Kovid-19 aşısı ne zaman bulunacak? Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü A Haber'de açıkladı
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, A Haber’e önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Tevfik Özlü, Türkiye'nin salgını şimdiye kadar kontrol altında tuttuğunun altını çizerken vatandaşlara evde kalın çağrısında bulundu. Salgın sonrası dünyanın nasıl şekillenebileceğini değerlendiren Özlü, Kovid-19 aşı çalışmaları ve ilaçla ilgili önemli bilgiler verdi.
- Giriş Tarihi: 08.04.2020 | 20:47
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, A Haber'e önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin koronavirüsle mücadelesini ve son vaka sayılarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Özlü, ''Şimdi aslında sayın bakanımızın açıkladığı veriler, grafikler ve kendi sözleri şu an itibariyle daha iyi bir yöne doğru evrildiğimiz konusunda umut verici. Üç günlük gelen rakamlar da bunu destekliyor aslında. Gerçi her gün yeni hastalarımız çıkıyor, vaka sayılarımız az miktarda artıyor ama bu yapılan test sayısı da arttığı için vaka sayılarındaki artış ona bağlı. Genel olarak bakıldığında vaka sayılarındaki artışın çok az olduğunu, artık eğrinin eskisi kadar dik olmadığını, yatay bir hale geçtiğini görebiliyoruz. Bu tabii kesin olarak şu an itibariyle bu sorun çözüldü, artık bundan sonra böyle gider demek için erken. Çünkü en az 1 hafta – 10 günlük bu yatay gidişi gözlemek lazım. Eğer bu şekilde devam ederse, o zaman belki biraz daha bu konuda daha net varsayımlarda bulunabiliriz. Ama 3 günlük veriler ümit verici.
TÜRKİYE SALGINI KONTROL ALTINDA TUTTU
Vaka sayılarından daha fazla bizim için değerli olan, ölüm sayılarımızın, ölüm oranlarımızın düşük olması, burası çok önemli. Çünkü Avrupa ülkelerinin birçoğunda ölüm oranları çok çok daha yüksek bize göre. Bu ölüm oranları biraz da hastaların ihtiyacı olan sağlık hizmetinin verilmesi ya da verilmemesi ile alakalı. Şu anda biliyorsunuz İtalya'da, İspanya'da sağlık sektörü çökmüş vaziyette. Hastalara gerekli bakım, hizmet verilemiyor hastalar sokaklarda, bahçelerde kendi hallerinde terk edilmiş vaziyette. Bu tabii ki çok kötü, bizim çok şükür şu anki sağlık sistemimiz hastalarımızın hepsine yetecek tedaviyi, desteği, bakımı verebiliyor. Şu an itibariyle kontrollü olarak bu süreci getirdik çok şükür. Bundan sonra da çok dikkatli ve ihtiyatlı olmamız lazım. Ölüm oranlarımızın az olması sağlık sistemimizin iyi çalıştığını ve hastalarımızın tedaviye ulaşabildiğini, desteğe ulaşabildiğini göstermesi açısından daha önemli. Tabii bir de test sayımızın artıyor olması bizim açımızdan değerli, günde 20.000 rakamına ulaşmış bulunuyoruz, önümüzdeki günlerde 30.000'lik bir hedef var, bu hedefi yakalayacağımızı umuyorum. Bizden çok önce salgına yakalanan birçok ülkede test sayıları sınırlı. Mesela İngiltere'de günlük test sayıları 10.000 civarında. Dolayısıyla Türkiye'nin bu süreçte salgını bugüne kadar iyi getirdiğini, kontrol altında getirdiğini söyleyebiliriz ama bundan sonrası tabii çok önemli. Halkımızın mutlaka ama mutlaka bu sokağa çıkma ile ilgili kısıtlamalara, sosyal izolasyona, ev hijyenine uyması lazım, gevşememesi lazım. Henüz bizi rahatlatacak bir konumda değiliz. Bu üç günlük veriler yeterli değil yani her an kırılma olabilir. O açıdan hassas bir dönemden geçiyoruz.
