İspanya’da yaşayan Türk: Filmlerde olan gerçekmiş! Terk edilmiş bir şehirde gibiyim
Koronavirüs tehdidi tüm dünyayı kasıp kavururken, virüsten en çok etkilenen ülkelerden biri olan İspanya’da yaşayan İş İnsanı Güher Abacı ile YouTube kanalı “İnsan” iletişime geçti. Başlarda bu salgını İspanyalıların da ciddiye almadığını söyleyen Abacı, şimdiyse camdan baktığında sokakta kimseyi görmediğini söyleyerek ekliyor: Biraz bilim-kurgu filmlerini anımsatıyor ve ‘Filmlerde olan gerçekmiş. Gerçekten terk edilmiş bir şehirdeyim’ gibi hissediyorsunuz.”
Kişisel bilgilerinizden, İspanya'daki yaşamınızdan, ailenizden bahseder misiniz? Ne zamandır İspanya'dasınız?
Merhaba, Güher Abacı ben. Yaklaşık 4 senedir Barcelona İspanya'da yaşıyoruz. Üç tane çocuğum var, 8. 13 ve 15 yaşlarında. Burada eğitim hayatlarına devam ediyorlar. Eşim Türkiye'ye gidip geliyor. Çünkü Türkiye'deki işimiz de devam ediyor. Kimyasal malzeme ticareti yapıyoruz. Burada da ben hem Türkiye'deki işimize destek oluyorum hem de onun uzantısı olarak burada da yine benzer işleri yapıyoruz. Hem de buraya taşındıktan sonra bizim gibi taşınmak isteyen, yatırım yapmak isteyen ailelere yardımcı olmak üzere küçük bir yatırım danışmanlık şirketi kurduk. Orada hizmetlerimize devam ediyoruz.
İspanya'daki koronavirüs süreci nasıl başladı ve devam etti? Barcelona'da durum nedir?
İspanya'da koronavirüs ilk olarak Şubat sonu gözüktü, 25 Şubat'ta. Ve ağırlıklı olarak Madrid civarında yayıldı. Ve insanlar sanki orada kalacağını zannettiler. Çok fazla yayılmayacağını düşündüler. Bence çok da ciddiye almadılar ki önümüzde bir uzak bile olsa Çin ve İtalya örneği vardı. Madrid'de Mart ortasına kadar neredeyse yasaklar gibi tedbirler alınmadı. Barcelona'da ilk kez 13 Martta okullar tatil edildi. Sanırım 17 Marttan itibaren ise tamamen sokağa çıkma yasağı kararı alındı. Ama ilk başlarda kimse çok da ciddiye almıyordu. Hatta 13 Mart okullar tatil edildi. 14 Martta dükkânların kapalı olacağı söylendiği gün, sokağa çıktığımda hâlâ kafeteryaların içinde müşteriler vardı. "Kapalı değil misiniz?" dediğimde de "Şimdi müşteriler var, onlar gittikten sonra temizleyip kapatacağız" şeklinde davranıyorlardı. Tam sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde bile (ihtiyaç için tabii sokaklara çıkabiliyorduk) sokaklarda hâlâ gezen insanlar vardı. Ancak bunun akabindeki birkaç gün içinde ölü sayıları katlanarak artmaya başladı. İşte o zaman insanlar gerçekten korktu. Ve bir anda gerçekten sokağa çıkma ve sosyalleşme tamamen kesildi.
Sokağa çıkma yasağı ne demek? Marketler, eczaneler ve gıda satan yerler dışındaki bütün iş yerleri kapalı. Acil olan yerler tabiki açık, hastaneler, belediye hizmetleri devam ediyor. Ama mesela doktorlar ilintili olmayan konularda hizmet veremiyorlar acil durumlar dışında. Klinikler kapalı, bankalar kapalı. Kimileri şube sayısını azalttı, kimileri evden çalıştı. Çoğu insan evden çalışıyor şu anda. Ama tabiki acil ihtiyaçlar için dışarı çıkabiliyoruz. Bunun için dolaşım süresince üzerimizde bulunması gereken bir evrak yayınlandı. Bununla beraber gerçekten acil ihtiyaçlar dışında kimse dışarı çıkmıyor. İnsanlar biraz korktu, sosyal mesafe çok önemli dendi. Maske takmak, eldiven takmak önemli. Marketlere girişte sırayla, belirli kapasiteye göre, marketin metrekaresine göre insan alıyorlar içeriye. İçeriye maske ve eldiven takmadan kesinlikle giremiyorsunuz. Kapalı alanlara keza öyle, eczanelere öyle. Dolayısıyla marketlerin, eczanelerin önünde sıra görebiliyorsunuz sokakta yürürken. Bununla beraber hiçbir şey eksik kalmadı. Her şey temin ediliyor. Bu yasaklar sebebiyle, ekmeksiz kaldım, susuz kaldım gibi bir durum söz konusu değil. Acil ihtiyaçların hepsi giderilebiliyor.
