Yaşar Kemal kimdir, gerçek adı nedir? En güzel Yaşar Kemal sözleri!
Yaşar Kemal vefatının 4'üncü yılında anılıyor. Yaşar Kemal, 26 roman, 11 deneme, 9 röportaj, 2 öykü ve 1 şiir eseri bıraktı. Eserlerinin her biri farklı izler bırakan Yaşar Kemal, kendi sözleri ve eserleri ile anılıyor. Peki, Yaşar Kemal kimdir, gerçek adı nedir? En güzel Yaşar Kemal sözleri!
Yaşar Kemal bundan tam 4 yıl önce aramızdan ayrıldı. Yaşar Kemal'den geriye birçok kült eser kaldı. Romandan şiire, denemeden röportaja kadar birçok alanda yazan Yaşar Kemal, bıraktığı sözlerle unutulmazlar arasındaki yerini aldı. Her kitabı çok satanlardan düşmeyen Yaşar Kemal vefatının 4'üncü yılında da unutulmadı. Sosyal medyada binlerce kişi Yaşar Kemal'in sözlerini paylaşıyor. Öte yandan Yaşar Kemal ismine dair detaylar da araştırılıyor. Peki, Yaşar Kemal, kimdir, gerçek adı nedir? İşte en güzel Yaşar Kemal sözleri ve hayatından kesitler...
YAŞAR KEMAL KİMDİR, GERÇEK ADI NEDİR?
Nigar Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak, Adana sınırları içerisindeki Osmaniye'de 6 Ekim 1923'te dünyaya geldi. Kemal'in Van-Ercişli olan ailesi, 1. Dünya Savaşı yıllarında sırasıyla Diyarbakır, Şanlıurfa ve Gaziantep'e gitti, son olarak da Adana'ya yerleşti. Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli'dir.
Bir buçuk yıl süren göç esnasında Yusuf adlı yaralı bir çocuğu yanına alarak evlat edinen Sadık Efendi, henüz 4 yaşındaki Kemal'in gözleri önünde, Yusuf tarafından öldürüldü. Kemal, bu olaydan çok etkilendiğinden 12 yaşına kadar kekeme konuştu.
Yaşar Kemal, küçük yaşta bir kaza sonucu sağ gözünü kaybederken, 8 yaşındayken köye gelen bir tuhafiyecinin köy kadınlarının borcunu yazmasından etkilenip, yazmaya ilgi duydu. Küçük yaşta doğaya, insanlara ve topluma karşı ilgi duyarak eserlerinin temelini oluşturan Yaşar Kemal, ilkokula gitmeden önce "Aşık Kemal" mahlasıyla halk şiirlerine imza attı.
İlkokula 9 yaşında başlayan Kemal, okul arkadaşı Aşık Mecit ile aşıklarla atışacak derecede türküler söyleyip ağıtlar yakarken, annesinin engel olmasından dolayı saz çalmayı tam anlamıyla başaramadı. Kemal, 1938'de mezun oldu.
Kaleme aldığı ilk şiiri Seyhan, 1939'da Adana Halkevi Dergisi'nde yayımlandı.
Ortaokula 1941'de başlayan ancak son sınıfta hastalandığı ve kendini edebiyata verdiği için, yatılı öğrencilik hakkını kaybeden Kemal, ırgat katipliği, memurluk, ırgatlık, inşaat denetçiliği, öğretmen vekilliği ve arzuhalcilik gibi farklı işlerde çalıştı.
Kemal, hayatın zorluklarıyla olgunlaşırken, toplumun acılarını ve yaşadıklarını eserlerine yansıttı. Halk edebiyatına da ilgi duyan Kemal'in şiirleri 1940'lı yıllarda "Çığ", "Ülke", "Millet", "Kovan" ve "Beşpınar" dergilerinde okurla buluştu.
Aynı yıllarda Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino, Arif Dino ve Abidin Dino ile tanışan Kemal, Abidin Dino vesilesiyle okuduğu "Don Kişot" eserinden etkilenerek, Batı edebiyatı üzerine daha çok okuma yaptı.
Usta yazarın, 1940-1941 arasında Çukurova ile Toroslar'dan derlediği ağıtları içeren Ağıtlar adlı ilk kitabı, 1943'te Adana Halkevi tarafından yayımlandı.
Yaşar Kemal, 1946'da askerliğini yaptığı Kayseri'de ilk uzun hikaye kitabı Pis Hikaye'yi kaleme aldı.
İstanbul'a 1951'de taşınan Kemal, kısa bir süre işsizlikten sonra "Yaşar Kemal" imzasıyla, Cumhuriyet gazetesinde, fıkra ve röportaj yazdı. Yazılarında Anadolu insanının iktisadi ve toplumsal sorunlarını anlatmaya çalışan Kemal'in yine bu dönemde yaptığı Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün başlıklı röportajı, Gazeteciler Cemiyetince verilen "Özel Başarı Armağanı"na değer görüldü.
Kemal, 1952'de Sultan 2. Abdülhamid'in baştabibi Jak Mandil Efendi'nin torunu Thilda Serrero ile evlendi. Türkçe, İngilizce, Fransızca ve İspanyolcayı iyi bilen Serrero, Kemal'in 7 eserini yabancı dillere çevirdi, çeşitli yayınevleriyle ilişkiler kurarak, eşinin Avrupa'da daha çabuk tanınmasını sağladı. Raşit Gökçeli adlı bir oğlu olan çiftin evliliği, Serrero'nun vefat ettiği 17 Ocak 2001'e kadar devam etti. Usta yazar, 2002'de Ayşe Semiha Baban ile evlendi.