POZİTİF VAKA SAYILARI OLAĞAN MI?
Oranla ilgili daha ayrıntılı bilgilere önümüzdeki süreç içinde paylaşacağız. Şu anda biz de takip ve değerlendirme ve analiz sürecindeyiz. Ayaktan tedavi edilenler, yatarak tedavi edilenler, yoğun bakımda tedavi edilenler her bir grup için, bunların oranlarıyla ilgili bilgileri önümüzdeki süreçte paylaşmayı biz de arzu ediyoruz. Ama bunların bir havuzda toplanması analiz edilmesi gerekiyor. Biraz daha zamana ihtiyacımız var. Tabii ki gönlümüz şunu istiyor, ''hiç kimse hasta olmasın'', ''hiç kimse ölmesin'' ama bugün dünyada yaşanan duruma baktığınızda bunun artık pek gerçekçi bir umut olmadığını hepimiz biliyoruz. Artık en az hasarla en az kayıpla bu süreci atlamak amacındayız. Geldiğimiz noktada hasta sayımız tabii ki 34-35 bin civarındaydı dün itibariyle. Bugün belki bu sayı daha da artacak tabii ki ama benim söylemek istediğim, uzaktan baktığınızda Türkiye'deki durumun çevredeki birçok ülkeye göre, çok daha kontrol altında daha az hasarlı olduğunu herkes görebilir.
SALGINLA BİRLİKTE NASIL BİR HAYAT BİZİ BEKLİYOR?
Aslında belki o geçmişteki hayatımız normal değildi. Bundan sonraki ancak normale dönecek, öyle de düşünebilir. Kovid-19'dan önceki hayatımızla Kovid-19 sonrası hayatımızın aynı olmayacağını düşünüyorum ben. Çünkü bu süreçte bütün insanlık, milletler, ülkeler şu anda sürdürmekte oldukları yaşamın pek doğru olmadığını bir şeylerin yanlış gitmekte olduğunu fark ettiler. Çünkü bu süreç gerçekten çok kolay kırılabilir bir süreç değil. Çin'in Vuhan kentinde bir vatandaş bu hastalığa yakalandı ve 3 ay sonra Türkiye'de insanlar sokağa çıkmıyor. Avrupa'da, Amerika'da insanlar ölüyor. Dünya bu kadar kırılganmış, şu anda bu da gösteriyor şu anda yaşamakta olduğumuz hayat çok da güvenli bir hayat değilmiş. Hepimiz bence tehlikedeyiz. Birimiz tehlikedeyse hepimiz tehlikedeyiz, bunu görebiliyoruz artık. Dolayısıyla bundan sonra daha sürdürülebilir daha güvenli bir yaşam modeli geliştirmemiz lazım. Eksiklerimizi, yanlışlarımızı görmemiz lazım. Tabii böyle milyonluk metropoller, kalabalıklar, maçlar, konserler, büyük kalabalıkların olduğu, taşındığı toplu taşıma araçları, AVM'ler vs. bundan sonra bunları doğru mu yapıyoruz acaba, bunlarla ilgili riskleri hiç düşündük mü? Tartıştık mı? Bunları düşünmeye başlayacağız. Tabii ülkeler kendileriyle ilgili süreçleri sorgulayacaklar. Her ülke zayıf noktalarını bir daha gözden geçirecek, sağlık ve tarım sektörü bunun en başında geliyor. Tedarik zincirleri, lojistik sektörü başta geliyor. Ülkeler de kendini sorgulayacak, insanlar da. Daha hijyenik daha kendimizi izole eden bir yaşama döneceğiz. Dijital dünya daha değer kazanacak. İnsanlar belki eskisi kadar bir araya gelme, dokunma, yaklaşma olmayacak, çünkü bu süreçte elde ettiğimiz deneyimler sadece Kovid-19 hastalığı için değil belki bundan sonra ortaya çıkabilecek benzer hastalıklar ve salgınlar için de bizi koruyabilecek bir işlev görecek. Yani alışkanlıklarımız değişecek. Gelecek dünya bundan iyi mi olur kötü mü olur? Bilemiyorum ama daha sürdürülebilir bir dünya olması gerektiğini düşünüyorum. Kaynakların iyi kullanımı, doğanın dengesini bozacak davranışlardan kaçınma, vahşi hayvanların doğasına müdahale etmeme gibi hususlarda biraz daha dikkatli olursak eğer ki bundan sonra daha güzel günler bizi bekliyor olabilir.