Sağlık sektörü vakalara yetişebiliyor mu? Süreç nasıl devam ediyor?
Sağlık sektörü tabiki ilk günlerde oldukça zorlandı. Sizler de basından takip etmişsinizdir, özellikle Madrid civarında hastanelerde çok ciddi yığılmalar oldu. Tabiki böyle bir epidemiye de hazır olmadıkları için gerçekten üzücü görüntüleri bizler de izledik. Şu günlerde biraz daha durulmuş vaziyette ama başından beri herkese sürekli söyledikleri şu: "Eğer yaş grubu olarak riskte değilseniz, herhangi bir hastalığınızla risk grubunda değilseniz ve gerçekten nefes alma konusunda zorlanma aşamasına gelmediyseniz hastaneye gelmeyin"
Nitekim bizim etrafımızda da hastalanan ve bu süreci sürekli doktorla, hemşireyle takip ederek, fakat evinde yatarak geçiren insanlar da oldu. İlk başlarda sayılar katlanarak arttığı için sağlık sektörü biraz gerisinde kaldı. Ama şu anda biraz daha sakinleşmiş gibi gözüküyor durum. Bir de Barcelona o konuda biraz daha şanslıydı sanırım. Burada hiçbir zaman hastaneler tıklım tıklım olmadı, Madrid görüntüleri burada yaşanmadı. Evet, burada da ek mekânlar hastaneye çevrildi. Ama günün sonunda açıkta kalan, hastaneye alınamayan kişi olmadı. Tabiki acili aradıklarında hemen geri dönüş alamadılar. Birkaç günü bulan geri dönüşler de oldu.
İhtiyaçlarınızı gidermek için markete, eczaneye çıktığınızda neler hissediyorsunuz? Boş sokaklar sizi ürkütüyor mu?
Markete, eczaneye başlarda her gün çıkıyorduk. Ama biz de sonrasında biraz daha ürkmeye başladık. Çünkü uzun süren bir karantina dönemine rağmen hâlâ sayılar ancak bu hafta biraz plato yapmaya başladı. Dolayısıyla biz de dışarı çıkma sıklığımızı azalttık. Önceden her gün çıkıp ihtiyaçlarımızı ufak ufak temin ediyorduk. Ardından 2-3 günde bir çıkmaya başladık. Sokaklar da boş tabii, insana garip geliyor. Çünkü biz özellikle merkezde, daha çok evlerin olduğu bir bölgede oturuyoruz ama yine de hemen önümüzde bir spor salonu, sinema salonu, park olduğu için oldukça işlek bir köşesindeyiz Barcelona'nın. Çok garip geliyor tabi camdan bakınca sokakta bu kadar az insan görmek. Böyle bitmeyen uzun bir tatilmiş gibi geliyor. Çünkü burada genelde tatil günlerinde şehir boşalıyor, insanlar şehir dışına gidiyorlar. Sanki öyle bir gün geçiriyormuşuz ve bitmiyormuş gibi geliyor. Bu boşluk korkunç değil ama hatırlatıyor yaşananları. Çünkü evin içine girince bir nebze de olsa dışarıdan soyutlanıyorsunuz ve uzak kalıyorsunuz. Bazı insanlar zorlanıyorlar, özellikle yalnız yaşayan insanlar için çok zor bir durum gerçekten. Tamamen izole olmak, evden dışarı çıkamamak, çıktığınızda da sosyal mesafeye dikkat etmek. Çok daha küçük evlerde oturanlar var. Avrupa'da biliyorsunuz, Türkiye'deki gibi büyük metrekareler yok. Küçük evlerde, odalarda paylaşarak yaşayan insanlar için durum gerçekten zor olsa gerek diye düşünüyorum. Biz şanslıyız çünkü 3 çocuklu bir evde oturuyoruz. Dolayısıyla evde hareket ve iş hiç bitmiyor. Tabiki iş rutinimiz de devam ediyor. Çocuklar online eğitime devam ediyorlar. Dolayısıyla onların takibi, günlük ev işleri, günlük mutfak işleri derken sabah oluyor, akşam oluyor. Benim şahsen çok fazla sıkılacak vaktim olmuyor. Ama tabii bu benim meşguliyetimin çok olmasından kaynaklanıyor. Herkes için aynı şeyler geçerli olmayabilir.
