanlığını yapan Tanrıöver, mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali nedeniyle İstanbul'da düzenlenen protesto mitinglerindeki konuşmalarıyla dikkati çekti. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Saruhan (Manisa) milletvekili olarak görev yapan Tanrıöver, İstanbul'un işgali ve Türk ocaklarının kapatılması üzerine Ankara'ya giderek Milli Mücadele'ye katıldı. Tanrıöver, Antalya mebusu olarak 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi ve aynı yıl Maarif vekilliğine (Milli Eğitim Bakanlığı) getirildi.
Hakimiyet-i Milliyet gazetesinde 10 Mart 1921 tarihli "Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey Efendiyle Mülakat" başlıklı röportajda Tanrıöver, şunları ifade etmişti:
"Asri bir millet olabilmek için bugün muhtaç olduğumuz nimetlerden en başta, şüphe yok, maarif vardır. Maarif hususunda bugüne kadar geri olduğumuzu izaha hacet yok. Müterakki her memlekette efrad ve milletin okumak yazmak bilmeyen, mektep görmeyen kısmı fevkalade azalmakta, hatta bazı yerlerde hiçe inmektedir. Binaenaleyh, milletimizin istikbalini düşünen herkesin maarif meselesi ile alakadar olması tabiidir."
Osmanlı Devleti'nin maarif ile ilgili yaşadığı sorunları ve hataları yeni Türk Devleti'nin yaşamaması için yoğun çaba sarf eden Hamdullah Suphi Bey, maarif siyasetinin ana hatları hakkında neler düşündüğü sorusuna ise şu cevabı vermişti:
"Şimdiye kadar memlekette az çok ilmin intişarına yardım etmiş olan maarif teşkilatımızın bence en belli başlı sıfatı tamamıyla nazari olması ve yalnız 'Efendi' yetiştirmesidir. Biz, halkın kendi terbiyesinde mevcut olan asr-ı dide bir esası nazar-ı dikkate alırsak müspet ve ameli yolu, daha doğrusu, maarifimizin en hakiki istikameti bulmuş olacağız. Çiftçinin oğlu, çobanın oğlu, esnafın oğlu sırf tecrübi ve an'anevi bir terbiye ile çiftçi, çoban ve esnaf yetişir.
Mekteplerimiz işçi yetiştirecektir ve maarifimizin hedefi, memleketin evladını, memleketin istihsaline teşrik etmek ve bu istihsali masarif, medeni tekamüle mazhar etmek suretiyle takviye ve tevsi eylemektir. Memleket çocuklarını hür mesleklere isal edecek üç beş sultanımız ve bazı mekatib-i aliyyemiz bir tarafa bırakılırsa bütün mekatib-i ibtidaiyyemizin ve taliyemizin hedef-i umumisi işçi yetiştirmek olmalıdır. Çocuklarımızın ailelerine, muhitlerine karşı tamamiyle gafil yetişmeleri memleketin münevverleri ile asıl halk tabakaları arasında bugün tamamıyla anlaşılmış bir uçurum açtı. Maarifin vazifesi bu uçurumu doldurmak, çocukla babası, köyü ve muhiti arasındaki rabıtayı kuvvetlendirmek ve mensup olduğu milletin hakikatini tamamıyla idrak edebilecek bir surette onu ortada mevcut maddi ve manevi ihtiyaçlardan haberdar kılmaktır."
Matbuat ve İstihbarat umum müdürlüğü görevlerini de üstlenen Tanrıöver, ayrıca İstanbul matbuatına karşı Milli Mücadele'yi savunan yazılar yazdı.
İstiklal Marşı'nın kabulü için büyük çaba harcadı
Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'nın TBMM'de milli marş olarak kabul edilmesi için büyük çaba sarf eden Tanrıöver, mücadeleci tavrı ve hitabetiyle önem kazandı.
Farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da Büyük Millet Meclisi'nde Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif Ersoy'un hatiplik ve şairlik yönünü yakinen bilen ve takdir eden Hamdullah Suphi Tanrıöver, ünlü şairin neden yarışmaya katılmadığını o dönem soruşturmuş ve şairin Milli Marş için yarışmaya ödül koyulması nedeniyle katılmadığını öğrenerek, kendisine mektupla bir ricada bulunmuştu.