Bebek, Dükkancı ve Memet adlı hikayelerinin de içinde bulunduğu Sarı Sıcak kitabını 1952'de yazan Kemal, yoksulluk, şiddet, dayanışma, yozlaşma, doğa tutkusu, insan-doğa çatışmasını eserinde işledi.
Yaşar Kemal, Sünger Avcıları başlıklı röportaj dizisiyle okuyucuların beğenisini kazanırken, 1955'te Varlık dergisinin "Roman Armağanı"nı kendisine kazandıran romanı İnce Memed'i yayımladı. Yazarın, 1953-1954'te Cumhuriyet gazetesinde dizi olarak yayımlanan yazılarından oluşan eser, 40'tan fazla dile çevrilerek, dünya çapında ilgi gördü.
Edebiyat hayatının yanı sıra, siyasi faaliyetlere devam eden Kemal, 1967'de çıkarmaya başladığı "Ant" adlı derginin eklerinden biri sebebiyle 18 ay hapse mahkum oldu. Daha sonra bu karar, Yargıtay tarafından bozuldu.
Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğrayan Yaşar Kemal, 1974-1975'te Türkiye Yazarlar Sendikası'nda Genel Başkan olarak görev yaptı. Kemal, 1988'de kurulan PEN Yazarlar Derneği'nin de ilk başkanı oldu.
Eserlerinde sade ve akıcı bir üslup kullanmayı tercih eden ünlü yazar, roman ve öykülerinde çoğunlukla Çukurova'da yaşanan insan dramlarını işledi. Kemal'in "İnce Memed"in de aralarında bulunduğu 9 eseri de beyazperdeye aktarıldı ve birçok eseri tiyatroya uyarlandı. Kitaplarında Anadolu'nun efsane ve masallarından da yararlanan Kemal, 1970'ten sonra yazdığı romanlarında ise şehir insanının hayatını ele aldı.
Yaşar Kemal, ilki 1973'te olmak üzere pek çok kez Nobel'e aday gösterilmesine rağmen bir türlü Nobel ödülünü alamadı. Nobel'e aday gösterilen ilk Türk olan Kemal, verdiği bir röportajda "Ölene kadar da aday olacağım" şeklinde görüşlerini dile getirdi.
Yakın dostu Zülfü Livaneli, Nobel ödülünün küçük hesaplar ve kıskançlıklar dolayısıyla Yaşar Kemal'e verilmediğini, Sevdalım Hayat kitabında şu sözlerle aktardı:
"Bir seferinde Yaşar Kemal, Nobel Ödülü'ne çok yaklaşmıştı. En güçlü aday olarak adı geçiyordu ve sonradan öğrendiğimize göre ödülü kazanamaması için hiçbir neden yoktu. Tam o sırada bazı Türkler ve Türkiyeli Kürtler devreye girerek, Yaşar Kemal aleyhine bir dedikodu çarkı çevirdiler. İsveç akademisine, Türk edebiyatını iyi bilmediklerini, aslında Yaşar Kemal'in Türkiye'de beşinci sınıf bir yazar olduğunu, sadece o çevrilmiş olduğu için ödülü ona vermenin haksızlık olacağını söylemişler. Bu arada bazı Kürtler de Yaşar Kemal'in Kürt olduğu halde Türkçe yazmasının Kürt kimliğini inkar etme anlamına geldiğini öne süren bir kampanya başlattılar. Onlara göre Yaşar Kemal, Kürt halkının masallarını alıp Türklere mal etmekle görevli bir devlet yazarıydı. Lars Gustafson adlı İsveçli romancı Avusturya'da tanıştığı Diana Canetti adlı Türkiyeli bir yazarın Türkiye'de Yaşar Kemal'den daha ünlü olduğunu yazınca dayanamadım ve yazının yayımlandığı Expressen gazetesine bir açıklama gönderdim. Bu tartışmalar, zaten kıl payı dengeler üstünde duran İsveç akademisini ürküttü ve Yaşar Kemal'e verecekleri ödülü ertelemeyi uygun görüp Patrick White'a verdiler."
EN GÜZEL YAŞAR KEMAL SÖZLERİ
Demir olsam çürürdüm toprak oldum da dayandım.
Açlıktan ölümü izlemek acıların en büyüğü.
İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar.
Düşünmek en küçük anlamda var olmak demektir.
Dağlar insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.
O iyi insanlar o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler.
O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna insanın piçine kaldık.
Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın. Anadolu da zalimler için böyle derler.
Çekemeyenlere bakma fikirler hep ayrı olur. Hiç bir aşkı sözle yıkma söz yarası ağır olur.
İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var bir ince yerleri İşte oraya değmemeli.
Yalnız duyan yaşar sözü derler ki doğrudur Yalnız duyan çeker derim en doğru söz budur.
Sen aleviyle yakan bir güneş ki şahane. Ben ışığa ulaşmaya çalışan bir pervane.
Bir toplum hoşgörüsü kadar güçlü sağlam haklıdır. Zulmü kadar zalim zayıftır. lrkçılık ise en korkunç hastalıktır.
Türküler tıpkı kırk bin yıl su altında kalmış yıkanmış cilalanmış çakıl taşı gibidir.