ORUÇ kimlere farz kılınmıştır, kimler tutamaz? Diyanet orucun farz olmasının şartları neler?
Oruç ibadeti İslam dininde son derce önemli ve kıymetli bir yere sahiptir. Nefis terbiyesinin en temel yapı taşlarından biri olan oruç ibadeti aynı zamanda dünya ve ahiret arasında bizlere birer köprüdür. Peygamber Efendimiz (sav) "Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır" buyurmuştur. Peki oruç kimlere farz kılınmıştır? Kimler oruç tutamaz?
Oruç ibadeti farz bir ibadet olmasının yanı sıra belirli şartları vardır. Eğer bunlar karşılanamıyor kişi oruç tutmakla yükümlü tutulmaz. İslam'ın beş temel şartlarından biri olan oruç ibadetine ilişkin detaylar araştırılıyor. Peki oruç ibadeti kimlere farz kılınmıştır? Oruç tutamayanlar ne yapmalı? Diyanet orucun farz olmasının şartları neler?
ORUÇ HANGİ DURUMLARDA FARZDIR?
Orucun bir kimseye farz olması için Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş olması gerekir: Müslüman olmayanlara diğer bütün ibadetlerde olduğu gibi oruç ibadeti de farz değildir.
İslâm dininin gerekli kıldığı ibadetler ancak bu dine inanmakla anlam kazanır. Gayrimüslim bir kimsenin Müslüman olması halinde, daha önce tutmadığı oruçlar -ve diğer ibadetleri- kaza etmesi gerekmez. Çünkü Müslüman olmakla geçmiş günahlar tamamen silinir, yepyeni bir hayata başlanmış olunur.
👉Kur'ân- Kerim'de öyle buyrulur: "Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle: Eğer vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır." (Enfâl, 8/38)
Aklî melekesi yerinde olmayan insan, hiçbir ibadet ile sorumlu değildir. Çünkü dinî görevler ile ancak aklî melekesi yerinde olanlar sorumludur.
Ergenlik çağına gelmeyen çocuklar da oruç tutmakla yükümlü değildir. Çünkü dinî görevler ergenlik çağından itibaren başlar. Namaz ibadetinde de olduğu gibi henüz ergenlik çağına ulaşmamış fakat gücü yeten çocuklara oruç tutturulması uygun olur.
Şafiî mezhebine göre bir kimseye orucun farz olması için; Müslüman, akıllı, bülûğa ermiş ve mukim olmak, hayz ve nifas halinde olmamak, oruç tutmaya gücü yetmek gerekir. (Şirâzî, II, 58)
ORUCUN GEÇERLİLİK ŞARTLARI NELER?
Orucun sahih (geçerli) olması için, oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak şarttır. Esasen orucu bozacak şeylerden kaçınmak, teknik anlamda rükün olmakla birlikte, ibadetin sahih olması için kaçınılmaz bir şart olduğu için burada sıhhat şartı olarak ele alınmıştır. Kadınlar için ilâve şart ise onların hayız veya nifas durumunda olmamalarıdır. Peygamberimizin hanımlarından gelen bütün rivayetler, onların aybaşı hallerinde namaz kılmadıkları ve oruç tutmadıkları yönündedir.
Hayız veya nifas halinde bulunan kadının oruç tutması haram olduğu gibi, tutacağı oruç da geçerli olmaz. Kadınlar bu durumları sebebiyle tutamadıkları oruçları daha sonra istedikleri bir zamanda kazâ edebilirler. Fakat şevval ayı içinde tutarlarsa hem borçlarından kurtulmuş, hem de Peygamberimiz'in şevvalde oruç tutmaya ilişkin tavsiyesine uymuş olurlar.
Cünüplük, hayız ve nifastan farklıdır. Çünkü; cünüplüğün gerçekleşmesi ihtiyarî olduğu gibi, gusletmek suretiyle cünüplükten temizlenmek de mümkündür. Bu bakımdan cünüplük oruca başlamaya engel görülmemiştir. Bununla birlikte mümkün olan en kısa zamanda cünüplükten temizlenmek gerekir.
ORUCA NASIL NİYET EDİLİR?