Büyük Millet Meclisi'nin ikinci yasama yılının açılış gününde Hamdullah Suphi Bey, bu durumu genel kurul salonunda diğer mebuslarla şu şekilde paylaşmıştı:
"Arkadaşlar, hatırlarsınız Maarif Vekaleti son mücadelemizin ruhunu terennüm edecek bir marş için şairlerimize müracaat etmiştir. Birçok şiirler geldi. Arada yedi tanesi en fazla evsafı ha'iz olarak görülmüş ve ayrılmıştır. Yalnız vekalet yapmış olduğu tedkikatta fevkalade kuvvetli bir şiir aramak lüzumunu hissettiği için ben şahsen Mehmet Akif Beyefendi'ye müracaat ettim ve kendilerinin de bir şiir yazmalarını rica ettim. Kendileri çok asil bir endişe ile tereddüd gösterdiler. Bilirsiniz ki bu şiirler için bir ikramiye vaat edilmiştir. Halbuki bunu kendi isimlerine takrib etmek arzusunda bulunmadıklarını ve bundan çekindiklerini izhar ettiler. Ben şahsen müracaat ettim. Lazım gelen tedabiri alırız ve icabeden ilanı yaparız dedim. Bu şartla büyük dini şairimiz bize fevkalade nefis bir şiir gönderdiler. Diğer altı şiirle beraber nazarı tetkikinize arz edeceğiz. İntihab size aittir. Arkadaşlar reyimi ihsas ediyorum. Beğenmek, takdir etmek hususunda ha'iz-i hürriyetim. İntihabımı yapmışım, fakat sizin intihabınız benim intihabımı nakşedebilir. Arkadaşlar bu size aittir efendim.
İstiklal Marşı'nı Meclis kürsüsünde 4 kez okudu
Bu konuşmasının ardından çok duygulu bir şekilde Meclis kürsüsünde ilk kez ve üst üste 4 defa okuyan Tanrıöver, şiiri Anadolu mücadelesinin önemli bir simgesi olarak gördü.
Hamdullah Suphi Bey'in sergilemiş olduğu bu pozitif ayrımcılık Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nın daha sonraki oturumda diğer marşların dinlenilmeden kabul edilmesini sağladı.
Hitabetiyle şöhret bulan, halk arasında ve meclis ortamında yaptığı etkili konuşmalarıyla "milli hatip" ve "cumhuriyet hatibi" olarak anılan Tanrıöver, 1923'te ikinci Meclise de İstanbul mebusu olarak girdi.
Cumhuriyet'ten sonraki yıllarda yeni Türkiye'yi ve Cumhuriyet inkılaplarını öven konuşmalarıyla halk üzerinde etkili olan Hamdullah Suphi, 1925'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki görüşmeler sırasında tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanuna da itiraz etti.
İstanbul'da Türk Ocakları'nı tekrar faaliyete geçiren ve Etnografya Müzesi'ni kuran Tanrıöver, 1931-1943 yılları arasında Bükreş'te büyükelçilik yaptı.
Tanrıöver, 1944'te İçel'den 7. dönem, 1946'da İstanbul'dan 8. dönem milletvekili seçildi, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız Manisa milletvekili, 1954'te ise İstanbul milletvekili oldu. Hürriyet Partisi adayı olarak 1957'de girdiği seçimi kaybeden Tanrıöver, siyasetten ayrılıp Horhor'daki Suphi Paşa Konağı'na çekildi.
Anadolu'yu milli kültürün ayakta tutacağını savundu
Şiir, hikaye, makale ve edebi tenkitleri "Şura-yı Ümmet", "Yeni Gazete", "Servet-i Fünun", "Resimli Kitap", "Musavver Muhit", "Türk Yurdu", "Genç Kalemler", "Hak", "İkdam", "Akşam", "Rübab, "Hakimiyet-i Milliye" ve "Muallim"in de arasında bulunduğu çeşitli mecmualarda yayımlanan Tanrıöver, çoğu aşk ve tabiat konulu şiirler yazdı.
"İslam Birliğinin Geçirdiği Safhalar", "Sanat ve İstiklalimiz", "Bugünkü Tehlikeler ve Halk Önderleri", "Milliyet Düsturları", "Sovyet Rejimi" ve "Arap Birliği Hakkında Tarihi Mütalaalar" başlıklı yazı ve konuşmaları bulunan Tanrıöver, Haçlıların parçalayıp yutmaya çalıştığı son Türk yurdunun Anadolu olduğunu, Anadolu'yu ayakta tutacak tek yolun ise milli kültür olduğunu savundu.
Tanrıöver, "Toplu İğne", "Yutmaz", "Hasad", "Keçiboynuzu", "İstanbulin" ve "Münekkid" gibi takma adlarla yayımladığı manzume ve yazılarda mizaha olan yatkınlığını gösterdi.
"Namık Kemal Bey Magosa'da", "La question armenienne et un point de vue Turque", "Dağ Yolu", "Günebakan" ve "Anadolu Milli Mücadelesi" eserlerini yazan ve milli edebiyat akımı içinde yer alan şair, aruzu terk edip hece vezniyle ve sade bir dil kullandığı şiirler de kaleme aldı.
Eserlerinden "Dağ Yolu" yeni harflerle ve "Günebakan" açıklayıcı notlarla tekrar yayımlandı.
İstanbul'da 10 Haziran 1966'da vefat eden Osmanlı Devleti'nin son döneminde yetişmiş önemli bir şahsiyet olan Hamdullah Suphi Tanrıöver'in cenazesi, Merkezefendi'deki aile kabristanında toprağa verildi.