KOVID-19 AŞISI NE ZAMAN BULUNACAK?
Bu önümüzdeki Kovid sonrası yaşam için, onu da vurgulamak da yarar var, benim öngörüm artık bilimin daha belirleyici olacağı daha çok ön plana çıkacağı, insanların bilime duydukları güvenin, uzmanlığa duydukları güvenin daha da artacağını düşünüyorum. Çünkü bu süreç içerisinde şu görüldü ki; bu tip sorunlarda akıl ve bilim öncülüğünde ancak çare üretilebiliyor. Şimdi herkes bilimin aşı üretmesini bekliyor, ilaç bulmasını bekliyor. Bilim dışında bir yerden bir beklentimiz artık kalmadı. Kelle paçacılık, sarımsak vs. aromalar, yaşam koçları, biyoenerjiler vs. şu an itibariyle bu sorunu çözemeyecektir. Bunu herkes aşağı yukarı anladı. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte daha gerçekçi, daha aklın gösterdiği yolda, bilimin gösterdiği yolda, dayanışmayla, ulusal kardeşlik, vatandaşlık, kul hakkı bilinciyle beraber hareket etmemiz gerektiğini hepimiz anladık. Doğaya, varlıklara saygılı olmamız gerektiğini anladık.
Biliyorsunuz ki aşı karşıtlığı veya aşıyla ilgili eleştiriler de vardı ama bakın bugün o aşı aleyhinde yazan, çizenler hiç sesini çıkaramıyor. Herkes bekliyor ki bir aşı çıksın da bu salgını durdursun. Gerçekten bu da bence bayağı bedel ödeyerek kazandığımız bir kazanım. Çünkü, gerçekten böyle bir salgının önünü kesecek tek silah: aşı. Eğer aşıyı bulabilirsek bir an önce kullanıma sokabilirsek, bu virüsün yayılmasını ancak öyle önleyebiliyoruz. Çünkü bağışıklık olmadığı için, yeni bir virüs olduğu için ve çok bulaşıcı olduğu için bütün dünyaya yayılıyor ve yayılacak. Nüfusun en az yüzde 60- yüzde 70'ine bulaşacağı varsayılıyor yeryüzünde. Bu gidişi durduramayız başka türlü, biz şu anda salgını geciktirerek zaman kazanmaya çalışıyoruz. Vaka kaybetmemeye çalışıyoruz. Hastalarımız ölmesin diye zamana yaymaya çalışıyoruz ama salgını durduramıyoruz. Yayılmayı engelleyecek radikal olarak önleyecek bir şey yok. Bütün toplum evden çıkmazsa önlersiniz ama o da sürdürülebilir bir şey değil yani mümkün değil. Dolayısıyla umudumuz çok yakın zamanda belki olmayacak ama tek umudumuz aşının bir an önce bulunması. Etkili ilaçların ortaya çıkması daha erken olabilir belki ilaç konusunda zaten çalışılmış, insan deneyleri yapılmış ilaçlar var. Onların sonuçlarını yakın zamanda alabileceğimizi umut ediyorum. Zaten halihazırda da kullandığımız ve etkili olan ilaçlar var. Ama bu süreçte çok dikkatli olmamız gereken nokta aşıdan ve ilaçtan çok korunma, izolasyon, evde oturma.