Oruca niyet etmek, orucun şartlarından biridir. Niyetsiz oruç, sahih sayılmaz. Kalben niyet etmek yeterli görülmüşse de dil ile niyeti ifade etmek gerekir. Oruç tutmak amacıyla sahura kalkılması da niyet sayılır.
Orucun niyet etme vakti, güneş battıktan sonra başlar; ertesi gün güneşin tepe noktasına gelmesinin öncesine kadar niyet edilebilir.
İmsaktan sonra yapılacak niyet için bu vaktin ardından bir şey yenip içmemiş, oruca aykırı bir şeyin yapılmamış olması gerekir.
NE ZAMAN NİYET EDİLİR?
Her türlü oruç için mümkün oldukça, sabah vakti girmeden önce veya geceden niyet etmek en faziletli olanıdır. Çünkü bu suretle hem mezheplerin bu konudaki ihtilâflarının dışında kalınmış, hem de niyet ibadetin başlama vaktiyle aynı zamana getirilmiş olur. Nitekim niyetin hangi vakitte yapılacağı konusu mezhepler arasında ihtilâflı olduğu gibi, niyetin vakti açısından oruç türleri arasında da fark gözetilmektedir.
Hanefîlere göre Ramazan orucu, nâfile oruçlar ve vakti belirtilmiş adak (nezr-i muayyen) oruçlarının niyet etme vakti gün batımından başlayıp ertesi günün kuşluk vaktine hatta öğle namazı vaktinin girmesinden az önceki vakte kadar devam eder. Öğle vakti girdikten sonra artık hiçbir oruca niyet edilemez.
Zevalden önce nâfile oruca niyet etmenin câizliğini gösteren hadisler bulunmaktadır. Bunlardan birinde, Peygamberimizin bir gün Âişe vâlidemize öğle yemeği hazırlayıp hazırlamadığını sorduğu, Hz. Âişe'nin yiyecek bir şey olmadığını söylemesi üzerine Peygamberimizin o gün oruç tuttuğu rivayet edilir.
Mâlikîlere göre niyetin geçerli olması için güneşin batmasından itibaren gecenin son kısmına kadar veya fecrin doğması ile birlikte yapılması gerekir. Çünkü sabahleyin, yani oruç ibadetinin başlama vaktinde niyet edilmeyince o günün oruçlu geçirilmeyeceği belirli hale gelmiş olur.
Şâfiîlere göre ise Ramazan orucu, kazâ orucu ve adak orucuna geceden niyetlenmek şarttır. Fakat nâfile oruca zevalden önceye kadar niyetlenmek câizdir.
Zimmette sübût bulmuş oruçlara ise en geç imsak vaktine kadar niyet edilmiş olması ve orucun belirlenmesi gerekir. Orucun zimmette sübût bulması, oruç borcunun kaçınılmaz bir şekilde kesinleşmiş, sabit hale gelmiş olması demektir. Meselâ başlanmış fakat bir sebeple tamamlanamamış nâfile orucun kazâsı zimmette sabit olmuş, borçluğu kesinleşmiştir. Ramazan orucunun kazâsı da böyledir. Fakat Ramazan orucunun kendisi henüz zimmette sabit borç sayılmaz. Çünkü meselâ, kişinin ertesi gün yaşayıp yaşamayacağı belli değildir.
Kişi ertesi günün herhangi bir vaktinde ölecek olsa, o günkü oruç zimmetine borç yazılmaz. Ancak daha önceki günlerde kazâya kalan Ramazan orucu zimmetinde mevcuttur. Kefâret oruçları ile mutlak adak oruçları da zimmette sübût bulmuş borç kapsamına girmektedir. Bu çeşit oruçlara geceden veya en geç ikinci fecrin başlangıcında niyet etmek gerektiği gibi niyet ederken tutulan orucun mutlak nezir mi, bir orucun kazâsı mı olduğunu da belirtmek gerekir.
Zimmette sabit olması kesinleşmiş oruçların ifa zamanı için dinde belirlenmiş muayyen bir zaman olmadığı için, mükellef bu oruçları kendi belirleyeceği bir zamanda tutabilir. Öyle olunca da, hangi orucu tutacağını belirlemesi şarttır. Şayet bir kazâ orucuna ikinci fecrin doğmasından sonra niyet edilse, bununla kazâ geçerli olmayacağı için, oruç nâfileye dönüşür.