Evde nasıl zaman geçiriyorsunuz?
Bu aralar evde en çok yaptığım şey spor olabilir ve yemek pişiriyorum. Normalde o kadar yemek yapan biri değildim. Bol bol televizyon seyrediyoruz, bol bol eş dost arıyoruz. Özellikle Türkiye'deki yakınlarımızı, sevdiklerimizi arıyoruz. Muhtelif aplikasyonlarla onlarla görüntülü konuşmaya, iletişim kurmaya çalışıyoruz.
Karantinada kalmak size neler hissettiriyor? Salgını geride bırakınca yapacağınız ilk şey nedir?
Karantinada olmak tabii garip bir şey. Bir de hiç bugüne kadar böyle bir şey yaşamamıştık. Bugün itibariyle biz burada 5 haftayı bitirdik. 5 haftadır evden çıkmamak zorunda olmak garip bir his tabii. Çünkü eskiden her istediğinizi yapıyordunuz. Bir de ben yürümeye alışkın bir insanım. Merkezde de oturduğumdan dolayı en ufak bir ihtiyacım için hemen dışarı çıkıp bir hava alıp eve gelebiliyordum. Şu anda tabii onu yapamıyorsunuz, garip bir his. Kimseyi görmüyorsunuz, camdan baktığınızda bile kimseyi görmüyorsunuz. Biraz bilim-kurgu filmlerini anımsatıyor ve diyorsunuz ki "Filmlerde olan gerçekmiş" Gerçekten terk edilmiş bir şehirde gibi hissediyorsunuz. Biraz garip tabii, ürkünç de demek istemiyorum. Ama alıştık galiba biraz da duruma. Dışarı çıkınca da ilk herhâlde böyle bir hızlı adımlarla elimde paket/torba olmadan bir yeşil alana, parka ya da Barcelona'da olduğumuz için deniz kenarına gitmek isteyeceğim sanırım. Yine ben kendimi şanslı sayıyorum, ailemle bir aradayım. Bu çok önemli, çünkü ayrı kalan aileler var. Birbirlerini haftalardır, aylardır göremeyen aileler var. Yalnız kalanlar var. Biz ailecek bu konuda şanslıyız. Bir aradayız ama olamaya bilirdik de. Çünkü eşim çok seyahat ediyor, gidiyor geliyor. İyi tarafından bakmaya çalışıyoruz.
İnsanları da görüyorum, herkes bol bol eski fotoğraflara bakıyor, spor yapıyor, yemek reçeteleri deniyor. Bu süreç insanları kendilerine döndüren bir süreç oldu sanırım. Belki biraz o anlamda iyi oldu. Ama tabiki artık İspanya'da vaka sayısı 180 bini, kayıp sayısı 19 bini geçti. Bu rakamlar insanları ürkütmeye ve "ne zaman bitecek?" diye sorgulatmaya başladı. Bu hafta itibaren ufak ufak esnemelerin başlamasını bekliyoruz. Bazı iş kolları da tekrar çalışmaya dönebildi. 27 Nisana kadar uzatılmıştı, bir iki hafta daha uzatılacağını söylüyorlar. Yaz çok belirsiz. Bu durum insanları biraz üzüyor. Seyahat etmenin zor olacağı, ülke dışına çıkmanın zor olacağı söyleniyor. Avrupa Birliği'nin bu konudaki tavsiyelerini dinliyoruz. Merakla bekliyoruz. Tabiki sonunu görebileceğimizi bildiğimiz ya da inandığımız için mutsuz değiliz. Sabırlıyız. Sakiniz. Ama tabii yazın seyahat edememek, yaz tatili yapamamak, Türkiye'ye gelememek, sevdiklerimizle görüşememek düşündürüyor ve üzüyor bizi. Hep beraber bekleyip göreceğiz.